Paylaş
Bu bir-iki saniye sürdü tabii.Sonra kendime sordum: “Bu yazıyı yazman gerekmeseydi, bu maçı izler miydin?”
5-6 yaşından beri önce babamla, büyüdükten sonra da arkadaşlarımla Fenerbahçe maçlarına gitmek en büyük zevkimdi.
Anneanneme ördürdüğümüz çubuklu sarı lacivert kazakları giyerek başladığımız, neresinden baksanız yarım yüzyıl süren bir serüven.
Ama şimdi tıpkı benim gibi olan on binlerce insan bu takımın maçlarını izlemiyor, izlemek istemiyor.
Bunu oynanan kötü futbola bağlamıyorum. Daha kötü sezonlar da geçti ve ayrıca şunu söylemeliyim ki bu oyunculara da haksızlık etmek istemem.
Hepsi, elinden geldiğince mücadele ediyor.
YİNE DE OLMUYOR
Fenerbahçe’ye hâkim olan üst aklın, bu durumu bir gözden geçirmesinde yarar var çünkü bana öyle geliyor ki bunun nedeni bizatihi kendisinden başkası değil.
İlk yarıda tipik bir ‘mücadele maçı’ izledik. Sonuç vermeyen, izleyeni sıkan, faullerle sık sık duran bir maç.
Antalyaspor, Fenerbahçe orta sahasının topla oynamasına izin vermedi, o fırsatı bulduğunda Fenerbahçeli oyuncular da doğru hareketleri yapamadı.
16 ortanın sadece birinin hedefi bulması, üst düzeyde yarışan bir profesyonel takıma yakışıyor mu?
Doğrusunu isterseniz, maçı izlemeyenler hiçbir şey kaybetmediler. Uzun süredir Fenerbahçe’nin pozisyon bulmadan maçı bitirdiğini biliyorduk, bunu bir kez daha öğrenme olanağı bulduk, hepsi o kadar.
Rıza Çalımbay’ı kutlamak gerek. Bu düzeydeki takımları gayet iyi yönetiyor.
ÖZLEDİĞİM RENK: SARI
Türkiye’de futbolu öldüren şeylerden biri de hakemlerin, oynatmamaya oynayan takımlara müsaade etmesi.
Erken, taktik fauller ile oyun sürekli kesiliyor, izleyici bol bol serbest atış izliyor. Bu futbol değil.
Ve bunu değiştirecek güç elinde düdük ile sahada olan kişide.
Mete Kalkavan, dün biraz gecikerek de olsa buna engel olmaya çalıştı. Biraz daha cesur olmalı, diğer hakemler de elbette.
Sarı kart, iyi futbola olan hasretimize kavuşmamızı sağlayabilir çünkü.
Paylaş