Paylaş
PERŞEMBE sabahı gazetelerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘4G’yi atlayalım, 5G’ye geçelim’ açıklaması hakkında yazılan haber ve köşe yazılarını okudukça kendime de gazetelere de kızdım.
Bugüne kadar 4G ihalesinin ne anlama geldiği konusuna hiç bakmamış, bırakın sektörden birileriyle konuşmayı bu konuda iki satır bir şey okumamıştım bile.
Ne ‘Ulak Projesi’nden haberim vardı perşembe sabahına kadar ne de Cumhurbaşkanı’nın sözlerinde haklı olabileceği ihtimali aklıma gelmişti. Çünkü esasen bilgisizdim.
Mesele temelde şuydu: Amerika’daki FCC’nin Türkiye’deki karşılığı olan ve dolayısıyla elektromanyetik dalgalarla yapılan her türlü işin kamu adına patronu konumundaki BTK, cep telefonları üzerinden internete giriş teknolojisinin dördüncü kuşağıyla (4G) ilgili ihaleyi 2017’de yapacağını duyurmuş ama sonra bunu 2015 Mayıs ayına çekmişti.
Erkene alma, ihale sonrası cep telefonu operatörlerine yerli yapım 4G baz istasyonu hazırlamakta olan Ulak Projesi’ni vurmuştu, çünkü onlar kendilerini 2017’ye hazırlıyorlardı. Yani ihale şimdi yapılırsa toplamı milyarlarca doları bulacak baz istasyonları ithal edilecekti.
Cumhurbaşkanı, bu cihazların ithaline yol açacak bu ihaledense 4G’den tamamen vazgeçmeyi ve şimdiden oturup 5G için çalışmayı ve ilk günden yerli teknolojiyle bunun yapılmasını istiyordu.
Cumhurbaşkanı’nınki hafife alınmaması gereken bir fikir ama 4G’den vazgeçmek yerine yerli teknolojiyi ve yazılımı orada ısıtmak da ciddi ciddi üzerinde durulması gereken bir fikir.
İşte bu tartışmanın özünü anlamaya çalışırken yaptığım telefon konuşmalarından birinde soru aklıma geldi: Acaba Türkiye ne kadar bilgi ithal ediyordu?
Evet bilgi...
Mesela cep telefonu baz istasyonunu ithal ettiğinizde aslında bilgi ithal etmiş oluyorsunuz; veya cep telefonunun kendisini ithal ettiğinizde; veya bilgisayar ve onun programlarını ithal ettiğinizde gerçekte aldığınız şey başkasının bilgisi.
Şaşırmayın ama otomobil ithal ettiğinizde (hatta ürettiğinizde) yine bilgi ithal ediyorsunuz; sizin değil başka ülkenin mühendislerinin tasarımlarını ücreti karşılığı almış oluyorsunuz.
İlaç ithal ettiğinizde molekülü kadar o molekülü yapan bilgiyi de ithal ediyorsunuz.
Fabrikalarınızda üretim yapmak için kazanlar, makineler ve mekanik cihazlar ithal ettiğinizde yaptığınız yine aynı şey: Bilgi ithal etmek!
Son olarak: Fason konfeksiyon üretimi yaptığınızda, yani bir yabancı firmanın tasarımını onlar için ürettiğinizde siz ihracat yaptığınızı sanıyorsunuz ama aslında bilgi ithal etmiş oluyorsunuz.
‘Ne kadar bilgi ithal ediyoruz’ sorusuna cevap ararken iki sebeple üzüldüm.
Birincisi, soru aklıma geldikten sonra ondan fazla kişiyle, akademisyenlerle ve devletten üst düzey bürokratlarla konuştum; ben sorana kadar kimsenin aklına gelmemişti, bilgi ithalatının seviyesine bakmak.
İkincisi, oturdum TÜİK’in ithalat kalemleri rakamlarından çok kaba bir hesap çıkardım; eminim bir sürü yanlış da yaptım ama benim bulduğum kadarıyla Türkiye, 2014 yılında en az 74.9, en çok da 84.8 milyar dolarlık bilgi ithal etmişti.
Bu hesaba göre, ithalatımızın yüzde 31-35’i, yani üçte biri bilgi idi. Bizim üretemediğimiz şey yani.
Fikir versin diye söylüyorum; 2014’te toplam enerji ithalatımız 55 milyar dolar civarında.
Yani cari açık için enerjiyi suçlamanın âlemi yok; önce eğitim sistemimizi suçlamalıyız.
İhracatın en az üçte biri ithal ettiğimiz bilgiyle...
‘CEP telefonları için 4G’yi, vakit verelim Türkler mi yapsın yoksa hemen yabancılardan mı alalım?’
Özü bu soruda gizli tartışmadan ben geldim bilgi ithalatına. İthalat rakamlarından büyük ihtimalle bir sürü hata da yaparak derlediğim rakamlar size bir fikir versin. Ama mesele sadece ithalatla sınırlı değil.
Girdiğimiz öyle büyük bir çıkmaz ve aslında öyle büyük bir teslim olmuşluk hali ki toplam ihracatımızın üçte birini de bu bilgileri ithal etmesek yapamazdık.
Yine benim büyük ihtimalle hatalarla dolu hesabıma göre 157 milyar dolarlık 2014 ihracatın en az 54.7 milyar dolarlık kısmını (yüzde 34.7’si) ithal ettiğimiz bilgiler sayesinde yapabildik.
İki örnek:
2014’te 28.1 milyar dolarlık ‘Kazan, makine ve mekanik cihazlar’ ithal etmişiz. Yani bilgi satın almışız. Sonra da başkalarına, 13.6 milyar dolar ‘Kazan, makine ve mekanik cihaz’ satmışız. Sattığımız makinelerin tasarımı bize mi ait, patentimiz var mı?
İkinci örnek otomotivden. 2014’te 15.7 milyar dolarlık motorlu kara taşıtı, traktör, bisiklet ve motosiklet ithal etmişiz. Buna karşılık 18 milyar dolarlık da ihracat yapmışız bu kalemde.
Türkiye 2023 ve sonrasında düze çıkmak istiyorsa, kendi bilgisini kendisi üretmek zorunda. Başka yol yok!
Paylaş