Koltuk şeyi

- Günaydın sayın başkanım.

- Günaydın Hilmi Bey, ne şeyttircektin?..

- Ehem...

- Agh! Yine şey dedim di mi ben!

- Önemi yok efendim.

- Kurtulmaya çalıştıkça dilime yapışıyor şeyini şey ettiğimin şeyi!

- ...

- Neyse, ne şeyttirecektin sen bakalım? Agh! Fesuphanallah! Ne var bugün programda?

- Malum bugün 23 Nisan, Koltuğa oturacak çocuk geldi efendim.

- Aaaa, gelsinler gelsinler...

- Gel bakalım çocuğum, başkanımız seni kabul edecek...

- Nasıl yani? Ben onu kabul etmeyecek miyim? Ben başkan diil miyim?

- Ha-ha! Hilmi Bey esprilisinden bulup getirmişsin maaşallah. Sen temsili başkan olucaksın yavrucuğum.

- Bana başkan olacaksın dediler, anlamam!

- Ha-ha- haaaa! Gel, gel, peki başkan ol bakalım sen şimdi. Adın ne senin yumurcak?

- Adım Ali. Ben şimdi başkanım di mi?

- Evet Ali, sen şimdi başkansın.

- Öksürün bakalım; nedir benim yetkilerim?

- Öhö! Yetkin çok, sen milletin seçtiği meclisin başkanısın.

- Ben ne istersem o oluyor di mi şimdi?

- Tabii yavrucuğum. Her şey demesek de, pek çok şey olabilir.

- Koltuğu yükseltin önce bi bakim...

- Hı?

- Koltuk, koltuk...

- Oldu mu yavrucuğum?..

- İyi...

- Siz şimdi burada tam olarak ne yapıyorsunuz?

- Milletin bize verdiği yetkiyle, yine millet için çalışıyoruz.

- Millet kim?

- Sen, ben, hepimiz. Annen, baban, deden...

- Babam zaten çalışıyor. Siz ne yapıyorsunuz?

- Senin ve arkadaşlarının daha güzel, daha müreffeh, daha aydınlık bir ülkede yaşamaları içiiiiin?

- Valla benim gördüğüm kadarıyla pek bir şey yapmıyorsunuz. Benim babam daha çok çalışıyor.

- Aha-ha! (Hilmiiii, nerden şeyttiniz bu toramanı?) Biz de çok çalışıyoruz Ali...

- Ben seni televizyonda gördüm oturuyorsun öyle.

- Aha-ha! çocuk işte... Olur mu orada çok mühim işler görüşüp, çok mühim kararlar alıyoruz biz.

- Bi kere de kavga ediyordunuz.

- Şakalaşıyor amcalar, kavga etmiyorlar.

- Öyle şaka mı olur?

- Aliciğim, istersen ben çalışayım artık, var mı başka istediğin, emrin?

- Var! Şimdi bana ‘Şeyini şeyettiğimin şeyi’ de bi kere.

- Yok devenin şeyi... Ha-ha-ha! Nereden de öğreniyorlar bilmem ki böyle şeyleri.

- Televizyonda gördüm seni ben; orada öyle diyordun.

- O öyle yanlış çıkmış. Der miyim hiç ben öyle şey!

- Çocuk mu kandırıyorsun, dedin işte, yine söyle.

- Olur mu aha-ha! (Basın alma içeri Hilmi Bey... Bu velet saçmalayacak, çok belli...)

- Ben başkan diil miyim? İstiyorum işte...

- Yavrucuğum olmaz! Haydi ben sana temsili evrak getireyim, sen onu imzala. Basın mensupları görüntü alsın, sonra benim işim var onlara bakayım...

- Ama ben başkanım, koltuk benim şeyim...

- Hade hade...
Yazarın Tüm Yazıları