Mehmet Öz

Favori yiyecek ve içeceklerim

1 Eylül 2013
Doğada binlerce sağlıklı besin bulunuyor ama bunların arasından birkaç tanesini tek geçerim. Çünkü günlük beslenmenize kolayca dahil edebileceğiniz bu gıdaların marifetleri saymakla bitmiyor.

Zerdeçal
Köriye sıradışı tadını veren bu antioksidan, antiseptik ve anti-enflamatuar bir baharat aslında. Zerdeçal, antik bir sağlık sistemi olan Ayurveda’da kullanılan başlıca şifalı bitkilerden. Ayurveda, ABD’de sık rastlanan kanser türlerinin çok daha az yaygın olduğu Hindistan kökenli bir sağlık sistemi. Araştırmacılar bu koruyucu etkiyi, zerdeçala sarı rengini veren kurkumin pigmentine bağlıyor. Yapılan çalışmalar kurkuminin kanser ve Alzheimer hastalığına karşı koruyabildiğini, aynı zamanda kan dolaşımını düzenleyebildiğini, pıhtılaşmayı engelleyebildiğini ve farklı ağrıları dindirebildiğini söylüyor.
Zerdeçalı toz veya tablet haliyle yemeklerinize katabilirsiniz.

Hindistancevizi
Madem Hindistan’dan başladık, oradan devam edelim: Hindistancevizi yağı vücudunuzu hastalıklara neden olan virüs ve bakterilere karşı güçlendirmeye yardımcı. Tiroitten kan şekerine kadar sayısız yararı var. Bu yağı unlu mamullerin yapımında, sebze ve karalahana gibi acı yeşil sebzelerle birlikte kullanabilirsiniz. Maksimum derecede yararlanabilmek için ne kadar tüketmeniz gerektiğini söyleyen resmi bir çalışma olmasa da günde bir veya iki yemek kaşığı yeterli olacaktır.

Chia çekirdeği
Antioksidan, vitamin, mineral ve lif zengini... Daha ne olsun? Sütün içerdiği kalsiyumdan beş kat daha fazla kalsiyum ve deniz somonuyla aynı oranda omega-3 içeriyor. Dahası, iştah bastırma özelliği var, tok hissetmenize yardımcı oluyor. Özellikle strese bağlı yemek yiyen kişilerin diyetlerinde ideal bir yiyecek. İki yemek kaşığı bütün veya işlenmemiş chia çekirdeğini bir bardak suya dökün ve birkaç dakika bekleyin. Çekirdekler

Yazının Devamını Oku

Dümdüz bir karna sahip olmanın 7 bilimsel yolu

25 Ağustos 2013
Hayallerinizdeki sıkı, düz, seksi karın size sandığınız kadar uzak değil. Bugün gelin, bilimi kullanarak göbeğinizi kısa zamanda nasıl küçülteceğinizi konuşalım.

1. Acı biber salçasıyla metabolizmanızı yeniden canlandırın
Göbek yağlarınızı yok etmenin ilk adımı metabolizmanızı yeniden canlandırmak. Bedeninizin yağ yakma motorlarını acı biber salçası yiyerek ateşleyebilirsiniz. Bu çeşni, biberlerin acısına sebep olan ve yedikten sonraki 30 dakika boyunca metabolizmayı yüzde 20 hızlandıran bir kimyasal olan capsaicin içeriyor. Her sabah iki yemek kaşığı acı biber salçası yiyerek bu etkiden siz de yararlanabilirsiniz.

