Başbakan 1 hafta sonunu mutlaka KOBİ’lere ayırmalı

Önce belirteyim. Bu çağrı bana ait değil. Global KOBİ Platformu için konuştuğum bir iş örgütünün başkanından geldi.

Haberin Devamı

‘Başbakan hafta sonu konuşmalarını tartışmalar yerine, KOBİ’lerin sorunlarına ayırmalı. Gerçekten çok zor durumdayız’ diyen işadamı, ardından da eklemişti: ‘Böyle giderse batan çok olur.’

Bu görüşmeden sonra sohbet ettiğim bankacının anlattıklarını dinleyince, özellikle KOBİ’ler arasında işlerin iyice kötüye gittiğine yönelik inancım arttı. Zaten bir süredir Anadolu’dan olumsuz haberler geliyordu. Bankacı dostumun anlattıkları, deyim yerindeyse, ‘ipin ucunun kaçmakta olabileceği’ düşüncesini uyandırdı.

Burada birkaç defa yazdım. Karşılıksız çek ve senet protestolarından kötü kokular geliyor. Sayı ve hacim olarak artışlar yaşanıyor. Bunu İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük de ortaya koymuş ve ‘Piyasayı karşılıksız çek sardı’ demişti. Bu görüşünü de ‘Karşılıksız çekle karşılaşan işletme oranının yüzde 61’e dayanmış’ olmasına bağlamıştı.

Haberin Devamı

‘Çekten men talebi patladı’

Merkez Bankası’nın verilerine göre karşılıksız çek rakamları son 4 yıldır artıyor. Bu artışta ekono/images/100/0x0/55eb1420f018fbb8f8a9a17cmik aktivitenin de payı var. Ancak, benim dikkat çekmek istediğim bu değil. Daha da ötesi var. Son 6-7 aydır yaşanan sıkıntılar nedeniyle piyasada para döngüsü azaldı, şirketlerin borçluluk düzeyi arttı. Bu da beraberinde ‘çeke dayalı’ yeni çözümü getirdi.

‘Çekten men talebi.’

Konuştuğum bankacı, ‘Eskiden bunun payı yüzde 1 iken, şimdi yüzde 3-4’lere yaklaştı’ diyerek, gelişmenin önemine dikkat çektiği sistem şöyle işliyor: Borcunu çek yazarak ödeyen işadamı, vade yaklaştığında bankasına noter aracılığıyla başvuruyor ve ‘Bu çek isteğim dışında elimden çıktı,  çekimi ödemeden men etmek istiyorum’ diyor.

Talep üzerine banka çeki ödemiyor. Alacak ya talebi kabul ediyor ya da mahkemeye gidiyor. Mahkemenin olumlu sonuçlandığı kesin. Fakat, bu arada alacaklı zaman kazanıp, ödeme planını rahatlatıyor.  Buna karşılık, iş dünyasındaki para dönüşüne büyük darbe vuruyor, sıkıntılı işletmelere bir darbe de bu cepheden gelmiş oluyor.

Haberin Devamı

TÜRKİYE NİYE AZ YÖNETİCİ İHRAÇ EDİYOR?

Son yıllarda Türkiye’den yurtdışına çok sayıda yönetici gidiyor. Bunu biz ‘Yurtdışına yönetici ihracatı’ şeklinde değerlendiriyor, yayınlarımızda yer veriyoruz. Yaptığımız araştırmalar, ülke dışına giden yönetici sayısının yılda yıla arttığını ortaya koyuyor.

Konuştuğum büyük bir yabancı şirketin İK direktörü, ‘Daha fazla yönetici gönderebiliriz ama’ demiş ve eklemişti: ‘Bunun önünde iki engel var. Bir engel ile uzun yıllardır uğraşıyorduk, şimdi ikincisi eklendi.’

