Göğüs ağrısı, terlemek ve kendini güçsüz hissetmek kalp krizinin bilinen belirtileridir ancak maalesef bu herkes için geçerli değildir. Kalp krizi geçiren birçok kişide, henüz bilinmeyen belirtiler görülebiliyor veya hiç belirti görülmüyor. Ağırlıklı olarak kadınlar, ileri yaştaki yetişkinler ve diyabet hastalığı olanlar genellikle kalp kriziyle bağdaştırılmayan belirtiler gösteriyor.
Özellikle risk faktörlerini biliyorsanız, kalp krizinin herkesin bilmesi gereken ve daha az yaygın birkaç belirtisi var. Bu belirtiler,
Gerçekten kalp krizi olup olmadığını nasıl bilebilirim?
Kalp hastalığı geçmişi olan kişiler, kalp krizi geçirmeye yatkındır. Sigara içmek, yeterli egzersiz yapmamak, yüksek tansiyon veya diyabet ve fazla kilolu olmak bir kişinin kalp hastalığı riskini arttıran faktörlerdir. Tamamen sağlıklı olan bir kişinin sindirim güçlüğüne benzer bir ağrı yaşamasının sebebi muhtemelen gerçekten sindirim güçlüğüdür. Ancak kalp hastalığı risk faktörlerinden çoğuna sahip birinin ilk kez sindirim güçlüğüne benzer bir ağrı yaşamasının sebebi kalp krizi olabilir.
Doktorumu hangi durumda, ne zaman görmeliyim?
Bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorsanız yapmanız gereken şey doktorunuzu görmektir. Eğer kalp krizi geçirdiğinize dair bir belirtiniz olmasıyla alakalı en ufak bir şüphe duyuyorsanız acilen tıbbi yardım almalısınız. Beklemek yaşam ve ölüm arasındaki farkı gösterebilir ve üzülmektense tedbirli olmak gerekir. Genellikle kadınlar, belirtilerini sonradan ilettikleri zaman aslında çok daha ciddi bir durumda olduklarını fark ederler. Eğer sağlığınızın bir anda kötüleşmeye başladığını hissederseniz mutlaka bununla ilgili bir sağlık kuruluşunu ziyaret etmelisiniz.
GELECEK BİR KALP KRİZİ İHTİMALİNİ NASIL ÖNLERİM?
Kalp krizinden korunmak için anahtar kelime ‘önlem’dir. Kolesterolünüzü, kan şekeri değerlerinizi ve tansiyonunuzu kontrol edecek olan doktorunuzu yılda en az bir kez görün. Bu değerlerinize aşina olmak risklerinizi bilmenize yardımcı olur. Aynı zamanda, kalp sağlığınızı ciddiye almanız önemlidir ve yaşam tarzınızı ideal sağlığınıza göre düzenlemeniz gerekir.
Aldığınız günlük kalori oranının yüzde 10’undan daha az şeker kullanmalısınız. Hatta mümkünse daha da az (2 bin kalorilik bir diyet uygulayan kişiler için 200 kalori anlamına geliyor). Etiketleri okumayı ihmal etmeyin, ayrıca şekerin nerelerde saklandığını da bilmelisiniz. Bunun için altı popüler ürüne bir göz atalım.
Yulaf: Kalbe iyi gelir, tahıl ve lifle doludur ancak her yulaf aynı değildir. Bazı aromalı yulaflar 100 gramında 22 grama kadar ilave şeker içerir. Eğer şekerli çay, portakal suyu gibi tipik kahvaltı içeceklerinden biriyle yerseniz daha evden çıkmadan günlük önerilen ilave şeker kullanım hakkınızı doldurmuş olursunuz. Sade yulaf, taze meyve ve biraz tarçınla sağlıklı bir kahvaltı yapmayı deneyin.
Salata sosu: Sağlıklı bir salatanın büyük bir şeker kaynağı olabileceğini tahmin etmezsiniz, ancak eklediğiniz soslar düşündüğünüzden çok şekerli olabilir. Markette sosunuzu seçerken mutlaka etiketi okuyun ve dışarıda sipariş verirken kullanılan sosun ne olduğunu sorun. Zeytinyağıyla sirke veya taze limonla biraz tuz ve karabiberli sosları tercih etmeye çalışın. Kremalı soslar da aşırı kalori ve yağ içerir.