2. Yağ hücrelerinizi yeşil çayla küçültün

Organlarınızı kaplayan yağa omentum denir. Bu en tehlikeli yağdır çünkü tüm bedeninizde yanma yaratabilir. Omentumu oluşturan yağ hücreleri bedeninize daha fazla yağ girdikçe çoğalmazlar, bunun yerine genişler ve büyürler. Bu hücrelerin içindeki yağı boşaltarak büyümeleriyle mücadele edebilir ve göbeğinizi küçültebilirsiniz. Catechin ve CLA bir arada çalışarak bu aşamayı tetikler. CLA, bileşik linoleik asit anlamına gelir. Yağı azalttığı ve ince vücut ağırlığını arttırdığı görülmüştür. CLA, hücrelerinizin yağ bırakma işlemini düzenleyerek çalışır. Ek olarak, catechinler bedeninizin yağ yakmasını sağlar. Birlikte çalıştıklarında bu kimyasallar göbeğinizdeki yağı hedef almaya yardımcı oluyor. Catechinler yeşil çaydan alınabilir. Azami fayda sağlamak için her sabah iki fincan yeterli. Çayın 20 dakika demlenmesini bekleyin ve ılık için. Acı tadını sevmiyorsanız doğal tatlandırıcı katabilirsiniz. CLA, yemeklere ilave edilebilecek şekilde bulunabilir. Günlük 3 bin 400 mg yeterli.

3. Akasya tozuyla açlığınızı öldürün
Bu, göbek eritici kimyasalsız bir diyet hapına benziyor! Toz akasya ağacının kabuğunda bulunuyor ve aslında sallayıp dökebileceğiniz bir fiber. Yemeklerinizin üzerine serpin ve sizi tok tutmaya yardımcı olacak ve siz de daha az yiyeceksiniz. Yemeğiniz yanında büyük bir bardak su içmeyi unutmayın.

4. Sindirim yolunuzu turşuyla arındırın

Yazının Devamını Oku

Yorgunluğumuzun gizli nedeni Maya

11 Ağustos 2013
Kendinizi sürekli bir koala gibi uyuşuk ve halsiz hissediyorsanız, nedeni içimizde yaşayan bazı küçük canlılar olabilir.

Maya, içimizde yaşayan küçücük bir canlı ama bakteri değil. Maya daha evrimleşmiş bir canlı türü olup yine tıpkı bakteriler gibi hastalanmanıza ve spesifik olmayan semptomlara neden oluyor. Normalde bağırsak duvarımız binlerce bakteri, bazı mantar türleri ve hatta bazı virüs ve parazitlerle çevrili. Yararlı böcekçikler olan probiyotikler iyi bir sindirim için vücudumuzla birlikte çalışıyorlar. Ancak bazen yararlı ve zararlı böcekçiklerin dengesi bozulabilir. Bu denge bozulduğunda da maya devreye giriyor.
Bu durum sık antibiyotik kullanımı veya çok fazla şeker tüketimi ya da basit karbonhidrat tüketiminden kaynaklanıyor. Yararlı böcekçikler antibiyotikten dolayı ölüyorlar ve zararlı böcekçikler ekstra şekerden besleniyorlar. Sindirim yolunun hassas ekosistemi bozuluyor ve zararlı böcekçikler hâkimiyeti ele geçiriyor. Bu da alerji, kronik enflamasyon, eklem problemleri, ruh hali ve beyin fonksiyonu bozuklukları, sindirim problemleri gibi birçok kronik hastalığa yol açabiliyor.
Tam gelişmiş maya enfeksiyonları çoğunlukla HIV/AIDS, kanser hastaları ve organ nakli geçiren hastalar gibi bağışıklık sistemi çöküntüye uğramış kişilerde görülüyor. Ancak bağışıklık yetersizliği olmayan kişilerde de mayanın aşırı büyümesinden kaynaklanan problemler görülebiliyor.

Nasıl anlarsınız?
Genel semptomlar: Kronik yorgunluk, libido düşüklüğü, konsantrasyon güçlüğü, asabiyet
Gastrointestinal (sindirim sistemi) semptomları: Şişkinlik ve gaz, bağırsak krampları, anüs bölgesinde kaşıntı, ishal veya kabızlık
Üriner sistem semptomları: Mantar enfeksiyonu, sık meydana gelen idrar kesesi enfeksiyonları

Yazının Devamını Oku

Gelecekte kanser öldürmeyecek

4 Ağustos 2013
Bundan 50 yıl sonra hangi hastalıklara yakalanabileceğimizi bilecek, önlem alabileceğiz. Örneğin çağın belası kanser tedavi edilecek, hayatta kalma oranı yükselecek. Giysilerimiz kalp atışımızdan stres hormonuna gözlem yapabilecek. Nasıl mı?

