19 Haziran 2006
FRANSIZ basını Almanya’daki Dünya Kupası’na katılan takımları için ilginç bir benzetme yapıyor; "Rolling Stone gibi veda turuna çıkmışlar." Fransızlar takımlarını eleştirirken, hiç de haksız değillerdi. Nitekim bu eleştiriye dünkü maçın devre arasında FIFA Başkanı Blatter de katıldı. Blatter, Fransa’nın şansını soran gazetecilere "Çok yaşlılar. Önce gruptan çıksınlar, sonra kupayı düşünsünler" yanıtını veriyordu.
Korkmuyorlar
8 yıldan bu yana Dünya Kupası’ndaki ilk golünü Güney Kore önünde 9. dakikada Henry ile bulan Fransa, belki de kazanabileceği bir maçı hakemin 32. dakikada Vieira’nın attığı buz golü iptal etmesiyle hem 2 puanı bıraktı, hem de tur şansını zora soktu.
Güney Kore nasıl mı puan aldı? Advocaat, Rijkaard, Hiddink, Benhaker...
Bu isimler Hollanda dışında çalışan Hollandalı teknik direktörler. Hollanda’da CBC (teknik adamlar katılıyor) diye bir kurs var. Bu kursta Hollandalı teknik adamlara hiçbir şeyden korkmamaları öğretiliyor. Ve Hollandalılar da hiçbir şeyden korkmuyorlar.
Genç oyunculara, Avrupalı disiplini verip, becerilerini çok iyi kullanıyorlar. Öğrenmeye ve başarıya aç Asyalılar’la başarıya daha çabuk koşuyorlar.
Daum açıklamıştı
Tıpkı dün Güney Kore’nin yaptığı gibi. Fenerbahçe eski teknik direktörü Daum, Güney Kore’nin nasıl oynayacağını maçtan önce şöyle anlatmıştı; "Geride 4’lü bir zincir kuracaklar. Kanattaki iki bek ileri geri koşacaklar. Orta sahaları 3’lü bir blok oluşturacak, ön libero sık sık hücuma çıkacak. G.Kore, oyun disiplininden hiç kopmayacak. Ve bu direnişini 90 dakikanın sonuna kadar sürdürecek."
Daum’un söyledikleri tek tek çıktı. Asyalılar direndikçe, etkili oynayan Ribery’e rağmen Fransa’nın direncini kırdılar. Şimdi Fransa’nın gruptan çıkması neredeyse mucizeye kaldı. Tıpkı kupa şansı gibi...
Yazının Devamını Oku 15 Haziran 2006
LEİPZİG, 500 bin nüfuslu eski bir Doğu Alman kenti. İkinci Dünya Savaşı’nda müttefiklerin bombardımanında en az hasar alan şehirlerin başında geliyor. Komünizmin izleri kısmen de olsa silinmiş Leipzig’de. İstanbul’daki AKM binasını andıran o uzun çok pencereli toplu konutlar, yine varlıklarını muhafaaza ediyor. Ama Almanya’nın üniversite ve kültür başkenti, Protestanlığın merkezi, yeni bir dünyaya yelken açmış bile. Bir yanda kominizmin toplu konutları, diğer yanda gökdelenleriyle...
İşte Ukrayna maçı öncesi sokaklar yine cvıl cıvıl. Ama bu canlılık uzun sürmeyecek biliyorum. Çünkü bu kentte daha önce de bir Dünya Kupası karşılaşması (Hollanda-Sırbistan) maçını izledim. Tüm Almanya’da da konuşulan bu zaten. Dünya Kupası heyecanı ne yazık ki, beklenen coşkuyla yaşanmıyor Almanya’da. Maç sonrası sokaklar yine ölüm sessizliğine bürünüyor. Ama şimdi o seszizliği, kenti ve komünizmi bir kenara bırakıp maça dönelim.
Turnuvanın en iyisi
İspanya, her Dünya Kupası’nın favori ismi. Ama her kupanın da en çok hayal kırıklığı yaratan 11’i. Bu Dünya Kupası’nda iş biraz farklı. Bu farkın ayrımına varan ilk futbolsever de İspanya Başbakanı Zapatero’ydu herhalde. İspanyol Milli Takımı’nı "Bu kez olacak" sözleriyle Almanya’ya göndermişti.
