Mehmet Ali Birand

Özal’ın mezarı boş yere açılmış…

13 Aralık 2012
Sonucun böyle olacağı başından beri belliydi, ancak ailenin ısrarını kimse engelleyemedi. Rahmetli boşu boşuna rahatsız edilmiş oldu. Üstelik, es kaza cinayete kurban gittiği bulunsaydı dahi, ne yapılacaktı? Değdi mi bunca çabaya?

Başından beri inanmadım.

Cumhurbaşkanı Özal'ın zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları hiçbir zaman mantıklı gelmedi.

Tam anlamıyla, bir komplo teorisi üretilmiş ve konuşuldukça da insanlar inanır olmuşlardı.

Aile çok ısrarlıydı.

Sonunda Cumhurbaşkanı Gül de dayanamadı ve inceleme mekanizmasını işletti.

Adli Tıp’ın raporu, beklendiği gibi, Özal'ın vücudunda bazı zehirli maddelerin bulunduğunu, ancak “Ölümünün zehirlenmeden kaynaklandığının anlaşılamadığını” gösterdi.

Uzmanlar, zehirli maddelerin, cesedin bunca yıl toprak altında kalması sonucu oluşmasını normal karşılıyorlar.

Tabii şimdi de Adli Tıp cinayeti sakladı" veya "Bu kadar zehir bulunması dahi, zehirlenip öldürüldüğünü ispat etmeye yeter" gibi tepkiler olacak ve kimseler tatmin edilemeyecek.

Yazının Devamını Oku

Ambargo İran'ı zorlamaya başladı

12 Aralık 2012
Bu yıl Cannes'da toplanan Dünya Politika Konferansı'nın herhalde en hararetli tartışması Orta Doğu ile ilgiliydi.

Benim yönettiğim ve konuştuğum panel, sadece verilen sürede kalmadı, akşam yemeğinde de devam etti.
  
Konuşmacılar, Amerikan diplomatları, Fransa'nın en deneyimli İran uzmanları, İsrailli parlamenter ve istihbarat bilgileriyle yüklü kişiler olunca, ortaya bambaşka bir manzara çıktı.
  
Doğrusu, dinledikçe korktum.
  
Yanıbaşımızda patlayacak bir savaşın kokularını aldım.

Yazının Devamını Oku

Esad'ın düşmesi epey uzayacağa benziyor

11 Aralık 2012
Haftasonu Dünya Politika Konferansı’nda, Orta Doğu ve Türkiye konuşuldu. Bugün size Suriye hakkında söylenenleri anlatacağım, yarın ise İran. Her iki konu da bizi çok yakından ilgilendiriyor.

CANNES
  
Haftasonu Fransa'nın o harika kenti Cannes'daydım. Hava pırıl pırıl ve güneşliydi. Üstelik Pazar günü de benim yaşgünümdü.
  
Ne yaptığımı merak ederseniz söyleyeyim. Dünya Politika Konferansına katıldım!
  
Öylesine güzel bir havada, böylesine önemli bir günde Orta Doğu'nun geleceğini tartışan bir oturumu yönettim ve Türkiye'yi anlattım.

Yazının Devamını Oku

Genelkurmay doğrusunu yaptı

8 Aralık 2012
Kışlalarda intihar ve dayak konusu öylesine dallanıp budaklandı ki herkes senaryolar yazmaya başladı. Gerçeklerle komplo teorileri birbirine karıştı.

Kışlalarda intihar ve dayak konusu öylesine dallanıp budaklandı ki herkes senaryolar yazmaya başladı. Gerçeklerle komplo teorileri birbirine karıştı.

 

Genelkurmay Başkanlığı bu haftaki 32.GÜN’de bir ilke imza attı ve bu konuda kendi adına konuşabilecek Prof. Albay Nahit Özmenler’in programa katılmasına izin verdi. Prof. Özmenler de yaptığı açıklamalarla Genelkurmay’ın bu konuyu ciddiyetle ele aldığını inandırıcı şekilde anlattı.

 

Hepimizin beklediği işte bu yaklaşım. Şeffaflık ve ne denildiği tam anlaşılamayan yazılı açıklamalar yerine zamanında müdahale edip, temsilcilerini kamuoyunun önüne çıkartmak.

 

İşte bundan dolayı Genelkurmay Başkanlığı doğruyu yaptı. Bir ilke imza attı. İnşallah devam eder.

 

Yazının Devamını Oku

İpten dönmek işte tam da buna denir…

7 Aralık 2012
Braga- İstanbulİlk yarı bittiğinde, o kadar yol gidip maça geldiğime pişmandım. Suratlar asılmış, gülücükler gitmiş, kime çatacağımı düşünüyordum. Sonra ne oldu da o takım gitti ve yerine bir başka GS geldi anlayamadım. Tabii dönüş muhteşemdi...

Bu yazıyı, Çarşamba gecesi, maçtan sonra gece Türkiye saatiyle 02.00'de kalkan THY uçağında yazıyorum. Her kafadan bir ses çıkıyor ve nefesler kesilmiş, sadece şarkı söyleniyor.

  

Maçın teknik analizini, genç spor uzmanlığına tırmanan Hasan CEMAL'in dün Milliyet'teki yazısından okumuşsunuzdur. Ben onunla yarışmam. Buna karşılık size maçtan izlenimler derledim.