Geçen 50 yılda tıp dünyasında büyük gelişmeler meydana geldi. Bir kalp cerrahı olarak çoğu zaman kendi alanımdaki değişimleri düşünüyorum. 1900’lü yılların ortalarında bir açık kalp ameliyatına girseydiniz cerrahların atmakta olan bir kalbi kalp duvarına dikili bir huniyle ameliyat ettikleri deneysel bir yönteme şahit olurdunuz. Tekniği başarıyla uygulamak ve dikişin doğru yerde olduğundan emin olmak adına el yordamıyla ameliyat yapan cerrah, kendi parmağını iğneyle delmek zorundaydı. Dahası bu esnada siz, kalbiniz onarılırken vücudundaki kanı bedeninize pompalayan cömert bir aile ferdine bağlı olabilirdiniz. Bu prosedürün en büyük dezavantajı, riski hem sizin hem de aile ferdinizin birlikte üstlenmesidir. Fakat yine de bu yöntem ilk harici kan pompalama cihazından daha az riskliydi, öyle ki bu cihazla hastaların yüzde 75’i ölüyordu.
Zamanla teknikler çok gelişti. Çoğu karmaşık prosedür artık müdahaleci radyolojiyle gerçekleştiriliyor. Küçük cihazlar bacaktaki kan damarlarına yerleştiriliyor ve görüntüleme teknolojisiyle kalbe yönlendiriliyor. Burada kapakçıklar göğüste herhangi bir kesit olmadan onarılabiliyor. Diğer sorunlar, hâlâ açık kalp ameliyatına gereksinim duyuyor. Fakat artık hasta ameliyattayken kan pompalayan harika cihazlar var ve hayatta kalma oranları şimdiye kadar olduğunun çok üstünde. Peki sizce ilaçlar bundan 50 yıl sonra nasıl görünecek?

KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ İLAÇLAR

Angelina Jolie, ömrü süresince göğüs kanseri geliştirme riskinin haylice yüksek olmasına sebebiyet veren BRCA1 geni taşıdığını bildiğinden yakın geçmişte önleyici mastektomi yaptırdı. Sağlığımız hakkında daha fazla bilgi sahibi oldukça böyle kararları daha sık vermek zorunda kalacağız. Bundan 50 yıl sonra her hastanın, potansiyel zararlı genetik mutasyonlar da dahil tüm DNA dizileri, tıbbi kayıtlarının bir parçası olur diye düşünüyorum. Ayrıca sağlık hizmeti sağlayıcıları genetik bilgisine dayanarak yemek reçeteleriyle bazı hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyebilecek.

PEKİ YA KANSER?

Eskiye göre daha sıklıkla kanserler genetik özelliklerine göre diziliyor ve tedaviler kanserin spesifik alt türünü hedef alıyor. Bu tüm kanser vakalarında standart bir hal alacak ve hastalığın daha etkin tedavisini sağlayacak. En iyi haliyle basit kan testleri bile kanımızda kanserin olup olmadığını belirten işaretleri tanımlayabilecek. Immunoterapi ya da başka bir deyişle bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine saldırmasını sağlayan ilaçlar yaygın kullanılacak. Çoğu kanser tedavi edilebilecek ya da hayat boyu kontrol altında tutulup, etkin kronik durumlar haline gelecek. Hayatta kalma oranları buna bağlı olarak çok yükselecek.

BAĞIRSAK BAKTERİLERİ

Şu günlerde araştırmacılar bağırsaklarımız üzerine çalışıyor. Aslında içimizdeki bakteriler asıl hücrelerden 10 kat daha fazla. Obezite, alerji önlenmesi ve hassas bağırsak sendromu gibi birçok farklı durumla ilişkili olduklarını görüyoruz. Örneğin, gastrik bypass ameliyatı olurken kilo kaybının yüzde 20’ye kadarı bağırsak bakterilerinin bileşimi içindeki değişikliklere atfedilebilir görüşü hâkim. 50 yıl sonra içimizdeki bakteri tiplerini doğru şekilde değiştirerek ideal sağlığa erişebilmeyi öğreneceğiz. Buna kilo vermede yardımcı olmak, IBS tedavisi ve alerji önleme de dahil...

