Paylaş
Buna göre paket ikiye bölünecek, üzerinde fırtınalar kopan üç madde ayrı, kimsenin pek itiraz etmediği 24 madde ayrı oylanacak.
CHP bu 24 maddeye destek verecek ve o maddeler referanduma gerek kalmadan kabul edilecek.
Eğer hükümet gerçekten bu Anayasa değişikliğinde samimi duygularla hareket ediyorsa, bunu kabul etmelidir diye düşünüyorum.
Anayasa değişikliği girişimi, bir bilek güreşi için değil, gerçekten demokratikleşme için yapılıyorsa bu büyük bir fırsat olarak görülmeli.
Hükümet her fırsatta, geniş uzlaşma arayacağını söylemiyor muydu?
Bundan daha geniş bir uzlaşma zemini yaratmak mümkün mü?
Nitekim dün TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu “Yeter ki şurasını düzeltelim desinler, her şeyi düzeltmeye hazırız” diyordu.
İşte öneri, buyurun düzeltin.
Bir taşla birkaç kuş birden vurun.
Hem değişikliklerin çok büyük bölümünü tartışmasız hızlıca yapın, hem referandumunuz Venedik Komisyonu ilkelerine uygun hale gelsin, hem de yargı ile ilgili düzenlemelerin nasıl yapılması gerektiğine “milli irade” karar versin.
Uzatılan bu eli geri çevirmemek, bugüne kadar AKP sözcülerinin dilinden düşmeyen “uzlaşma, geniş katılım” sözlerinin gereğidir!
Mutluluğu parada bulanlar ülkesi
TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 yaşam Memnuniyet Araştırması’nı yayımladı.
Buna göre Türkiye, dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı bir yeryüzü cenneti.
İnsanlarımızın yüzde 85,4’ü kendisini mutlu hissediyor.
Yani “mutlu azınlık” kavramı geçmişte kalmış gibi görünüyor. Artık “mutsuz azınlık” kavramını kullanmamız gerekecek!
İşsizlik artmış, kapanan işletme sayısı artmış, üniversite kapısında kalan çocuk sayısı artmış ama mutsuzların oranı sadece 0,1 puan artmış! Bir önceki sene yüzde 11,4 mutsuzumuz varmış, bu sene yüzde 11,5 mutsuzumuz olmuş.
2009’daki tablo bir kuzey ülkesinde yaşansaydı, her halde halkın yarısı çoktan köprüden atlamıştı!
Ama bizde böyle bir şey olmuyor!
Normalde eğitimsizlerin daha mutlu, eğitimlilerin daha mutsuz çıkmasını beklersiniz değil mi?
Genellikle de öyledir çünkü. Eğitimsiz ve dünyadan habersiz bir kişinin derdi sadece günlük geçimle ilgilidir. Oysa eğitimli ve ülke dünya sorunlarından haberdar kişilerin dertlenmeleri için daha çok nedenleri vardır.
Bizde bu da tersi! Eğitimliler daha mutlu, düşük eğitimliler daha mutsuz çıkıyor! Çünkü gelir artışıyla at başı giden bir “mutluluk” anlayışımız var istatistik sonuçlarına göre. Eğitimliler daha iyi kazanıyorlar, daha mutlu oluyorlar. Bu kadar basit bir mutluluk denklemi var bu ulusun yani!
Bir de “parayla saadet olmaz” gibi büyük laflar ediyoruz, şarkı sözleri yazıyoruz.
Açıklama, hiçbir şeyi açıklamıyor!
GEÇEN gün İstanbul Tekstil Hammaddesi İhracatçıları Birliği’nde seçim yapılacağını, seçime katılmak için 150’ye yakın firmanın 1 ile 3 dolar arasında ihracat yapmış göründüklerini yazmıştım.
İhracatlar, yılın son işlem günü yapılmıştı, bunu da yazdığımı hatırlatayım.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genel Sekreter Yardımcısı imzalı bir açıklama aldım.
Açıklamada seçimlerin yargıç gözetiminde yapıldığı, “seçmek” için ihracat sınırlaması olmadığı, gümrükten fiili çıkışın olması gerektiği belirtiliyor. Yönetime seçilmek için ise en az 250 bin dolarlık ihracat yapma gereği var, bu rakam sanayide 1 milyon dolara çıkıyor.
Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Mente, yazım nedeniyle ihracatçıların çok üzüldüklerini de belirtmiş.
Açıklama özetle böyle. Benim iddia ettiğim şeyi yalanlıyor ama inandırıcı değil. Yapılanın “etik olmayabileceğinden” söz ediliyor, o kadar.
Ben de iddia ediyorum ki mesele sadece bir etik sorunu değil . Bu 150 şirket, 1 ile 3 dolar arasındaki hammadde ihracatını nasıl yapmışlar? Hangi yabancı şirket, tekstil hammaddesi üretmek ile ilgisi olmayan bu şirketleri bulup, onlardan maksimum üç dolarlık ithalat yapmış? Bir dolara kaç metre kumaş satılmış? O 1 dolarlık kumaşı alan yabancı şirket bunu nereye koymuş?
Açıklamanın özetini yayımladım ama inandırıcı bulmuyorum.
1 dolarlık ihracat yapmak için gerekli evrak, gümrük işlemleri, aracılık ve komisyon hizmetleri için ne kadar ödenmiş, onu da merak ettim. Elbette 1 3 dolarlık ihracat için ne kadar navlun ödendiğini de merak ediyorum. FOB mu, CIF mi, onu da!
Tekrar iddia ediyorum ki bu ihracatların tümü “hayali”! Evrak üzerinde yapılmış, gümrükteki ilgili görevliler de bu sahtekârlığa alet olmuşlar.
Savcıları bir kez daha göreve davet ediyorum!
Paylaş