Meyveli smoothie: Teoride sağlıklı görünseler de meyveler doğal olarak şeker bakımından zengindir. Smoothie’nizdeki bazı meyveleri yapraklı sebzelerle değiştirmeyi deneyin, süslemesinde şeker yerine çiğ yemişler ve tohumları kullanın.
Yeşil içecekler: Etiketinde organik, GDO’suz, vegan, glütensiz ve koruyucu içermez yazan ve tamamen sebzelerden oluşan yeşil içecekler sağlıklı görünür. Maalesef, bazen eklenen meyveler nedeniyle yüksek oranda şekerle doludur. Şekeri meyveden almanız insülini yükseltmediği anlamına gelmiyor.
Protein/enerji barları: Bazı enerji barları 20 gram proteinle birlikte günlük ihtiyacınız olan vitamin ve minerallerin yüzde 20’sini karşılasa da maalesef bir bedeli var. Günde binlerce kalori yakan profesyoneller için bu barlar kolay bir öğün, ancak normal insanlar için aynı faydayı sağlamıyor. Özellikle de bu ürünü atıştırmalık olarak yediğinizi düşünürsek, sağlıksız bir ani şeker yükselişi ve fazla kaloriye sebep olabilir. Eğer bunu yeme konusunda ısrarcıysanız besin değerlerini gösteren etikete bakın; ilk dört ürün şeker, şurup, çikolata ve ‘ose’ ile biten herhangi bir kelime (bu şeker olduğu anlamına gelir) olmasın. Ayrıca enerji deposu ve protein bakımından zengin bir karışımı evde kendiniz de yapabilirsiniz ve içindekilerin kontrolü sizde olur.
Hazır soğuk çaylar: Şekerle tatlandırılmış içecekler çok az-orta düzeyde içilse bile iltihaplanma ve vücudumuzun şeker ve yağ sindirimini bozma potansiyeli vardır. Früktoz zengini içecekler, aynı miktardaki diğer karbonhidrat içeren içeceklerle karşılaştırıldığında karaciğerde daha fazla yağ birikimine yol açıyor. Bir sonraki soğuk çayınızı iki bardağa bölüp üzerine her birinin içindeki miktar kadar soğuk su eklemeyi deneyin. Hem miktarı ikiye katlar hem de soğuk çayınızı daha az şekerle içmeye alışırsınız.
COVID-19 ile ilgili tüm gelişmelere ve güncel bilgilere Dr. Öz ve Ekibi YouTube kanalından ulaşabilirsiniz.
Tip 2 diyabetin başlıca belirtisi normalden daha sık tuvalete çıkma ihtiyacı hissetmektir. Bu durum hayatınızı birçok açıdan etkileyebilir. Üstelik gece saatlerinde de sürer ve uykunun bölünmesine neden olur, özellikle de diyabetin takibi zayıf bir şekilde yapılıyorsa. Diyabetle uyku arasındaki bağlantı uzun süredir biliniyor ancak araştırmalar direkt olarak uyku sorunlarının diyabet için nasıl bir risk faktörü olduğuna odaklanıyor. Şimdiyse yeni bir araştırma, diyabetin uyku sorunlarına yol açıp açmadığını aydınlatıyor.
Araştırma, diyabeti olduğu bilinen orta yaş grubundaki kadınlar üzerinde yapıldı ve diyabeti olan kadınların diyabeti olmayan kadınlara göre daha çok uyku sorunu yaşadığı görüldü. Bir kısmı menopozun genel görülen belirtilerinin uykularını etkilediğini söylese de yine de diyabeti olan kadınların diyabeti olmayan orta yaş grubundaki kadınlara göre daha çok uyku rahatsızlığı yaşadıkları görüldü. Bu durum diyabetin bir şekilde uykularını etkilediğini gösteriyor ve hastalarla doktorların aynı oranda endişelenmelerini gerektiren asıl konu bu. Kötü uyku astım, depresyon, kalp krizi, kalp hastalığı, yüksek kan basıncı, obezite ve felç gibi birçok hastalıkla bağlantılıdır.
Gecede en az yedi saat
Uykunun diyabet için risk faktörü olabileceğini gösteren birkaç sebep var:
Yaş aldıkça değişen alışkanlıklar
Araştırmaya göre, ne olursa olsun diyabeti olan kadınlar yaş aldıkça hem gündüz hem gece alışkanlıklarının ne şekilde değiştiğine dikkat etmeliler. Eğer uzun bir süre boyunca uykunuzda devamlı bölünme yaşıyorsanız doktorunuzla görüşerek uykusuzluk hastalığı, uyku apnesi veya uykuyla bağlantılı diğer tedavi edilebilir hastalıklardan birinin sizde olup olmadığını kontrol ettirin.