Yazının Devamını Oku

Sedefe avokado kemik ağrısına yoga

29 Temmuz 2013
İnci gibi dişlere nasıl mı sahip oluruz? Ya da eklem ağrılarını hafifletmek için ne yapmalıyız? Peki sedef kaşıntılarının yarattığı huzursuzluğa çare nedir? Bu gibi sorunlara karşı ‘doğal çözümler’ için hazırladığım ve dün Hürriyet Pazar’da yayımlanmaya başlayan A’dan Z’ye Sağlık Alfabesi’ne bugün N harfinden devam ediyorum...

N-AsetisisteinSoğuk aldığımız zaman göğsümüz mukus (nasetilsistein) dolarak hem huzursuzluğa ve ağrıya neden olur hem de uyumamızı güçleştirir. Bundan kurtulmak için iki tavsiyem var.
N-asetilsistein (NAS) takviyesi almayı deneyin. Bir dekonjestan olarak, mukusu inceltip vücudunuzun ondan daha kolay kurtulmasına yardımcı olan güçlü bir antioksidan etkisine sahiptir. Eczanelerde uygun fiyata bulabileceğiniz NAS, yemekle birlikte veya aç karna günde 250 mg tüketilebilir. Ancak eğer zaten burun akıntınız varsa NAS takviyesi almamalısınız.
Orgazm
Orgazma ulaşmada sorun mu yaşıyorsunuz? Kuşkonmazı deneyin. Kuşkonmazda cinsel isteğin artmasına yardımcı, bir B Vitamini çeşidi olan folik asit vardır.
Ödem
Hücreler arası sıvıda normalden fazla miktarda kan plazması toplanması. Ciddiye almakta yarar var, kalp, damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı alerjik durumlarda ve beyin travmalarında ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Ödemlerin tedavisi belirtilere yöneliktir. Bu amaçla en çok diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar kullanılıyor.
PortakalPortakal ile inci gibi dişlere sahip olun! Portakal kabuğunun iç kısmındaki beyaz kısmı doğrudan dişlerinizin üzerine getirerek ovuşturun. Günde bir kere, dişlerinizi fırçalamadan önce uygulamanız yeterli olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Tabiat eczanesi

20 Temmuz 2013
Vücudumuz, zararlı bakteriler ve dışardan giren yabancı maddelerle savaşarak sağlığımızı koruyan bir bağışıklık sistemine sahip. Peki, bu bağışıklık sistemini korumak ve kuvvetlendirmek için yeteri kadar iyi besleniyor muyuz?

İnsan vücudunu bir kale olarak düşünün. Bağışıklık sistemimiz kaleyi dış tehlikelere karşı koruyan gardiyanlar gibi: Bizi bakteri, virüs, parazit gibi bedenimize dışardan giren yabancı maddelere karşı koruyor. Ancak bu sistemin düzgün şekilde çalışabilmesi için sağlıklı beslenmemiz yani bu gardiyanları kuvvetlendirmeniz gerek. Dengeli beslendiğimiz sürece vücudumuz bizi etrafımızdaki kişilerden bulaşabilecek virüslere ve her türlü yabancı maddeye karşı koruyor.
Eğer sık sık hastalanıyorsanız ihtiyacınız olan vitamin ve diğer besin maddelerini yeteri kadar almıyor olabilirsiniz. Kendi kendinize uygulayacağınız dört test sayesinde vücudunuzda herhangi bir önemli besin maddesi eksikliği olup olmadığını anlayabilirsiniz. Bütün bu temel besin maddelerini dengeli beslenerek veya günlük multivitamin kullanarak alabilirsiniz.

