Bu sözler kime ait diye sorsam, herhâlde büyük çoğunluk Batılı birkaç liderin adını sıralar. Oysa bu cümleler, dünyanın gelmiş geçmiş en tehlikeli teröristi kabul edilen, el Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin’e ait.
Konuşmanın tarihi Kasım 2004. Başlığı da ‘Amerikan halkına mesajım’. Bu sözlerin geçtiği konuşma da ‘Madem ABD’nin dediği gibi özgürlük karşıtıyız, o zaman size neden İsveç’e değil de ABD’ye saldırdığımızı anlatayım’ sözleriyle başlıyor.
Bu konuşmadan bu yana 10 yılı aşkın bir süre geçti. Dünyada çok şey değişti. ABD’de artık Demokrat bir başkan var, Suriye’de de iç savaş. Ukrayna karışık, Mübarek ve Kaddafi artık koltuklarında değil. En önemlisi de bin Ladin artık yaşamıyor.
Ancak temsil ettikleri bugün hala hayatta. El Kaide belki eski popülerliğini yitirdi ama artık IŞİD var. Afrika’dan içinde Boko Haram, El Şebab geçmeyen haber gelmez oldu. Yemen’de iç savaş yaşanıyor. Taliban, Afganistan’ın sınırlarını aştı, Pakistan’da katliamlara girişiyor.
Son olarak, güneydeki Odesa da iyiden iyiye karıştı. Cuma günü çıkan olaylarda 40'tan fazla kişi hayatını kaybetti. Türk basınının önemli bir bölümü pek doğru yakalayamadı olanı, ancak ölenlerin çok büyük bir kısmı kundaklanan sendika binasına sığınan Rusya yanlılarıydı.
Olayların fitilini, Şubat'tan bu yana futbol takımı taraftarlarının hemen her şehirde maç öncesi düzenledikleri "birlik" yürüyüşünde grubun Rusya yanlılarıyla karşı karşıya gelmesi ateşledi.
Ukrayna ve Batı yanlısı Kyiv Post'a göre, Rusya yanlıları sayıca az olmalarına karşın birlik yürüyüşüne katılanlara saldırmak istedi. İki taraf arasında çatışma çıktı. Polis araya girip tansiyonu kısa süre düşürmeyi başarsa da, çatışmalar, bu kez daha da şiddetli bir şekilde tekrar başladı. Rusya yanlıları, sendika binasına sığındı ve burası Ukrayna yanlıları tarafından ateşe verildi.
Ortaya da bu korkunç tablo çıktı...
ŞİMDİ GÖZLER CUMA GÜNÜNDE
Ne yazık ki, bu olayların önümüzdeki günlerde tekrarlanması çok muhtemel. Şimdi ilk kritik tarih 9 Mayıs, yani Cuma günü... Sovyet Rusyası'nın Nazi Almanyası'nı mağlup etmesinin kutlandığı Zafer Bayramı.
Ukrayna hükümeti, Rusya yanlılarının bu bayramı bahane ederek, gösteri düzenlemesinden ve olay çıkmasından korkuyor.
Hal böyleyken, hem durum dış etkilere açık bir hale geliyor hem de herkes bundan sonra ne olacağını soruyor. En korkulan senaryo da önce bir iç savaş çıkması, sonra da bunun bölgesel bir savaşa dönüşmesi...
Ağlayarak bunları söylüyordu, Bayramın ilk sabahının erken saatlerinde çalan telefonun diğer ucundaki ses.
Arayan 2012 yılında bir önceki İsrail operasyonunu takip etmek için gittiğim Gazze'de bize 10 gün boyunca eşlik eden tercümanımdı.
Adını vermiyorum, güvenlik nedeniyle. Gazze’de yaşıyor, milyonlarca Filistinli gibi mülteci bir ailenin çocuğu... Evli ve üç çocuğu var. Geçimini, yabancılara mihmandarlık yaparak, arada da BM için proje bazlı çalışarak sağlıyor.
İsrail'in Gazze işgalini, 2007'de Hamas-El Fetih savaşını, Dökme Kurşun Operasyonu'nu, Savunma Sütunu Operasyonu'nu da yaşamış. Şimdi bir kez daha yine bombaların altında hem ekmek parası hem de ailesinin ve kendinin canını kurtarma derdinde...
Erdoğan'a göre, bir zamanlar kendisini dünya liderleri arasındaki en iyi arkadaşlarından birisi olarak tanımlayan ABD Başkanı Obama ile görüşmemesinin nedeni Suriye'de Türkiye'nin beklentilerinin karşılanmaması.
Bu, Türkiye tarafının duruşu. Ancak ABD'nin olaya biraz daha farklı baktığı da bir sır değil.
