RECEP Tayyip Erdoğan ve Fatih Terim’in vücut dilleri, yaşadıkları öfke patlamaları, "Medeniyetse en medeni bir şahsiyetim... Ama tadımı kaçırırsan zopayı ekleştiririm, anadın mı?" tavırları arasında paralellikler olduğunu düşünenlere katılırım.
Herkes seçim sonuçları üzerinden okuma parçası önerirken geri duracak halim yok.
Kendisine naçizane önerim, Fatih Terim’in 2’nci Galatasaray Dönemi’ni incelemesidir.
Fatih Terim, Galatasaray’a 1996-2000 arasında 4 şampiyonluk yaşatıp UEFA Kupası’nı da aldıktan sonra İtalya’ya gideceğini söyleyince "kamuoyu" işi abartmıştı.
O günlerde "Gitme, dur!.. Cumhurbaşkanı ol bari!.." gibigaz pedalına tuğla bağlamak suretiyle yapılan yorumlar hafızalarda...
* * *
Terim gitti, geldi...
"En büyük hoca" olduğu konusunda -başta kendisi olmak üzere- pek şüphesi olan yoktu.
Çevresindeki teknik ekip ne yapsa "Oh ne güzel yaptın hocam... Böyle başarılı insan görmedim hocam..." demekten, yaptıklarına onay vermekten öte bir iş yapmıyordu.
Bunu göremedi Fatih Terim.
Çevresinin görmediklerini veya görüp de söylemediklerini söyleyenler de "Hain... Art niyetli... Başarıya tahammülü olmayan..." tiplerdi.
En başta da medya tabii.
Romanya’dan getirilen futbolcular tıraş çıkmıştı; Brezilyalılar içinden de tembel ve isteksiz olanlar seçilmişti.
Takımın ne oynadığı pek belli olmuyordu.
Ama suçlu medya idi; Erman Hoca’ydı, Hıncal Uluç’tu...
Fatih Terim’in yakın çevresindeki "Ne yapsan büyüksün, imparatorsun, şahsın, sultansın..." havası takımdaki aksaklığı görmesine engel teşkil ediyordu.
"Sahaya 11 forma çıkartsam yine galip gelir Galatasaray" şeklindeki veciz ifade o dönemi güzel özetler aslında.
Bu noktada kaçınılmaz olarak Şanlıurfa’da "Ceketini yollasan kazanırsın Davos Fatihim..." diyen AKP’li vekillere selam sarkıtmak gerekiyor.
Urfa, "Ceket var bizde canım sağol, içini dolduracak adam arıyoruz" dedi işte...
* * *
Neyse, futbol temalı okuma parçamıza dönelim...
Rakipler Galatasaray’ın veya Fatih Terim’in adından, sahaya çıkan boş formalara yenilmekten korkmamak gerektiğini çözdüler elbette.
O sezon Şampiyonlar Ligi’nde Moskova deplasmanındaki ilk maçından net bir galibiyetle ayrılmıştı Galatasaray.
Moskova’da havaalanında gazetecilere konuşan Fatih Terim grup ikinciliğini değil, birinciliğini hedeflediklerini açıklıyordu filan falan.
Sonrası malum; 6-0’lık Fenerbahçe maçı, Şampiyonlar Ligi’ne veda...
Terim’in ikinci iktidarı, kendisinin de taraftarın da hatırlamak istemediği şekilde noktalanırken suçlular belliydi: Medya, Olimpiyat Stadı ve takılamayan rüzgár panelleri, seçtiği oyuncuların ihaneti... Hakem gibi dış etkenler...Lucescu Rejimi kalıntıları...
Sadece Fatih Terim ve ekibi suçsuzdu elbette.
* * *
Başbakan bu seçimi Star yazarı Mustafa Karaalioğlu üzerinden "okursa" dördüncü seçim zaferini elde etti.
Nazlı Ilıcak üzerinden okursa, sandıktan "2012’de Çankaya’ya... Durma ilerle!.." mesajı çıktı.
Engin Ardıç üzerinden de okuyabilir tabii fakat "dabıl-çek" yapmasını öneririm.
Köşesinde "Nerede Bu Tarhan Erdem? AKP’nin Temmuz 2007 zaferini bildi diye cezalandırılıyor mu yoksa" diye yazdığı günlerde Tarhan Bey zaten NTV ekranlarında araştırma sonuçlarını değerlendiriyordu.
Ardıç televizyonda o saatlerde başka şey seyrediyor olabilir ama hem Milliyet’i hem de Radikal’i görmemesi inanılmaz.
En azından bu iki gazetenin sürmanşetindeydi kıymetli büyüğümüz Tarhan Bey.
Bir "6-0 havası" hezimeti yaşamadı AKP elbette fakat Başbakan’ın akıl hocalarının okuma yazmasına da pek güven olmuyor.
* * *
Boşverin; ne demişti Fatih Terim?
"Resultante importante" mi demişti?..
Hálá yazmayı beceremiyor olabilirim fakat "Mühim olan netice" manasına geldiğini biliyorum.
Amaaan!
Çevirip çevirip okusun bildiği gibi...
(NOT: CHP de üzümlü kek gibi sevinmesin bu arada.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’i bugünden Türkiye turuna yollamazsa, Deniz Baykal bu seçimdeki görece başarıyla iyi hatırlanacak şekilde çekilmeyi düşünmezse AKP-MHP-SP kombinasyonlu koalisyona muhalefet eder...)