Türbanı ’üçüncü burca da dikecek mi?

TBMM Başkanı Köksal Toptan, önümüzdeki dönemde de aynı göreve seçilebilmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.

Gazetelerde Toptan’ın, yeniden TBMM Başkanlığı’na aday olup olmayacağına parti liderinin karar vereceğini söylediği yazılı.

Hiç şaşırmadım. Partisinin ilçe başkanının kim olacağına bile kendisi karar veren, ikinci aday çıktığında seçimi yaptırmayan bir siyasi lider, TBMM Başkanı seçilirken, grubunda "Demokratik seçim yapalım" demeyecekti elbette.

Deniz Baykal gibi söyleyeyim: "Demokrasi üzerinde Recep Tayyip Erdoğan vesayeti var!"

Gazetelere yansıdığına göre TBMM Başkanlığı için AKP milletvekili Salih Kapusuz ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de zemin yokluyormuş.

Öyle görünüyor ki "AKP demokrasisinin tek seçicisi" Erdoğan’ın önünde yanıtlanması gereken tek bir soru var aslında: TBMM Başkanı’nın eşi türbanlı mı olsun, türbansız mı?

Hatırlayacaksınız, geçen sefer devletin en tepesindeki iki makamdaki türbanlı eşleri dengelemek için Köksal Toptan seçilmişti.

Bakalım, bu kez de aynı denge gözetilecek mi?

Yoksa "devletin tepesindeki son burca türban bayrağını dikmek için" Kapusuz ile Çelik’ten birine mi karar verilecek?

Eğer böyle olursa, bugüne kadar bir kenarda sessizce bekleyip, sadece kendinden istenileni yapan Kapusuz’un bu kez öne çıkmak için bir şans bulabileceğini söyleyebilirim.

Eğitim uçuyor ama bir türlü inemiyor!

ARDAHAN’ın ÖSS’de en son üç il arasına girmesi, kentte ciddi tartışmalara yol açtı. DHA’nın haberine göre, bu sonuçlardan sonra şehirde "matem ilan edilmesini" isteyenler de olmuş.

Ardahan’ın sorunu, Anadolu’daki birçok ilin sorunundan farklı değil.

Vali, Ardahan’a daha çok mecburi hizmet yapacak olan tecrübesiz öğretmenlerin atandığını, onların da süreleri dolunca gittiğini söylüyor.

Dediğim gibi bu şaşılacak bir tablo değil. Benzerlerine Anadolu’nun birçok yerinde kolayca rastlamak mümkün!

Dikkatinizi çekmek istediğim konu CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün sözleri.

Öğüt, Ardahan’daki eğitim sorunu ile ilgili olarak bugüne kadar 500’e yakın soru önergesi verdiğini söylüyor. Sonuç: Hiçbir şey değişmemiş!

Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet adına egemenliği kullanan bir kurum.

Görevi kanun yapmak, hükümeti denetlemek!

Denetim görevini yerine getirirken, milletvekillerinin kullandığı araçlardan biri de yazılı ve sözlü soru önergeleri.

Ardahan’daki durum gösteriyor ki bu önergeler hiçbir işe yaramamış. Çünkü iktidarlar, TBMM’nin bu görevini yeterince ciddiye almıyorlar.

Bazı soru önergelerine süresi içinde yanıt vermeye bile gerek duymadıkları da malumunuz.

Ağzını her açtığında "milli irade"den söz eden bir iktidar var ama o iradenin tecelli edeceği yer olan bir kurumun, Anayasa ve İç Tüzük tarafından tarif edilmiş görevini yerine getirmesine engel oluyor.

Görevden ayrılırken "Milli Eğitim’i otomatik pilota bağladım" diyen Hüseyin Çelik’i eleştirmiştik.

Ardahan’daki durum gösteriyor ki eğitim gerçekten otomatik pilotta, kendi kendine uçuyor, ama indirecek bir pilot yok!

Arda’yı da ziyan etmeyelim

GALATASARAYLI futbolcu Arda Turan, hiç kuşku yok ki son dönemde Türk futboluna gelmiş en büyük yetenek.

Bunun yanı sıra son derece sempatik ve zeki olduğu da tartışılmaz.

Son günlerde Arda Turan’ın adını gazetelerin spor sayfalarından magazin ve birinci sayfalarına taşındığını görüyorum.

Çok pahalı bir otomobil aldı, kız arkadaşıyla sonu tokatlaşmaya varan bir tartışma yaşadığı iddia edildi.

Cebine bu kadar çok para girmiş, çok genç bir erkeğin yaşamında olabilecek şeyler bunlar.

Ancak bu tür olayların geçmişte çok yetenekli başka genç futbolcular için nasıl bir yıkım yarattığını da biliyorum.

Görev öncelikle Galatasaray yöneticilerine düşüyor.

Bir yeteneği bulup çıkarmak ve forma giydirmek başka bir şey, o yeteneği geliştirip hepimizin gurur duyacağı şekilde uluslararası futbol pazarına sunmak başka şey.

Ortaya çıkıyor ki Arda’ya bir "yaşam koçu" gerekli.

Genç erkeklerin kolayca dalgalanabilen psikolojik durumlarını bilen, ona dengeli bir yaşam kurmasında yardım edecek, giyinmesini, oturmasını-kalkmasını, yemesini-içmesini bile öğretecek bir profesyonel danışmandan söz ediyorum.

Ve bir süre Arda’yı da rahat bırakmak gerek. Adının her gün gerçekleşemeyecek transfer dedikodularının mezesi yapılmasını doğru bulmuyorum.
Yazarın Tüm Yazıları