İŞTİRAK NAFAKASI

Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.

Haberin Devamı

Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı halinde, hakimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarf edebilirler.
Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.
Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.
Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine de karar verebilir.

Haberin Devamı

SONRADAN BAĞLANIYOR

Davacı baba, davalı ile anlaşmalı boşandıklarını, boşanma protokolünde iştirak nafakasıyla ilgili herhangi bir hükmün yer almadığını ve mahkeme tarafından iştirak nafakası konusunda herhangi bir karar verilmediğini ileri sürerek velayeti kendinde bulunan küçük için davalı anneden iştirak nafakası talebinde bulundu. Davalı anne, anlaşmalı boşanmada davacı babanın herhangi bir nafaka talebinin olmadığını savunarak davanın reddini istedi.
Yerel mahkeme iki tarafın da öğretmen olduğu, tarafların anlaşmalı boşanma ile velayetin davacı babada bırakılmasını istediği, herhangi bir nafaka talebi olmadığı, buna rağmen sonradan iştirak nafakasının istendiği ve davacının ekonomik durumunun davalıdan daha iyi olduğu gözetildiğinde istemin haksız bulunduğu kanaati ile davanın reddine karar verdi.
Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi “TMK’nun 182/2. maddesine göre boşanma veya ayrılık vukuunda, velayet kendisine verilmeyen eş, küçük çocuğun bakım ve eğitim giderlerine “gücü” oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Dolayısı ile anlaşmalı boşanma ile iştirak nafakası istenmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme getirilebilir. Mahkemece bu yön kabul edilmekle birlikte davacı babanın çocuğun bakım ve gözetimi ( bilerek ve isteyerek ) üstlenmesi ve de ekonomik durumu davacıya göre daha zayıf olan davalı anneden iştirak nafakası istenmesinin haksızlık olduğu yönündeki gerekçe ise yasal dayanaktan yoksun olup kabul edilebilir nitelikte değildir. Her ne kadar davalı annenin ekonomik düzeyi davacı babaya göre daha düşük ise de öğretmen olan davalının sosyal ve ekonomik “gücü” oranında küçüğün bakım ve eğitim giderlerine katkıda bulunması zorunludur. Davalının tespit edilen ekonomik durumu sadece nafakanın miktarını tayinde rol oynar. Böylece hakim, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, küçüğün yaş, eğitim ve bakım giderlerini (TMK. mad. 330) dikkate alarak “hakkaniyet” ölçüsünde nafaka takdir etmelidir” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozdu.

Haberin Devamı

ÜFE ORANINDA ARTIŞ
 
Davacı kadın davalıyla boşandıklarını, kararla birlikte müşterek çocuğun velayetinin kendisine verildiğini, müşterek çocuk için 100 TL iştirak nafakası bağlandığını, nafakanın yetersiz kaldığını ileri sürerek nafakanın 600 TL’ye artırılmasını talep etti. Davalı eski eş, davayı kabul etmediğini, talebin fahiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istedi.
Yapılan yargılama sonunda yerel mahkeme, davanın kısmen kabulüyle dava tarihinden itibaren aylık 300 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verdi.
Davalı eski eş yerel mahkeme kararını temyiz etti. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, “TMK.nun 182. maddesine göre; boşanma kararıyla velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. TMK.nun 330. maddesindeki düzenleme, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir şeklindedir. TMK.nun 331. maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir. Ülkede yaşanan enflasyon ve çocuğun büyümesi dışında nafakaya etki eden olgulardan bahsedilmeden, davalının gelir-gideriyle orantısız şekilde yüksek nafakaya hükmedilmiştir. Mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişimle TÜİK’in yayınladığı ÜFE 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle, TMK.nun 4 üncü maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir.” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozdu.

Haberin Devamı

YARGITAY OKUYANIN YANINDA

Eşinden ayrılan koca, kız çocuğu için eşine iştirak nafakası veriyordu. Ancak kız çocuğu 18 yaşını doldurduktan sonra baba mahkemeye başvurarak dava açtı. Davacı baba, nafaka vermek zorunda kaldığı eşinin reşit olduğunu, Medeni Kanuna göre artık nafaka vermemesi gerektiğini ileri sürerek iştirak nafakasının kaldırılmasını talep etti. Genç kız savunmasında Açık Öğretim Lisesi 1. Sınıfta eğitimine devam etmekte olduğunu, herhangi bir geliri bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istedi.
Davaya bakan yerel mahkeme genç kızın yaşının 18’i geçmiş olması nedeniyle babanın açmış olduğu iştirak nafakasının kaldırılması davasını kabul etti.
Genç kızın yerel mahkeme kararına itirazını değerlendiren Yargıtay 3. Hukuk Dairesi; Türk Medeni Kanunu’na göre anne ve babanın bakım borcunun çocuğun reşit olmasıyla sona erdiğini ancak çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü olduğunu, hiçbir malvarlığı ve geliri bulunmayan gence eğitimi sona erinceye kadar babanın bakma yükümlülüğünün devam ettiğini gerekçe göstererek yerel mahkeme kararını bozdu.

Yazarın Tüm Yazıları