Koray Durkal

Kazandı ama...

1 Nisan 2013
ŞAMPİYONLUK yarışından kopmak istemeyen Fenerbahçe evinde konuk ettiği Akhisar Belediyespor’u yenerken tatsız-tuzsuz futboluyla memnun etmedi.

Emre Belözoğlu, Mehmet Topal ve son olarak Salih Uçan’ın sakatlığıyla orta sahada alternatifsiz kalan Fenerbahçe, oyunun ilk 35 dakikasında kanatları neredeyse hiç kullanamadı.

‘DOĞRU’ GOLÜ GETİRDİ

Senegalli golcü Sow oyuna sol kanat yerine Alex’in pozisyonunda başlayınca, sarı lacivertli ekip üretkenlikten uzak bir tablo çizdi. Saman alevi gibi parlayıp sönen baskı ise diri oyunculardan kurulu Akhisar Belediyespor’u fazla zorlamadı.
Teknik direktör Aykut Kocaman’ın yanlışından dönmesi ise 35. dakika sonunda gerçekleşti. Sow’u ideal yeri olan sol tarafa çeken Kocaman, son 10 dakikada Fenerbahçe’nin daha ofansif oynamasını sağladı ancak Senegalli’nin çizgiyi geçen şutu hakem tarafından geçerlilik görmedi.

MEIRELES VE BARONİ

İKİNCİ yarıya doğrularla başlayan Fenerbahçe aradığı golü ilk atakta Webo ile buldu. Taktik hatasını düzelten Aykut Kocaman, Fenerbahçe’nin daha pozitif futbol oynamasını sağlarken, skor tabelasında üstünlüğü ele geçirdi. Fenerbahçe orta sahasının iki ismi Meireles ve Baroni öne doğru oynamak konusunda sorumluluk almaktan sürekli kaçması golden sonra oyundaki düşüşün en büyük nedenlerinden biriydi. Emre’nin olmayışı bu iki oyuncunun yapamadıklarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, Kuyt’un 70. dakikada yaptığı uyarı da bu durumu özetliyordu.
F.Bahçe’nin en büyük zaaflarından biri de topu sürekli olarak enine oynaması. Topla dripling yapma kabiliyeti olan oyuncular bile sorumluluk almaktan çok yana oynamayı tercih etti. Bu noktada orta saha oyundan çabuk düştüğü gibi ileri uç oyuncuları da beklenen pasları zamanında alamadı.

Yazının Devamını Oku

Kalite farkı

31 Mart 2013
G.SARAY, Real Madrid sınavı öncesi ligde İstanbul BŞB engelini ilk yarım saatlik dilimdeki futboluyla geçerken fazla zorlanmadı.

Sneijder ve Drogba, hücumdaki efektif futbollarına, kalitelerini de ekleyince Cimbom golleri kolay buldu.
Sneijder’in topla yaptığı dönüşler Xavi-Iniesta ikilisinin görsel şovunu akıllara getirirken, Drogba’nın oyun zekasını Burak’a adapte etmesi birbirinden iki güzel golün gelmesini sağladı.
Süper transferler Drogba ve Sneijder hem Süper Lig’e hem de takıma ayrı bir hava getirdi. Top onların ayağındayken, tüm futbolcular nereye gideceğini bildiği gibi daha özgüvenli oynuyor. Ve tabii ki Burak Yılmaz... “Mükemmel bir zamanda, mükemmel bir kulüpteki, mükemmel oyuncu.” Ferguson, Cantona’yı bu sözlerle tanımlıyordu. Cantona’nın ManU futboluna getirdiği düzeni ve katkıyı bu kısa cümleye sığdırıyordu.
O Cantona, futbolu bırakıp, diyar diyar gezerek, yeşil sahaların öykülerine ses vermeye başladığı bir dönemde Arena’nın yıldızı Burak’ı izliyor ve kendi gençliğine benzetiyordu. Kim bilir Ferguson’un kendisine ithaf ettiği bu unutulmaz cümleyi içten içe Burak için söylüyordu.
Tabii ki Cantona sadece sahada değil dışarda da bir sanatçıydı. Dünyaya bakış açısı ve sanata duyduğu ilgi bir tabloya tav olup neredeyse başka bir kulübe imza atacak kadar naifti.
Peki, ya Burak... Golcülüğüne bir sözüm yok ancak özgün olmayan gol sevinçleri, o ruhu yakalamak için önünde uzun bir zaman olduğunu gösteriyor. Yine de son 10 yılın en iyi zamanını yaşayan, Devler Ligi’nde çeyrek finale kadar yükselen G.Saray’ın en iyi oyuncusu olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

Otoritenin adı Terim

Kenar yönetim deyince akla gelen ilk isim şüphesiz Fatih Terim. Jest ve mimikleriyle her zaman ilgiyi üzerine çekmeyi başaran Terim, yıldız oyuncular üzerindeki otoritesini bu maçta bir kez daha gözler önüne serdi. Sneijder’in oyundan çıktıktan sonra hocasından izin isteyerek soyunma odasına gitmesi, Drogba’nın direktifleri alıp sahada arkadaşlarına aktarması, Terim imparatorluğunun gücünün ne kadar baskın olduğunun bir ifadesiydi.

Yazının Devamını Oku

Sadece Arda

28 Mart 2013
Arda sadece imajıyla değil futboluyla da değişimini hissettirmeye devam ediyor. Atletico Madrid'e transferinin ardından bambaşka bir kimliğe bürünen Arda, La Liga'nın en önemli futbolcularından biri olurken bu başarısını milli takıma da yansıttı. İspanyol takımında lider oyuncular arasına katılan ve şimdiye kadar yüzün üstünde top çalan Arda fiziksel olarak da Türkiye'deki döneminden farklı bir portre çiziyor.

Türkiye'de oynadığı dönemde sahadaki performansı bir satten öteye geçmeyen Arda'nın gelişimi gerçekten de şaşırtıcı düzeyde. Futbol zekasına, pres yapmayı, top çalmayı ve fiziksel gücü de ekleyen genç oyuncu şimdilerde milli takımın kalbini oluşturuyor.

Komple bir futbolcu olma yolunda her geçen gün emin adımlarla ilerleyen Arda, oyun görüşü ve taktik bilgisini Simeone'nin disipliniyle birleştirirken, sadece tek bir yerin adamı olmaktan çok sahanın her yerinde kendini gösteren bir futbol emekçisine dönüştü.

Peki, Arda Turan'ın büyük değişimindeki başlıca etken ne? Hemen cevaplayalım;

'Psikoloji'...

Büyük paralar kazanan, futbolundan çok yaşantısıyla medyada gündeme gelen, her hafta taraftarların önüne büyük beklentileri karşılama düşüncesiyle çıkan Arda, özgürlüğü ve psikolojisini düzeltme şansını bu toprakların dışında buldu. Özel hayatından, giyimine, basınla yaşadığı polemiklere kadar sırtında taşıdığı tüm yükleri ardında bırakan Arda, yıpranan psikolojisini sadece futbola odaklanarak tedavi etti.

Türkiye'de kalmaya devam etseydi ona bağladığımız umutlar tıpkı Arda'nın kırılan hevesi gibi kaçınılmaz sonu beraberinde getirebilirdi. Ancak Arda doğru bir kararla kendi kaderini değiştirirken, Rio yolunda Türkiye'nin makûs talihine tek başına çözüm bulamadı...

Sahada basmadık yer bırakmamasına ve Burak Yılmaz'a yaptığı asiste rağmen!
Yazının Devamını Oku

Heyecanın adı Malezya

22 Mart 2013
2013 sezonunun ikinci yarışına ev sahipliği yapacak olan Malezya Sepang pisti, gerek orta hızlı virajları, gerekse uzun düzlükleri ile Melbourne’ye oranla çok daha teknik bir pist. Bu nedenle, takımlar arasındaki farkların net olarak görüleceği bir yapıya sahip.

Kötü bir otomobil ile bu pistte başarılı olmak neredeyse imkânsız. Yaklaşık elli dereceyi bulan pist sıcaklığı ve nemden ötürü, araçların soğutulması büyük önem taşıyor. Takımlarda sadece bu pist için üretilen özel parçalar ve saşi üzerinden açılan ızgara tarzı soğutma kanalları mevcut.

