Paylaş
İskandinavya’nın en önemli yıldızlarından Danimarka Krallığı, oldukça küçük, kültürel anlamda homojen sayılabilecek ilginç bir ülke. Birbirinden farklı dil, tarih ve mutfak kültürü olan yerleşim bölgelerinden oluşuyor: Kırsal kesim, kentler ve adalar. 80’li yıllarda ‘Yeşil dalga’ adı verilen doğaya dönüş trendine kapılan binlerce Danimarkalı şehri terk ederek kırlık bölgelere taşınmış; ancak eğlenmeye, alışverişe ve sosyalleşmeye alışkın şehirliler, bunlar olmayınca uzun kışlara katlanamayarak şehre geri dönmüşler.
Danimarka, bir ‘fantazi, hayal, masal ülkesi’ olmak ile modern, endüstrileşmiş, ‘gerçek’ bir ülke olmak arasında bir yerde duruyor. Danimarka evleri denince ilk olarak akla kendisi de, pencereleri de küçük, alçak tavanlı, hasır/örgü çatılı, bahçesinde çiçek ve sebzelerin olduğu geleneksel evler geliyor. Bu, işin ‘masal’ kısmı.
Daha gerçek olan ‘modern’ Danimarka’ya baktığımızda ise, ince ve zarif hatlı, büyük pencerelerin ve cam duvarların kullanıldığı, mimaride neredeyse hiçbir süsün olmadığı, tuğla-çini ve betonarme detaylardan faydalanılan bir stil görüyoruz.
Gelelim Danimarka’nın biraz masalsı, biraz da modern tarzını kişisel yaşam alanınıza nasıl taşıyabileceğinize...
Öncelikle mobilyalarınızı, aksesuvarları ve duvar rengini nötr veya pastel renk tonlarında seçin, çünkü bu stilin en önemli özelliği her şeyin mümkün olduğunca natürel olması. En doğal ışığımız olan güneşi de dekorasyonunuzun bir parçası gibi görmelisiniz. Perde kullanmamaya çalışın. Mekanın havadar ve ferah olması önemli...
Geleneksel İskandinav hissini yakalamak için tik ve gül ağacından yapılma objeler kullanın. Camdan ve yine tik ağacından yapılma alçak sehpalar da doğru seçim. İskandinav stili raflar, yeşil bitkiler, cam, seramik ve metal objeler, evinize aradığınız ‘modern’ dokunuşu vermeyi başarır.
Neon renklerin ağırlıkta olduğu, soyut stilde bir tablo da duvarda tek başına asılı durarak yüksek sesle konuşabilir. Zeminde kullanacağınız kilimleri de aydınlık renklerde ve geometrik desenlerde seçebilirsiniz.
Aksesuvarların stilinde olduğu kadar sayısında da tasarruflu olmalısınız ki; içeriye hakim olan ferahlık ve sakinlik hissi bozulmasın.
Tasarım üssü bir ülke
1800’lü yılların başından beri aktif olan Danimarka sanat ve tasarım okulu, 1968’de ismini değiştirerek “Danimarka Kraliyet Tasarım Akademisi” adını almış. Danimarka tasarımının bugünkü yıldızlarını ve dünyaca ünlü pek çok mimarı yetiştiren bu okul, Arne Jacobsen, Paul Henningsen gibi isimleri tasarım dünyasına kazandırmış. Hepsi bir yana, Danimarka tasarımına büyük katkıları olan Kare Klint bu akademinin mobilya bölümünü kurarak ülkenin tasarım yüzünü şekillendirmiş.
Dahi Jacobsen
Modern akımın ülkesinde tanınmasına öncü olan Arne Jacobsen, 1930’larda Danimarka’nın Corbusier’i olarak anılıyordu. Kuzeyli tasarım disiplinlerinden ödün vermeden evrensel bir tasarım anlayışını benimseyen Jacobsen’in yarattığı tasarım ikonları arasında Egg koltuk, Swan koltuk ve Ant sandalye var.
Sağlam, fonksiyonel ve estetik
“Kuzey ülkelerinin tasarımlarının günümüzde görmeye başladığı rağbet haksız değil, hatta geç kalınmış bir beğenidir. İskandinav ülkelerinin 60’larda başlayan bu hızlı gelişim süreci aslında çok iyi bir teknik altyapıya ve sanayileşmeye dayanıyor. Teknik anlamdaki başarıları da gelişmiş gemi yapım tekniklerini mobilya üretimine entegre etmiş olmalarından ötürüdür. Birçok İskandinav mobilyası, ‘zamansız’ diye tabir edebileceğimiz bir çizgiye sahiptir.” İç mimar Oytun Berktan
Paylaş