İki engelden birincisi, yapısal bir sorun… Türk insanı ülkesini, burada çalışıp, ailesi ve dostlarıyla yaşamayı tercih ediyor. İkinci sorun ise değerli YTL… Para biriminin değer kazanması, Türkiye’deki yönetici ücretlerini döviz bazında yukarı çekiyor. Bu da yurtdışına giderken büyük engel oluşturuyor.

Haberin Devamı

Hafta içinde sohbet ettiğim Egon Zehnder’den Murat Yeşildere’den de benzer görüşleri duydum. Bana büyük bir yabancı şirketin CEO’sunun görüşünü aktardı. Özetle CEO şöyle diyordu: ‘6 yılda üst düzey yöneticilerimizin maaşı 2.5 kat arttı. Bu maaşlarla ülke dışına Türk yönetici göndermeye çalıştığımızda, sorun çıkıyor. Çünkü ülke dışında o kadar büyük ücretler yok.’

Hay Group çok yeni bir araştırma yayınladı. Dünya çapında yöneticilerin ‘satın alma gücünü’ ortaya koyan bu araştırma, ‘ihracatın’ önündeki engeli açıkça ortaya koyuyor. Çünkü, Amerikalı yöneticinin kazandığı her 1 dolara karşılık Türk yönetici ortalama 1.9 dolar alıyor.

Tabloda görüyorsunuz. ‘Satın alma gücü’ endeksinde Türkiye ilk 5 arasına girmiş. Üstelik çok sayıda Batı ülkesini de geride bırakarak…

Haberin Devamı

TEKNOSA’NIN FİKİR BABASI ŞEVKET SABANCI

Her zaman yazıyorum. Türkiye’nin yeni ve büyük şirketler yaratması gerekir diye… Sözünü ettiğim şirketlere iyi örneklerden birini Teknosa oluşturuyor. Başarılı bir stratejiyle yoluna devam eden bu şirket, tahmin ediyorum yabancılardan da ortaklık teklifi alıyordur.

Genel müdürü Mehmet Nane’den performansı ile ilgili bilgiler aldığımda, benim de dikkatimden çeken ayrıntılar dinlemiÅŸtim. Bunlardan biri ÅŸirketin ‘fikir babasının’ kim olduÄŸu idi. Nane’den dinlediÄŸim kadarıyla Teknosa, Åževket Sabancı’nın ileri görüşlülüğü ve giriÅŸimci ruhu sonucunda doÄŸmuÅŸ. Türkiye’de yeterince Japon markası olmadığını düşünen Åževket Sabancı, bu yönde grubu teÅŸvik ediyormuÅŸ. Arayışlar sonucunda Sharp markası ile anlaÅŸma yapılmış ve satış temsilciliÄŸi alınmış. Ä°ÅŸe önce Pilsa bünyesinde baÅŸlayıp, sonra DirectShop adıyla maÄŸazalar açmışlar.Â

Haberin Devamı

Şaşırtan büyük başarı

Mağaza bir ayda 250 bin dolar ciro yapınca, fikrin sahibi Şevket Sabancı dahil herkes şaşırmış. ‘Madem bu kadar iyi, mağaza sayısını artıralım’ fikri ortaya atılmış. 1999’da 15 mağaza açılmış, marka olarak da KLİK seçilmiş. Nane, sonrasını şöyle anlatmıştı:
‘Click adı başka grupta olduğu için Klik’ten vazgeçildi. 2001’de Teknosa adını aldık. O tarihte ciromuz 20 milyon dolardı.’

Şimdi gelinen noktada Teknosa’nın 220 mağazası, 3 bin 2008 çalışanı var. 80 bin metrekareye ulaşan mağaza alanının yıl sonunda 100 bini geçeceği tahmin ediliyor. Cirosu ise 2007 yılında 900 milyon YTL’ye ulaştı. Son konuşmamızda Mehmet Nane, ‘2007’de sektör yüzde 14 büyürken, biz yüzde 30’u yakaladık’ demişti. Şimdi ise piyasadaki sıkışıklığa rağmen yollarına devam ettiklerini görüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları