Paylaş
Yolcu taşımacılığında çok önemli bir marka tarihe gömüldü. Geçtiğimiz günlerde ise Ulusoy’un 20 otobüsüne haciz geldi. Basın Ekspres yolundaki büyük arsanın da satışa çıktığı konuşuluyor.
HACI Mehmet Bahattin Ulusoy, Türkiye’nin köklü şirketlerinden Ulusoy’un temelini 1937’de bir otobüsle atmıştı. Ulusoy’un bugünlere uzanan yolculuğunun ve servetinin kaynağı, Of ile Trabzon arasında yaptıkları yük ve yolcu taşımacılığına uzanır.
Cumhuriyetin erken dönemlerinde Karadeniz’de büyümeye başlayan bu ailenin beş erkek çocuğu vardı. Cemal, Saffet, Ali Osman, Yılmaz ve Sefer Ulusoy. Ulusoy’u büyüten, yolcu taşımacılığında liderliğe taşıyan Cemal Ulusoy, 50’li yaşlarında hayata veda etti. Ondan sonra, ailenin öncülüğünü Saffet Ulusoy üstlendi. Ulusoy Grubu büyüdükçe, bu kardeşler nüfuzlarını farklı çevrelerde arttırdılar.
ANLAŞMAZLIK ARTTI
Ali Osman Ulusoy, uzun yıllar Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin en etkin isimlerindendi. Saffet Ulusoy ise yıllarca Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin başkanlığını yaptı. Oğlu Haluk Ulusoy sonraları Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı oldu. Kardeşlerden Yılmaz Ulusoy ise iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen isimlerindendi, hala da öyle. Onu en son Mustafa Koç’un ölüm haberini basına doktorlarından önce duyururken izledik.
İşte bu aile yıllar geçtikçe çocuklar, torunlar derken büyüdü. Kurumsallaşma geciktikçe de büyüyen ve çok sesliliğin hakim olmaya başladığı bu aile içinde anlaşmazlıklar arttı. O yıllarda çoğunluk hissesine sahip oldukları UN Ro-Ro’nun satışı konusunda ailenin yaşadığı anlaşmazlık da en önemli kırılma noktasını oluşturdu.
2008’e gelindiğinde Ulusoy Holding’in üç eşit parçaya bölünmesine karar verildi. Saffet Ulusoy ‘Ulusoy Global Yatırımlar Holding’i, Yılmaz Ulusoy ‘Yılmaz Ulusoy Holding’i, Cemal Ulusoy’un oğlu Alican Ulusoy ise ‘Ulusoy Uluslarası Yatırım Holding’i kurdu. Ailenin ana iş kolu olan yük ve yolcu taşımacılığı ise Saffet Ulusoy’a kaldı. Saffet Bey de, Ulusoy Seyahat’i beş çocuğuna, Haluk Ulusoy, Selma Ulusoy Koçak, Sevim Ulusoy, Berrin Ulusoy ve Sevilay Ulusoy’a devretti. Direksiyona da oğlu Haluk Ulusoy oturdu.
VARAN TARİH OLDU
Haluk Ulusoy’un ilk icraatı 2012’de yine bir aile şirketi anlaşmazlığıyla satışa çıkan rakibi Varan’ı almak oldu. Bu arada enerji sektörü de Ulusoy Global’in ilgi alanları arasına girdi. Eski Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun Genel Müdürlüğünü yaptığı İlk Enerji’nin Sinop’ta başlattığı HES yatırımları, çevre sorunları nedeniyle bir türlü başlayamadı. Ayancık bu yılın başında mühürlendi. İddialara göre enerji yatırımlarında Taranoğlu’nun yanlış yönlendirmeleri de etkili oldu. Kamuoyunun yıllarca uçağa alternatif olarak kullandığı Ulusoy Seyahat de uzun süredir sıkıntılar içindeydi. Hatta kız kardeşlerin Haluk Ulusoy’a karşı darbe yaptığı ve görevden uzaklaştırdığı iddia edilmişti. İşte bu sıkıntıların yansımaları bugünlerde birer birer ortaya çıkıyor. Saffet Bey’in varisleri bu yılın başında 40 yıllık Varan’ı kapattı. Yolcu taşımacılığında çok önemli bir marka tarihe gömüldü.
Geçtiğimiz günlerde ise Ulusoy’un 20 otobüsüne haciz geldi. Son olarak Basın Ekspres yolundaki büyük arsanın da satışa çıktığı konuşuluyor.
TANIDIK BİR FİLM
Aslında bu gelişmelere ilişkin ilk sinyal, ismi Ulusoy’la özdeşleşen Ulusoy Seyahat Genel Müdürü Mustafa Yıldırım’ın Haziran 2015’te, en önemli rakipleri Metro Seyahat’in başına geçmesiyle gelmişti. Yani gemiyi önce kaptan terk etmişti. Gereken adımların zamanında atılmaması ve yeterince kurumsallaşamamanın faturası hızla ödenmeye başladı. Tıpkı tanıdık bir film gibi akıp gidiyor şimdi her şey. Umarım bu kötü gidiş bir yerde son bulur, bu önemli marka da hayatımızda olmaya devam eder.
Kalamış’a bilirkişi geldi
ÖZELLEŞTİRME İdaresi Başkanlığı’nın portföyünde yer alan değerli mallardan biri Kalamış Yat Limanı... Koç Holding’in şirketi Setur, limanı 1998’den bu yana işletiyordu. 30 yıllık süre bitince, yeniden ihaleye çıkıldı. 2014 Ekimi’nde yapılan ihalede en yüksek teklifi 664 milyon dolarla yine Koç Grubu verdi. İkinci şirket Safi Holding, üçüncü ise Ağaoğlu-Yılport girişimi oldu.
