Paylaş
Pek sevmiyorsun ama gel biraz siyaset üzerine ahkâm keselim. N’olacak bu memleketin hali?
- Siyaset de bir enerjidir aslında. Türkiye’de 50’li yıllardan bu yana hiç alışık olmadığımız bir siyasi enerji çatışması yaşanıyor. Bu çatışmayı yaratan güçler bile kendilerini emniyette hissetmiyorlar. Çok tehlikeli bir durum söz konusu. İnsan, tabiatı gereği kendisini tehlikede hissettiği zaman, canını kurtarmak için her şeyi yapabilir.
Kendini emniyette hissetmeyenler kim, daha doğrusu güvende hisseden var mı?
- Bugün gelinen noktada Başbakan’ın bile hem kendinin hem yakınlarının can güvenliğinden endişelendiğini biliyorum. Bu durum Fethullah Gülen için de, Ergenekoncu diye adlandırılan kişiler için de, ülkenin en büyük sanayicileri için de geçerli. Herkes kendini tehlikede hissediyor. Bu his, insanlara en ağır kararları aldırabilir. Bir toplum böyle yaşayamaz. İnsanların kendilerinin, yakınlarının canını emniyette görmediği bir ortamda barış, uzlaşma, konsensüs sağlanamaz.
Peki nasıl döneceğiz bu yoldan?
- Ben mümkün olduğunca cezaevi süreçlerinin yaşanmamasını istiyorum. Her hapis olayı istikbale yeni bir rehin bırakıyor. İntikam, başka bir intikamı beraberinde getiriyor.
Baltaları gömmek bu kadar güç mü?
- Güç olsa da başarmak zorundayız. Ülkede yepyeni bir sayfa açılması gerekiyor. Ama önce herkes kendinden başlamalı. Ruhunda bunun hesabını yapıp eski defterleri kapatmalı.
ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANI OLMASI TOPLUMSAL BARIŞI GETİREBİLİR
Lafla memleketi kurtarmak kolay da, bunlar nasıl hayata geçirilebilir?
- Yaşadığımız bu gerginlik ve huzursuzluk ancak bir genel afla kapatılabilir. Herkesin birbirini affetmesini sağlayacak çok geniş kapsamlı bir affın elzem olduğunu düşünüyorum. İnsanların kişisel ihtiyacı haline gelen bu affın siyasi platforma yansıması da şart. Yeniden yargılama olmaksızın, toplumun bu kesiminin yaraları kapatılmalı... Sonuçta ülkemizin sıkleti bu kadar kavgayı, kargaşayı ve gerginliği kaldıramaz...
Gelelim cumhurbaşkanlığı seçimine... Başbakan köşke çıkacak mı sence?
- Öyle görünüyor. Siyasetin içinde ve dışında rahat bir nefes almamız isteniyorsa, Tayyip Bey’in cumhurbaşkanı olması gerektiğini düşünüyorum. Milli iradenin temsilcisi olarak Meclis’teki gücü ile toplumsal barışı ülkeye getirebilir. Ancak kendisine oy vermeyen yüzde 50 için de bu eli mutlaka uzatmalı.
UKRAYNA, TÜRKİYE İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLMASI GEREKEN ŞER BİR ÖRNEKTİR
İlk adım kimden gelmeli?
- Cumhurbaşkanlığına çıkarken yüzde 51 oy çoğunluğuna sahipse toplumsal barışın temeline de Tayyip Bey’in el atması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu onun hem hakkı hem de sorumluluğu...
Peki, bu barış için köşke çıkması şart mı?
- Şart değil tabii... Ama Cumhurbaşkanı seçilirse önce kendini sonra toplumu rahatlatabilir. Psikolojik olarak rahatlaması, durumu içselleştirmesi lazım. Gezi Parkı olaylarından sonra Başbakan’ın çok yalnız bırakıldığını, ailesi ve çevresindeki üç-beş kişi dışında kimseye güven duymadığını düşünüyorum. Ona yönelik çok ağır iddialar ortaya atıldı. Telefon dinlemeleri, tape’ler ve kendinden habersiz gelişen operasyonlar, Başbakan’ın vücut kimyasını değiştirdi. Kendisi bu durumdan rahatsız olduğu için onun enerjisi de ülkeye aynen yansıyor.
Türkiye’nin ‘psikolojisi’nin bozuk olduğuna inanıyorsun...
- Evet bozuldu. Bir ülke bu psikolojiyle olumlu enerjilere kanatlanamaz, olumlu hedeflere yönelemez. İnsanların artık bu dönemin kapanıp yeni bir dönemin açıldığına yürekten inanması gerekiyor. Düşün; müebbet almış, sonra tahliye olmuş ama yeniden hapse girip girmeyeceği belli olmayan insanlar var. Bu yüzden her ne şekilde olursa olsun bu sayfaları kapatıp yeni bir sayfa açılmalı. İntikamlar, hesaplaşmalar bitmeli. O zaman İlker Başbuğ’lar, Tuncay Özkan’lar, KCK’lılar kendilerini daha rahat, korkusuzca ifade edebilecekler, biz de ne demek istediklerini anlayabileceğiz.
Ya aksi olursa?
- Ukrayna’nın hali ortada. “Mısır’da, Ortadoğu’da yaşananlar bizde yaşanmaz, biz Avrupalıyız” dedik ama artık kendimizi kandırmayalım, biz Ukrayna’dan daha Avrupalı değiliz. Ukrayna, Türkiye için hayırlara vesile olması gereken şer bir örnektir.
DIŞARIYLA DA BARIŞMAMIZ GEREK
Haziran ayında bir ekonomik krizin bizi beklediği konuşuluyor piyasalarda...
- Bunlar çok manipülasyona açık durumlar... Uluslararası merkezlerin Türkiye ile ilgili kararları zikzaklar çiziyor. O zamana kadar Türkiye’de neler olacağını ve onların ne karar vereceğini şimdiden tahmin etmek pek kolay değil.
Ama bugüne kadar ‘ekonomi tıkırında’ydı...
- Evet, doğru... Ama bunun devam etmesi için sadece birbirimize barış elini uzatmamız yetmez, dışarıyla da barışmamız gerekiyor. Dünyanın tüm merkezleriyle kavgalı bir görüntü çizmeye devam edersek ülkedeki istikrarsızlığı daha da güçlendiririz.
Son olarak, ilk yapılması gereken ne sence?
- Bir yandan ulusal çıkarlarımızı savunurken diğer yandan Batıyla, Avrupa Birliği ve Amerika’yla uzlaşı çerçevesinde düzgün bir sistem oturtmamız lazım. AB standartlarının altına inmeyen bir düzeyde kalmalıyız. Allah da yardım ederse neden olmasın?
Paylaş