EZBERLENMİŞ klişelerle konuşmak hepimize kolay geliyor. Dün hafta sonu için Bodrum’a geldiğimde de üç dört gün önce yazıldığına bir kez daha tanık olduğum bir klişeyi hatırladım: “Bodrum bitmiş abi!”
Kanaat önderlerimizin Bodrum’un “bittiğine” karar vermelerinin üzerinden sanıyorum en az bir on yıl geçti.
Ama hâlâ aynı sözü duyuyorum, demek ki bittiğine ilk karar verenler biraz erken davranmışlar. Kişisel kanaatimi baştan söyleyeyim ki aynı karara bugün varmış olanlar da yanılıyorlar.
Bodrum’a ilk gelişim 1972 yılının bahar aylarına denk geliyor. Evet, o günkü küçücük Bodrum ile bugünkü arasında dağlar kadar fark var. Issız koyların çoğu da doldu, dışarıdan bakıldığında çirkin görünen çok sayıda yazlık ev tepeleri işgal etti.
Ama şöyle de düşünmek gerekmiyor mu: O evler yapılmamış olsaydı, bu kadar insan Bodrum’un güzelliklerinden yararlanabilir miydi? Herkesin tatillerini otellerde geçirmesi gibi bir zorunluluk mu var? Emekli olup bir küçük sahil kasabasına yerleşmek isteyenlere “hayır, yaşadığınız karanlık kentlerde ölmek zorundasınız” mı diyecektik?
Bodrum’u her sene daha bakımlı ve halkını daha bilinçli buluyorum. Belediyeler de, sivil toplum kuruluşları da Bodrum’un değerlerini korumak ve yaşatmak için bundan on yıl öncesine göre daha bilinçli davranıyorlar.
Bodrum, giderek yaz kış yaşanabilecek, turist çekebilecek bir kimliğe bürünüyor ve çevrenin, doğal ve tarihi ortamın korunması için daha çok özen gösteriliyor. Elbette arada herkesin midesini bulandıracak şeyler de oluyor, ama cennet vatanımızın neresinde olmuyor ki? Bu nedenle “Bodrum bitti” diyenlere aynı şeyi söylüyorum: Tam tersine yeni başlıyor!
Yunan adaları daha mı ucuz?
HINCAL Uluç geçtiğimiz günlerde Sabah’ta Yunan adaları ile Bodrum’u kıyaslayan güzel yazılar yazdı. O da benim gibi Bodrum’dan memnun. Ancak bazı gazetelerde Yunan adalarının ucuzluğuna karşın Bodrum’un pahalılığına dikkat çeken yazılar da yayımlanıyor.
Bodrum’u Yunan adaları ile kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum. Bir kere hangi adayla kıyaslamalıyız sorusu var.
Mikonos ve Santorini ile kıyaslayacaksak Bodrum çok ucuz sayılır. Öteki adaların çapları, aldıkları turist sayısı ve sundukları hizmetin genel kalitesi açısından Bodrum ile kıyaslanmaları zordur diye düşünüyorum.
Bodrum’daki Sait, Memedof, Gemi Başı, Mimoza gibi mutfakları ile öne çıkan balık lokantalarını Rodos’ta Alexis, Simi’de Manos ile kıyaslayabiliriz. Bodrum yine çok ucuz kalır. Kalabalık ve büyük Yunan adalarındaki iyi otellerin fiyatları, Bodrum’un iyi otellerinden daha yüksek! Üstelik Bodrum’dakilerin büyük çoğunluğunun önünden denize de girebiliyorsunuz!
Aynı durum kiralık otomobil fiyatları için de geçerli.
Eğlence hayatı deseniz Bodrum ile sadece Miknos’u yarıştırabilirsiniz ama kim ipi göğüsler konusu zevkinize kalmış .
Adalarda Türk turistlere ucuz gelen yerler ayarında Bodrum’da da çok lokanta var.
Ortakent’teki Palavra ’yı bir denemenizi öneririm. Evde yapılmış mezeleri, taze balıkları ile kumsalın üstünde, denizin hemen dibinde dolunayı seyretme olanağı da bulursunuz.
Yahşi yalısındaki Gebora, eminim ki İngiliz turistlerin memleketlerine döndüklerinde anlata anlata bitiremeyecekleri bir lokantadır.
Bargilya’da, denizin hemen üstündeki lokantaları da unutmayalım.
Ancak çözemediğim bir konu hâlâ var: Istakoz bizde bu kadar az ve pahalı iken nasıl olup da Yunan adalarında bu kadar ucuz ve bol olabiliyor?
Bir de Yunan Adası: Syros
ÖNCEKİ hafta Mikonos’tan başlayarak, Kikladlar denilen bazı Yunan adalarını dolaştım. Evet, haksızlık etmeyeyim, hepsi kendine göre güzel adalar ve sevgilinizle de giderseniz unutulmayacak bir gezi olacağına da kuşkum yok.
Bu adalar içinde en çok beğendiğim ada Syros oldu. Orta boy bir ada, halkının çoğu Katolik ki bu Yunanistan’da bu adayı “tekil” kılın şey. Adanın merkezindeki Ermupoli, eski taş binalarıyla bir film setini andırıyor. O binaların çoğunun içinde dört beş odalı butik oteller var fiyatları 150 200 Euro arasında değişiyor. Ama bu kadar para vermek zorunda değilsiniz, aynı kentte, benzer binalarda işletilen pansiyonlarda aynı temizliği bulabilir, 50 Euro’dan da çok ödemezsiniz.
Adanın dört bir yanı plaj. Ermupoli’de kentin içinde bile denize girebilirsiniz, plajlar ise kristal berraklığında.
“Teknemiz yok ki nasıl gideceğiz oralara” diyenlere şunu söyleyeyim: Ben feribotlarla yolculuk yaptım. Türkiye’ye yakın Yunan adalarına (Kos, Samos, Rodos ) hızlı teknelerle hadi bilemediniz 1,5-2 saat içinde ulaşabiliyorsunuz, fiyatları 30 Euro civarında. Adalar arasında hızlı teknelerin fiyatları 25 Euro’yu geçmiyor, “geze geze giderim” derseniz daha ağır seyreden gemiler ile 10-15 Eurolara yolculuk edebilirsiniz.
Otellere de çok para harcamanız gerekmez, pansiyonlar beşte bir fiyatına aynı kaliteyi sunuyorlar, kahvaltı da dahil!
Motosiklet de kiralarsanız her yeri adım adım gezebilirsiniz!
Biliyorsunuz komşuda kriz var, arada bir komşuya destek olmak iyidir! Oralara çok Türk turist gitmiyor. Paros’ta bir lokantadaki garson kız hayatında gördüğü ilk Türk’ün ben olduğumu söyledi. Türk olduğumu söylediğimde yüzündeki şaşkın ifadeyi görmenizi isterdim.
Ayrıca Türk olmak, Yunan adalarında iyi bir şey galiba! Bunu öğrendiklerinizde ilgi ve misafirperverlik artıyor, buna da tanık oldum.