Paylaş
“Müsamaha bu denli kısa sigortaya bağlı olmamalı” cümlesiyle sonlanan yazısını isim vermese de iktidara yapışık çevrelerin Haşim Kılıç’a yönelttiği eleştirilerdeki “ayar aşımına” içlenerek kaleme almıştı.
“Kavga edenler üstelik ‘sağ’ kesimden veya ‘İslâmi’ kimlikli iseler, dökülen kana göz, çıkan gürültüye kulak dayanmıyor...” derken, “Bugünün alkışçılarına da güven olmaz, neler gördü ah bu gözler!” mesajını da iletiyordu.
*
Sağcı olmadığım için sağcıların arkadaşlık, vefa duygularını bilemeyeceğim, tartamayacağım; çok da ilgilendiğim bir konu değil zaten.
Ama tesadüfün iğne deliğinden geçerek yine dün yayınlanan Hasan Celal Güzel (Sabah) makalesine bakılırsa pek güvenilecek bir arkadaşlık biçimi değil.
Güzel, “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde” benzetmesi yaparak “Bu benim 42 yıllık arkadaşım Haşim Kılıç olamaz” diye not düşüyordu.
42 yılda tanınmaz mı bir arkadaş? Enteresan tabii...
*
Lafı şişirmeyelim, sadede gelelim.
Devir, sadece Başbakan Erdoğan’ın tavrına ayarlı, “hep biat, tam biat” devri.
“Durmak yok, yola devam” sloganının gerçek manası parti logosu gibi ışıldıyor: “Tek doğru, ‘o’ parmağın işaret ettiği doğrudur. Duran düşer. Sâkıt olur, ötesi yoktur.”
*
Örnekler çok...
Mesela geçen seneki Türkçe Olimpiyatları’nı hatırlıyor musunuz?
Final gecesi “nehir röportaj” kıvamında, TRT’nin neredeyse tüm kanalları başta olmak üzere tüm haber kanallarında kesintisiz şekilde canlı olarak yayınlanmıştı.
Bu sene tık yok! Cemaat, Erdoğan’ın gözünde “sâkıt” olmuşken hangi babayiğit yayınlayabilir Malili çocuğun “Kâtibim” versiyonunu.
Yerel seçim maratonu sırasında Erdoğan -2 sene önce finalde “Yetti gayrı bu sıla, dön memleketine” diyen Erdoğan- şöyle sesleniyordu:
“Bundan sonra Türkçe Olimpiyatları yapamazlar. Artık bitti o iş. Bizden salon alacaklar. Geç o işleri geç. Kapandı o defter kapandı.”
Önceki yıllarda “ünlülerin” bilet bulmak için, sahnede salınmak için birbirini çiğnediği, tüm stadyum ve salonların kapılarının ardına kadar açıldığı organizasyon bakın bu sene ne âlemde?..
*
1 Mayıs 2011’de Habertürk TV’nin Genel Yayın Yönetmeni olarak “Taksim’de 1 Mayıs” coşkusuyla neredeyse kafaya baret, gömlek üstüne “Grev gözcüsü” önlüğü takarak yayın yapan Yiğit Bulut’u hatırlayınız.
Bugün, Başbakanlık Başdanışmanı olarak “Taksim’de 1 Mayıs”la ilgili ne düşünüyordur, varın siz tahmin edin...
*
Cumhurbaşkanlığı seçiminde son viraja doğru yol alınırken, Abdullah Gül için kaleme alınan “AKP tabanı sıcak bakmayabilir, bana öyle geliyor” yazılarının dumanının tüttüğünü, aba altından görebiliyoruz hâlâ...
Hakan Şükür’ün adının stadyum tabelalarından indirilmesi parodisine hiç girmiyorum bile...
Neyse, iktidara yapışık elemanlar kuşkusuz daha iyisini bilir ama son bir tüyo vereyim gül hatırları için.
“Reisicumhur seçiyoruz” demek bu devirde sakattır arkadaşlar; “Cumhura Reyiz’i seçtiriyoruz” yazacaksınız; tamam mı?..
Paylaş