Paylaş
Mayıs 1991’de daha sonra “Türkiye’nin ilk fanzinleri” olarak anılacak iki fotokopi dergi birden belirdi İstanbul’da: Mondo Trasho ve Laneth.
Laneth’in ilk sayısı 35 adet üretilmişti. Birkaç yıl sonra sahneden çekildiğinde renkli kapaklı, kuşe kağıda ofset tekniğiyle basılan ve 3 bin adet satan bir dergiydi.
Laneth’in tarihinde Çağlan Tekil’e, Zarife Öztürk’e, Polat Bayraktarlar’a, Kerim Tunçay’a, Aysın Önen’e, Süreyya İzgi’ye, Özlem Kumrular’a, Aybeniz Esen’e vb göre küçük de olsa benim de bir rolüm vardı.
Filmi hızla başa saralım...
1991... Gazetede ‘pasif direniş’ olarak anabileceğim bir dönem yaşıyorum çünkü o sıralar yaptığım işi hiç sevmiyorum, okulu tamamen sallamışım...
Sadece Köprüaltı’nda oturup kitap okumak, biralanmak, miskinlik yapmak, gürültülü müzikler dinleyip sert çocuk/serseri hayatı yaşamak gibi ideallerim var!
Böyle içinden ergen irisi bunalımları akıp geçen günlerden birinde iki tip geliyor gazeteye beni görmeye: Çağlan ve Zarife.
Biraz muhabbet ediyoruz, daha önce çalıştığım Hey Dergisi’nin güzel günlerinden vesaire bahsediyoruz.
Çıkıp gidiyorlar, biraz sonra dönüyorlar: “Yav, biz Laneth diye bir dergi yapıyoruz, yazmak ister misin?” diye soruyorlar.
METAL ÇAĞININ SESİYDİ
Laneth çoook kabaca yaklaşmak gerekirse ‘heavy metal temalı’ bir dergi.
Oysa kendimi ‘metalci’ gibi görmüyorum; ortak sevdiğimiz gruplar var fakat dergiye konu edilen grupların bir kısmını ya hiç duymamışım ya da dinlediğim gruplara pek benzemedikleri için es geçmişim.
İncelemem için bıraktıkları sayıları karıştırırken ortada ‘metalci fanzini’nden öte bir vaka olduğunu fark ediyorum.
Toplum tarafından uzun saçlı diye dayak atmak dışında görünmez kabul edilen, yaygın medyanın “Satanist ya la bunnar!” gibi adice yaklaşmaktan öte bir tavır geliştiremediği bir grup genç insan birşeyle anlatmak istiyor.
Kendi çağlarının, hayatlarının sesini çıkartmaya çabalıyorlar.
Cesur, yeni, özgün, döneminin çok ilerisinde, samimi (Bir gün Slayer’la röportaj yaparsak son sayımız olur demişti Lanethliler, hakikaten de Slayer röportajının yayınlandığı sayıdan sonra çıkmadı!), yani olması gerektiği gibi bir ses.
Laneth’e bir şekilde dahil olmaya, ‘Lanethliler’ listesine gönüllü yazılmaya karar veriyorum; çabucak ve gönülden...
O sıralar kendi adımla yazmam gazetedeki yöneticilerim tarafından hoş karşılanmayacak; bir isim uyduruyorum kendime: Maruz Müşkül.
Ve bir sütun yazmaya başlıyorum. Arada fotoğraf çekmişliğim de vardır... Mesela Asım Can Gündüz röportajı, mesela Şebnem’in (Ferah) eski grubu Volvox’un fotoğrafları... Hey gidi günler...
Durup dururken “Hey gidi günler” demem, diyenden de hoşlanmam.
Ama elimde taze bir Laneth derlemesi, sadece 1000 adet basılmış bir koleksiyoner sayısı var: “The Worst Of Laneth...”
46 NUMARALI ÖZEL SAYI
6.45’cilerden Şenol Erdoğan ve Murat Arslan, artık sahaflarda bile rastlanmayan güzel dergimizin eski sayılaraından bir kolaj kitap/dergi hazırlamış.
Çağlan sağolsun bana da bir adet ulaştırdı: 46 numaralı sayı bende...
Meslek hayatım boyunca yazıp çizdiğim dergilerden sadece Laneth’in eski sayılarına gözüm gibi bakmışımdır.
Eksik sayılar var elbette ama özellikle çok zor bulunan ilk 12 sayı aslan gibi durmakta arşivimde.
‘The Worst Of Laneth’i o tuhaf, o güzel günleri anarak karıştırdıktan sonra doyamadım ve eski sayılara da daldım.
Lanethliler olarak hepimiz olmasak da çoğumuz medyada kaldık.
Aradan geçen 20 küsur yıl hayatlarımızı, bedenlerimizi elbette değiştirdi ama ruhun o kadar da değişmediğini düşünüyorum.
Ve bu yazıyı da Çağlan’ın ‘The Worst Of Laneth’ için yazdığı, Laneth yaklaşımını özetleyen final paragrafıyla bağlıyorum; Laneth olsun!
“...Ve tabii ki geceleri okumayın. Huzursuzluk Laneth’te. Sorumsuzluğumuzun bilincindeyiz. Kötülük bizim işimiz. Keyifsiz okumalar...”
Paylaş