Attila İlhan bir şiirinde kaybettiğimiz güzellikleri, “Maviye çıkardı çocukluğumuz. Ne yana dönsek umut, kime tutunsak vefa. Çaldılar ceplerimizden çocukluğumuzu” diye anlatır.
Dün Fenerbahçe Mali Genel Kurulu’nda İsmail Kartal ile eşinin fotoğraflarını ve gözyaşlarını gördüğümde bu şiir geldi aklıma.
Çocukluğumuza dair ne güzellik varsa 6 ayda tümünü yaşattı bize İsmail Kartal.
Vefa... Bağışlama... Adanmışlık...
Sorgusuz sualsiz affetme yüceliği...
Ve dün Fenerbahçe’ye veda etti. Törenden hemen sonra kısa bir telefon konuşması yaptım. Doğrusu ben de çok duygulandım.
FENERBAHÇE iLE iLK TANIŞMASI MiTHATPAŞA STADI’NDA OLMUŞ
İsmail Kartal’ın büyükbabası Rizeli. 1852 yılında İstanbul’a göç etmiş, Anadolu Kavağı’na. Babası balıkçı. Kartal, Anadolu Kavağı’nda dünyaya gelmiş.
Fenerbahçe teknik direktörlük için en uygun ismi buldu. Ama şimdi karar zamanı... Gözler Jorge Jesus’ta. Mesut Özil gidecek mi, kalacak mı? Bana gelen bilgi net: Jesus, Özil’i veto etti.
“Fenerbahçe giderek halkın takımı olmaktan uzaklaşıyor” dedi arkadaşım. Sonra da ekledi:
“Eğer Jorge Jesus’u Galatasaray ya da Beşiktaş transfer etmiş olsaydı, hakkında pek çok şeyi bilme, görme, tanıma ve konuşma şansımız olurdu. Ama Fenerbahçe ısrarla onu saklıyor. Sanki halkın değil, belli bir grubun takımı olmaya başlıyor Fenerbahçe.”
Bu tespit karşısında sustum. Ve içten içe arkadaşıma hak verdim. Evet biliyorum, günümüzde ‘ulaşılmazlık’ bir güç sembolü haline dönüştü. Ne kadar ulaşılmaz olursanız, o kadar çizgi roman kahramanlarına dönüşüyorsunuz.
Futbolseverlerin onu daha yakından tanımaya, tanışmaya, öngörülerini bilmeye hakkı var diye düşünüyorum.
Ama Türkiye’de kulüplerin iletişimi ne yazık ki kamuoyunu bilgilendirmeye değil, ‘başkan’ ile iletişime ve iyi geçinmeye dayandığı için yaşadıklarımız çok da sürpriz değil.
Bu biraz da uzun olan girişi 2-3 gün süren çabalarımın nasıl başarısızlıkla sonuçlandığını anlatmak için yazdım.
YENi SEZONUN SLOGANI BELLi: HAZIR MISINIZ
Derek Redmond’ı hatırlar mısınız? Eğer benim gibi bir atletizm sevdalısıysanız, yanıtınız kesinlikle “Evet” olacaktır. Ama onu unutulmaz yapan şey kazandığı altın madalyalar ya da kırdığı rekorlar değil. Göz yaşartan bir yarış öyküsü var onun. Bugün size Derek’in hikayesini anlatmak istiyorum. 3 Eylül 1965 yılında İngiltere’de, Buckihghamshire’de doğdu, Derek.
PİSTE ÇIKTIĞINDA MÜKEMMEL HİSSEDİYORDU
Yetenekli bir gençti. Atletizm sevdalısıydı. Kariyerinde hızla yükselmeye başladı. 1992 yılına gelindiğinde olimpiyat barajını geçti ve Barcelona Oyunları’nda 400 metrede ülkesini temsil etme hakkı kazandı. 1 ve 2. turları geçti. 400 metrede yarı finale kalmayı başardı. Yarı finalden finale ve madalyaya 1 adım kalmıştı. O gün piste çıktığında kendini “Mükemmel” hissediyordu.
