Gerçek yıldız kumaşı

2009’da tanışmıştım Ankaralı’dan gelen dört gencecik tipten kurulu Softa grubuyla. İyi müzik yapıyorlardı eyvallah fakat asıl farkları diğer yarışmacılara göre daha orijinal, daha doğal olmalarıydı. Onlarda gerçek yıldız kumaşı vardı...

Haberin Devamı

Pazartesi, salı, çarşamba... Roxy Müzik Günleri’nde Performans Geceleri zamanıydı. 18’inci kez toplanılıyor çıkış yolu arayan, kendisini tartmak isteyen gruplar için rock ailesinin bazı fertleri.
Aralarında -afedersiniz!- benim de bulunduğum jüri, yıllardır sahneye çıkmak için, iki bira eşliğinde geceye yuvarlanmak için, sadece müzik dinlemek için, Kaan’a DJ kabininde bulaşmak için uğramış olduğu bu tanıdık mekânın barına serpiştirilmiş vaziyette oturuyor.
Aramızda bu yarışmayla yolculuğuna başlamış veya ivme kazandırmış, bugün ismi yıldız seviyesinde olanlar var. Kimi göbek, kimi bebek yapmış fakat ruh aynı, rock’çıyız bir yerde yani... Eski yarışmacısından jüri üyesi üreten verimli bir hadise Roxy Müzik Günleri.
Gruplar birer birer sahne alıyor. Kimi heyecanlı, kimi müthiş özgüvenli. Yüzlerce grup arasından finale kalmışlar. Uzun ve meşakkatli geçmesi neredeyse kesin bir yolun başındalar ama hepsi de tabanca gibi çalıyor işte, ne şahane... Bu yazıyı yazdığım sırada henüz dereceye girenler belirlenmemişti. Cuma gecesi (yani dün gece) açıklanmış olmalı, biz de böyle öğreniyoruz zaten.

Haberin Devamı

ORİJİNAL VE DOĞAL

Fakat salı gecesi, kalabalığı içinde daha önce dereceye girmiş tanıdık bir sima belirdi, onu anlatacağım: 2009’un birincisi Softa’dan Furkan (Güleray) kardeşim.
Tesadüfe buyurup yakından bakınız ki; Softa’nın ilk albümü Hunili Ayin de bir gün önce elime geçmiş.
Softa’nın hikâyesini Roxy’ye katılan/katılmayan gruplar için faydalı olabilir diye kendi şahitliğim doğrultusunda biraz anlatmam gerekiyor.
2009’daki yarışmaya pek çok iyi grup katılmıştı. Ankara’dan gelen dört gencecik tipten kurulu Softa diğerlerinin arasında parlayıvermişti. İyi müzik yapıyorlardı eyvallah fakat asıl farkları diğer yarışmacılara göre (ki onlar da iyiydi) daha orijinal, daha doğal olmalarıydı. Buna dünya coğrafyasının bazı noktalarında yıldız kumaşı deniyor fakat yıldızdan anladığımız yalnızca popüler medyanın dayattıklarıysa burada yollarımızı dostça ayıralım.
Yarışmanın ödüllerinden biri de sponsor Tuborg’un ayarladığı Glastonbury Festivali yolculuğuydu. Ben de o yıl ilk Glastonbury seferimin 10’uncu yılı şerefine oradaydım ve Softa’yla epeyce takıldık.
Bağımız kopmadı. Zaman içinde güzel kardeşlerim Melih ve Ogün ayrıldı, başka güzel kardeşlerim Cumhur ve Anıl katıldı.

Haberin Devamı

Zaman içinde nerede çaldılarsa dinlemeye çalıştım Ece’yi, Furkan’ı, Cumhur’u, Anıl’ı.

PUNK-GARAGE HATTI

Denk getiremediğim de çok olmuştur fakat İmam Adnan Sokak’ta bir apartmanın tepesinde minnacık bir barda 10-15 kişiye çaldıklarında da yanlarındaydım, Peyote’de giderek adı duyulan bir grup olarak sahneye çıktıklarında da.
Bir abi-kardeş ilişkisi doğdu aramızda. Okullarını bitirmelerini, İstanbul’a taşınmalarını izledim, elimden geldiğince moral verdim, yol göstermeye çalıştım. Rock grubuna ne kadar abilik yapılabilirse o kadar işte.
Arada buluşup kafa çekip muhabbet ettiğimiz de oldu, Furkan’ın Çin’e gitme veya mecburen yaptıkları o işten bu işe geçip durma haberlerini sonradan öğrendiğim de.
Bu arada müziklerinin gelişimini de takip ettim. 2011’de başladılar ilk albümlerini kaydetmeye. Araya doğal duraklama dönemleri girdi, içlerine sinmeyip yeniden kayıt yaptıkları günler girdi.
Furkan nihayet demo yolladı birkaç ay önce “Bak böyle oldu usta” diye. Dinledim, bayıldım. Sadece Ece’yi, Furkan’ı, Cumhur’u, Anıl’ı yani Softa’yı sevdiğim için bayılmadım. Punk-garage hattında böyle sıkı bir Türkçe albüm dinlediğim için bayıldım.
Hepsi bildiğim şarkılar ama UFO’ya, Azize’ye, Oyun’a, Bedbaht Ucube’ye, 12 şarkının 12’sine de bayıldım.
Softa’nın albümü Hunili Ayin, taze taze Peyote’den çıktı. Sert ve iyi Türkçe rock dinlemek isteyenlere grubun bir şekilde akrabası olarak gönülden tavsiye ederim.


 

Yazarın Tüm Yazıları