DÜZENLİ KATILIM SAĞLIYORUZ
EİB’in düzenli olarak Kongre’ye katılım sağladığını söyleyen Göksan, düzenlenen oturumlarda rekolte tahminlerinin yanı sıra arz, talep ve ticaretine ilişkin ayrıntılı görüşmeler yapıldığını paylaştı. Ürün oturumları, global tanıtım faaliyetleri, tüketim trendleri, sürdürülebilirlik ve dijital veri güvenliği gibi güncel konuların da özellikle gündeme geldiğini ve çerçevede sunumlar yapıldığını ifade eden Göksan, Z kuşağının çok önemli bir tüketim potansiyeli olarak öne çıkmasının altını çiziyor.
ALIŞKANLIKLAR DEĞİŞİYOR
Göksan, “Tüketim alışkanlıkları ve tüketici beklentilerinin değiştiğine dikkat çeken Göksan, “Z kuşağı mutlaka dikkate alınmalı; bu açıdan önümüzdeki dönemde söz konusu tüketici kitlesinin beklentilerine uygun pazarlama stratejilerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Kuru ve kabuklu meyvelerin sağlık üzerinde olumlu etkilerinin ortaya konduğu bilimsel çalışmalar da paylaşıldı. INC önümüzdeki dönemde Çin’e yönelik bir tanıtım kampanyası düzenleyecek. Elektronik ticaretin payının giderek arttığı, sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerine ihtiyaç duyulduğu gibi konuların da üzerinde duruldu” diyerek, INC hakkında bilgi aktardı.
***
Tarım olmazsa
90 ÜLKEYE İHRACAT YAPIYORUZ
TSÜAB Başkanı Gençer, söze şöyle başladı: “Öncelikle herkesin bilmesi gereken gerçek şu; tohumda kendi kendimize yetiyoruz. Dahası 90’dan fazla ülkeye de ihracat yapıyoruz. Tarımsal üretim için en önemli stratejik girdi tohum. Biz tohumu üretiyoruz, ıslah ediyoruz ve geliştiriyoruz. Yaklaşık 1,5 milyon tona yakın sertifikalı tohum üretim rakamlarımız var. Yanı sıra 90’dan fazla ülkeye de 200 milyon dolara yakın tohum ihracatımız söz konusu. Bu anlamda ülkemizdeki tohumculuk sektörü gayet iyi durumda. Kendi kendine yetebilen başarısını ispatlamış, son yıllarda ciddi bir başarı hikayesine imza atmış ve töhmet altında bırakılması gereken değil alkışlanması gereken bir sektör haline geldik.”
EN İYİLERDEN BİRİYİZ
Türk tohumculuk sektörünün dünya çapında üretim kalitesine sahip olduğunu ifade eden Gençer, kamuoyunda sektöre ilişkin oluşan yanlış algılara dikkat çekiyor; “Medyada tohumla ilgili 3-5 kişi konuşuyor ama maalesef konuşanlar bu alanda uzman kişiler değil. Konuyu hiç bilmeyen insanlar bilgi kirliliği yaratıyor. Şu önemli hususu da açıklığa kavuşturmak istiyorum. Evet, tohum ithalatı belli ürünlerde var ama biz tohumculukta dışa bağımlı değiliz. Biz kendi tohumumuzu kendimiz üretiyoruz. Gıdanın dolayısıyla tohumun ne kadar önemli olduğunu ve tohuma sahip olanın aslında gıdaya sahip olduğunu pandemi sürecinde gördük” diyor.
HİBRİTTE BİLGİ KİRLİLİĞİ
TARIMI KUCAKLAMAK
Doğrusu güzel ve yararlı bir toplantı oldu. Bankanın yeni tarım bankacılığı stratejisi çerçevesinde benim en çok dikkatimi çeken, “Tarım Ekosisteminin Finansmanı” sunumu idi. Kurumsal Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Ferhat Pişmaf da ‘Tarım Ekosistemi’ni şöyle tanımlıyor:
“Çiftçiler, tarımsal üretime yönelik girdi üreten ve tedarik edenler, üretici örgütleri, tarım ürünlerini depolayan, satan, işleyen, satışına aracılık eden tüccarlar, sanayiciler, esnaf, ürünleri nihai tüketicilere ulaştıran toptan ve perakende satıcılar, enerji üretenler, veri, yazılım, teknoloji geliştiren ve sunan şirketler ve strateji yapıcıları tarım ekosistemini oluşturuyor.”
ANA BANKA
Tanımı yapılan ekosistemdeki tüm oyuncuların karşılıklı olarak ve birbirinden ayrılmaz bir bütün halinde etkileşim içinde olduklarını ifade eden Ferhat Pişmaf, “Ziraat Bankası tüm tarafları kapsayan ve tarafların finansal ihtiyaçlarına cevap verecek bir stratejiyle tarım ekosisteminin ayrılmaz bir parçası ve bu ekosistemin finansmanının ana bankası olmayı sürdürecek” diyor. Pişmaf, yeni tarım bankacılığı stratejilerini sürdürülebilir finansman, ulaşılabilir finansman, çözüm odaklılık ve güçlü iletişim temeline dayandırdıklarını söylüyor. Pişmaf’ın yaptığı sunumda, gençlerin ve kadınların da tarımsal ekosisteme dahil edilerek, bu temele dayalı katma değerli üretimin ön plana çıkarılması vurgulanıyor.