TEK AYAKLA YARIŞI BİTİRMEYE ÇALIŞMASI BÜYÜK ALKIŞ ALDI
Yarı final başladığında Derek Redmond yarış liderliğine yükseldi. Bu tempoyla devam ederse final garantiydi. Ama yarışın 16. saniyesinde sağ bacağında müthiş bir acı hissetti. Ve feryatlar içinde kendini yere bıraktı. Sağlık görevlileri yardımına koştuğunda diğer atletler yarışı tamamlamıştı bile. Oyunlar Redmond için bitmişti ama o dayanılmaz acı devam ediyordu. Görevlilerin ilk müdahalesi biter bitmez zorlukla ayağa kalktı.
ACISI YÜZÜNDEN OKUNUYORDU
Tek ayağının üzerinde sekerek, yarışı bitirmek için harekete geçti. Acı içinde kıvranıyor, tek ayağının üzerinde yaklaşık 250 metrelik bir mesafeyi kat etmeye çalışıyordu. Acısı yüzünden okunuyordu. On binlerce izleyici bir yandan şaşkınlık, bir yandan da hayranlıkla ayağa kalkmış, bu eşsiz başkaldırıyı alkışlamaya başlamıştı. Ama milyonları göz yaşına boğacak olan sahne henüz yaşanmamıştı.
Ekran başında o 3 dakika bitmek bilmedi benim için. Maçın başından bu yana bir türlü istediği ritmi bulamayan, Anadolu Efes maçın son periyodunda istediği momentumu yakalamış, Real Madrid önünde öne geçmiş, ama maçı koparamamıştı.
Başantrenörlerin tüm hünerlerini sergiledikleri o anları yaşıyorduk. Şampiyonluğun kaderini belirleyecek son topu nasıl bir oyun planıyla, kimin kullanacağına karar vereceklerdi. Salonda saniyeler ilerliyor, heyecan tavana vuruyordu.
REAL TÜM HAKLARINI KULLANMIŞTI
3 mola hakkı vardı Anadolu Efes’in. Real Madrid’in hocası son periyodda geriye düşmenin verdiği panikle tüm mola haklarını kullanmıştı.
Ergin Ataman’dan hamle bekliyordu salondaki binlerce seyirci. Ama mola hakkını maçın sonuna kadar kullanmadı. 40. dakika dolduğunda zafer ve kupa Anadolu Efes’in oldu.
UÇAĞIN İNMESİNİ BEKLEYEMEM
Ergin Ataman’a tüm gece ulaşmaya çalıştım. Telefonu kapalıydı.
Pazar günü saat 13.00’te nihayet açıldı.
Aziz Yıldırım ile girdiği başkanlık yarışında Ali Koç’un kullandığı en vurucu argümanlardan biriydi:
“Biz veda etmeyi beceremiyoruz.” Fenerbahçe tribünlerinin sevgilisi Alex’in ülkeden ayrılışını düşünün.
8 yıl boyunca verilen emeklerin karşılığı öyle mi olmalıydı? Eminim o ayrılığın acısı hala milyonlarca Fenerbahçeli’nin yüreğindedir. Alex’e ve veda konusuna boşuna gelmedim.
ALi KOÇ ÇOK HAKLI
Galatasaray Kulübü de bir efsanesini uğurladı pazartesi akşamı. Arda Turan’ı.
Yani bu ülkenin tartışmasız en büyük kariyerini. İzlerken içim acıdı.
Ali Koç çok haklı. Biz gerçekten veda etmeyi beceremiyoruz. Bırakın veda etmeyi, Gönderirken üstüne bir de hakaret ediyoruz.
HALBUKi EN GÜZEL VEDALAR GALATASARAY’DAN BEKLENiRDi
Bugün size hep deneyen, hep kaybeden, daha güzel yenilen ama sonunda bir kahramana dönüşen bir olimpik sporcudan söz edeceğim. Olimpiyat tarihinin belki de en çok konuşulan bir insan ve başarı öyküsünden... Eric Moussambani Malonga’dan. Başka bir deyişle, ‘Yılan Balığı Eric’ten.
