Paylaş
Şu sıralar favorim, “Bekarlar Partisi” afişleri.
Girişimci ruhlar “Haydi gençlik çok eğleneceğiz diyerek bir takım organizasyonlar düzenliyor:
“Hayatımızın aşkını arabalı vapurda buluyoruz, mehtap zamanı cozutuyoruz.”
“Yalnız kalpler rakı/balık yapıyor, rokalar bizden.”
“Sevgililer Günü’nde sizi gerekirse döve döve manita sahibi yapacağız, ormana gidiyoruz.”
İlanların grafik tasarımı ve “Baağyanlara yüzde 50 indirim” ibaresi, partilerde genel olarak “Yeşilçam Erken-80’ler” havasının hakim olduğuna dair derin şüpheler oluşturuyor içimde!
Fakat çok eğlenceli bulduğum için her partilerini takip ediyorum; duvardan da olsa...
* * *
Bir elektrik kutusunun kapağının silme sticker ile kaplanmış olması dikkatimi çekiyor.
Sticker’ın üstünde çok tanıdık bir oyun konsolunun logosu var.
Kendimce “PS1, 2, 3...” şeklinde koleksiyonunu oluşturduğum bu kıymetli cihazın, yardıma ihtiyacı olabileceğini düşünerek (bu kadar mı güzel bahane bulunur?) elektrik kutusuna yanaştım ve dikkatlice okudum:
“www.aloplaystation.com. İsteyin eviniz getirelim.”
Böyle bir hizmetten haberdar olduktan sonra “Sağol elektrik kutusu ilanı, bende var zaten” diyecek kadar duyarsız biri değilim!
Eve varınca sizin için sanal alemde verilen adrese ışınlandım ve araştırdım.
* * *
Sloganları, durumu özetleyen, endirekt çağrışıma prim vermeyen türden:
“Çünkü playstation kiralamak bizim işimiz, eğlenmek sizin...”
Anladığım kadarıyla sistem basit: Verilen telefonu arıyorsunuz, seçtiğiniz mönüyü istiyorsunuz.
Mönü derken abartmıyorum. Çeşitli paketler oluşturmuşlar. Şöyle...
1- Arkadaşım ve Ben (PS3 ve 2 gamepad)
2- Dostlarım ve Ben (PS3 ve 4 gamepad)
3- Kankalarım ve Ben (PS3 ve 6 gamepad)
4- Hep birlikte ve Ben (PS3 ve 8 gamepad)
* * *
Servis alanı olarak İstanbul ve Ankara belirlenmiş. İstanbul’un fiyatlarının daha fazla olmasını “Ulaşım” diyerek açıklamışlar.
Fiyatlar paket paket, gün gün artıyor. 1 günlük kiralama bedeli -İstanbul’da- 70 ilâ 100 TL arasında.
Eğer “8 kişi 1 hafta oynarız abicim, ne akıl kalır ne mantık ama olsun...” diyorsanız 300 TL ödüyorsunuz.
Hem pahalı hem sıkıcı! Bir top alıp dörderlik maç yapmak veya “capon kale” takılmak daha iyidir arkadaşlar.
Hizmet sadece malum oyun konsolü ile kısıtlı değil.
Arzu edenlere aynı ücret karşılığında Nintendo Wii servisi de sunuluyor.
Ancak onda en fazla 4 kişilik gruplara yönelik paket var.
Emniyet tedbiridir, doğrudur.
Bilen bilir; bir odada 8 kişi aynı anda Wii oynarsa o evde ne Nintendo kalır, ne Japon çekirdeği, ne cam, ne çerçeve!..
8 kişilik Wii alemi ya karakolda biter ya klinikte, ona göre!
İlk kitaptan önceki ilk kitap
Yıl 1944, New York.
Beat Kuşağı kozasında uyanmayı, yola çıkmayı, ulumayı bekliyor.
Jack Kerouac ve William S. Burroughs’un ilk kitapları yok ortalıkta, Ginsberg daha patlatmıyor bombaları.
Bir cinayet işleniyor.
Ölen, öldürülen tanıdık.
“Cinayeti örtbas etmek suçlaması” var.
İlgileri yok, sadece bildiklerini anlatmak konusunda biraz isteksizler.
Bir şekilde ucuz kurtuluyorlar.
Ve oturup cinayeti yazmaya karar veriyorlar.
İki farklı karakter, iki farklı kalem, tek öyküye dönüşüyor.
Kerouac “Mike Ryko” kimliğiyle yazıyor, Burroughs ise “Will Dennison.”
1945’te “Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar” adını verdikleri kitapla yayınevlerinin kapılarını çalarlar ama kimse yüz vermez.
Burroughs yıllar sonra “Haklılardı” diyerek anıyor o günleri!
Yayınlanmayan kitap, kült oldu.
Yıllar sonra gün ışığına çıkan, edebi olarak büyük değeri olmasa da benim gibi bazılarının edebiyat tarihi için VIB (Very Important Book) pozisyonundaki kitap, Türkçe olarak yayınlandı.
Sel Yayıncılık’tan Dost Körpe’nin çevirisiyle çıkan kitabın adını hep merak eder dururdum.
Rivayet muhtelif ama herkes bu cümlenin bir radyo haberinden alındığı konusunda hemfikir.
Beat Kuşağı’nın manifesto prototipi görmek haksızlık olur.
Fakat zengin dipnotlarıyla beraber şöhretli bir “gölge klasik” okumak da ayrı bir mutluluk kaynağı.
Paylaş