Sevgili okur, eminim senin etrafında da kendini sağlık işlerine gömmüş anneler vardır. Yanında çocuğun yiyeceği yemekle gezen, çikolata yedirmeyen, sağlıklı yaşam kumkuması bir takım kadınlar bunlar.
Çocuklarını serada yetiştirir gibi yetiştiriyorlar. Çocukların kola içmesi, patates kızartması yemesi falan tabii ki iyi değil. Ama yiyeceği ekmeği de evde yapıp çocuğu fanusa koymak ne kadar iyi? Sedef: Aa sen Atahan’a beyaz ekmek yediriyor musun? Ben: Atahan yeme eylemini kendi yapıyor, benim yedirmem söz konusu değil, ehehe. Sedef: Hayır yani beyaz ekmek çok zararlı. Aa tereyağlı mı bu makarna? Ben: Evet. Sedef: Deren’e başka bir şey verebilir miyiz, Deren’e tereyağ kullanmıyoruz. Ben: Peki. Sedef: Aa hazır salça mı kullanıyorsun? Bir sürü katkı maddesi var onda. Deren daha hiç hazır bir şey yemedi. Ben: Deren 7 yaşında ve daha hazır bir şey yemedi mi? O halde ilk kez senin yapmadığın bir şey yediğinde acil servise yakın bir yerde olun bence. Bakalım vücudu nasıl bir reaksiyon verecek. Sevgili okur, tarih öncesi çağlardan bugüne kadar minimum değişiklikle gelen hayvan hangisi? Köpekbalığı. Kanser olmayan tek hayvan hangisi? Köpekbalığı. Bu abinin özelliği ne? Vücudunu o günkü şartlara süper hazırlıyor. Aradan üçyüzbin yıl geçiyor, arkadaş ona göre pozisyon alabiliyor ve hayatta kalıyor. Sihirli kelime uyum sağlamak. Atahan bebekken ilk grip olduğunda, titiz bir anne olarak çok üzülmüştüm. Ben: Ama o zaman ben iyi bakamadım di mi? Bu o mu demek? Dr. İbrahim Çelik (Dr. İ.Ç): Ne alaka Mehtap? Ben: Hasta ettim çocuğu. Dr. İÇ: Sen nasıl bir çocuk büyütme planlıyordun? Bu çocuğu on sekiz yaşına kadar hiç hasta etmeden büyütüp sonra ilk yüksek ateşte kaybetmeyi mi? Ben: Ya Allah korusun! Yani süper doktorsunuz bişi demiyorum da, müşteri ilişkileri sıfır valla. Ya da: Ben: Acaba diyorum eve yoğurt makinesi mı alsam? Atahan’ın yoğurdunu evde mi yapsam? Dr. İÇ: Hıı, öyle yap. Sonra biz Sağlık Bakanlığı’ndan sana özel izin isteyelim. Çocuk askere gidince orada da yoğurdunu yap ki, alışmamış vücuda market yoğurdu girince şak diye dizanteri yapmasın. İbrahim Bey bu kadar iyi bir doktor olmasa kahrı çekilmez. Henüz koyduğu hiçbir teşhiste yanılmadı. İtiraf etmeliyim, kafama vurarak da olsa, bana dışarıdaki mikroplarla baş etmeyi becerecek bir bağışıklık sisteminin ev yapımı ekmekten önemli olduğunu öğretti. Atahan: Anne bugün perşembe mi? Harçlık günü mü bugün? Ben: Evet, koydum paranı çantana. Ne alacaksın kantinden? Atahan: Sucuklu tost veeee “aysti” veeeee gofret veeeee etipuf veeeee??. Sevgili okur, ya hiperorganik takılacaksın ve çocuk okula başladığında harçlık vermeyeceksin ve herkesin çocuğu yerken seninki sınıfta tek başına oturacak veya evde yaptığın zeytinyağlı makarnayı kantine bırakacaksın ve “benimki bunu yesin” diyeceksin ve çocuk kafayı yiyecek. Ya da kantinden yediği ilk günün akşamını acilde geçireceksin. Veya rahatlayacaksın biraz yahu! Biblo değil, çocuk yetiştiriyorsun. Bir düşüşte kırılmayacak bir şey yapmaya çalışacaksın.