AB konusunda tutum değişiyor...

İsmail Cem’in Salı günü AB komiseri Verheugen ile yaptığı görüşme , tahminlerin aksine, AB’nin Türkiye dosyasını ciddiye aldığını ve uzlaşı aradığını gösterdi. Kıbrıs’ta da ilginç ilerlemeler gözlenirken, MHP ilk defa AB’den tarih istedi.

Bizim medya’ya bakarsanız, İsmail Cem’in Brüksel ziyareti tamamen, AB’ye dayak atma şeklinde geçti. Cem açtı ağzını yumdu gözünü ve Avrupalılara verip veriştirdi. Adamları yerlerine oturttu (!)

Kamuoyu pek memnun oldu.

Bu işin tribünlere yönelik yanı.

Bir de kapalı kapılar ardındaki gerçekler var. Size bu gerçeklerden söz etmek istiyorum.

Cem-Verheugen görüşmesine bir “bilanço” denilebilir.

Türkiye, kısa vadeli sözlerinin ancak yarısını yerine getirebildi. Orta vadeli uyum düzenlemelerinden de 12 bini tamamlandı.

Eğer sadece kısa vadeliler açısından bakarsak, Türkiye sınıfta kalıyor. Ancak orta vadelileri de işin içine katarsak, sınıf geçme notu 10 üstünden 6’ya yükseliyor.

Avrupa Komisyonu yetkililerinin söylediklerine göre, yeni bir yaklaşım gerekliliği ortaya çıkıyor.

Bundan önceki AB tutumu “uyum yasalarını tamamla, ondan sonra gel. Tam üyelik müzakerelerine başlayıp başlamayacağımıza karar verelim” şeklindeydi.

Şimdilerde bu yaklaşımı değiştirme eğilimi var. Yani, Türkiye’nin uyum yasalarını belirli aşamalarda daha farklı hızda yerine getirmesi ve AB’nin de sonuna kadar beklemeden bazı adımlar atması fikri geliştiriliyor. Bu yaklaşım değişikliği –eğer gerçekleşirse- çok önemli. Zira, böylece yıl sonunda Türkiye’ye, tam üyelik müzakerelerinin hangi koşullarda ve hangi tarihte başlayabileceğinin somut işareti verilebilecektir.

Kısacası, Ankara’nın istediği gerçekleşecektir.

MHP’DEN DE İLK SİNYAL GELDİ

İsmail Cem Brüksel’de bu görüşmeyi yaparken, süpriz gelişme, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, AB’den müzakerelerin başlangıç tarihi istemesiydi. Hem de, grup toplantısının basına açık bölümünde gerçek niyetini ortaya koydu.

AB’den tam üyelik için müzakere takvimi isteyen bir MHP’nin, Türkiye’yi AB dışında bırakmak için bir çabası olamayacağını gösterdi.

MHP ilginç bir parti.

Hiç değilse, bizlerin şimdiye kadar alıştığımız iletişim yöntemini kullanmıyor.

Bahçeli bu tutumuyla bir düzenleme yapıyor.

MHP’nin, Türkiye’yi AB dışına iten parti şeklinde nitelendirilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Aynı yaklaşımı Asker’de de görüyorum.

Bazı Generallerin amacını aşan konuşmalar yapmaları üzerine, şimdi TSK adına konuşanlar, yemin billah “AB’ye katılmaktan yanayız” diyorlar. Asker de, MHP gibi Türkiye’yi Avrupa yolunda engelleyen taraf görüntüsü vermek istemiyor. Bu yanlış izlenimi silmeye çalışıyor. İtirazlarının uyum yasalarının yazılış şekline olduğunu belirtiyorlar. Tabii, yazılış şekli son derece hayati. Ancak anlayabildiğimiz kadarıyla bu konuda da, ANAP ile MHP ve Asker arasında bir uyum sağlanamıyor.

KIRILMA NOKTASI KÜRT DEĞİL, KIBRIS’TIR

Avrupa Birliği ile ilişkileri dışardan etkileyecek en önemli konu, bazılarımızın tahmin ettikleri gibi, Kürt sorunu (Kürtçe öğrenim ve yayın) değildir.

Türkiye’ye bu yıl sonunda bir müzakere tarihi verilecekse, bunu en çok etkileyecek olan konu, Kıbrıs olacaktır.

Kıbrıs’ta bir çözüm bulunduğu taktirde, Türkiye’nin tarih alması kolaylaşacaktır.

Kürt sorunuyla ilgili, hatta idamın tamamen kaldırılması gibi konuların kısa bir süre daha ertelenmesine göz yumulacaktır.

Kıbrıs’ta çözümsüzlük veya yol kazası ise, bu olasılığı uzaklaştıracaktır.

Ada’daki müzakerelerden ise farklı sesler gelmektedir. Türk tarafı, işlerin kötü gittiğini ve Klerides’in hiç kıpırdamadığını söylerken, AB tarafı daha iyimser mesajlar vermektedir.

AB çevreleri, Klerides, henüz elini göstermemiş olmasına rağmen, önümüzdeki günlerde durumun farklılaşacağını, Rumların önemli virajlar alacağını ileri sürüyorlar.

Anlayacağınız, ne kadar kavga çıksa dahi AB treni yavaş yavaş yolunda devam ediyor…
Yazarın Tüm Yazıları