İlk önce AB Komisyonunda duydum. Ardından, Alman Avrupa Akademisi Direktörü Dr. Eckart D. Stratenschulte söyledi: Türkiye ile tam üyelik müzakereleri, diğerleriyle yapılandan çok farklı olacak. Sonradan sürprizle karşılaşmamak için, şimdiden kendimizi hazırlamalıyız.
Geçen hafta Brüksel’de Avrupa Komisyonu yetkilileriyle konuşurken, sık sık “Türkiye ile tam üyelik müzakereleri 2005 yılında başlayacak. Ancak, hazırlıklı olmalısınız, bu müzakereler çok farklı olacak. Daha önceki adaylarla yapılan müzakereler gibi olmayacak.” sözlerini duymuştum.
Hatta, Gunther Verheugen Avrupa Dostları konferansındaki konuşmasında aynı konuya değinmiş, Türkiye’nin büyüklüğü karşısında bambaşka bir müzakere yöntemi geliştirilmesi gerektiğini belirtmişti.
Doğrusunu söyleyeyim, pek önem vermedim.
Müzakerelerin 2005 yılında başlanacağını öğrenmenin verdiği heyecan, işin öbür yanını gölgelemişti.
Ardından, Salı günü Berlin’de Alman Başbakanı Gerhard Schroder ile özel bir söyleşiye gittiğimde, Avrupa’nın en prestijli Araştırma Merkezlerinden biri sayılan Avrupa Akademisi Direktörü Dr.Eckart D. Stratenschulte’yi Büyükelçimiz M. Ali İrtemçelik vasıtasiyle tanıdım. İrtemçelik’in Berlin’de zaten tanımadığı etkili insan yok gibi...
Dr. Eckart’ın söyledikleri bende alarm zillerini çaldırttı. Brüksel’de duyduklarımla birleştirince, manzara çok net şekilde ortaya çıktı.
TÜRKİYE, FEDAKARLIK ETMEK ZORUNDA KALACAK
Anlayabildiğim kadarıyla ve çok özetlemem gerekirse, Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinin başında, diğerlerinin aksine temel bazı sorunlar ele alınacak. Diğer adaylar ile yapılan müzakerelerde 32 başlık teker teker ele alınır ve AB yetkilileri karşılarında oturan ülke temsilcisine, örneğin AB Ortak Tarım Politikasına nasıl uyum sağlayabileceğini sorardı. Aday ülke de, zorlu alanlarda bir geçiş süresi ister, ardından da neler yapıp Ortak Tarım Politikasına uyum sağlayacağını anlatırdı.
Yani, müzakereler aday ülkelerin tam üyeliğe nasıl adapte olabilecekleri ile ilişkin ayrıntıların tartışılması şeklinde geçerdi.
Türkiye ile böyle olmayacak.
Müzakereler iki bölüme ayrılacak.
Önce, bazı temel ilkeler üzerinde bir anlaşma sağlanmaya çalışılacak.
Örneğin, Türkiye’nin büyüklüğündeki bir ülkenin, nüfus nedeniyle elde edeceği oy ağırlığı 25 üye ülkeyi rahatsız ettiğinden dolayı, öncelikle bu konu tartışmaya açılacak. Hem bu kadar fakir -yani büyük ekonomik destek alacak- hem de tüm kararlarda bir Almanya ve Fransa kadar ağırlığı olan bir konumda bulunamayacağımız belirtilip, bir pazarlık açılacak.
Diğer bir konu da, Ortak Tarım Politikasına uyum.
Türkiye’nin bugün uyguladığı tarım politikasından tümüyle vazgeçmesi ve beklediğinden daha az tarım desteği istemesi gerektiği belirtilecek. Nedeni de, Türkiye’nin kalkınması için gereken milyarlarca Ecu’lük harcamayı yapacak paranın bulunmaması.
Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye’nin kalkınması için gereken faturanın tümünü yüklenip ödeme niyetinde değiller. Eskiden kasalar doluydu ve her yeni adaya bol keseden (özellikle Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya’ya olduğu gibi) yardım ediliyordu.
Artık değirmenin suyu azaldı. Nitekim, yeni 10 ülkeli gelişmede de aynı durumla karşı karşıya kalınıldı. Polonya, Macaristan, Bulgaristan gibi ülkeler bekledikleri parasal desteği elde edemediler.
Üye ülkeler özellikle Türkiye’nin hepsinden daha fazla yardıma ihtiyacı olduğunu bildiklerinden dolayı, daha şimdiden kalkınma faturasını Ankara ile paylaşmaktan başka çareleri olmadığını, müzakerelerin hemen başında bu konunun kesinleştirilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Diğer tartışma konusu da serbest dolaşım olacak.
Türkiye bu konudaki tutumunu 1980’lerde netleştirmiş ve serbest dolaşım hakkını erteleyeceğini belirtmişti. Bundan dolayı, serbest dolaşım da ön müzakerelerde ele alınacak, ancak önemli bir sorun yaratmayacak gibi görünüyor.
BUNA, ÖN MÜZAKERE DAHİ DENİLEBİLİR...
Yukarda sözünü ettiğim yaklaşımın ayrıntıları henüz ortaya çıkmış değil. Uzmanlar üzerinde çalışıyor. Kamu oyunda buna bir ön müzakere dahi denilecektir. Bu müzakerelerde temel görüş birliğine varıldığı taktirde, ayrıntılara inilecek ve ünlü 32 paragraflık bölümler teker teker elden geçirilecek.
Ne isim verilirse verilsin, bu yöntemin esas adı katılma müzakeresi olacak. Türkiye statü atlayacak ve 1 inci lig’de oynayacak. Belki bazılarımız yine gürültü çıkartıp “İstediğimiz kadar tepinelim, bizi almayacaklar“ diye bağıracaklar, ancak laflarını kimseye dinletemeyecekler.
Önemli olan, Türk kamu oyunun Aralık’ta tarih almakla hiçbir şeyin bitmediğini, tam aksine herşeyin yeni başladığını şimdiden benimsemesidir.
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)