Esad'ın düşmesi epey uzayacağa benziyor

Haftasonu Dünya Politika Konferansı’nda, Orta Doğu ve Türkiye konuşuldu. Bugün size Suriye hakkında söylenenleri anlatacağım, yarın ise İran. Her iki konu da bizi çok yakından ilgilendiriyor.

Haberin Devamı

CANNES
 
Haftasonu Fransa'nın o harika kenti Cannes'daydım. Hava pırıl pırıl ve güneşliydi. Üstelik Pazar günü de benim yaşgünümdü.
 
Ne yaptığımı merak ederseniz söyleyeyim. Dünya Politika Konferansına katıldım!
 
Öylesine güzel bir havada, böylesine önemli bir günde Orta Doğu'nun geleceğini tartışan bir oturumu yönettim ve Türkiye'yi anlattım.
 
Ben de kendi kendime "İşin mi yok? Buraya tıkılıp ne yapıyorsun?"diye sordum, ancak profesyonellik hastalığına tutulduğum için, bir günümü böyle harcadım... Doğrusu, çok şey de öğrendim.
  
İşte bunları sizinle paylaşmak istiyorum.
 
Önce Suriye'den başlayacağım. Yarın sıra İran'a gelecek.
 
Oturuma katılanlar çok üst düzey isimler. Ellerindeki istihbarat çok güçlü.
 
Suriye brifingini, ABD'nin Şam'da kısa süre öncesine kadar büyükelçiliğini yapmış olan Edward Djerejian. Defalarca Esad ile konuşmuş ve Washington'a özel bir rapor hazırlamış bir diplomat.
  
Esad'ın kolay kolay düşmeyeceğine inanıyor.

"Babasından kalan öylesine kemikleşmiş bir devlet yapısının üstünde oturuyor ki, çıkarlar öylesine birbirine bağlı ki, kolay kolay çökmez... İktidarda kalmayacaktır, ancak düşmesi uzun sürecektir" dedi.
 
Ankara'da farklı düşünenler varsa, bu sözlere dikkat ederlerse iyi olur.
 
Washington' un bir askeri müdahaleye girmek istemediğini herkes kabul ediyor.
 
Bu tutumun da iki nedeni var:
 
ABD, İrak ve Afganistan' da ağzı yandı ve oralardan kurtulmaya çalışıyor. Suriye küçük dahi olsa, yeni bir askeri girişim istenmiyor. Ne kamuoyu ne de Obama'nın niyeti var.
 
Bir başka neden de, Suriye'nin küçümsenmemesi gereken bir orduya sahip olması. Yıllardır, İsrail'e karşı Ruslar tarafından donatılan bu ordunun, her müdahale edene acı çektireceği belirtildi.
 
Kim savaşa girecekse iki defa düşünmeli ve kayıplara hazırlıklı olmalı.
 
Peki, ne olacak?
 
Kim bu gidişe DUR diyecek?
 
Herkes muhalefetin Esad'a boyun eğdirmesini bekliyor. Muhalif güçler ise, bölünmüş ve ellerindeki silah az. Anlayacağınız, durum pek parlak değil...
 
Peki, uluslararası kamuoyu seyirci mi kalacak?
 
Djerejian 'ın tahmini şöyle:
 
"... İç savaşın yaygınlaşması ve ölü sayısının daha da artması durumunda harekete geçmek zorunda kalınacaktır. O zamana kadar, bekleyeceğiz. Zira hala, Esad'dan sonra radikal İslam mı gelecek korkusu var. Suriye'nin parçalanmasının bölgeyi daha da kana bulayacağından çekiniliyor. Bu durum da Esad'ın işine yarıyor..."
 
Peki Türkiye bu konuda nasıl algılanıyor?
 
Hep aynı yanıtla karşılaştım.
 
"İnşallah Erdoğan'ın tepesi atıp askeri müdahaleye kalkmaz..."
 
Ben de ısrarla, Türkiye' nin bu bataklığa düşmeyeceğini anlattım.
 
Sanıyorum, salonun hiç değilse bir bölümünü ikna edebildim...

Haberin Devamı

MISIR'DAKİ DURUM, TÜRKİYE'YE ÇOK BENZİYOR...

Haberin Devamı

Konferansa katılanların hemen hemen tamamı, Mısır' da neler olduğunu merak ediyordu. İleri sürüldüğü gibi, Mursi gerçekten bu ülkeyi bir “Din devletine” mi dönüştürmek istiyor? Biliyorsunuz, son kavga Mursi'nin yeni anayasayı adeta yangından mal kaçırır gibi 15 Aralık 'ta referanduma götürme kararı alması. Laik kesim beklenmedik bir tepki gösteriyor.
  
Bu mücadeleyi kim kazanır? Sonuç alınamazsa, Ordu müdahale eder mi?
 
Cannes Konferansı’na katılan, eski parlamenter, şimdinin ünlü Kahire'deki Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilgiler profesörü Mona Makram-Ebeid pek parlak olmayan bir manzara çizdi. Laik çizginin temsilcisi olduğundan dolayı, görüşleri Mursi aleyhtarıydı, ancak bize verdiği resim Türkiye'ye çok benziyordu.
Bakın ne dedi:
 
"...İki Mısır arasında bir mücadele başladı. Bir yanda Müslüman Kardeşler ve diğer dindar kesimler, öte yanda ise laikler, Hristiyanlar... Bunlar birbirleriyle konuşmuyor. Aralarında diyalog yok. Mursi uzlaşma aramıyor ve kendi istediği rejimi yerleştirmeye çalışıyor..."
 
Mısır'ın bugününü, bizim eskide kalan laik-dindar çekilmesiyle geçen yıllarımıza çok benzettim.

Ben de "Türkiye aynı yollardan geçti ve bugün giderek iki kesim birbirine alışıyor. Uzlaşı artıyor... Bunun tek yolu da demokrasi..."dedim.
 
"Ama Türkiye'nin bu noktaya gelmesi çok uzun yıllar aldı..." yanıtı geldi...
 
Doğru... Uzun sürer... Mısırlıların zaten tek korkusu da, karmaşanın kontrolden çıkması ve ordunun müdahalesi... Mursi, uzun vadeli düşünecekse, uzlaşı arar ve anayasayı geri çeker.

Haberin Devamı

YARIN: İRAN BÖLGEYİ SAVAŞA MI GÖTÜRÜYOR?

Yazarın Tüm Yazıları