56 turluk yarışın, otomobiller kadar sürücüler için de oldukça zorlu geçmesi bekleniyor. Pist, zeminin aşındırıcı olması ve yüksek sıcaklık nedeniyle, Pirelli Malezya’ya en sert hamurları getiriyor. Galibiyet ve podyum mücadelesini, yine lastik kullanımı belirleyecek. Son üç senede Vettel ile iki galibiyet alan ve Red Bull takımı, Malezya’ya yine favori olarak geliyor. Takım, Melbourne’de sıralama performansına fazla odaklandığını ve pist koşulları nedeniyle istediği tempoyu yakalayamadığını belirtmişti. Pol pozisyonu için mutlak favori konumundalar.

Melbourne’de rahat kazanan Lotus takımı, Malezya’ya, daha güçlü olacakları iddiası ile geldi. Raikkonen’le çok iyi bir otomobil-pilot kombinasyonu yakalayan Lotus, getirdiği güncellemelerle yarışa ön sıralarda başlayabilirse,  geçen haftakine benzer, rahat bir galibiyet alabilir.

Geçen sezon Malezya’da Alonso ile sürpriz bir galibiyet alan Ferrari, Sepang’da yine podyum ve galibiyet kovalamak istiyor. Yarış temposu olarak oldukça güçlü görünen Ferrari için, sezonun ilk galibiyeti burada gelebilir.
Pol pozisyonu içini Red Bull’dan soran belki de en güçlü aday, güçlü düzlük performansı ile Mercedes olacaktır. Hamilton ve Rosberg sıralamalarda ilk iki çizgiye aday fakat yarışta lastik kullanımları belirleyici faktör olacaktır.
Sezona kabus gibi bir başlangıç yapan Mclaren takımı, Malezya’ya yine puan almak için gidiyor.2013 otomobilini henüz optimum düzeyde çalıştırmayı başaramayan takımın, sıralamalarda ilk 10’a girmesi zor görünüyor.
Malezya da hafta sonu yağmur ihtimali, oldukça yüksek. Özellikle sıralama turlarında yağmur beklentisi nedeniyle, sürpriz sonuçlar görebiliriz.

Formula 1 keyfi Smart Spor’da!
Sezonun ikinci yarışı Malezya GP’sinin antrenman seansı 23 Mart Cumartesi günü 07.00’de, sıralama turları 23 Mart Cumartesi saat 10.00’da, büyük yarış ise 24 Mart Pazar günü 10.00’dan itibaren HD kalitesiyle D-Smart 77. Kanal Smart Spor ve Smart Spor HD’den canlı olarak yayınlanacak.
Yazının Devamını Oku

Efsane veda ediyor

20 Mart 2013
“Top, Anfield Road’da Owen’ın ayağına değdiğinde altına dönüşür”...

Brad Friedel, kariyerini sonlandırmaya hazırlanan İngiltere futbolunun altın çocuğu Michael Owen’ı bu sözlerle tanımlıyor... Vedasını “Kariyerime perde indirmek için doğru zaman olduğunu hissettim” sözleriyle açıklayan Owen, kendisine yardımcı olan eşi Louise, ailesi, çalıştığı teknik direktörler, takım arkadaşları ve taraftarlara da teşekkür etmeyi ihmal etmedi...

Altın çocuk doğuyor

OWEN için futbol, aileden gelen bir kültür. Babası Terry Owen’ın yeşil sahalara damga vurduğu yıllar boyunca futbolun tüm güzelliklerini soludu. Tıpkı babası gibi doğduğu günden itibaren Everton renklerine âşıktı. Babasının da en büyük hayali büyük bir golcü olmasıydı ve Owen hayalini kurduğu yolda ilerlemeye başladı.
Doğduğu yerin takımı olan Chester’ın formasını 24 maçta 34 gol atan Owen, bir maçta attığı 9 golle Terry Owen’ın oğlu olduğunu İngiltere’ye duyurdu.

Tek bir krampon kaderini değiştirdi

ADA basınının manşetlerinden düşmeyen Owen, 14 yaşına geldiğinde önemli bir karar vermek zorundaydı. Kendisini o kadar çok isteyen takım vardı ki, âşık olduğu Everton bile onu almak için her şeyi yapmaya hazırdı. Manchester United, Arsenal ve Everton’un tüm çabaları tek bir krampona yenik düştü. Evet, sadece tek bir krampon…
Owen’ı keşfeden isimlerden “Big Bamber” lakaplı Steve Heighway, genç futbolcuya hediye ettiği kramponlarla transferi bitiren isim oldu. Golcü oyuncu çocukluk hayallerini bile geride bırakarak geleceğini Liverpool üzerine kurmaya karar verdiğinde ise Anfield Road tribünlerini dolduran on binlerce taraftar bu yeni kahramanı karşılamaya hazırlanıyordu.

