Paylaş
Kareye 15 erkek sığmış, daha çok da olabilirdi elbette ama “o an” böyle kaydedilebilmiş.
Kadın etrafında olan bitenin elbette farkında ama mümkün olabildiğince farkında değilmiş gibi yürüyüşüne devam ediyor.
Erkeklerin ilgisi tartışılmaz. Kimisi daha maço, sanki taciz ederler gibi. Kimisi ise sadece beğeniyle bakıyor.
Bir kadın o anda ne hisseder? Çaresizlik? Taciz? Beğenilmenin verdiği gurur? Güzelliğine olan inancını tazeleme olanağı?
Kuşkusuz ki yanıtı insandan insana değişebilir ama fotoğraftaki kadın, Nina Lee Craig (ki o tarihte 23 yaşındaymış) fotoğrafın çekilişinin 60. yılında gazeteci Laura Coffey’ye şunu söylemişti:
“Birçok insan bu fotoğrafı kadınlara yönelik tacizin bir sembolü olarak görmek istiyor. Yıllarca buna karşı mücadele ettim. Bu tacizin bir sembolü değildir. Bu bir kadının yaşadığı, kesinlikle harika bir andır”.
Başlıktaki cümleyi, yaşadığımız bugünlerde söyleyince çok bir anlam ifade etmiyor olabilir ama bu fotoğrafın çekildiği yıllarda bunu önermek pek o kadar kolay bir şey değildi.
Bu fotoğrafı Amerikalı foto muhabiri Ruth Orkin, 1951 yılının Ağustos ayında Floransa’da çekti.
“İtalya’da bir Amerikalı kız” adı ile tanınan fotoğraf, Orkin’in “Yalnız seyahat etmekten korkmayın” isimli fotoğraf serisinin bir parçası. (Yolunuz düşerse Bodrum’da, Küba’nın duvarında da asılı.)
“Yalnız seyahat etmek”, İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında, haklarına sahip çıkmaya başlayan kadınlar için önemli bir adımdı ve kadın özgürlüğünün sınırlanamayacağının altını çizen bir fikirdi.
İtalyan aktivist Pippa ve Amerikalı fotoğrafçı Serai Sierra’nın ülkemizde başlarına gelenler tehlikenin hâlâ sürdüğüne mi işaret ediyor, yoksa iki genç kadının talihsizliklerine mi?
Foto muhabiri Ruth Orkin, sessiz sinema döneminin önemli oyuncularından Mary Rubin’in kızıydı ve daha 17 yaşında iken (ki 1938 yılı oluyor) bisiklet ile tek başına Los Angeles’dan New York’a gitmiş, yol boyunca da fotoğraf çekmişti.
Life dergisi tarafından 1951 yılında İsrail Filarmoni Orkestrası ile ilgili bir foto röportaj için gönderildiği İsrail’den dönüşünde İtalya’ya uğramış ve Floransa’da tek başına seyahat eden Nina Lee Craig ile tanışmıştı.
Nina, sahip olduğu ilk bin doları, İtalya’yı görmek için harcamış, günlüğü 1 dolarlık ucuz otellerde kalmış ve İtalya’da altı ay yaşamıştı.
Ruth onu bir gün yolda yürürken gördü, çevredeki erkeklerin ilgisini fark etti ve aynı yoldan bir kez daha yürümesini rica etti.
O tarihte dijital fotoğraf makineleri yoktu, deklanşöre bir kere basınca on poz çeksin, sonra içlerinden en iyisini kullan! Böyle bir imkâna sahip değildi, deklanşöre bir kez basabilme olanağı vardı ve bu ikonik fotoğraf o tek basışta çekildi.
Nina şöyle anlatıyor:
“Bu fotoğrafı gören erkekler genellikle aynı şeyleri soruyorlar: Korktum mu? Korunma ihtiyacı hissettim mi? Mutsuz oldum mu? Tipik erkeksi bir bakış bu. Diğer taraftan kadınlar bu fotoğrafa baktıklarında onların merak ettiği şeyleri hiç sormadılar. Çok yakın bir kız arkadaşım fotoğrafa bakınca güldü ve ‘Harika değil miydi? Bu ilgi seni çok gururlandırmış olmalı’ dedi”.
Nina’nın bu yoğun ilgiden mutlu olmasını yadırgamıyorum, beni daha çok fotoğraftaki erkeklerin yoldan geçen herhangi bir kadına yönelik bu ilgileri düşündürüyor.
Kimisi hayranlıkla bakıyor, kimisi belli ki bir şeyler de söylüyor, hatta bir tanesi var ki yaptığı hareket deyim yerindeyse “tam dayaklık”.
Fotoğrafın bana anlattığı şey, erkeklerin ilgisinin daha çok kendi iç dünyalarına dönük olduğu.
Kadınlara olan yaklaşımlarını da bu belirliyor.
Gösterdikleri ilginin derecesi, iç dünyalarının olgunluğu ya da hamlığı ile ilgili.
Ve eğer Freud haklıysa, bu tavırlarının gerisinde “sevgi, beğeni vs.” değil, “ruhsal iktidarsızlık” olmalı.
Sokakta kendi halinde yürüyüp giden genç kadının, gösterilen bu ilgiden hoşlansa bile bir yanıt vermeyeceği çok açıkça görülüyor çünkü.
Kendi yakınlarına aynı şey yapılsa bıçağa sarılma olasılıkları hayli yüksek o erkeklerin, yalnız yakaladıkları bir “ava” böylesine fütursuzca saldırmış olmaları, cehaletleri, terbiye seviyeleri vs. ile ilgili değil.
Kadını bir “av” olarak görüyorlar, kendilerini ise “avcı”.
Bunu öğrenerek büyümüşler, yaşamışlar, bir “av” gördüklerinde üstüne atlamaya çekinmeyen yırtıcılara benziyorlar.
Evet, “kadınlar ilgi görmekten, beğenilmekten hoşlanırlar” diye bir genelleme var, sanki erkekler de bundan hoşlanmazmış gibi!
Kendimi Nina’nın yerine koyuyorum, sokaktan yürürken 15 farklı tipte kadının bu şekilde bakışları altındayım: Ne hissederim?
Doğrusunu isterseniz bana ürkütücü geliyor, oradan kaçarak uzaklaşmak isterim gibi sanki.
Sizin oyunuz nedir?
Herkese mutlu bir bayram diliyorum.
Fotoğraf: Ruth Orkin / Stephen Bulger Gallery
Paylaş