YENİ BİR VİZYON
DÜNYA SOFRALARINDA
Kızıltan, “İnsanların protein deposu su ürünleriyle birlikte kanatlı eti, yumurta, süt ve süt ürünleri ve balı 142 ülkeye ihraç ediyoruz. Dünya sofralarını üç öğün sağlıklı ve güvenilir gıdalarla süslüyoruz. Türk su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü, son 1 yıllık dönemde 3 milyar 591 milyon dolar ihracat seviyesine ulaşarak 2023 yılı için belirlediğimiz 3,5 milyar dolar ihracat hedefini 2022 Şubat’ta aştı” diyor.
İHRACATTA BÜYÜK ARTIŞ
‘Peki 10 yıl önceki ihracat rakamı neydi’ soruma ise Kızıltan, şu cevabı verdi:
“Yalnızca 1.4 milyar dolardı. Gerçekten bu büyük bir sıçrama. 2023 yılı sonu için ise yeni hedef 4,2 milyar dolar olarak belirlenmiş. Sektör, su ürünleri, kanatlı, yumurta, süt ürünleri ve bal ürünleri şeklinde 5 ana ihraç grubundan oluşuyor.” Kızıltan’ın geleceğe yönelik mesajı da çok net: “2000 sonrasında sektörümüze milyonlarca dolarlık yatırım yaparak dünyanın en modern tesislerini kurduk. 2035 yılına kadar ihracatımızı sürekli geliştirerek Türkiye’ye 10 milyar döviz kazandıracak bir sektör olmak için üretmeye ve ihracat yapmaya devam edeceğiz.”
SON DÖNEM PERFORMANSI
KAYIPLAR MALİYETTİR
“Koruyucu hekimliği ve sürü yönetimini görev edinmiş bir kuruluşuz” diyerek söze başlayan Tahir Yavuz, “Birçok sektörde olduğu gibi çiftlik hayvanları sektöründe de kayıplar maliyettir. Kayıpları önlemek hayvanların hasta olmamalarını sağlamakla mümkündür. Korumak ucuz ve garantilidir. Hasta olanı tedavi etmek ise pahalı olup, sonucu da belirsizdir” diyor.
ATAFEN’in iki büyük farkı olduğunu paylaşan Yavuz, şu bilgileri aktardı:
İŞİMİZ UZMANLIĞIMIZ
“Bu temel farkları sahaya sunduğumuz ürünleri seçerken özellikle kullanıyoruz. Birincisi, köken olarak, yıllarca hayvanları tedavi eden, klinik ekolünden gelen veteriner hekimlerin kurduğu bir şirketiz. Yaşanan sorunları, hayvan sahiplerini üzen, zarara uğratan dertleri, meslektaşlarımızı çaresiz bırakan hastalıkları gayet iyi biliyoruz. Yıllarca bu sorunların çarelerini araştırdık, bulduk, getirdik, şimdi de ülkemizde üretiyoruz.”
OTOVAKSİN NEDİR
Bugün farklı bir şey yapmak istedim. Çünkü tarım ve gıda sektöründe o kadar çok ve birbirinden önemli gelişmeler arka arkaya geliyor ki.. Bir kısmını bizzat izliyorum, ama tabii hepsine yetişmek mümkün değil. Öyleyse bu yazıda güncel ve dikkat çekici olanlarına yer verelim diye düşündüm.
YILIN TRAKTÖRÜ
TürkTraktör, Türkiye’de geliştirilen ve Türk mühendisliği ile üretilen bahçe traktörü New Holland TTJ ile sektörün en önemli ödülünün sahibi oldu. “Yılın Traktörü 2015” Ödülü, İtalya’da yapılan tarım makinaları fuarı EIMA kapsamında Bolonya’da açıklandı. TürkTraktör Genel Müdürü Marco Votta, “2014, 60 yılı geride bırakan TürkTraktör tarihinin en önemli yıllarından biri. Haziran ayında ikinci üretim tesisimizle gururlandık. Şimdi ise TürkTraktör üretim hattından çıkarak yurtdışı pazarlarına T3F adı ile ihraç edilen New Holland TTJ ile tarım sektörünün en önemli ödüllerinden birini almış olmanın haklı gururunu yaşamaktayız” ifadesinde bulunuyor.
İNEKLER VE ROBOTLAR
Lely tarafından tamamen robot teknolojisi ile kurulan Türkiye’nin ilk süt sığırcılığı işletmesi, Balıkesir’de Onet bünyesinde açıldı. Süt sığırcılığı işletmelerinde, özellikle sağım gibi birçok önemli işin robotlar tarafından yapıldığı bu çiftliğin kuruluşuna 4 ay önce başlandı. Yem itme robotu, gübre temizleme robotu ve hatta buzağı beslemek için mama robotu bulunan çiftlik Türkiye’de bir ilk.. Hedef “Mutlu İnekler” ve “Kaliteli Süt”..
