Bir anne olarak “bu bana olmaz” dediğin haller vardır. Sen diğer annelere göre daha görgülü, daha yetişkin, daha ağırbaşlı, daha olgunsundur ya! Bana olmaz dersin ama olur. Şu konuda hem sana hem kendime dürüst olucam sevgili okur. Ben de manyak bir hırs vardır ve bu hırs kendime karşıdır. Çünkü (neden olduğunu anlayamadığım bir hastalık yüzünden) bence zaten kimse benden daha iyi olamayacağına göre ben kendimden daha iyi olmalıyım. Yani şu an yapmakta olduğum şey her ne ise, bunu bir önce yaptığım şeyden daha iyi yapmalıyım. Kendi kendimle, ne zaman daha öteye işiyeceğim yarışı yani. Bu sebeple tavla, kağıt oynamayı falan bilmem. Başarımın çektiğim kağıda ya da attığım zara, yani tamamen şansa kalmış kurallarla ölçüleceği işe girmem. Benim durumum bu. Buna bir de evlat konusunda psikopat hassasiyet ekle. Atahan’ın yüzü değişirse benim daha çok değişir, Atahan’ın morali bozulursa ben kızarım, Atahan ağlarsa kazara, ben işi hiç utanmadan çirkinleştiririm hatta. Ben yapmam derdim hep ama, yaparmışım…
Oğlum girdiği bir yarışta, bir başka arkadaşı ile karşı karşıya geldi. O arkadaşının annesi de benim arkadaşım, Zeynep, hani beraber enshin karateye gittiğim hatun. Yarışın sonunda Atahan’ın suratı döndü ve evet ben dellendim. İşin komik tarafı o suratı dönen oğlum iki saniye sonra yarıştığı arkadaşıyla PSP’de Indiana Jones oynamaya başladı ama ben döndüm bi kere…
Zeynep: N’oluyosun, bu ne surat?
Ben: Benim oğlum daha iyi yarıştı.
Zeynep: Evet bence de öyle oldu ama kurallar böyle.
Ben: Benim oğlum daha iyi yarıştı, haksızlık var burada.
Zeynep: Mehtap saçmalama, çocuklar eğleniyor işte.
Ben: Benim oğluma yapılan haksızlık üzerinden eğleniyor muyuz yani? Ben eğlenmiyorum. Hem sen ne söyledin çocuğunun kulağına fısır fısır? Hı? Yazıklar olsun sana!
Zeynep: (Beni iterek) Ya sen manyak mısın? Ne söyliycem çocuğun kulağına.
Ben: Bana bak, bana hareket yapma!
Zeynep’de ben de üniversite mezunu kadınlarız. Gayet başarılı bir şekilde yabancı dil konuşuruz. Uluslararası firmalarda iş tecrübelerimiz var. Hepsini koy bi kenara, ulan ben bir de anne çocuk yazıyorum di mi? Hani daha halim selim, çiçekler böcekler bir kadın olmam lazım. Ama işin içine çocuklar girince tüm o iş tecrübeleri, diplomalar bir tarafa gitti ve biz bir anda hani sokakta halı yıkayan kadınlar var ya ağızlarında çikletle, öyle olduk işte! İşin daha fecisi oraya geçişteki hızımız. Yani hiç ara gaz falan vermeden birinci vitesten beşinci vitese geçtik bir anda.
Atahan: Anne, Can’larla birlikte ıslak hamburger yemeye gidebilir miyiz?
Ben: Bakarız!
Zeynep: Ben bu kadınla su içmeye gitmem bundan sonra, dengesiz!
Ben: Sensin dengesiz, ne söyledin çocuğun kulağına fısır fısır?
Zeynep: Bak hala konuşuyor!
Zeynep’in eşi: Allah size gelecek gelinlere yardım etsin valla.
Sarhan: Abi bırak, gelinler bunları girer çıkar döver. Hesapta bizim analarımızda dişliydi gelen gelinler bunlar işte. Deveden büyük fil var.
Sonuçta ıslak hamburger yemeye gittik. Kocaların keyfi yerinde siyaset, para, iş konuştuklar. Oğlanların keyfi yerinde, on parmakları salça olmuş karınlar doymuş. Zeynep ve ben ise beş karış surat. Masanın bir ucunda o, diğer ucunda ben. Bize olmaz derdik. Biz aklı başında, görgülü, kaliteli, cool kadınlarız çünkü. Ama oldu işte…
Okura mühim not: Artık ben de anneyiz.biz annesi oldum sevgili okur. Her Salı
www.anneyiz.biz ‘de ve her ay anneyiz.biz dergide yazılarımı okuyabilirsin. Mayıs sayısı anneyiz.biz dergide iki sayfa döktürdüm. Bi zahmet alın da okuyun lütfen, yazdık o kadar…