Dün ilk maçına çıkan İspanya beklentileri hiç de boşa çıkarmadı. İlk 45 dakikada (benim sayabildiğim) 16 gol girişiminde bulundu. Dakikalar 17’yi gösterdiğinde durum 2-0’dı ve İspanya’nın net 7 girişimi vardı. İleride Villa, savunmada Puyol takımın iki lokomotifiydi. Ukrayna ise İspanyollar karşısında çaresizdi. Araya atacakları hızlı paslarla Shevchenko’yu İspanyol savunmasının arkasına kaçırmaya çalıştılar. Başka da hiçbir oyun planları yoktu.
Brezilya elenir
İspanya Milli Takımı bu turnuvada şu ana kadar izlediğim en iyi takım. Herkes kupanın favorisi olarak Brezilya’yı gösteriyor. Ben aynı kanaatte değilim. Sambacıların yarı finalde eleneceğine ve sürpriz bir finale tanık olacağımıza inanıyorum. Dünkü İspanya eğer final oynarsa hatta kupayı kaldırırsa kimse şaşırmasın.
Yazının Devamını Oku 24 Nisan 2006
F.BAHÇE, G.Saray’ı 4-0 yendi ve liderliği yeniden ele geçirdi. Tüm Türkiye, merakla beklenen derbinin sonucunu cumartesi akşamı saatler 21.00’i gösterirken öğrenebildi. Ama biz şanslıydık. Bu derbiyi maçtan 3 gün önce izledik. Ve sonucunu 3 gün önce öğrendik. Nasıl mı, anlatalım;
Altan Tanrıkulu ile birlikte çarşamba günü Ulus Parkı’nda Mustafa Denizli ile derbi maçı konuştuk. F.Bahçe ve G.Saray’da görev yapan Türk futbolunun efsane ismi, dev derbiyi Hürriyet için yorumlayacaktı.
Tüm Türkiye’nin merak ettiği soruyu yönelttik;
- Hocam kim kazanacak?
Bu soruya yanıt verebilecek belki de tek isimdi Mustafa Denizli. İki takımın da hangi bölgelerde zaaflar yaşadığını, hangi bölgelerde birbirlerine karşı üstünlük sağladıklarını birer birer anlattı.
Mükemmel bir teknik analiz yaptı. F.Bahçe’yi daha şanslı görüyordu. G.Saray’ın kazanmak için risk alması gerektiğinin altını çiziyordu.
Teknik analizlerden sonra kendisinden rica ettik; "Siz her maçı önce kafanızda oynarsınız. Bizim için bu maçı oynar mısınız?"
Mustafa Hoca gülümsedi, "Oynadım" dedi.
Mustafa Denizli, F.Bahçe ve G.Saray’la ilgili konuşmalarında o kadar hassastı ki.. Ne beyninden, ne aklından hiçbir tarafa farklı bir yaklaşımda bulunmadı. Bunu da büyük bir dikkatle izledik. Sadece düşündüklerini ve hissettiklerini söylemeye çalıştı. Ne F.Bahçe’yi, ne de G.Saray’ı kırmamaya özen gösterdi.
Ve sonucu açıkladı ama o gün açıkladığı sonucun yazılmasını istemedi. Haklıydı, çünkü iki takım da stres içindeydi. İfadeleri yanlış anlaşılabilir, farklı yorumlanabilirdi.
Mustafa Denizli’nin o gün yazılmasını istemediği maç sonucunu bugün kendisinin de izniyle yazıyorum;
DENİZLİ: G.Saray son oynadığı 4-5 maçtaki performansı bu maçta tekrarlarsa, F.Bahçe rahat kazanır.
TANRIKULU: Yani yüzde 51 F.Bahçe mi hocam?
DENİZLİ: Yüzde 51 F.Bahçe ama G.Saray son 4 maçta oynadığı gibi oynarsa o 6-0’lık maç gibi olabilir. Hatta daha fazlası da olur.
F.Bahçe, G.Saray’ı 4 golle yendi. Bir o kadar da kaçırdı. Mustafa Hoca’nın söyledikleri, derbi maçta birer birer gerçekleşti.
