Paylaş
Hazırladıkları teklif yasalaşmış olsaydı, Sayıştay’ın yazacağı denetim raporlarının içeriği iktidar partisinin seçtiği bir heyet tarafından değerlendirilecekti.
Hazırlanan denetim raporlarının mahkemelere intikali konusunu değerlendirmek için Sayıştay savcıları görevlendirilecekti. Tabii Sayıştay savcılarını yine hükümet seçecekti!
Özel bir sınavla girilen ve bir kariyer mesleği sayılması lazım gelen Sayıştay denetçiliğine dışarıdan atama yapılmasına olanak sağlanacak ve idarenin Sayıştay üzerindeki kontrolünü bu yolla da sağlamlaştırmak yoluna gidilecekti.
Şimdi Sayıştay için “İngiliz modelinin” esas alınacağı yeni bir düzenleme yapılmasına karar vermişler.
Onu da bir yerlerinden çekiştirip “Türk modeli” haline getireceklerdir, kuşkunuz olmasın.
Çünkü esas dertleri her türlü denetimden uzak bir iktidar keyfi sürmek!
Yandaş zenginler yaratılır, villacıklar, gemicikler, iş merkezcikleri kurulurken bazı şeylere göz yummayacaksın da ne zaman yumacaksın?
İhale kanununu kim bilir kaç kere değiştirdiler, onu yaparken de tek amaçları buydu: Memleket hazinesinin yarattığı ya da sağlayacağı rantlardan ferah ferah yararlanmak.
Arkadaşımız Nuray Babacan’ın dün Hürriyet’te yayımlanan haberindeki bir ayrıntıyı da dikkatinize sunmak isterim:
“MYK toplantısında, muhalefetin ve Sayıştay üyelerinin sert dille eleştirdiği Sayıştay teklifi de ele alındı. Teklifin altında imzası bulunan bazı milletvekilleri bile düzenlemeye yönelik itirazları olduğunu söyledi”.
Gerçekten çok ilginç!
Bir kanun teklifi var, bunun için altında bazı milletvekillerinin imzaları yer alıyor, ama onlardan da bazılarının kanun teklifine yönelik itirazları var!
İşte AKP zihniyetinin, milli iradeyi temsil eden “yasama” organını düşürdüğü durumun bir fotoğrafı daha!
Belli ki boş kâğıtlara milletvekillerinden imzalar alınmış, sonra üzerine kanun teklifi yazılmış, o milletvekilleri bile ne olduğunu bilmiyor ya da içeriğine itiraz ediyor!
Ve şimdi yeni anayasa ile bu zihniyete bütün gücü bir tek kişinin elinde toplama yetkisi verilmek isteniyor.
Bari bunu iyi araştırıp da yapın
ORTAÖĞRETİME geçiş sınavı son beş yılda iki kere değiştirildi. Ve şimdi yeni bakan bu sistemi bir kez daha değiştirmenin hazırlığını yapıyor.
On bir yıldır iktidarda olan bir parti var, tek başına hükümet ediyor, TBMM’deki çoğunluğu istediği her türlü kanunu çıkarmaya elverişli ama belli ki Milli Eğitim’de işler el yordamıyla yürüyor.
AKP hükümetlerinin ilk Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu idi, ama o ancak beş ay görev yaptı.
Ardından Hüseyin Çelik, Milli Eğitim’in başına getirildi. Kendisi bugün Başbakan’ın partideki yardımcısıdır, “derin AKP’nin” üyelerinden biridir. Sonra Nimet Çubukçu bu bakanlığa getirildi, onu Başbakan’ın en yakınlarından Ömer Dinçer izledi. Şimdi de bakanlığı Nabi Avcı yürütüyor ki Başbakan’a yakın bir isimdir.
Nimet Çubukçu sistemi değiştirirken en iyisinin o sistem olduğuna inanıyordu.
Sonra Ömer Dinçer geldi, sistemi değiştirdi, “En doğrusu budur” dedi.
Şimdi yeni bir bakan var ve o da sistemi “en iyisi ile” değiştirmek istiyor!
Bu arada çocuklar kobaya döndü, kim neye nasıl hazırlanacak, bilinemez oldu.
Bir “Sınav yok” dendi, bir “Sınav var” dendi, velilerin de çocukların da aklı karıştı.
Hiç olmazsa bunu iyi düşünüp, iyi araştırarak yapsınlar ki iki sene sonra gelecek yeni bakan, karşımıza çıkıp “Hayır, en iyisi bu yeni sistem” demesin!
Arınç’a hak veriyorum
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, “Küfürbaz milletvekilinin Meclis’e de, partisine de hayrı yoktur” dedi.
Hatırlayacaksınız AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan önceki gün CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e küfretmişti. Bir kere değil hem de, üst üste birkaç kere!
Normal olarak insanın bunu TBMM tutanağında bile okurken yüzü kızarır ama Zeyid Aslan, kadınlı–erkekli kalabalık bir milletvekili ve izleyici heyeti önünde bu küfürleri savurabildi.
Küfürbaz milletvekili aynı zamanda “böcek komisyonu” başkanı ve dün komisyon toplantısı nedeniyle bu tartışma bir kez daha alevlendi.
Arınç’ın “Küfürbaz milletvekilinin Meclis’e de, partisine de hayrı yoktur” demesinin nedeni bu küfürler nedeniyle başlayan tartışma.
Bu sözleri televizyon haberlerinde izlerken ister istemez tebessüm ettim.
Aklıma “şeyini şey ettiğimin şeyi” geldi. “Hırt” gibi argo sözlerle sanatçılara sataşanlar geldi.
Ve düşündüm ki Bülent Arınç haklı; böylesinden ne millete, ne Meclis’e, ne partisine hayır gelir.
Fatma Şahin’in açıklaması
AİLE ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin dün telefonla arayarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’ndaki rolünün inkâr edilemeyeceğini, tarihten silmenin mümkün olamayacağını söyledi. Okuyucularımın bilgisine sunarım.
Paylaş