Paylaş
10 sene evvel, 30’luk bir ablam, bana demişti ki, “Melike’cim. Yaşlanıyorum diye korkma. Yaş aldıkça kendini daha iyi hissedeceksin”...
Anlamsız gelmişti söyledikleri çünkü tam aksini düşünüyordum.
İnsanın yaşamadan anlamadığı konular vardır derler ya, bu da onlardanmış meğer. İnsan o seneleri aşmadan, ne hissedeceğini göremiyormuş.
Bunu neden söyledim biliyor musun sevgili doğum günü çocuğu Habitus okuru?
Bugün törenle dünya üzerinde 32. senemi bitiriyorum ve seneler önce bana manasız gelen birçok sözün değerini daha da iyi anlıyorum.
Yaş almayı “geriye gitmek” olarak algılamamız için canla başla çalışan bir hızlı tüketim dünyası var ama inan bana “malum yaşlara” gelince öyle hissetmiyor insan. Biliyorum, sen de yaşamadan değişimi hissetmeyeceksin ama ben yine de anlatayım...
1- “Her şey için geç kalıyorum” hissi yok oluyor.
Görüyorsun ki, her şeye geç kaldığını sandığın zamanlar, boşu boşuna vakit harcadığını düşündüğün durumlar, ileride işe yarayacak deneyimlermiş meğer ve yaşamak lazımmış.
2- Kimi dinleyeceğini, kimi duymayacağını, duysan bile umursamayacağını öğreniyorsun.
20’lerde “Ay banane x’in lafından” demene rağmen dış kapının mandallarına pek takılıyor oluyorsun. Fakat ilerleyen yaşlarda takılmak istesen de takılamıyorsun. Vaktini boşa harcadığını hissettirecek sözlere aldıramaz hale geliyorsun.
3- İnsan seçiyorsun.
Etrafında az ama öz insan bulundurmak istiyorsun. “Ay çekemem şimdi” duygusu bastırıyor. Kısıtlı olan vaktini ailen, can arkadaşların dışındakilerle harcamak istemiyorsun.
4- Kendine daha iyi bakıyorsun.
10 sene önce “Bana hiçbir şey olmaz breh” diye sabahlara kadar eğlenir, yorulur, iki saatlik uykuyla iş yapabilir halde olurken, zaman ilerledikçe “kendine zarar verme duygusu” bastırıyor. Evinde yatağında bir sağa, bir sola yuvarlanarak kitap karıştırmak, sakin bir hayat sürmek daha eğlenceli ve mutluluk verici geliyor.
5- Kırgınlıklar yok oluyor.
Esasında yok olan kırgınlıklar değil. Daha kolay affediyor hale de gelmiyorsun ama -misal- uğradığın bir haksızlığa ya bir arkadaşının yaptıklarına olan hislerin belirgin bir biçimde değişiyor. “Buradan da öğreneceğim bir şey varmış” noktasına geliyorsun. Bunu oturduğun yerde bağdaş kurarak yapmıyorsun tabii, seneler içinde başına gelen ve sana hoş duygular hissettirmeyen bir durumun uzun vadede senin gelişimine olan faydasını görüyorsun.
6- İnancın artıyor.
İş hayatına, insanlara, erkeklere, dostluklara olan inancı bir grafiğe dökecek olursak, 20’li yaşların başlarında arttığını, sonra hızla azaldığını görürdük herhalde. Tam umutsuzluğa kapıldığın ya da hayatın herkes için her zaman berbat ya da “berbatın iyisi” olacağına kanaat getirdiğin anda karşına güzel insanlar, doğru hissettiren işler çıkıyor. Bir bakıyorsun o kaybettiğini sandığın inancın geri geliyor.
Sonra ne oluyor? Başına gelenlere olumlu yaklaşmaya başladığında, etrafına güzel hisler saçtığında, bunların hepsi sana geri dönüyor.
Ben, tüm bunları kişisel gelişim kitapları okuyarak, seminerlerde “aydınlanarak” öğrenmedim. Yaşadım, gördüm, deneyimledim. O yüzden gerçekliklerine şüphem yok...
Senin de olmasın, sevgili güne güzel başlamak isteyen Habitus okuru...
Paylaş