BATIL (boş) inanç mı, inançsızlık mı daha tehlikelidir? Bu soru okuyucularımıza tuhaf gelebilir. Tabii ki her ikisi de doğruyu ifade etmez. Ancak, yanlış inançla inançsızlığı karşılaştırdığımız zaman, yanlış inancın inançsızlığa göre daha zararlı olduğu gerçeği ortaya çıkar.
Francis Bacon’un bu konuda ilginç bir tespiti vardır:
"Tanrı konusunda hiçbir düşüncesi olmamak, Tanrı’ya yakışmayacak düşünceleri olmaktan yeğdir. Bunlardan birincisi inançsızlık, ötekisi ise saygısızlıktır. Boş inanç, hiç kuşkusuz Tanrı’ya karşı işlenmiş bir ayıptır. Bununla ilgili olarak Plutarkhos ne güzel söyler: ’Bence insanların Plutarkhos diye birini tanımıyoruz demeleri, bir Plutarkhos vardı, çocuklarını doğar doğmaz yerdi demelerinden çok daha iyidir. Hani Satürn’ün çocuklarını yediğini söyler ya ozanlar.’"
* * *
Kuran-ı Kerim’de inkarcılıktan ziyade putpeterestlik eleştirilmiştir. Mekke müşrikleri, Allah’ın varlığına inanıyorlardı. Nitekim, Kuran-ı Kerim’de onlara "Yerleri gökleri kim yarattı?" diye sorulduğunda "Elbette Allah" diye cevap verirlerdi. "Yerlerden ve göklerden rızık vererek sizi nimetlendiren kimdir?" diye sorulduğunda da "Allah" cevabını veriyorlardı. Ancak, putlara tapınmaktan da geri kalmıyorlardı. Çünkü onlara göre putlar Allah’la kendileri arasında birer aracı idiler. Onları Allah’a ortak koşuyorlardı. Bununla da kalmayıp, meleklerin Allah’ın kızları olduğu iftirasında bulunuyorlardı.
* * *
Hz. Peygamber, 23 yıl tevhit inancını yerleştirmek için müşriklerle mücadele etmiştir. Müşrikler, Hz. Peygamber’e "Gel seni başımıza reis yapalım. İstediğin güzel kadınlarla evlendirelim, altın ve gümüşe boğalım; yeter ki bizim ilahlarımıza dokunma" dediler. Çünkü putlar, Mekke aristokrasisinin çıkar ilişkilerinin sembolleri idi. Putlara karşı gelmek, bu çıkar ilişkisini yok eden bir teşebbüsü, bir şuuru insanlığın gönlüne koymak anlamına geliyordu. Mekke aristokratları, bu putların Allah yanında hiçbir değer ifade etmediğini ve hiçbir güçlerinin olmadığını biliyorlardı. Ama o putları cehalet içinde kıvranan toplulukları kandırmanın bir aracı olarak kullanıyorlardı. Nitekim Kuran, "Putlar sizin ve atalarınızın taktığı içi boş isimlerdir" diyerek onların batıl bir yolda olduklarına işaret etmiştir.
* * *
Geçen yazımızda Haricilerin İslam tarihindeki olumsuz rollerinden söz etmiştik. Hariciler, getirdikleri yanlış yorumlarla gözlerini kırpmadan birçok Müslümanın kanını heder etmişlerdi. Hz. Ali, Haricilerle savaşı emretmiş, ancak askerleri "Ey müminlerin emiri, onlar da Müslüman değil mi?" diye sorunca şu cevabı vermiştir: "Evet, onlar da Müslüman. Ama onlar elbiseyi ters giyen insanlar gibi dini tersine çevirdiler. Elbiseyi ters giyen insanların toplumdaki durumları nasıl yadırganır ve gülünç olursa, onlar da Kurani kavramları kendi dar görüşlerine göre yorumlayarak toplumda aykırı görüşleriyle birçok çarpıklıklara, kaos ve kargaşaya sebep olmuşlardır." Yine Hz. Ali, onların "Hüküm ancak Allah’ındır" ayetini izah biçimini "Söz doğru, ancak batılda kullanılmıştır" diyerek onların sapkınlıklarını ortaya koymuştur. Yakın bir zaman önce de ülkemizde kendilerine Hizbullah adını veren terör örgütünün -ki aslında onlar Hizb’ul vahşettir- din adına Allah rızası için nasıl insanları vahşice öldürdüklerine hep birlikte tanık olduk. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Yine Bacon’ın ifadesiyle; "Tanrı’ya gösterilen saygısızlık ne denli büyükse, insanların uğrayacağı tehlike de o denli büyük olur."