Test 1: Göğüs kafesi testi
Bu test, yeteri kadar D Vitamini alıp almadığımızı gösteriyor. D Vitamini, bağışıklık sisteminizin harekete geçmesinde önemli bir rol oynuyor. Yani bağışıklık sistemimizin ‘gardiyanlarını’ tetikte tutmaya yardımcı oluyor. D Vitamini aynı zamanda kas ve kemik sağlığı açısından çok önemli.
Bu testi uygulamak için başparmağınızı sternum olarak bilinen göğüs kafesi kemiğinizin üzerine bastırın. Alternatif olarak kaval kemiğine de bastırabilirsiniz. Bastırdığınızda, bir hassasiyet veya acı hissederseniz bu D Vitamini eksikliği anlamına gelebilir. D Vitamini alabileceğiniz birçok besin kaynağı var ancak, ihtiyacımız olan D Vitamini’nin yüzde 90 veya daha fazlasını güneş ışınlarından alındığı düşünülüyor.

Test 2: Denge testiBu test yeteri kadar B12 Vitamini alıp almadığımızı gösteriyor. B12 Vitamini’nin düşük seviyelerde olması yalnızca bağışıklık sistemimizi tehlikeye atmakla kalmıyor aynı zamanda enerji seviyemizi düşürerek depresif hissetmemize neden oluyor. B12 Vitamini eksikliği sağlıklı düşünme yetimizi de etkiliyor. Ayağa kalkın. Ayaklarınızı birleştirin ve ellerinizi yanlarınızda bedeninize bitiştirin. Gözlerinizi kapatın ve bir bacağınızı öne doğru uzatın ve üç saniye boyunca öyle durmaya çalışın. Eğer desteğe ihtiyacınız olursa hareketi duvar yanında veya bir yakınınızın yanında deneyebilirsiniz. Eğer dengenizi kaybetmeye başlarsanız bu B12 Vitamini eksikliği anlamına gelebilir. Midye, ciğer, balık, yoğurt ve peynir gibi birçok besinde B12 var. Vejetaryenler B Vitamini takviyesi veya multivitamin kullanmayı tercih edebilir.

Test 3: Ağız yarası testiBu test, yeteri kadar B6 Vitamini alıp almadığınızı gösteriyor. Bu önemli besin maddesi bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor. B6 Vitamini eksikliği zihin bulanıklığı, depresyon, asabiyet ve ağız/dil yaralarına neden olabiliyor. Evde ayna karşısında ağzınızı kontrol edin. Ağzınızın dış kısmından başlayarak kenarlarında çatlak izleri olup olmadığına bakın. Sonra ağzınızı genişçe açın ve yara olup olmadığını kontrol edin. Dilinizin altına bakmayı unutmayın. Bir fener yardımıyla da bakabilirsiniz. Eğer ağzınızda herhangi bir yara görürseniz bu yeteri kadar B6 Vitamini almadığınızın göstergesi olabilir. Tavuk, balık, ciğer, tam tahıllar, kuruyemişler ve baklagiller gibi birçok B6 Vitamini kaynağından yararlanabilirsiniz.

Test 4: Cilt Testi

Yazının Devamını Oku

Kendini genç hissetmenin 10 yolu

13 Temmuz 2013
Yıllar geçiyor, elbet hepimiz yaşlanıyoruz. Ama bunu geciktirmek, her zaman genç hissetmek de mümkün. Size önereceklerime kulak verin.

1-  Aktif olun
Bazen çok zor olsa da dışarı çıkmak ve hareket etmek genç kalmada çok önemli rol oynar. Aktif bir yaşam sürmek, sistolik ve diastolik kan basıncı değerlerini düşürür. Bunlar, atardamar yaşlanmasına yol açan önemli faktörlerdir. Aktif olmak ayrıca diyabete karşı savaşır, mutlu eder ve rahatlatır. Haftada 3 kere en az 30 dakikalık kardiyovasküler fiziksel aktivite yapmanızı öneriyorum. Yeni ve eğlenceli bir şeyler yapmak istiyorsanız bisiklete binebilir veya dans etmeyi deneyebilirsiniz.

2- İyi uyuyun! Uyku eksikliği kalp hastalığı ve kalp krizi riskinizi arttırıyor. Ayrıca depresyona, sağlıksız yeme alışkanlıklarına, ruh halinde dalgalanmalara yol açıyor. Hatta bağışıklık sisteminizi bile etkileyebiliyor. Uykunun, yaşlanmayı hızlandıran stres hormonlarını azaltarak cildin sağlıklı ve genç kalmasına yardımcı olduğunu hatırlatmama gerek yoktur herhalde! Her gece 7-8 saat uyumalısınız.