Yazının Devamını Oku 28 Eylül 2005
İtalya Başbakanı Berlusconi’den, Şenes Erzik’e: ‘Siz UEFA’nın ikinci başkanısınız. Türkiye’nin Başbakanı da benim en iyi arkadaşım.’ İTALYA Başbakanı Silvio Berlusconi’nin, başkanlık sarayı... Sarayın tüm duvarları, rönesans döneminin en önemli sanatçılarından Rafael Sanzio’nun eserleriyle süslü.
Salonda önemli konuklar var. Berlusconi, UEFA İcra Kurulu üyelerine bir akşam yemeği veriyor. Davetliler, İtalya Başbakanı’na tek tek takdim ediliyor. Sıra Şenes Erzik’e geldiğinde, Berlusconi gülümsüyor...
- Mr.Erzik, siz UEFA’nın ikinci başkanısınız. Türkiye’nin Başbakanı Mr.Tayyip Erdoğan da benim en iyi arkadaşım.
***
İtalya Başbakanı’ndan sonra Savunma Bakanı Antonio Martino, Erzik ile sohbete başlıyor. Martino, sık sık Türkiye hayranlığını getiriyor.
- Çok seviyorum Türkiye’yi. Ay sonunda da bir ziyaret için Ankara’ya geliyorum. Türk mutfağına da bayılıyorum.
- Sayın bakan, o zaman İstanbul’a da uğrayın. Özellikle Borsa Lokantası’nı ziyaret edin.
İtalyan bakan Erzik’e, ‘İlk fırsatta’ diyerek söz veriyor.
***
Başkanlık Sarayı’ndaki yemekten sonra oteline dönen Erzik, Berlusconi’nin bir jesti ile karşılaşıyor. Otel odasında üzerinde ‘E.Marinelle’ yazılı çok şık bir kutu bırakıldığını görüyor. E.Marinella, 26 Haziran 1914’te Napoli’de kurulmuş bir erkek giyim mağazası. Erzik, kutuyu açıyor. Kutunun içinde 6 adet kravat duruyor.
Ve özel bir not; ‘Bay Silvio Berlusconi için özel olarak yapılmıştır.’
***
Vatikan, St.Peters Meydanı. 16 ülkeden 500 küçük çocuk meydanı doldurmuş. Sloganları, ‘Uzaktakilere destek.’ Yardıma muhtaç çocukları kastediyorlar. Muhtaç çocuklar için düzenlenen turnuvaya Papa 16. Benedikt de katılıyor. Papa, bu turnuvaya UEFA İcra Kurulu üyelerini de davet etmiş. Elbette içlerinde Şenes Erzik de var. Meydana 10 küçük saha kurulmuş.
Önce Papa konuşuyor, sporun insani değerlere ve disiplinli gençlerin yetişmesine katkılarından söz ediyor.
Bu konuşmadan sonra Papa, UEFA yetkililerini tebrik ediyor. Onlarla tek tek tanışıp spor için, sosyal yaşam için katkılarından dolayı teşekkür ediyor.
***
Sporda zor günler yaşıyoruz. Doping olayları ve skandallar peş peşe patlıyor. Ama ülkemizde ve ülkemiz adına güzel şeyler de yaşanıyor. Şenes Erzik gibi uluslararası isimler, ülkemize ve ülkemizin saygınlığına çok şeyler katıyor.
Onlara teşekkür borçluyuz.
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2005
Fenerbahçe Kulübü Dış İlişkiler Sorumlusu, Monaco’daki Şampiyonlar Ligi törenine gitmedi. Sarı lacivertli yönetim de Hakan Bilal Kutlualp’i Fenerium tribünündeki törene davet etmedi. LİGE iki beraberlikle başlayan, Anelka’nın transfer haberleriyle çalkanan ve Şampiyonlar Ligi’nde zorlu bir gruba düşen Fenerbahçe Yönetimi’nde dışarı yansıtılmayan, ancak kulaktan kulağa fısıldanan bir KRİZ patlak verdi. Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı ve Dış İlişkiler Sorumlusu Hakan Bilal Kutlualp, Başkan Aziz Yıldırım ile ipleri koparma noktasına geldi.
Sarı lacivertli kulüpte yaşanan krizi anlatmak için isterseniz en son güne, Monaco’daki Şampiyon Ligi kura çekimine gidelim...
* * *
F.Bahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki kura çekiminde tüm gözler Dış İlişkiler Sorumlusu Hakan Bilal Kutlualp’i aradı. Başkan Aziz Yıldırım ve arkadaşları oradaydı, ama Dış İlişkiler Sorumlusu böylesine önemli bir organizasyonda yoktu.
