Paylaş
2001-2002 sezonunda toplam 1.125 milyar Euro gelir sağlayan Almanya futbolu, 2014-2015 sezonunda 2.622 milyar dolara sıçramış, yani yüzde 133 büyümüştü.
Bu da yıllık ortalama yüzde 6.7 büyümeye denk geliyordu ki bu kadar istikrarlı büyüyen bir ülke ekonomisi gören varsa haber versin!
Ortalama seyirci istatistiklerinde birinciliği kimselere kaptırmayan Almanya ikinci ligi Bundesliga 2 de gelirlerini yıllık yüzde 10 oranında arttırarak 500 milyon Euro’yu aşmış vaziyette.
Futbol benim kuşağımın 1980’lerin başlarında son demlerine şahitlik ettiği “romantik” kimliğini kaybedeli çok oldu.
Artık sadece bir “pazarlama” aracı olarak görülen bu romantizmi duygusal reklam filmleri aracılığıyla hislenerek izleyebilirsiniz
Dev bir ekonomisi var futbolun ve mucizelere de pek izin vermiyor bu yapı.
TİLKİLERİN MUCİZESİ
Bu sene İngiltere Premier League’de çerez parası kabul edilebilecek 28 milyon Euro’luk Leicester City’nin şampiyon olmasının “peri masalı” olarak adlandırılması boşuna değil.
Rakiplerinin 10’da 1’i bütçeyle şampiyon olan kulüp geçen sene lige zar zor tutunabilmişti ve sezon başında bahis şirketleri şampiyonluğuna 1’e 5 bin veriyordu.
Real Madrid, Barcelona, Juventus, Inter, Manchester United, Bayern Munich gibi dev bütçeli olağan şüpheliler dışında bir takımın Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırması gibi bir hadiseydi yaşanan. Tilkiler lakaplı Leicester City’nin romantiklere beklemedikleri anda sunduğu tatlı sürprizin tadını çıkaralım, gerçek hayatta kaç masalsı güzelliğe şahit olabiliyoruz ki?
Dün gece futbolun kulüpler bazında en meşhur, en önemli, en havalı organizasyonunun finali vardı.
İYİ OLAN KÂR ETSİN
Ben de Milano’da Real Madrid ve Atletico Madrid arasındaki finali yerinde seyretme şansını elde edenlerdendim.
Bu yazıyı maçtan önce yazdığım için skoru bilmiyorum, umarım iyi oynayan kazanmıştır!
Milano yolunda, Şampiyonlar Ligi’nin ana sponsorlarından MasterCard’ın hazırlattığı, “eğlenceli” istatistikler içeren raporları okudum.
Çeşitli Avrupa ülkelerinden taraftarlarla yürütülen çalışma sonucunda çıkan “fanatizm endeksi”ne göre Türkiye “klavye holiganizminde” bir numara.
Maçı televizyonda izlerken yüzde 84’ümüz sosyal medyadan “tezahürat” veya yorum yapıyor. Açık ara öndeyiz demektir çünkü canlı maç yayını sırasında bu işe İngilizlerin yüzde 33’ü, İspanyolların yüzde 24’ü ve İtalyanların ancak yüzde 15’i vakit ayırabiliyor!
STATLARA WI-FI
Galibiyeti de sosyal medyada kutlamayı seviyoruz. Yüzde 71’imiz sosyal medyada zafer turu atıyor. Yüzde 63’ümüz Facebook, yüzde 13’ümüz YouTube, yüzde 8’imiz ise Twitter’da esip gürlemeyi tercih ediyor.
Takımını tribünde destekleyenlerin yüzde 69’u da stadyumlarda Wi-Fi istiyor. Maçta olmak yetmiyor, maçta olduğunu göstermek gerekiyor herhalde...
Lisanslı ürünler, pahalı kombineler, küçük bir kaçamak tatil bütçesine denk gelen deplasman seferleri... Taraftarlık artık pahalı bir uğraş.
MasterCard raporuna göre mesela deplasmanda kişi başına en yüksek harcamayı 640 Euro ile İspanyollar yapıyor. Onları 557 Euro ile İtalyanlar, 492 Euro ile Fransızlar takip ediyor.
SINIR TANIMAYAN TARAFTAR
İşin ilginç başka bir yanı daha var. Futbol meraklıları sadece “kendi topraklarının” takımları için para harcamıyor.
2012’de European Business School profesörü Sascha L. Schmidt’in hazırladığı “Sınır Tanımayan Taraftarlar Araştırması”na göre futbol hastaları başka ülkelerin takımlarını desteklemek için bir sezonda toplam 35 milyar Euro harcama yapıyor.
Bu dev pastanın en büyük dilimi şifreli maç yayınları. Yılda 7.5 milyar Euro’yu yabancı ligleri izlemek için ödüyor futbolseverler.
En popüler kulüp elbette Barcelona. Onu Real Madrid ve Manchester United izliyor.
Lisanslı ürünler, dışarıda sosyalleşerek maç izlemek için ödenen faturalar vesaire derken 35 milyar Euro bulunuyor işte.
Bu “Sınır Tanımayan Taraftarlar” tuttukları “ecnebi takımın” maçlarını bizzat yerinde izlemek için de elini cebine atıyor. 35 milyar Euro’nun dörtte biri bu seyahatlerde harcanıyor.
Konaklama, seyahat, maç bileti, diğer harcamalar futbol turistlerinin yılda 8.75 milyar Euro’luk bir ekonomi oluşturmasını sağlıyor.
Uzağa gitmeyelim, kendimden örnek vereyim... Real Madrid de Atletico Madrid de tuttuğum takımlar değil. İspanya’da Barcelona’yı tutarım bir de Athletic Bilbao’ya sempatim vardır.
Ama nedir?.. Şampiyonlar Ligi final maçıdır ve bir futbolsever bu fırsatı yakaladıysa asla kaçırmaz...
Gönül o finalde Galatasaray’ı görmek istiyor (bir gün mutlaka!) ama Madrid kapışması da kaçırılmazdı doğrusu.
Hem çorbada bizim de tuzumuz olsun, öyle değil mi?
Paylaş