Doktorunuzun sizi biraz rahatlatabilir. Herkesin uyku ihtiyacı farklı olsa da bir gecede en az yedi saat uyumayı hedefleyin, mümkünse de fazlasını. Düşük glisemik oranlı bir beslenme düzeni uygulayın, özellikle de akşam yemeklerinde. Uyku, sağlığınızın temel taşıdır ve bu nedenle kesinlikle ihmal edilmemelidir.
Amerikan Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Dr. Antony Fauci, aşının üretilmesinin 12-18 ayı bulacağını söylüyor. Diğer uzmanlara göre daha kısa sürebilir. Günümüzde aşı olmak birçok insanın hayatının normal bir parçası. Ancak aşıların yaygınlığına rağmen, yeni bir tanesini ortaya çıkarmak uzun ve güç bir süreç. Araştırma sürecinden tüm halkın ulaşımını sağlayana kadar genellikle 10 yıl geçiyor. Bunun iki sebebi var: Güvenlik ve etkili olmak. Eğer bir aşı güvenli ancak etkili değilse onu kullanmanın bir anlamı yok. Eğer etkili fakat güvenli değilse de kullanılamaz.
COVID-19 aşı üretim sürecinin kısaltılmasını isteyenler sürecin bazı kısımlarının daha etkili hale getirilebileceğini düşünüyor. Örneğin, klinik deney safhaları sırayla değil, aynı anda yapılabilir. Sürecin sonunda bulunacak aşıyı toplu olarak üretecek fabrikaların inşası klinik deneyler bitmeden yapılabilir. Ancak bunların yanında bazı adımlar kesinlikle hızlandırılamıyor; bu nedenle aşı bulunması belli bir süreç…
Birkaç aday var
İyi haber; COVID-19 için birkaç aday aşı üretildi ve bazıları insanlar üzerinde klinik deneylere başladı. Ek olarak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşı üretmek için çalışan herkese beraber daha hızlı bir sonuç bulma umuduyla birlik çağrısı yaptı. Çalışmaların olumlu sonuç vermesi halinde yıl sonunda ya da 2021’in ilk aylarında aşı uygulaması başlayabilir.
Bazı araştırmacılar kendi aday aşılarının makak maymunlarının virüs bağışıklığı kazanmasında etkili olduğunu ortaya koydular. Araştırma ekibi dokuz maymuna yeni tip koronavirüs enjekte etti; maymunlarda zatürre gelişti. 5 hafta sonra tekrar enfekte etmeyi denediler ancak bu kez virüs tutunamadı. Bu şu anlama geliyor, maymunlar (ve muhtemelen insanlar) iyileştikten sonra yüksek olasılıkla virüse bağışıklık kazanıyor, ancak bağışıklığın ne kadar sürdüğü halen bir soru işareti.
Dolabı sağlıksız yiyeceklerle doldurmak yaygın bir alışkanlık. Ne de olsa hem rahat hem kolay. Ancak şu dönemde sağlıklı beslenmek daha önce hiç olmadığı kadar önemli. Doğru besinler bağışıklık sisteminiz için çok faydalı. Market listenizi hazırlarken çinko ve C vitamini içeren besinlere yer açmalısınız. Her ne kadar çinko ve C vitamininin COVID-19’un süresi ve şiddetine etkisi olup olmadığına dair yeterli kanıt olmasa da en azından fayda sağlayabileceklerini düşünmeye yetecek sebepler var. Araştırmalara göre çinko ve C vitamini gribin süresini kısaltıyor; COVID-19’a sebep olan hariç diğer koronavirüs türlerini de aynı şekilde... Her ne kadar faydası net anlaşabilmiş değilse de araştırmalar çinkonun virüsü parçalayabileceğini gösteriyor.
ÇİNKO ZENGİNİ BESİNLER
Kırmızı et: Koyu ette beyaz ete oranla daha fazla çinko bulunur. Kırmızı etin aşırı tüketimi kalp hastalıkları ve bazı kanser türleriyle bağlantılı olsa da
sağlıklı garnitürlerle dengelenmiş bir tabak çinko için iyi bir kaynak olabilir.
