Tudor bugüne kadar çıkıp, “Elimdeki kadro çok dar, yedeklerim yetersiz” diye bağırmış değil; doğruya doğru...
Ancak dünkü manzaraya bakınca, formayı sırtına geçirdiği anda parlamak ve yükselmek yerine vasatlık havuzunda debelenen, “the yedeklerin” halini görünce, “Igor Tudor ne dese haklı olur” diye düşündüm.
Yedek kalmanın yarattığı kırıklık veya küskünlüğü anlayabilecek kadar spor yaptım.
Ama profesyonel olarak, memleketin en önemli kulüplerinden birinde oynuyorsan, herkesi boş ver, kendi kariyerin için oynaman lazım.
DÜŞÜNEN ÇIKAR MI?
- Dün sahadaki oyunculardan hiçbiri için taraftarın, “Niye oynatmıyor hoca?” diye soracağını sanmam ileride.
Kalpleri kırılsın diye değil, şevkleri artsın diye söylüyorum bunları... Sivas Belediyespor pırıl pırıl bir mücadele verdi, güzel oyununu bir de golle taçlandırdı.
Sivas’ın direnci kırıldıktan sonra elde edilen 4-1’lik skor Galatasaray’ın kupada ilerlemesi için yeterli görünüyor.
3 metre yüksekliğinde, 10 metre uzunluğunda bir dinozor (adıyla söylersek T-Rex) heykeli vinç marifetiyle bulunduğu yerden sökülüyordu.
“Geldiği gibi gitti” diyebiliriz çünkü 2015’te, bulunduğu noktadaki dev robot heykeli söküldükten sonra yine vinç marifetiyle kondurulmuştu...
Melih Gökçek’in deyişiyle “Otorobot solcuların kimyasını bozduğu için” veda ederken, yerine Çin’den 9 milyon TL ödenerek Ankara’ya getirilen dinozorları temsilen hareket eden ve ses de çıkaran bu T-Rex dikilmişti.
Melih Gökçek’in dev boyutlu oyuncaklara şehir mobilyası gözüyle bakmasının neticeleri işte...
EY GÜLİVER, EY UÇAN KALECİ
Gulliver heykeli, Uçan Kaleci heykeli, Night Rangers heykeli diye uzuyor liste. Maliyeti yüksek, kente faydası belirsiz, estetik açıdan da... Neyse...
23.5 yıl Ankara’yı yöneten Melih Gökçek’in “Ben yaptım oldu” zihniyetinin bir sembolü olarak sökülüverdi işte.
“Sen yaptın olmadı”
“‘Ucuz atlattık’ deyip geçecek miyiz?” Aslında cevabı net şekilde sunan bir soruydu: Evet, “Ucuz atlattık” deyip geçeceğiz. Söz konusu haber, İstanbul Ümraniye’de bir okulun istinat duvarını yıkarak bahçesinin üstünde asılı kalan halk otobüsünü gösteren fotoğrafla desteklenmişti.
AKSİYON FİLMİ SETİ
Aksiyon filmi seti gibi bir ortam! Aşağıda küçük bir bahçe, potalar vesaire, tepelerinde mavi dev bir otobüs, yıkılmış bir duvar...
O dakikada çocuklar derste oldukları için ucuz atlatmış olacağız.
Kırılan koca koca taşlar bahçedekilerin üstlerine düşmediği için ucuz atlatmış olacağız ve yolumuza aynen devam edeceğiz.
O daracık yolda o kocaman otobüsün o süratle ne aradığını, okul bahçesinin “Allah’a emanet” oluşunu vesaireyi düşünmeden, akıl yürütüp önlem almadan geçeceğiz...
PSİKOLOJİ FİLAN
Dün sabah 3 yaşında bir çocuğun 5 saat servis aracında kapalı unutulduktan sonra kurtarıldığını öğrendik.
Umarım dün gazeteleri okumamış, haber bültenlerini izlememişsindir.
Malum dün Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin imzalanmasının yıldönümüydü.
Her 20 Kasım’da olduğu gibi sivil toplum örgütleri raporlar yayınladılar; vaziyet hiç parlak değil çocuk...
Resmi rakamlara göre 1 milyon 170 bin, kimilerine göre 2 milyon çocuk işçi var. Tarlada, atölyede sömürüyorlar seni çocuk...
CEHALET SENİ BEKLER
Uluslararası değerlendirme raporlarında eğitim bakımından dökülen bir ülkeyiz; 72 ülke arasında 53’üncü filan... Nesil projelendirme çalışmalarına kurban veriliyorsun. Cahil bırakıyorlar seni çocuk...
Aile içi şiddete kurban ediliyorsun çocuk...
Okulda dayak var çocuk...
Sonuç?
Dümdüz edilmiş, yeşilin kökü kazınmış, dikine binalar yükseliyor...
Adanın çevresindeki mercanlar başta olmak üzere doğal yapı tamamen linç edilmiş...
İskele yapılırken dolguda adadan çıkan hafriyatın kullanıldığı, kâr için kestirme yollara göz yumulduğu gibi iddialar cabası...
Niye teşekkür ettiğime geleceğiz...
Gün zehir zemberek haberlerle başlıyor...
Antalya’da 2.5 ay önce eşini yaralamış firari bir adam, 3 ve 5 yaşlarındaki kızlarını öldürdükten sonra intihar etmiş...
Kayseri’de de yine bir adam, 12 yaşındaki oğlunu “yaramaz” diye iple boğarak öldürmüş...
Akla, vicdana sığmayacak haberler, yorumlar, zehir gibi karışıyor kanınıza...
İran ve Irak’ı vuran, Türkiye’de de hissedilen 7.3’lük deprem yüzlerce can almış, on binlerce insanı acil yardıma muhtaç hale koymuş...
VAH İNSANOĞLU VAH!
Deprem haberlerini okurken
Yok, yok!
Sırlarla dolu bir hazine, altınlar vesaire? Cepte...
“Mu ve Atlantis’ten gelen bilgelerin kurduğu ‘Dünyanın Kalbi’ Agartha’yı mı buldular?” gibi sorulara kapı aralayan mistik, fantastik işler? Cepte...
Hazreti Musa’nın Sandukası, Aziz Paul’ün İncili, Dakyanus’un Hazinesi gibi kutsal/gizemli hadiseler? Cepte...
İşe Vatikan’ın bile adı karıştı, “İlgimiz yok” diye açıklama yapmak zorunda kaldılar.
DAN BROWN’I TUTAMIYORUZ
Yani “Uluslararası boyut var mı?” diyen soran olursa, “Ceptedir abi, Dan Brown’ı zor tutuyoruz” diyebilirsiniz...
Başka?
1- Baba demeye dilim varmıyor, bir “herif” 9 yaşındaki çocuğunu bıçaklayarak öldürdü.
2- Dört şehir eşkıyası Ankara’da iki Güneydoğu gazisini ve aralarında 2 yaşında bir kız çocuğunun da bulunduğu yakınlarını “yol verme tartışmasının” ardından dövdü.
İki olayı da hafifçe kazıyınca dehşetin, tiksinmenin, isyan duygusunun, çaresizlik hissinin de büyüdüğünü görüyoruz.
“Herif” daha iki ay önce çocuğu eve kapatıp doğalgazı açarak zehirleyeceğini söylemiş, çocuğun ağlarken görüntülerini çekmiş, paylaşmış.
Yakınları ve polis çocuğu “koçbaşıyla kapısı kırılan” evden kurtarmış; anne istemiş, yardım çığlığı atmış.
BİLİYORUZ NASIL OLDUĞUNU
Peki sonra ne olmuş?
“Herif”