  

Sabah İstanbul'dan Porto'ya uçtum. Ünal Aysal'ın uçağındaydım. Yönetim kurulundan davetlileriyle birlikte yaklaşık 5 saat yol aldık. Yol bol dedikodu, bol tahmin ve biraz da kestirmeye geçti.

  

Ünal Aysal'ın

Yazının Devamını Oku

Dokunulmazlıkları kaldırmanın faturası...

6 Aralık 2012
BDP'li milletvekilleri, Pkk'lılarla kucaklaştı diye dokunulmazlıklarının kaldırılması neden çok pahalıya mal olur biliyor musunuz? Daha önce yaşadıklarımız ve bugünkü ortama bakarak bir tahminde bulunacağım. Bakalım, hak verecek misiniz?

BDP milletvekilleri hata ettiler. Pkk'lılarla kucaklaşmaları belki onlar için normal bir hareket olabilirdi, ancak kameraların önünde , önceden hazırlandığı belli bir senaryo içindeki öpüşmelerin, hergün cenaze haberleri ve gözyaşlarını seyreden bu kamuoyunda ne kadar sert bir tepki yaratacağını da bilmeleri gerekirdi. Sadece kamuoyunun tepkisini alacaklarını değil, bu kucaklaşmayla yasaları da çiğnediklerini mutlaka biliyorlardı.
 
Bu noktaya kadar Başbakanı, tutumunda haklı görebilirsiniz .
 
Toplumun tepkisini yanıtsız bırakmamak, yasaları uygulamak ve BDP'ye gözdağı vermek için attığı adımları normal karşılayabilirsiniz. Hatta, BDP'lilerin hapse girmesini de isteyebilirsiniz. Ancak, kesin kararınızı vermeden önce birkaç defa daha düşünmenizde yarar var:

 - BDP milletvekillleri zaten kelle koltukta yola çıkmış insanlardır. Meclisten atılmak veya hapse girmek onları hiçbir şekilde caydırmayacak, aksine daha da keskinleştirecektir.
 - PKK, bu gelişmeden çok memnun olacak ve hem kendi kamuoyuna, hem de Avrupaya, Türkiye'nin Kürt oylarıyla seçilmiş kişilerin meclis'te kalmasına dahi tahammül edemediği propagandasını yapacak ve kendi saflarını güçlendirecektir. Avrupa'da kaybettiği sempatinin bir bölümünü de geri kazanacaktır.

Yazının Devamını Oku

Ne biz Rusya'dan ne de Rusya bizden vazgeçebilir...

5 Aralık 2012
İstanbul'da günübirlik Putin fırtınası esti. Hepimiz, Suriye ve Patriot krizi beklerken, iki ülke ekonomik çıkarlarını ön plana aldılar ve belki de son yılların en verimli Türk-Rus liderler görüşmesi yapıldı.

Rusya Devlet Başkanı Putin'in İstanbul’a önceki günkü ziyaretinin bilançosunu merak ediyorsanız, size tek cümleyle özetleyebilirim:
 
"...Ne Esad ne de Patriotlar. Varsa yoksa, iki ülke arasında yıllık 35 milyar dolarlık ticaret hacminin, 100 milyar dolara çıkarılması için çaba harcandı..."
 
Görüşmeler bu yönden de çok başarılı geçti.
 
Hemen başlarken söylemeliyim; Eğer Suriye ya da Patriotlar nedeniyle ciddi bir kriz söz konusu olsaydı, zaten Putin İstanbul'a gelmezdi.

Yazının Devamını Oku

Muhteşem Yüzyıl dosyası rafa kalktı...

4 Aralık 2012
Hepimiz gözümüzü açmış izliyorduk."Bakalım, Başbakan'ın kızgınlığının üstüne RTÜK ve savcı0lar ne zaman harekete geçecek” diye gün sayıyorduk. Biri adım atsa, haklı olarak "İşte anlaşıldı, yargı ve RTÜK, Başbakanın iki dudağı arasında" izlenimi yaygınlaşacaktı. Olmadı...

Biz Başbakan'ın Muhteşem Yüzyıl dizisi hakkındaki o talihsiz açıklamasını tartışa duralım, bilmem dikkatinizi çekti mi, Yargı ve  RTÜK cephesinden hiç ses çıkmadı. Oysa beklenti, Başbakan'ın konuşmasından hemen sonra bu iki kurumun harekete geçmesiydi.
 
Buna alışılmıştı. Başbakan bir şey söyler, ardından hükümet hemen teklif hazırlar ve o konu yıldırım hızıyla gerçekleşirdi. Örneğin, Çamlıca'ya cami böyle olmuştu...
 
Başbakan'ın bu diziyi beğenmediğini söylemesi değil, asıl talihsiz olan, yargıyı göreve çağırmasıydı. Bu şekilde yargının bağımsızlığı konusundaki izlenim daha da yaygınlaştı. Zaten beklenen fırsat da buydu.
 
Ben de büyük merakla "Bakalım hangi savcı, durumdan görev çıkacak?" diye bekler olmuştum. Hatta, RTÜK'ün de Başbakan'a sevimli görünmek isteyebileceğini tahmin etmiştim.

HEM YARGI, HEM DE RTÜK BEKLENTİLERİ BOŞA ÇIKARDI. MUHTEŞEM YÜZYIL İÇİN HİÇ ADIM ATMADI. BU YENİ BİR GELİŞMEDİR...

Yazının Devamını Oku