Fasulye / mercimek: Yalnızca bir bardak mercimek günlük çinko ihtiyacınızın yüzde 23’ünü karşılayabilir. Bir öğle vakti pişireceğiniz bir tencere mercimek sizi birkaç gün doyurabilir. Lahana ve mantar gibi sağlıklı malzemeler ekleyebilirsiniz. Çinko bakımından zengin diğer bakliyatlarsa fasulye, barbunya ve nohut. Barbunyaları biberle birleştirmeyi deneyin veya humusa katın.
Yemişler/ süt ürünleri: Bir kap az yağlı yoğurt günlük çinko ihtiyacınızın yüzde 9’unu karşılar. Ceviz, badem ve fıstık gibi yemişlerse yüzde 33’ünü... Kavrulmuş, biraz tuzlu türleri bile!
İstiridye / kabuklu deniz ürünleri:
Salgın sürecinin en başında COVID-19’un temel olarak akciğerleri etkilediği düşünülüyordu ve kayıtlara göre öksürük, ateş ve solunum zorluğuna sebep oluyordu. Ancak biliminsanları daha çok veriyi analiz ettikçe, virüsün kalp ve böbrek dahil vücuttaki neredeyse her organ sistemini etkileyebileceğini ortaya çıkardılar. Virüsün bu sistemleri tam olarak nasıl etkilediğine dair çalışmalar sürüyor, ancak hemen her gün yeni örnekler çıkıyor. Örneğin, virüs bazı genç insanlarda felce sebep olabiliyor.
Virüs zorlayıcı etkilerini yaşayan hasta sayısı az
Daha önce Çin’in Wuhan bölgesinden gelen bir rapor, COVID-19 ile felç arasında bağlantı olduğunu gösteriyordu ancak daha çok ‘önsezi’ gibiydi. ABD’de beş COVID-19 vakası üzerinde yapılan yeni bir çalışmaya göre, felç geçiren hastaların tamamı 50 yaşın altında ve/veya hiç COVID-19 belirtisi göstermedi ya da çok hafif belirtiler gösterdi. Bu hastaların çoğunun herhangi bir sağlık geçmişi yoktu ve COVID-19’u çok hafif belirtilerle (vakaların ikisinde hiç belirti olmadan) evde geçiriyorlardı.
Felç, beyne giden kan akışında kesilmeyle ortaya çıkar. Buna da bir kan pıhtısı veya beyin kanaması sebep olur. COVID-19 sebebiyle yaşanan felç vakalarının çoğu, beyne giden damarlarda oluşan kan pıhtılarından dolayı ortaya çıktı.
Eğer pıhtıya acilen müdahale edilmezse beyinde meydana gelecek hasar, kalıcı olabilir.
Araştırmacılar COVID-19’a bağlı pıhtı sebepli felç vakalarının, virüsün vücudun tüm bölümlerinde pıhtı oluşturmasının sonucu olarak ortaya çıktığından şüpheleniyor. COVID-19 ile ilgili bu bilgilerin bazıları kulağa korkutucu gelse de virüsün bu zorlayıcı etkilerini yaşayan hasta sayısının düşük olduğunu hatırlamakta fayda var. Ancak ne zaman sağlık desteği almanız gerektiğini bilmeniz için bilgi sahibi olmalısınız.
Eğer zamanında ortaya çıkarılırsa felç vakaları tedavi edilebilir.
Önemli olan, felcin herhangi bir belirtisini ya da işaretini yaşar yaşamaz bir sağlık kuruluşuna başvurmaktır.
Eğer yapabiliyorsanız toplu taşımadan kaçının: Plaja gitmekle alakalı sorunlardan biri, oraya nasıl gideceğiniz. Tren ya da otobüs gibi toplu taşıma araçlarını kullanmak diğer insanlarla yakın temasa maruz kalmanıza sebep olabilir. Eğer mümkünse yürüyün ya da bisiklet veya araba gibi kendi araçlarınızı kullanmaya özen gösterin.
Gün boyunca ihtiyacınız olacak her şeyi yanınıza alın: Diğer insanlarla temastan kaçınmak için elinizden geleni yapmalı ve gerekli olmayan şeylere dokunmamaya özen göstermelisiniz. Bunu yapabilmenin bir yolu, gün içinde ihtiyacınız olabilecek her şeyi yanınıza almak. Eğer acıkacağınızı düşünüyorsanız, piknik sepeti hazırlayın. Su mataranızı yanınızda götürün ve susuz kalmamaya özen gösterin. Sabun, en az yüzde 60 oranında alkollü el dezenfektanı, kâğıt havlu ve mendil gibi el altında olması gereken malzemeleri tedarik edin. Unutmayın, kalabalık ortamlardaki umumi tuvaletlerde sabun ve kâğıt havlu gibi malzemeler çok çabuk bitiyor.