İhaleye çıkılan plan ise değiştirilmişti. Buna göre liman doldurularak, büyütülecekti.
Yeni planın imar yoğunluğunu arttırdığını savunan Kadıköy Belediyesi ise iptal davası açmıştı. Koç Holding marinayı devralmayı beklerken, Kadıköy Belediyesi’nin açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı çıktı.
Sürecin uzayacağını gören Koç Holding ise marinayı almaktan vazgeçtiğini açıkladı.
Bu kararın hemen ardından Özelleştirme İdaresi’nin yeni planı da sorunun çözümünü sağlamadı. Çünkü Kadıköy Belediyesi imar yoğunluğunu devam ettiren yeni plana da dava açtı.
KEŞİF YAPILDI
Yeni plana açılan davada son duruma gelince... Önceki gün bölgeye bilirkişi geldi. Keşif yapıldı. Bu kez gelen bilirkişide de mendireklerin uzatılması ve yapılacak dolgunun bölgedeki doğal yapıyı bozacağı görüşü hakim olmuş.
Aynı gün sohbet imkanı bulduğum Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, yoğunluğu arttıracak, bölge insanının denizle bağlantısını kesecek her yeni plana dava açmaya kararlı olduklarını söylüyor. “Her yeni plana yeni dava açacağız” diyor.
Kadıköy Belediyesi, bölgede yaşayanları denizden uzaklaştıracak yoğun yapılaşmaya karşı. İhalede ortaya çıkan 664 milyon dolar ise gerçekten büyük yatırım demek. Yatırımcı bunun karşılığını almak istiyor. Bu da ancak yapılaşmanın artması ile mümkün. Özelleştirme süreci devam ettiği için halen Setur’un işletmeye devam ettiği Kalamış Yat Limanı konusu daha uzun yıllar gündemde kalacak gibi görünüyor...
Yoğunluk artışı teklif dahi edilemez!
BU arada Kadıköy İstanbul’da en fazla projenin yürüdüğü ilçelerden biri. Ve bu projelerden büyük bölümü de tartışmalı. Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile sohbet ederken bu projeleri de sordum.
Kadıköy’de şu anda bine yakın bina yenilenmesi olduğunu anlatıyor. Eskiden günde 30-35 imar dosyası gelirken, bu sayının bugün 80’e çıktığını belirtiyor. İlçenin yapısının değişmemesi için çok net bir kural getirdiğini söyleyen Nuhoğlu, “Bölgede yoğunluk artışı teklif dahi edilemez” diyor.
Verilen mücadele ile Haydarpaşa ve Kuşdili’nin AVM olma ihtimalinin ortadan kalktığını da ekleyen Nuhoğlu, Fikirtepe’de ise 14 firmanın inşaata başladığını ancak bölgenin tasarım projesinin hala olmadığını da söylüyor.
Nuhoğlu kentsel değil rantsal dönüşüm olarak tanımladığı gelişmelerden Kadıköy’ü en az zararla kurtarmaya çalıştığını söylüyor.
TOKİ sahada taraftar nerede?
Türkiye’nin dört bir yanında yaptığı örnek projeleriyle dünyaya TOKİ modelini armağan eden Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın görevi sadece konut yapmak değil. Bir önemli işi daha var... Türkiye’nin çeşitli kentlerine son teknolojiye sahip stadyumlar yapmak.
Yıllar önce dar gelirli aileler için konut yapmak için kurulan TOKİ, futbolun bir endüstri haline gelmesi ve Türkiye’nin olimpiyatları alma hayali ile bu görevi de üstlendi. Yeni görev kapsamı için de, 23 şehirde 25 stadyum inşaa etmek hedefiyle yola çıktı.
Bu hedefin bir bölümü gerçekleşti, bir bölümünün yapımı sürüyor, bir bölümü ise proje aşamasında.
Her biri ortalama 120 milyon liraya malolan stadlar için TOKİ, 3 milyar liranın üzerinde kaynak ayırmış durumda. İstanbul, Bursa, Sakarya, Kayseri, Hatay, Konya bu heyecanı yaşayan illerden sadece bir kaçı.
Projeler kentin özelliklerine uygun yapılıyor. Üstelik de hayli iddialı. Kimisi enerji ihtiyacını panellerle güneşten sağlıyor, kimisi yağmur suyunu arıtıyor. Kimi kentin simgelerini mimaride kullanıyor. Trabzon Akyazı gibi kendini temizleyen, hava kirliliğini giderenler de var.
Toplam 450 bin kapasiteli stadların mimari yapıları da uluslararası yarışmalarda kendisini göstermeye başlamış durumda. Peki TOKİ sadece spora destek için mi bu görevi üstlendi?
Yaşananlara bakıldığında durum bu kadar basit görünmüyor. Bu kentlerdeki stadlar genellikle şehir içinde. Değerlenen bu arazileri alan TOKİ, stadı şehir dışına yapıyor. Bu arazide ise daha yüksek rant getiren konut ve AVM’ler yapıyor, yaptırıyor.
Örnek mi istersiniz? En çarpıcısını söyleyelim. İstanbul’da Ali Sami Yen...
Arsa üretmek inşaatın en zor yanı. TOKİ bu sayede en değerli arazilerin de sahibi oluyor! Arsa değerli olunca konut fiyatları da uçuyor. Bırakın dar gelirliyi orta gelirli için bile TOKİ’nin işin içinde olduğu bir evi almak hayal oluyor. Stadlara gelince... Onlar artık şehirlerden çok çok uzaklarda... Boş tribünler taraftarın gelmesini bekliyor. Bu işte bir yanlış var!
Paylaş