Olası saldırıların nereden geleceğini bilmek de zorlaşıyor.
Yasal kurumlar olayı çözene kadar da Basra yıkılmış oluyor.
Özel bilgi operasyonlarına karşı her devlet, kurum ve kişiler tehlike altında.
Bilgiyi istedikleri gibi sabote eden siber terör gruplarını ve istihbarat servislerini ise yasal kurumlarla takip etmek ve yakalamak gittikçe zorlaşıyor...
*
Netflix’te yayınlanan ‘StartUp’ dizisini izlediğimizde Miami’de kara para aklamak isteyenlerin uyuşturucu satışıyla kazandıkları parayı aklayabilmek için kripto paradan nasıl yararlandıklarını görüyoruz...
Kripto paralara hayali yöntemler ve dijital oyunlarla nasıl yön verildiğini ve uluslararası terör gruplarının bu gibi platformları nasıl kullandıklarını da...
Sosyal medya platformlarındaki kişisel verilerin yasal olmayan oluşumlara nasıl aktarıldığını da anlamış oluyoruz...
Paradan daha çok para kazanabilme ihtimalinin dürttüğü hırsa yenik düşülüyor...
2008 yılında ABD’de mortgage finansal krizi dört yıl sürmüştü...
Krizin perde arkasında yaşananları ise ‘İçişleri’ adlı belgeseli izlediğimizde büyük resmi görebilmiştik... Yönetmen Charles Henry Ferguson tarafından çekilen belgesel filmde 2008’deki ekonomik kriz ve finansal erime seyirciye anlaşılır biçimde anlatılıyor...
Ünlü oyuncu Matt Damon’un oynadığı film kamuoyunda oldukça beğenilmişti...
*
Balona fazla üflemeyi kimsenin durdurmadığına ve herkesin gözü kapalı seyrettiğine dikkat çeken Soros, finans piyasalarını çok uyardığını ama kimsenin kendisini ciddiye almadığını belirtmiş ve demişti ki:
- Müzik bitene kadar dans devam eder... Lakin müzik çoktan bitmişti ama dans sürüyordu...
Nereye kadar?
Tufeyli nedir?
Başkalarının sırtından geçinen kişi ve dalkavuk demek...
Gelişmiş ülkelerden ABD, AB, İngiltere gibi ülkelerde faiz oranları sıfıra yakın olduğundan milyarlarca dolar, Euro veya sterline sahip olanlar paradan para kazanmanın kırk bin yolunu arıyor...
Çin, Hindistan, Rusya ve Uzakdoğu, Ortadoğu, Orta Asya ve Balkan ülkelerindeki karapara sahipleri de dahil...
Uyuşturucu baronlarının ve kartellerinin en büyük sığınağı ve kontrolsüz para transferlerinin yapıldığı dijital adreslerin kripto paralarının oturdukları yerden değerlenmesini bekleyen tufeyliler de ellerindeki tüm varlıklarını bu paralara yatırıyor...
Bir sabah kalktığında köşeyi dönmek isteyenler çoğu zaman köşeyi dönüp çıkmaz sokağa girerken çarpılabiliyor da...
*
Dijital adreslerde kripto para oyunlarıyla yapılan trilyonlarca dolar yolsuzluğun sonucunda parayı kimlerin kazandığını ve kimlerin kaybettiğini henüz bilen yok...
Milyarlarca doların kripto paralara nasıl yatırıldığını ve bu soyguna kimsenin bir şey diyemediğini de...
Yasal düzenleme neden yapılmıyor?
Siber dolandırıcılıklara ağır cezalar niye getirilmiyor?
*
Vatandaş bankada yeni bir hesap açtıracağı veya kredi kartı alacağı zaman neyi var neyi yoksa hepsini belgelemek zorunda.
Herkes varlığı ya da teminatı kadar kredi alabiliyorsa, milyarlarca dolar dijital adreslere nasıl aktarılıyor, bu paraları kim teslim alıyor ve bir saniyede uçup dünyanın en ücra ülkelerindeki dijital adreslere nasıl gönderiliyor?
Bu durumu kimse niye engelleyemiyor?
Geleneksel bankacılığın ve para piyasalarının temeline dijital dinamitleri koyanlara karşı ciddi anlamda neden dur denilemiyor?
Kripto paraya kim ihtiyaç duyuyor?
Bu kadar değer yükselişinin kaynağı nereden geliyor?
Kimsenin bilgisi yok...
Hayali zenginlik peşinde koşan karapara sahipleri yüzünü görmediği, yerini yurdunu bilmedikleri dijital adreslere para aktarıyor...
*
Siber suçlarla mücadele yöntemlerinde devletler ve hukuk her zamanki gibi çok geriden geliyor...
Paranın kimde ve nerede olduğunu bilen yok...
İnsanların elindeki gerçeği yani parayı alıp yalanı satan bu tarz oluşumlar devletlerin güçlü merkez bankalarını sarsıyor...
Özal için yazılmayan iddia kalmamıştı...
Bankalarda milyarlarca dolar parası var denilmişti...
Halk da inandırılmıştı...
Özal öldükten sonra herkes sustu ve iktidara gelen Demirel ile ilgili başladılar yazıp çizmeye ve konuşmaya...
*
Özal hakkında hazırlanan bir belgeselde koruma müdürü Musa Öztürk diyordu ki:
* Bankalardan çıkan toplam para sadece 90 bin dolardı...
Evet, hepsi bu kadardı...
İnsan düşünürken yüksek sesle düşünmez. Evinde düşünür, yakın arkadaşların ile tartışırsın.
Türk cemiyeti yüksek sesle düşünen dengesiz, eğitimsiz bir toplum haline dönüştü.
Bu da demokrasi değil.
*
Ne acıdır ki iki yüz yıldan beri bu durumdayız...
Düşünen adamları da kaybediyoruz...
Sorumsuzluk çağındayız diyoruz ama umursayan da yok...
Dünyanın birçok yerinde büyük kalabalıklar bir saniye düşünmeden, gerçekleri öğrenmeden sorumsuzca sosyal medya adreslerinde yazıp, çiziyor.
Bunların en önemlileri ise ABD’de.
1.872 resmi düşünce kuruluşu bulunuyor.
ABD’den sonra 512 düşünce kuruluşuyla ikinci sırayı da Çin alıyor...
Ya diğerleri?
İngiltere 444
Hindistan 293
Almanya 225
Fransa