Kutlualp davet mi edilmemişti, yoksa kendisi mi gitmemişti? HÜRRİYET’e ulaşan bilgiler Hakan Bilal Kutlualp’in kendi isteğiyle Monaco’ya gitmediğini doğruluyor. Ancak başarılı yöneticinin bu tavrının altında yönetimde yaşanan soğuk savaşın yattığı da belirtiliyor.
Kutlualp’e bir yöneticinin, ‘Monaca’ya kuraya gidiyoruz’ dediği, Kutlualp’in de, ‘Başkana söyle, ben gelmiyorum’ dediği ifade ediliyor.
* * *
Peki, Kutlualp neden Monaco’ya gitmedi? Dedikodu kaynakları bu sorunun yanıtı olarak Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe CEO’su Levent Ersalman’ı gösteriyor. Ama hemen ardından ekliyorlar, ‘Levent Bey’in pek bir günahı yok. Ama Başkan ile Hakan Bilal Kutlualp’in tarzları birbirine uymuyor.’
Ve devam ediyorlar;
‘Anelka’nın, Alex’in transferleri Hakan Bilal Kutlualp’i ön plana çıkardı. Medya onun başarısından söz etmeye başladı. Bu, yönetim içinde rahatsızlık doğurdu. Hatta bazen öylesine şeyler oldu ki, Anelka ile Hakan Bilal Kutlualp’in yan yana resimleri internet sitesinden bile kaldırıldı.’
Dış transferdeki başarıları Hakan Bilal Kutlualp’i konuşulan adam haline getirmişti gerçekten.
* * *
Ancak Hakan Bilal Kutlualp, Appiah’ın transferinde yüzde 50, Anelka’nın Newcastle pazarlığında ise yüzde yüz dışarıdaydı artık. Transferi Fenerbahçe CEO’su Levent Ersalman ile Aziz Yıldırım birlikte yürütüyordu. Hakan Bilal Kutlualp devre dışıydı.
3 hafta önceki yönetim kurulu toplantısına katılan Kutlualp artık Fenerbahçe’nin pekçok organizasyonunda yer almıyordu.
Taraftar Kartı’nın tanıtım töreni davetine gitmedi. Önce davet edilip edilmediği araştırıldı. Davet mektubunun gittiği öğrenilince kendisine farklı bir yolla yanıt verildi. Fenerium tribünü için düzenlenen törene yönetim kurulu üyesi olmayan pek çok isim bile davet edilirken, Hakan Bilal Kutlualp unutulmuştu.
Bütün bu anlattıklarımızın özeti şu... Aziz Yıldırım, Hakan Bilal Kutlualp’in bütün yetkilerini sessiz sedasız CEO Levent Ersalman’a devretti.
Yazının Devamını Oku 11 Ağustos 2005
ABD’li atletler Wallace Spearmon ile Tyson Gay, ABD takımındaki yaşça büyük atletlerin kendilerine karşı tutumu yüzünden Helsinki’de sporcuların kaldığı köyden ayrıldı. HELSİNKİ’deki Dünya Atletizm Sampiyonası, Kış Olimpiyatları’nı aratmayacak soğuk hava koşullarında beşinci gününü tamamladı. Bir yanda yağmur ve soğuk hava, diğer yanda her dakika yönünü değiştiren rüzgar şampiyonanın merakla beklenen büyük finalinin tarihini de değiştirdi. Tüm atletizmseverlerin merakla Dünya rekortmeni Isibayeva’yı bekledigi yarış yarın saat 18.10’da yapılacak.
Helsinki de 5. gün ABD takımının yasadığı küçük bir skandalla başladı. ABD’li sprinterler W.Spearmon ile Tyson Gay, sporcuların kaldığı şampiyona köyünden kaçtı. İki atletin, büyük takım arkadaşlarının kendilerini küçük düşüren uygulamaları nedeniyle köyden ayrıldıkları ortaya çıktı. ABD Atletizm Federasyonu konuyla ilgili araştırma başlattı. Skandal bazı kadın sporcuların da aynı uygulamadan nasiplerini aldıklarını ailelerine açıklamalarıyla farklı bir boyuta taşındı. Araştırma sonuçları merakla bekleniyor.