Sosyal mesafeyi korumaya devam edin: Gittiğiniz her yerde diğer insanlardan en az 1.5 metre uzak durmaya özen gösterin. Buna kumda oturmak, suda yüzmek, kumsalda tek başınıza yürümek, bisiklete binmek ve sahil kafesini ziyaret etmek de dahil. Plajdaki diğer insanlara, sandalyelerini ya da havlularını size çok yakın yerleştirdiklerini söylemekten çekinmeyin. Ayrıca yiyecek, içecek, güneş koruyucu, havlu veya yanınızda götürdüğünüz herhangi bir şeyi paylaşmayın. Eğer plaj çok kalabalıklaşırsa oradan ayrılmanız gerekebilir. Bu nedenle kalabalıktan kaçınmak için sabahın erken saatlerinde veya hafta içi gitmeyi planlayın.
Unutmayın, hâlâ risk altındasınız: COVID-19 hâlâ var, hâlâ bir tehdit. Birçok insan virüs kapmaya ve ölmeye devam ediyor. Evden çıkmanızın riski arttırdığını unutmayın. Eğer hasta hissediyorsanız mutlaka evde kalın. Diğer insanları hasta etme riskine girmeyin.
Denizde maske kullanmayın: Halk sağlığı kuralları, birçok alanda maske kullanımını zorunlu tutuyor. Ama denize girecekseniz maske kullanmayın zira ıslandığı zaman nefes almanızı zorlaştıracaktır.
Gittiğiniz her yerde diğer insanlardan en az 1.5 metre uzak durmaya özen gösterin. Buna kumda oturmak, suda yüzmek, kumsalda tek başınıza yürümek, bisiklete binmek ve sahil kafesini ziyaret etmek de dahil.
COVID-19 ile ilgili tüm gelişmelere ve güncel bilgilere Dr. Öz ve Ekibi YouTube kanalından ulaşabilirsiniz.
* Eğer karantinadaki bir sevdiğinizle yaşıyorsanız olumlu davranmaya özen gösterin ve örneğin pişirdiğiniz yemekler gibi sizin kontrolünüzde olan şeylere odaklanın.
* Evin bir bölümünde veya bir odasında izole olan kişiye onu sevdiğinizi ve yanında olduğunuzu hissettirmek biraz zor olabilir. En sevdiği yemekleri hazırlayarak (ve kapısına bırakarak) ya da en sevdiği müziği çalarak motivasyonunu yükseltmeyi deneyebilirsiniz. Evin içerisinde duyulacak şekilde müzik açmak, izole olan kişiye kendisini evde süren hayata dahil hissettirir.
Hasta olan kişiyle temas halinde olduğunuz için bu süre boyunca kendinize de dikkat etmelisiniz. Virüsü taşıdığınıza dair ateş ve kuru öksürük gibi belirtilerin olup olmadığını sıkı takip edin.
* O kişiye konuşmak için müsait olduğunuzu, kendisiyle bu şekilde vakit geçirebileceğinizi söyleyin. Bu, Zoom uygulaması üzerinden bir parti vermek anlamına gelse bile... Ancak kişilerin belirtilerinin değişkenlik gösterdiğini unutmayın, bazı günler aradığınızda ya da mesaj attığınızda kendisini cevap veremeyecek kadar hasta hissedebilir.
* Diğer arkadaş ya da aile üyeleriyle iletişime geçip günlük bir program oluşturarak o kişinin ailesine yemek götürmek üzere bir plan yapın, en sevdikleri restorandan yemek siparişi de verebilirsiniz. Ve dışarıdan alınması gereken şeyler için müsait olduğunuzu belirtin. Zaman geçirmelerine yardımcı olmak için kitap, dergi ve yapboz götürebilirsiniz. Eğer karantinadaki kişi ailesiyle yaşıyorsa eşine veya çocuklarına herhangi bir ihtiyaçları olup olmadığını sorabilirsiniz.
COVID-19 ile ilgili tüm gelişmelere ve güncel bilgilere Dr. Öz ve Ekibi YouTube kanalından ulaşabilirsiniz.