* * *
Tanrıtanımazlığa gelince; Tanrıtanımaz, yine de bir fıtri (doğal) inanç taşıması, yasalara, törelere bağlı olması nedeniyle topluma pek zarar vermez. Boş inanç kadar taraftar da bulamaz, zararı onun kadar tahrip edici değildir. Boş inanç insan benliğinde taassup ve zorbalık meydana getirir. İnsanlar üzerinde baskı kurar; kendisine taraftar olmayanları da tasfiye eder.
Yazımızı yine Bacon’ın sözleriyle bitirelim:
Tıpkı bugün yaşadıklarımız gibi.
Güzeli çirkinden ayıran tek ölçümüz var; o da Kuran. Çünkü her şeyin doğrusu ondadır. Kuran diyor ki: "O’nun önünden ve arkasından batıl (boş) inanç gelmez."
SORALIM ÖĞRENELİM
Amentüde yer alan "Kadere inandım. Yani hayır ve şer Allah’tandır" hükmünü iman esaslarından çıkarıp, imanın şartını 5’e indirenler var. Siz ne dersiniz?
Uğur KIZILKAYA/HORASAN
İman esasları Kuran-ı Kerim’in muhtelif ayetlerinde değişik şekillerde sıralanmıştır. Bakara Suresi 177. ayette "Yüzlerinizi doğu ve batı yönlerine çevirmeniz iyilik değildir. Gerçek iyilik Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanmaktır" buyurulmaktadır. Nisa Suresi 136. ayette de "Ey iman edenler, Allah’a, Peygamberine ve Peygamberlere indirdiği kitaba, daha önce indirdiği kitaba iman edin, buna karşılık kim Allah’ın meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini, ahiret gününü inkar edip tanımazlıkta bulunursa koyu bir sapma ile doğru yoldan sapmıştır" denilmektedir. Görüldüğü gibi bu ayetlerde imanın esasları 5 ilkede toplanmış ve sıralanmıştır. Tekrarlayacak olursak; bunlar Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve öldükten sonra dirilmeye imandır. Amentü metninde kader, yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğu inancı bu ayetlerde geçmemektedir. Kadere, yani hayır ve şerrin Allah’tan geldiği bazı hadis kaynaklarında iman esaslarına ilave edilmiştir. Esasen, iman Allah’a inanmaktır. Nitekim, Hz. Peygamber "İman, Allah’tan başka ilah olmadığına iman etmektir" buyurmuştur. Bu iman mücerret dil ile olmaz, kalp ile de tasdik etmek gerekir. Gönülden Allah’a inanmış olan, O’nun Kuran’da beyan ettiği her şeye inanır. Kader meselesi de, Allah’ın tekvin, irade sıfatları içerisinde yer almaktadır.
Bir gazetede, bir din adamının "Bayramda mahremi olmayan kadınla tokalaşan erkeğin nikahı düşer" şeklindeki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dursun ŞEN/ERZURUM
Dinimizde, yabancı kadınla tokalaşmayı yasaklayan açık bir hüküm yoktur. Dolayısıyla, yabancı bir kadınla tokalaşmak nikahı düşürmez. Çünkü nikah iki kişinin irade beyanıyla meydana gelen bir evlilik sözleşmesidir. Evliliğin nasıl sona ereceği, kaynaklarımızda belirtilmiştir.
Erkeklerin altın yüzük takmaları haram mıdır?
Veli TOK/ZONGULDAK
Kuran’da, erkeklerin altın yüzük kullanmalarını yasaklayan bir ayet yoktur. Ancak, Hz. Peygamber, erkeklerin altın yüzük takmalarını israf, debdebe ve gösterişi çağrıştırdığı için yasaklamıştır. Sadece altın nişan yüzüğü bir aktin belirtisi olduğundan buna izin verilmiştir.
Birisi "ahdım olsun" dediği halde ahdını yerine getirmedi. Bunun hükmü nedir?
Osman TİRİTOĞLU/BALIKESİR
Meşru bir işte söz verip de yerine getirmemek ahlaki bir davranış değildir. Hz. Peygamber, sözünde durmayanları nifak alameti olarak saymıştır. Kuran-ı Kerim de "Gerek Allah’a ve gerekse insanlara verdiğiniz sözü yerine getiriniz, ahde vefa gösteriniz" buyurmuş ve ahdinde duranları müjdelemiştir. Ahde vefanın dinimizde çok önemli bir yeri vardır.