Helsinki de dün akşam 5 final koşuldu. Dekatlonda (9’lu yarış) ABD’li Brayn Clay 8732 puanla birinci oldu. 400 metre bayanlarda Bahamalı W.Tonique Darling (49.55) zafere ulaştı. Bayanlar uzun atlamada altın madalyayı ABD’li Tiana Madison (6.89) kazandı. Cirit atmada Estonyali Andrus Varnik (87.17) birincilik kürsüsüne çıkarken, 1500 metre erkeklerde, Bahreyn’li Ramzi Rashid 3:37.88’lik derecesiyle altın madalyaya ulaştı.
Yazının Devamını Oku 8 Ağustos 2005
Helsinki’de aşil tendonundaki sakatlığına rağmen piste çıktı. Antrenörü getirilmediği için yarış taktiğini telefonla alan Halil Akkaş’ın şanssızlığı yarışta da sürdü. İspanyol rakibi sakat ayağına bastı. Halil de elenince Dünya Şampiyonası’nda sporcumuz kalmadı.
HELSİNKİ’de yarışan 4 Türk sporcusu ikinci gün sonunda Dünya Atletizm Şampiyonası’na veda etti. İlk gün Eşref Apak, Binnaz Avcı ve Türkan Erişmiş elenmişlerdi. Dün yarışma sırası Halil Akkaş’taydı. Bu hırslı ve başarılı atletimizden zor olmasına rağmen tüm kafile 3000 metre engellide final koşmasını bekliyordu. Ama Halil beklentileri gerçekleştiremedi, serisinde 5. olup elendi.
Halil’in serisindeki 14 atletten 9’unun derecesi kendisinden daha iyiydi. Yarış başladı, Halil ilk grubun peşine takıldı. Kendinden emin ve rahat koşuyordu. Sadece engelleri atlerken sorun yaşıyordu. Rakiplerinin tekniği ondan biraz daha iyiydi. Son tura 2. sırada girdi. Ama yanındaki 4 rakibi ondan daha diriydi. Son 300 metreye gelindiğinde Halil 5. sıraya düştü ve yarışı 8:26.35 ile tamamladı.
* * *
Şimdi bu dereceye bakıp onun başarısız olduğu değerlendirmesinde bulunursak yanılırız. Neden mi?
Avrupa Salon Şampiyonası, ardından Avrupa Milletler Kupası’nda 2 yarış ve sırasıyla, Lig yarışları, Üniversite yarışları, Atletizm Cezmi Or Yarışları, 23 Yaşaltı Avrupa Şampiyonası, Akdeniz Oyunları, Atina Grand Prix’i ve Dünya Atletizm Şampiyonası... Toplam 15 şampiyona koştu.
Helsinki’ye hem sakat, hem de antrenörsüz geldi. Aşil tendonundaki sakatlık onun bu yarıştaki en büyük handikapıydı. Yanında antrenörü Ramazan Tural yoktu. Böyle olunca taktik telefonla alındı. Piste çıktı sakatlığına rağmen dünyanın en ünlü atletlerine direndi. Ama şanssızlık yakasını bırakmadı. Son turda seride 3. olan İspanyol atlet Jose Luis Blanco, Halil’in sakat ayağına basınca, o da ilk sıralardan koptu.
Sonuçta Halil şampiyonaya veda etti. Ama ilk gün yaşadığımız hayal kırıklığının ardından yürekten mücadelesi ile kocaman bir alkışı hakederek. 8:22.00’lık bu sezonki derecesinden daha kötü koşarak 40 atlet arasında 19. sırada yer almasına rağmen Halil’e biraz destek olunursa dünya şampiyonalarında derece yapacağına inanıyorum.
* * *
Halil Akkaş yarışma sonrası sakatlığının kendisini etkilediğini belirtirken, İzmir’de yapılacak Üniversite Oyunları için de söz verdi: ‘Son tura kadar kendimi çok iyi hissediyordum. Ancak son turda sakatlığımdan dolayı idman eksikliğim ön plana çıktı. Akdeniz Oyunları’na katılmış ve orada da aşil tendonumdaki sakatlığımdan dolayı idman yapmadan yarışmıştım. Daha iyisini yapacak gücüm ve hırsım var. Şimdi önümde UNIVERSIADE var. İnşallah orada madalya kazanarak buradaki borcumu ödeyeceğim.’
