Mayalar dünyanın sonu gelecek diye buyurdu ancak NASA “Evriting iz andır kıntrol, don’t vöri” gibi açıklamalar yaptı yakın bir tarihte, dolayısıyla 2012 filminin rüzgarı dinince bu meseleyi de unutacağız muhtemelen.
Güzel oyalanıyoruz şimdilik, neyse sesimi çıkarmayayım. Heyecanlı oluyor.
Ben diyorum ki, madem dünyanın sonu gelmeyecek, ister misiniz biz ona gidelim?
Bir ıngiliz seyahat şirketi Titanik’in batışının 100. Yılı anısına bir cruise seyahati düzenliyor mesela, buna bir bilet alınız, hayatınıza azıcık heyecan katınız.
Ne olacak, karşınıza ya bir buzdağı ya da bir Leo çıkar, ikisi de gayet makul bence.
Peki ne olacak bu seyahatte?
8 Nisan 2012 günü, The Balmoral isimli bir gemi, Titanic’in kalktığı Southampton limanından demir alacak, aynen 100 yıl öncesindeki gibi, 1309 yolcusuyla, İrlanda’da Cobh’a şöyle bir yanaşacak, ardından Amerika yolculuğuna çıkacak.
Gemi 12 Nisan gece 23.40’ta Titanic’in battığı yerde, saygı duruşu için kısa bir mola verecek. Ardından Amerika’ya doğru yola devam, istikamet Halifax. Burada, kazada hayatını kaybedenlerin mezarları ziyaret edilecek ve seyahat New York’ta son bulacak.
Enteresan bir seyahat olacak bu şüphesiz. Orkestrası bile 100 yıl öncesinin müziklerini çalacakmış, mönüde de o zamanlar ne servis edildiyse aynıları yer alacakmış. Titanik’e yüksek sadakat yani.
Geçen ay sonlarında bu haberi ilk duyduğumda acayip gaza gelmiş, kendime bir kamara ayırtmıştım. Bunu yaparken ne düşünüyordum bilmiyorum.
Sanki Yalova-Bursa deniz otobüsü. 3000 Pound’u nerede kaybetmişim de cruise’e vereceğim. Tabii ki satın almış filan değilim, rezervasyon sürem doldu, kamara yalan oldu.
Amaaaaaan, ne üzülücem. Zaten penceresiz bir şeydi. Uyduruk. Hem canıma da susamadım. Gemi batarsa çıkacak camım bile yoktu. Olmaz olsun öyle kamara.
Cruise yapacaksan şu hayatta lüküs kamara isteyeceksin. Penceresiz kamara mı olurmuş.
Ben burada kendimi avutadurayım, daha 15 gün önce baktığımda öyle deli bir hareket yoktu ama biletler hızla satılmış. şimdi bekleme sırasına girmek gerekiyor. Bence bir bakın.
www.titanicmemorialcruise.comThe Balmoral için “Bu gemi asla batmaz” diyorlar.
Sinsi gibi gülerek bu çirkin esprimi hızla geçiyor, bu seyahate gidemezsem gemiyi lanetleyeceğimi açıkça beyan ediyorum.
Titanik ile olan özel bağımı ise bu pazar Gala’da açıklayacağım. Sabrediniz.
Kadın neden aldatır?
Bitmek bilmeyen tartışmamız şimdi bu. Halbuki dünyanın en basit sorusu. Kadın, tabii ki istediğini karşısındaki erkekten alamıyorsa aldatır!
İstenilenler ve alınamayanlar kadına göre değişiyor, dolayısıyla listemiz uzun. Buyurunuz top 4.
Şimdi neden top 5 değil de top 4 diyeceksiniz.
Çünkü canım öyle istedi. Kadın değil miyim?
Evet, saymaya başlıyorum.
1- Beğenildiğini hissetmemek: Kendini “kadın gibi” hissedememek geliyor bu beğenilmeme halinin hemen ardından. Aslında kadının kendine bakışıyla ilgili ama erkeğe malediliyor genelde.
Adamın beğenmesi de mesele değil aslında, bunu yeterince dile getirmiyorsa kadındaki “beni artık güzel bulmuyor” paranoyası başka erkeklere kaş göz eylemek için en baba sebep.
2- İhtiras yoksunluğu: Kadın arzulanmak, arzulanıldığını hissetmek ister arkadaş. Çiftlerin birbirlerini duvardan duvara çarptıkları günler geri gelmemecesine gitmişse kadın onu yapacak adamı gider bulur arkadaş!
3- 6. his: Sevgili/koca adayı adama bakarsın, dersin ki “Bu olur”. “Bunun gideri vardır”.
Bu iyi olan ihtimal. Bir de bunun insanı hasta eden modeli var. Adama bakarsın ve durduk yere şüphelenirsin, için içini yer. Adamın kıllandırıcı bir şeyler yapması gerekmiyor. Hissedersin işte, “bu iş olmaz” dersin. Yine de 6. hissini dinlemez, gitmezsin. Boş yere kıllanmıyorsundur ama. Dinlesene hislerini çocuğum. Kaybetmesene durduk yere kıymetli vaktini.
4- İntikam: Kadın aldatılırsa, aldatmaya öyle bir meyillenir ki dağlara taşlara. Maksat adama acı çektirmek işte, orası da gayet açık. ışe yarıyor mu? Kiminde evet, kiminde hayır. Adamına göre değişir.
Bu saydıklarımın haricinde kadın bir adamdan ihtiyacı olan her şeyi alıyorsa aldatmaz.
Aha buraya yazıyorum.
Ece’yi üzmüşüz!Cumartesi günkü yazımda Türkiye’ye gelen ünlülerle fotoğraf çektirme yarışına giren bizim cemiyet kadınlarından bahsetmiştim ya, editörüm konu fotoğrafı olarak Ece Sükan’lı Tommy Hilfiger karesini koyunca sevgili Ece pek bozulmuş. Benim o fotoğrafa bakarak yazı yazdığımı düşünmüş.
Ece bir tasarımcı ile fotoğraf çektirdiğinde bunda garipsenecek bir şey yok, kendisi bir moda insanı, malum. Köşeye onun fotoğrafını basmamız tatsız bir tesadüf olmuş.
Darılma, kırılma, biz seni biliyoruz Ece!