ÖMER Çavuşoğlu: "Eskiden pabuç atarlardı sahaya, iyi bari şimdi su şişesi atıyorlar."
Faik Gürses: "Suşi mi atıyorlar?"
(Trabzon’da Zico’ya atılan objeler üzerine gelişti bu sempatik diyalog. Suşi, malumunuz Japon mutfağından, çiğ deniz ürünleri, sebze ve pirinçle yapılan ve kiminin bayıldığı kiminin nefret ettiği bir yiyecek türü. Hemen yapılıp hemen yenilmesinde fayda vardır. Sahaya atılmayacak kadar da pahalıdır. Ayrıca şunu da söyleyeyim; Zico benim çocukluk kahramanlarımdandı.
Sahaya bir şeyler atmak zaten acizlik ve büyük ayıp. Ama bunun Zico gibi iyi bir insana ve efsane mertebesinde bir futbol adamına yapılması iki kat utanç verici. Çok ayıp, çok...)
Puan cetveli demişken...
BU sezon ligde puan cetvelinde takımların birbirlerine çok yakın olmaları dikkat çekiyor, yorumcular da bu duruma vurgu yapıyor. İki hafta kazanan takım üst sıralara çıkıveriyor, iki hafta kaybeden aşağı doğru süzülüyor... Ancak, "Puan cetvelinde takımlar birbirlerine çok yakın" demeden önce, sizlere 1983-1984 sezonunda Romanya 3. Ligi’nin A Grubu’nda oluşmuş durumu hatırlatmak isterim.
Futbolu bu seviyede takip edecek kadar ruh hastası değilim tabii, ben de okuduğum bir kitaptan not almıştım.
"The Dough Guide To Cult Football" adlı minik ve eğlenceli kitapta "Dünyanın en yakın puan tablosu" olarak veriliyor bu puan cetveli.
Özetleyeyim durumu ama inanılmaz bir şey. İki puanlı sistemde 16 takımın çekiştiği bir lig bu. Şampiyon olan Muresul Deva 38 puan toplamış sezon sonunda. İkinci UMT Timisoara’nın puanı ise 31. "7 puan fark atmış, nesi yakın bu ligin?" diyenler biraz daha sabretsin.
İkincinin 31 puanı olan ligde 16’ıncı ve son sıradaki Minerul Aninoasa’nın ise 28’nin puanı varmış. İkinciyle sonuncu arasında üç puan olan ligde tam 15 takımın durumu son maçta belli olmuş yani. Çünkü son sıradaki takımla birlikte düşen sondan ikinci takımın da 29 puanı var.
Lig bittiğinde 38 puanlı şampiyonun dışında üç takımın 31 puanı, iki takımın 30 puanı ve tam 9 takımın da 29 puanı varmış. Düşen takımın averajı, lig 5’incisinden daha iyiymiş filan...
Yani, "Puan tablosu çok yakın" demeden önce bu örneği de hatırlamakta fayda var.
Ne sezonmuş ama!
Hürriyet yönetimi, Deniz’i transfer etsin
TRABZONSPOR-Fenerbahçe maçının ardından Futbolmania’yı seyrediyorum. DHA muhabiri arkadaşımız Senad Ok, Fenerbahçe’nin başarılı futbolcusu Deniz’e uzatıyor mikrofonu.
90 dakika boyunca sahada mücadele etmiş olan Deniz, soruları sakin bir şekilde cevaplamaya başlıyor. Ama ne cevap vermek!.. Oyunu harika bir şekilde özetliyor, kullanıla kullanıla değerini kaybetmiş ’futbolcu değerlendirme cümlelerinin’ ve futbol klişelerinin semtine bile uğramıyor.
Deniz, Gençlerbirliği’ne Almanya’dan, benim de sempati duyduğum St.Pauli kulübünden gelmişti. Türkiye’de doğmuş büyümüş olan pek çok yorumcudan daha temiz bir şekilde kendini ifade etti, isabetli tespitler yaptı. Bu durum Ömer Çavuşoğlu’nun da dikkatini çekti tabii hemen. "Deniz’den iyi yorumcu olur" dedi o da.
Ben buradan Hürriyet yönetimini uyararak görevimi yerine getireyim: "Yönetim uyuma, Fenerli Deniz’i şimdiden transfer et, futbolu bırakınca kullanmaya başlarız."
Şansal Büyüka’nın da şimdiden göz koyacağını düşünüyorum Deniz’e. PAF takımdan yorumcu keşfetmişsiniz gibi düşünün, eminim pişman olmazsınız. Böyle yorumcu kolay bulunmaz ona göre...
Volkan’ı kaybetmek kime yarar
VOLKAN benim de favori kalecim değil. Üst üste yediği hatalı gollerin ardından futbol kamuoyunda tam olarak ifade edilmese de "Tam cadde çocuğu işte; saçına başına ayırdığı zamanı idmana ayırmıyor galiba... Volkan’dan kaleci olmaz..." yollu yorumlar başladı.
Pazar gecesi tek yararlı yorumu Erman Toroğlu yaptı.
Erman Hoca, yediği golde Volkan’ın duruşunu "İlk öğretilen şeylerdendir. Kaleci de savunma oyuncusu da pozisyon alırken topuklarının üstüne basmaz; basarsa hantallaşır, çıkamaz. Bir de ayaklarının açıklığı, genişliğinden fazla olmayacak" diyerek, yanlışlarını göstererek ve bir yerde yol göstererek değerlendirdi. Beni işin başka bir yönü ilgilendiriyor. Rüştü ağır bir sakatlık geçirdi ve milli takımın Avrupa kupası eleme maçlarında kale Volkan’a kaldı.
Volkan kötü gol yediğinde neredeyse aşağılanarak eleştiriliyor. Milli takımın kalesini emanet ettiğimiz bir futbolcuyu, gururuyla da oynayarak eleştirmek insafsızlık. Bindiği dalı kesen enayilerin durumuna düşüyoruz; biraz dikkat.