* * *
Rus atlet Olimpiada Ivanova, 1 saat 25 dakika 41 saniyelik derecesiyle Helsinki’de kadınlar 20 km yürüme yarışında altın madalyayı kazanırken dünya rekoruna da imza attı. Böylece 100 bin dolarlık para ödülünün de sahibi oldu. Bu dalda eski rekor 1:26:22’lik derece yapan Çinli Wang Yan ile Rus Yelena Nikolayeva’ya aitti. Geçen yıl Atina Olimpiyatı’nda ve Avrupa Şampiyonası’nda ikinci olan Olimpiada Ivanova, 4 yıl önce 1:24:50’lik derecesi ile dikkat çekip atletizm kitaplarına da geçmişti. Yarışta 1:27:05’lik derece yapan Belarus Margarita Turova gümüş madalyanın sahibi olurken, bronz madalyayı ise 1:28.44’lük derece yapan Portekizli Susana Feitor altı.
* * *
Helsinki’de en büyük çekişmeye sahne olan yarışmalardan birisi de heptatlondaydı. Dünya ve olimpiyat şampiyonu İsveçli Carolina Kluft, geçirdiği sakatlık sorunu sonrası Fransız Eunice Barber karşısında müthiş çekişmeye sahne olan bir mücadele sergiledi. Sonuçta da 6887 puanla altın madalyayı kazanarak unvanını korurken, Barber iki yıl önce olduğu iki günlük yarışma sonrası 6824 puanla yine gümüş madalyanın sahibi oldu.
100 metrenin kralı GatlIn
Olimpiyat şampiyonu ABD’li atlet, Helsinki’de 9.88’lik derecesi ile unvanına dünya şampiyonluğunu da ekledi.
HELSİNKİ’deki Dünya Şampiyonası’nda merakla beklenen erkekler 100 metre finalini ABD’li Justin Gatlin kazandı. Gatlin, 9.88 saniyelik derecesi ile altın madalyanın sahibi olurken, geçen yılki olimpiyat şampiyonluğu unvanını Helsinki’de dünya şampiyonluğunu da ekledi. Yarışta Jamaikalı Michael Frater 10.05’lik derecesi ile gümüş, Kim Collins ise aynı derece ile bronz madalyanın sahibi oldu.
Litvanyalı Virgilijus Alekna son atışındaki derecesi ile disk atmada dünya şampiyonluğu unvanını sürdürdü. Alekna son atışlara kadar Estonyalı Gerd Kanter ile büyük bir çekişme yaşadı. Litvanyalı atlet şampiyona rekoru olan 70.17 metrelik atışı ile altın madalyanın sahibi oldu. Kanter yine son hakkındaki 68.57 metre ile gümüşte kaldı. Alman Michael Mollenbeck 65.95’le bronz madalyayı aldı.
Yazının Devamını Oku 7 Ağustos 2005
Helsinki’deki Dünya Atletizm Şampiyonası’nın seremonisinde, megastar Tarkan’ın ‘Hüp’ şarkısının İngilizce versiyonu, açılış müziği olarak çalındı. FİNLANDİYA’nın başkenti Helsinki’nde dün başlayan 10. Dünya Atletizm Şampiyonası’nın açılış seremonisinde ülkemizi gururlandıran bir olay yaşandı. Megastar Tarkan’ın ‘Hüp’ şarkısının İngilizce versiyonu açılış töreninden önce statta bulunan sporseverlere dinletildi. Geçit töreninde bayrağımızı Türkan Erişmiş taşıdı.
20 km yürüyüşte Ekvador’lu Jefferson Perez 1.18.35 ile dünya şampiyonluğu unvanını Helsinki’de de korudu. 10 bin metrede Etiyopyalı atletler damgasını vurdu.
Güllede ABD
Son turda müthiş bir sprinte Etiyopyalı atletlerden Tirnesh Dibaba 30.24.02 ile birinci olurken, vatandaşları Berhane Adere (30.25.41) ve kardeşi Ejegayehu Dibaba 30.26.00 takip etti. John Godina’nın sürpriz bir şekilde elendiği gülle atmada ise bir başka ABD’li Adam Nelson 21.73 metreyle altın madalyanın sahibi oldu.
Yazının Devamını Oku