Liverpool tarihi böylesini görmedi

Yazının Devamını Oku

Fenerbahçe'nin Salih'e neden ihtiyacı var?

15 Mart 2013
Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'ye aşılamaya çalıştığı sistemin, küçük üçgenler ve dikine paslar yerine yana doğru uygulanması takımın efektifliğini büyük ölçüde düşürürken, rakibin baskısını kırmakta ise çoğu zaman fayda göstermiyor.

İşte, bu noktada Salih Uçan gençliği ve futbol zekasıyla oyunu farklı bir boyuta taşımayı başarırken, Fenerbahçe'nin rakip alana daha hızlı gitmesini sağlıyor.

Salih o kadar sade ve net oynuyor ki akıllara Johan Cruyff'un "futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır" sözünü getiriyor. Topu alıp tek pas yapması, ardından topu beklemek yerine dripling yapıp tekrar topu alması ve attığı çapraz toplar...

Her zaman topu kime atacağının farkında. Oyun zekası o kadar gelişmiş ki topu ayağında tutmak yerine onu özlemeyi tercih ediyor.

Salih'in en başarılı olduğu alanlardan biri de top çalmak. Hamle zamanlaması onu rakiplerinden bir adım öne çıkarıyor. Fenerbahçe'nin ilk golünde de hamle zamanlaması ile rakibinden önce davranarak topa vurması da bu özelliğinin en güzel örneklerinden biri oldu.

Rakamlarla ifade edecek olursak Fenerbahçe'nin kaptığı 14 topun 4'ünde Salih Uçan imzası vardı.

Yazının Devamını Oku

Savunmanın Zidane’ı “Raphael Varane”

13 Mart 2013
Futbol severlerin büyük çoğunluğu Barcelona ve Real Madrid arasında oynanan Kral Kupası maçıyla tanıdı onu. Bernabeu çimlerine adım attığında bu heybetli adamın daha 19 yaşında bir genç olduğunu bilmeyenler bile vardı.Karşılaşma başladığında, Messi ve Ronaldo arasındaki mücadeleye odaklananların gözleri Raphael Varane adındaki gencin yaptığı hamlelere doğru kaymaya başladı. Sahaların gol makinesi Messi bile her hareketinde karşısında Varane’yi görüyor, çabaları sonuç vermiyordu. Varane kusursuz futboluna rağmen, Fabregas’ın golüne engel olamadı ancak Real Madrid’in tek golünü atıp sahadan beraberlikle ayrılmasını sağladı. Barcelona ile oynanan rövanşta da Varane performansının üstüne koyarak devam edince dünyanın en iyi genç stoperi olarak gösterilmeye başladı.

Futbola 7 yaşında başladı

Raphael Varane futbola 7 yaşında AS Hellemmes ile takımında başladı. Burada geçirdiği iki yılın ardından Fransa’nın köklü kulüplerinden Lens tarafından gençlik akademisine alındı. Bu okul sadece gelecek vaat eden yıldız adaylarına özeldi ve Varane kısa sürede kendindeki cevheri ispat etti.

Varane alt yapıda aldığı eğitimlerin ardından Lens U–16 takımının vazgeçilmezleri arasındaki yerini aldı. O kadar üst düzey bir oyuncuydu ki kendinden 2 yaş büyüklerle birlikte forma giymeye başladı. 17 yaşında ise ilk profesyonel sözleşmesine imza attı.

Fransa Lig 1’e adım atmadan önce geleceğin yıldız adayları arasında gösterilen Varane bu unvanı hak edeceğini sahadaki becerileriyle gösterdi. Lens formasını kaptıktan sonra ilk 11’in vazgeçilmez oyuncusu oldu ve iki yıl gibi bir sürede Real Madrid’in yolunu tuttu.