3- Bol lif tüketin
Lif, sindirilen yiyecekleri yumuşatarak bağırsaklara zarar vermeden sindirim kanalından rahatça geçmesine yardımcı olur. Bu, özellikle yaşımız ilerlemeye ve sindirim kanalımız yavaşlamaya başladığında çok önemlidir. Lif ayrıca, divertiküloz ve hemoroid gibi yaşlandıkça daha sık görülen problemlerin önlenmesinde rol oynar. Meyve ve sebzeleri kabuklarını soymadan tüketin veya sabah içtiğiniz meyve suyuna psyllium ekleyin.

4- Bol su tüketinYanıma bir şişe su almadan asla evden çıkmam. Yeteri kadar su içmek zihnimizi açık tutar ve enerjik hissetmemizi sağlar. Bol su tüketmek özellikle yaşımız ilerledikçe büyük önem taşır, çünkü yaşlandıkça vücutlarımız ne zaman susuz kaldığımızı fark etmede zorlanmaya başlar. Farklılık istediğinizde maden suyu tüketmeyi veya suyun içine biraz limon sıkmayı deneyebilirsiniz. Günde 6-8 bardak su içmeyi hedefleyin.

5- Sigara içmeyin

Yazının Devamını Oku

Kulağını tıkama Kaçamazsın!

6 Temmuz 2013
Günümüz kadınlarında gördüğüm en büyük sorunlardan biri kendi sağlıklarının sorumluluğunu almamaları.

Egzersiz yapmak için çok meşgul olduğunuzu söylemek ya da “Fast food yemek pişirmekten daha ucuz” demek çok kolay. Sorun yaşamamak için beş tavsiyeme kulak verin

Bitkinlik uyarıcıdır kalbiniz alarm veriyor olabilir
Normal sağlıklı bir kalp dakikada 5 litreden fazla kan pompalar. Zayıf bir diyet, egzersiz yapmamak ya da sigara içmek kalbi zayıflatarak vücudun kalanına kan akışı sağlamayı zorlaştırır. Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH) araştırması kadınların yeni ya da farklı semptomları, kalp krizinden önceki bir ya da daha fazla ay önceden yaşadıklarını gösteriyor. Yorgunluk, kalp krizi öncesi en yaygın görünen belirti. Eğer olağandışı yorgunlukla uyanıyor, günü geçirmekte ya da uyumakta zorlanıyorsanız ‘eko-kardiyogram’ yaptırmalısınız.
Yememenize rağmen kilo alıyorsanız göğüs kanserine dikkatÇoğu zaman kadınlar açıklanamayan kilo artışını görmezden gelir; bunu yeteri kadar fiziksel aktivite yapmamaları ya da yedikleri kalorili yiyeceklere bağlarlar. Fakat bu aynı zamanda göğüs kanseriyle alakalı ciddi bir işaret olabilir. Göğüs kanseri hücrelere yayılırken karın duvarına yapışabilir ve su birikmesini sağlayan kimyasallar salgılayarak göbeğin genişlemesine neden olabilir. İstek dışı kilo alımı aynı zamanda kolon, yumurtalık ya da rahim gibi diğer kanserlerin de habercilerinden biri. Teşhis için karnınızın sıvılar açısından incelenmesini isteyin.

Sık sık idrara çıkma ihtiyacı duyuyorsanız diyabet hastası olabilirsiniz
Sık sık idrara çıkma teşhis edilmemiş diyabet hastalarında, yüksek kan şekeri oranlarından dolayı görülür. Böbrekleriniz, fazla şekeri atabilmesine yardımcı olsun diye vücuttan su çekebilmek için ekstra çalışmaya başlıyor. Bu işlem ayrıca çok susamanıza da sebep olur. Doktorunuza görünüp bir idrar tahlili ya da parmak ucundan alınan kanla glukoz testi yaptırın.

Yazının Devamını Oku