TÜM DÜNYA NEFESİNİ TUTMUŞTU
· 2000 Sidney Olimpiyat Oyunları başladığında tüm gözler dönemin en yetenekleri atletlerine çevrilmişti. İlk kahraman bir kadındı. Aborjin kökenli atlet Cathy Freeman, olimpiyat ateşini yakarken, Avustralya hükümeti de, ailelerinden izinsizce kopardığı çocuklar için, etnik bir kıyıma sürüklediği Aborjinler için özür diliyordu.
Tüm dünya nefeslerini tutmuş, spor sahalarında mucizeler yaratan kadın ve erkek sporcuları bekliyordu.
Oyunların ilk yıldızı 17 yaşındaki Avustralyalı Ian Thorpe oldu. 17 yaşındaki bu yıldız yüzücü 400 metre serbest stilde dünya rekoru kırınca gözler bir anda yüzmeye çevrildi. Havuzda bir şeyler oluyordu. Ama bu daha fragmandı.
OLİMPİYATTA YARIŞACAK AMA YÜZME BİLMİYOR
· Şimdi biraz geriye gidelim... Sidney oyunlarından önce Uluslararası Yüzme Federasyonu bir karar aldı. Gelişmekte olan ülkelerin olimpiyat barajını geçen sporcusu yoksa, oyunlara 2 sporcuyla katılabilmeleri için özel bir kontenjan açtı. Kahramanımız Eric Moussambani Malonga’nın kaderi de bu kararla değişti.
Nüfusu 1 milyonu bulmayan Ekvator Gine’sinde şehir merkezlerine afişler asıldı. “Olimpiyatlarda yarışacak ve Ekvator Gine’sini temsil edecek yüzücüler aranıyor.” Ama ülkede yüzme bilen sayısı o kadar kısıtlıydı ki. Ancak birkaç kişi başvurdu.
Çünkü konu hassas, çünkü bugün ligin sıralamasını etkileyecek karşılaşmalar var.
Sonunda kararımı verdim ve yarını beklemedim.
*
Biliyorsunuz, Ferhat Gündoğdu başkanlığındaki Merkez Hakem Komitesi aralarında Cüneyt Çakır’ın da olduğu 13 hakemi men etmişti.
Bu hakemlerin itirazları Tahkim Kurulu’da kabul edilmiş Gündoğdu MHK’si de istifa etmişti.
Serdar Çelik başkanlığındaki komite de ilk icraat olarak bu hakemleri görevlerine iade etti.
Bu kararla Cüneyt Çakır’ın 2022 Dünya Kupası’nda maç yönetmesinin de önü açıldı.
*
iDDiA: TFF Başkanı Nihat Özdemir, MHK Başkanı’na “Masrafları İsviçre ödesin, Çakır’a izin verelim” talimatı verdi. Bu talimata rağmen MHK, İsviçre’ye yazı göndermedi. Özdemir’in istifasından sonra talimat ortadan kalktı ve Cüneyt Çakır’ın İsviçre’de maç yönetme şansı elinden alındı.
Türk futbolu ilginç günlerden geçiyor. Hoşgörünüze sığınarak bu durumu o çok bilindik söz ile açıklamak istiyorum:
“At izi, it izine karışmış” durumda.
Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) 13 Süper Lig hakemine görevden el çektirmesi ile birlikte ortalık toz duman oldu.
Her iki kanattan gelen haberlere temkinli yaklaşmak, 2 değil, 3-4 kez doğrulatmak gerekiyor. Şimdi size bir olay anlatacağım...
MHK-TFF-hakem tartışmalarının ne boyuta ulaştığını çok açık ve bir şekilde ortaya koyacak bir olay. Ama dedim ya, haberi 2 değil, birçok kaynaktan doğrulatmak gerekiyor. Bu endişeyi yaşayınca ister istemez olayı sorularla anlatmayı daha doğru buluyorum...
CÜNEYT ÇAKIR, KATAR’A GiDEBiLECEK Mi? KENDi LiGiNDE GÖREV ALAMAYAN BiR HAKEMi FIFA NEDEN DÜNYA KUPASI’NDA GÖREVLENDiRSiN
Merkez Hakem Komitesi’nin bazı hakemleri liste dışı bırakmasından sonra en büyük sorulardan biri Cüneyt Çakır’ın, Katar’da düzenlenecek 2022 Dünya Kupası’nda maç yönetip yönetemeyeceği idi.