Kafayı bozduk, çocukları on parmağında on marifet süper insan yetiştiricez ya! Hem hobi sahibi hem dünya vatandaşı olacaklar ya!
Zeynep’le aramızda konuştuk, kararlaştırdık, biz anne olarak üzerimize düşeni yapıcaz, çocuklara farklı şeyler deneticez. Fakat bizim çocuklar kibar tarifiyle biraz “ekabir”, hani “elleme bana yatiim, çizgi film seyrediim” tadındalar. Biz ise vazgeçmeden herşeyi denetiyoruz sırayla. Beğenecekleri bir şey bulacağız elbet (Enshin karate sabit, oraya bayıla bayıla gidiyorlar). Benim oğlum geçen sene ilk denemesinde “at binmek” fikrinden hoşlanmayıp bırakmıştı. Daha sonra arkadaşını at binerken görünce hevese gelip karar aldı. “Koyboy” olacakmış. Söylemeden geçemeyeceğim, benim de en istemediğim spor buydu aslında. Ne kadar kask da taksalar, yelek de giyseler, at yüksek sevgili okur, çocuk bir düşse mazallah! Ama istiyor diye gittik? Ben: Benim bu at olayına hiç aklım yatmıyor aslında. Zeynep: Niye? Ben: Sakat iş ya, Süpermen düştüydü hani de sakatlandıydı. Zeynep: Saçmalama ya. Yok canım... Düşebilirler aslında evet! Ben: Düşebilirler tabi, başka bir şeye yönlendirsek. Zeynep: Şu yeleklerden alıp giydirsek, koruyormuş o. Ben: Ben okudum onu internetten, rib cage’i korur ama spinal cord’a yapabileceği birşey yok diyor. Zeynep: Bana bak bir tane çarparım şimdi. Ben: ? Zeynep: Adam gibi konuşsana. Ne rib keyç falan, küfür mü ediyosun? Ben: Yahu yabancı siteden okudum, çeviremedim bir an. Zeynep: Old-du canım. Eeee, nasıl diyorsunuz, İngilizcem Türkçem’den iyi, çeviremedim diyosun! Ben seni çevire çevire döverim onu bilmiyosun tabi. Takıntı yapma. Obsesif olma! Faaliyet diyodun, yapıyorlar işte. At biniyorlar aslanlar gibi. Neydi yani, ritmik cimnastik mi yapacaklardı? Ben: İyi de nesi spor ki bunun? Atlar perişan, bizimkilerde tık yok. Yalan mı? At “Bırakın beni öleyim” der gibi bakmıyo mu? Zeynep: Kızım ata sporu, daha ne olsun. Ben: Ha oldu. Bizimkiler hem at binip hem ok atıyor di mi, aynı atalarımız gibi. Hangi ata sporu ayol, atalarımız gibi mi biniyorlar? Atın zaten hayatı kaymış, amca da ipinden tutup gezdiriyor. Zeynep: Ya ben seni ayağımın altına alıp çiyneye çiyneye yumuşatıcam ya da sen bu “sarkastik” yaklaşımdan vazgeçeceksin arkadaşım. Ben: ? Zeynep: “Sarkastik” diye şeyettim de kusura bakma, “çeviremedim” bir an! At olayı ikinci denemede de kaldı. Bu kez çocuklar sevmediğinden değil, ben Zeynep’in “sinir sistemlerini” bozmuşum ondan. Sevgili okur, ben kendimizi kandırmak konusunda sıkıntılıyım. Sütçü beygirine çocuk bindirip “atalarımızın sporu” diye saatine 150 lira ödeyemem, bana ters! Daha sosyetik ortamlarda (düşerse bişi olmasın diye galiba) çocuklara “pony” (atımsı küçük canlı) ayarlıyorlar. Sevgili okur, sen benim hassasiyetlerimi biliyorsun, öyle poniymiş falan bizi bozar? Beygir hususunu dönmemek üzere kapadık anlayacağın. Ben sana başka faaliyetlerle gelicem, merak etme?