BEYAZ ALTIN PRİMİ
75 KURUŞ OLMALI
İzmir’in Ödemiş ilçesi hızlı bir değişim içinde. Daha önce ilk defa bu köşede okudunuz, kamuoyunun patates merkezi diye bildiği Ödemiş, artık Türkiye’nin en fazla süt üreten ilçesi konumunda. Bu yetmediği gibi şimdi de süs bitkilerinde büyük bir gelişme ortaya koyuyor. İlçede bu sektörün en önemli etkinliklerinden biri daha gerçekleşti. Türkiye Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Başkanı Selahattin Altun ve Ödemiş Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Cabbar ile 10. Ödemiş Süs Bitkileri ve Fidancılık Sergisi’ni konuştuk.
MERKEZ İZMİR
Selahattin Altun, “Türkiye Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği (SÜSBİR) 2008 yılında kuruldu. Üye Sayısı 385’e ulaşan SÜSBİR’in ülkenin dört bir köşesinde üyesi bulunuyor. Özellikle İzmir, Adapazarı, Yalova, Antalya, Adana, Samsun ve Muğla’da üretim yoğunlaşmış durumda. En yoğun süs bitkileri üretimi yapan illerimiz İzmir, Adapazarı ve Yalova’dır. Ancak Türkiye’nin süs bitkisi üretiminin yüzde 50’si İzmir Küçük Menderes havzasında yapılmakta” diyor.
SEKTÖR UMUTLU
Sergi’den hemen önce düzenlenen çalıştayın da çok yararlı olduğunu söyleyen Başkan Altun, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında Süs Bitkileri Daire Başkanlığı’nın kurulması ve sektörün gerçek gücünün ortaya çıkması için kayıt dışılığın önlenmesini özellikle istiyoruz. Sektörümüzün önü çok açık, yıllık 70 milyon doları bulan ihracatımızın önümüzdeki 5 yıl içinde 300 milyon dolara çıkması işten bile değil, fakat kalite ve standartların Avrupa düzeyine gelmesi şart. Dolayısıyla Bakanlığımız ve SÜSBİR’in işbirliği ile komisyonların kurulup çalışması sağlanmalı. Zira işletmelerin öncelikle altyapılarının iyileştirilmesi gerekiyor. Sulama sisteminin üretime uygunluğu, üretim alanlarına jüt (taban örtüsü) serilmesi, üretim harçlarının (torf + cüruf + kontrollü gübre) iyi olması standart üretimi çok artıracak. Ayrıca işletme altyapı ve üstyapı desteği ve kredisi ile birlikte sektörün TARSİM ve KOSGEB kapsamına alınması bize büyük katkı verecek” diye konuşuyor.
BÜYÜK ANLAŞMA
Türkiye’de toplam traktör sayısı 1 milyon 600 bini geçti. Bu ciddi bir büyüklük. TürkTraktör’ün ise 60 yıllık köklü bir geçmişi var. Son yıllardaki satışlarla halen Türkiye’de mevcut traktör pazarının yüzde 50’sini de elinde tutuyor. Tabii pazar bu kadar geniş olunca yeni traktör satışlarının yanı sıra 2. el satışlar da giderek önem kazanıyor. TürkTraktör Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İrfan Özdemir ile piyasadaki son gelişmeleri görüştük.
GELİŞMELERDEN MEMNUNUZ
İrfan Özdemir, “Bu yıl Bursa’da New Holland ailesinin iki yeni ürününü ilk kez çiftçilerimizle buluşturduk. TürkTraktör tesislerinde Türk işçisinin emeğiyle üretilen her iki ürünümüz de modern teknolojinin nimetleriyle donatılmış durumda. Diğer ürünlerimiz gibi iki yeni ürünümüz de performans ile yakıt ekonomisini aynı potada eriterek çiftçimizin verimliliğini üst seviyeye taşıyor. Dolayısıyla kendi hesabımıza son gelişmelerden memnunuz. Bu arada tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 2. el traktör pazarı gerçeği var. Ancak 2. el traktör pazarını sahiplenen kurumsal bir yapı yok. Türkiye’de üretim yapan, her zaman çiftçimizin ihtiyaçları doğrultusunda çözüm üreterek, Türk çiftçisinin yanında bir kurum olarak 2. el traktör konusunda da çiftçimize kurumsal güvenceyle çözüm sunulması gerektiğine inandığımız için bu fikir ortaya çıktı. Çiftçimize doğrudan sağlayacağımız hizmet ve faydaların yanı sıra bu sistemin, Türkiye 2. el traktör pazarına yönelik önemli bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle websitesi platformumuzu sadece kendi markalarımızla kısıtlamadık ve sistemi tüm markalara açtık. Bizim için önemli olan çiftçilerin bütçesine ve kullanım amacına uygun traktörü kurumsal güvenceyle ve kurumsal bir şirketin hizmetler paketiyle satın alması” diyor.
FİNANSMAN DESTEĞİ