ABD tarafının rahatsızlığı iki liderin Şubat ayında yaptığı en son görüşmelerine dayanıyor. Erdoğan, görüşmeden birkaç hafta sonra Obama'ya Fethullah Gülen konusundaki rahatsızlıkları ilettiklerini ve ABD Başkanı'nın da "mesaj alınmıştır" dediğini açıklamıştı.
Bu sözler, Beyaz Saray tarafından yalanlandı. Ve o, o oldu. İki lider bir daha görüşmediler. Hatta Musul'daki konsolosluk baskınının ardından bile Obama, Erdoğan'ın telefonuna çıkmadı, yardımcısı Biden'a yönlendirdi.
Bu, İsrail'in Gazze'deki işgali sonlandırıp yönetimi Filistinlilere bıraktığı 2005'den bu yana düzenlediği üçüncü geniş kapsamlı operasyon.
İlki 2008'deydi. Dökme Kurşun Operasyonu kapsamında sadece havadan değil, karadan da girmişti İsrail. İkincisi de 2012'de...
Savunma Sütunu Operasyonu bu kez 10 gün sürmüştü. Gazze'nin altyapısına ve yönetimi elinde tutan Hamas'ın başta arşivi olmak üzere önemli kaynaklarına hasar veren bu operasyon varılan ateşkesle, üstelik Gazzelilerin de lehine olan birçok maddeyi içeren bir anlaşmayla sona ermişti.
Ateşkesin mimarı Mısır’dı. O dönem Müslüman Kardeşler iktidardaydı ve ateşkes açıklamasını ABD Dışişleri Bakanı Clinton ile Mısır Dışişleri Bakanı Kamil Emir birlikte yapmışlardı.
Bahsettiğim Ortadoğu'nun en etkili üç ülkesi Türkiye, Suudi Arabistan ve İran'ın bölge politikalarını şekillendiren ve uygulayan isimler.
Türkiye'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İran'da Devrim Muhafızları'nın en seçkin özel timi Kudüs Gücü'nün komutanı Kasım Süleymani ve Suudi Arabistan eski İstihbarat Şefi Prens Bandar bin Sultan.
Bu üç isim Wall Street Journal'da ekim ayında Fidan’la ilgili yayınlanan bir haberde ilk kez yan yana telaffuz edildi. Böylece, yalnızca bölgeyi yakından bilenlerin değil, daha geniş bir kitlenin de dikkatini çekti, bu üçlü.
O dönemden bu yana köprülerin altından çok sular aktı, elbette...
IŞİD'in Musul'u almakla kalmaması, bir de üstüne Musul'daki Türkiye konsolosluğunda görevli diplomatlar ve TIR şoförleri 80 Türk vatandaşını rehin alması da tüm bunların üzerine tuz biber ekti.
İç gündemin yoğunluğu dışarıya kaydı. Türkiye halkının gündemine IŞİD, Musul, Irak ve Suriye girdi.
IŞİD, şimdi Bağdat'a doğru ilerliyor. Türkmenlerin yoğun yaşadığı Telafer'de çatışmalar sürüyor. Ankara'nın TIR'larla yardım gönderdiğini söylediği Türkmenler, şimdi de Türkiye'ye "asker gönder" çağrısı yapıyor.
Türkiye,
İlki, Suriye ile Irak'ta faaliyet gösteren cihatçı Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün 28 Türk TIR şoförünü kaçırdığı iddiaları. İkincisi de IŞİD'in Musul'da tüm devlet daireleriyle birlikte kentin kontrolünü ele geçirmesi...
Esasen perşembenin gelişini çarşambadan belli olduğu bir durum bu. Zira son dönemde Suriye'nin batısında ve kuzeyinde Özgür Suriye Ordusu ve bir diğer İslamcı örgüt El Nusra ile girdiği mücadelelerin ardından doğuda mevzilenen IŞİD, özellikle Irak'ta önemli kazanımlar elde ediyordu.
IŞİD ÜST ÜSTE MEVZİ KAZANDI
IŞİD, son günlerde Musul dışındaki mahalleleri ele geçirdi. Irak'ın en önemli kentlerinden Samarra'ya operasyon düzenledi. Ramadi'de bulunan Irak'ın en büyük üniversitesini ele geçirdi. Bağdat'ta da Şii mahallesinde düzenlediği intihar saldırıyla 52 kişiyi öldürdü.
IŞİD'in kökleri, 2004 yılına kadar gidiyor. ABD'nin Irak işgaline karşı mücadele eden El Kaide'nin bir uzantısı olarak ortaya çıktı. Bugünkü adını alması ve etkinliğine kavuşması ise