Sadece Zidane ikna etti

Aslında Varane’yi ilk keşfeden Arsene Wenger oldu. Fransız teknik adamın gençleri keşfetme yeteneği Varane üzerinde etkili olsa da iki senelik çaba genç futbolcuyu transfer etmeye yetmedi.
Manchester United’ın efsane menajeri Sir Alex Ferguson da tıpkı Wenger gibi oyuncuyu oyuncuyu himayesine alabilmek için uğraşlar verdiyse de başarılı olamadı. Ancak efsane futbolcu Zinedine Zidane, Fransız Varane’yi ikna eden tek isim oldu.

Ders Çalışıyorum

Varane,  Real Madrid’e transfer hikâyesini şu sözlerle anlatıyordu; “Bir akşam ders çalışıyordum. Bir anda telefonum çaldı ve arayan kişi kendisinin Zidane olduğunu söyledi. Bunun bir şaka olduğunu düşündüm ve telefonu kapattım”

Varane’nin telefonu kapatmasına rağmen yılmayan Zidane, bir kez daha arayarak kendisini inandırdı ve Real Madrid kapılarını genç futbolcuya sonuna kadar açtı. Ancak Varane yaşadığı heyecan yüzünden bir kez daha Zidane’yi reddediyordu; “Ders çalışıyorum, lütfen daha sonra arayabilir misiniz?”…

Fransa için yeni Blanc

İşte bu ilginç hikaye iki Fransız’ın yolunu Madrid’de birleştiridi. Varane yaklaşık 10 milyon Euro gibi bir ücret karşılığında Real’e imza atarken, kısa sürede dünyanın önde gelen stoperleriyle karşılaştırılmaya başlandı. Kimileri Maldini, kimileri Nesta ile kıyaslamaya başladıysa da Zidane için Fransa’nın yeni Laurent Blanc’ıydı.

Karayip Korsanı

Karayip kökenli Varane, muhteşem fiziği, oyun zekâsı, atletik yapısı ve hava toplarındaki hâkimiyetiyle Bernabeu çimlerine uzun yıllar demir atma yolunda… Çok yakında Mr.Sparrow’u sevenlerin sayısı özellikle Madrid sokaklarında artacağa benziyor…
Yazının Devamını Oku

Çeyrek finalin anahtarları

12 Mart 2013
Adlarını son sekize yazdırmaya çalışan Galatasaray ve Schalke’nin en fazla umut bağlayacağı isimler Draxler ve Burak Yılmaz olacak.

Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale giden yolda Galatasaray ve Schalke açısından iki önemli ismin maça damga vurması beklenebilir. Alman temsilcisi adına 19 yaşındaki yıldız Draxler ve sarı kırmızılılar için gol yükünü çeken Burak Yılmaz. Son haftalarda performansını arttıran genç Alman, Huntelaar’ın yokluğunda Madencilerin kuşkusuz ki ayağına en çok bakacakları oyuncu olacak. Zira ceza alanına yaptığı sürpriz driplinglerle dikkat çeken Draxler’in ilginç önemli özelliklerinden biri de uzaktan attığı şutlar.

Schalke savunmasının çok genç ve tecrübesiz olması ise Devler Ligi’nde maç başına 1 gol atan Burak’ın parlaması için uygun bir ortam hazırlıyor. Gol krallığında Ronaldo ile çekişen milli oyuncunun en büyük handikapı ise defans arasına yaptığı koşularda ofsaytta kalıp kalmadığına dikkat etmemesi.

Maestro Draxler

Schalke’nin Hollandalı yıldızı Huntelaar’ın yokluğunda genç oyuncu, takımının hücumlarında inisiyatifi alma görevini de üstlenecek.

YAŞI DAHA 19

Ayrıca sarı kırmızılılar, 19 yaşındaki oyuncunun pas koordinasyonunu durdurursa tura bir adım daha yaklaşır.

HUNTELAAR’SIZ AMA TEHLİKELİ

Devler Ligi’nde yaklaşık 10 yıl aranın ardından son 16 takım arasına katılan Galatasaray, ilk maçta 1–1 berabere kaldığı Schalke 04 ile rövanş mücadelesinde Veltins Arena’da çeyrek final arayacak. Peki kimdir Schalke? Hangi oyuncularına dikkat etmek gerekir?

Yazının Devamını Oku