Paylaş
Bahsettiğim Ortadoğu'nun en etkili üç ülkesi Türkiye, Suudi Arabistan ve İran'ın bölge politikalarını şekillendiren ve uygulayan isimler.
Türkiye'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İran'da Devrim Muhafızları'nın en seçkin özel timi Kudüs Gücü'nün komutanı Kasım Süleymani ve Suudi Arabistan eski İstihbarat Şefi Prens Bandar bin Sultan.
Bu üç isim Wall Street Journal'da ekim ayında Fidan’la ilgili yayınlanan bir haberde ilk kez yan yana telaffuz edildi. Böylece, yalnızca bölgeyi yakından bilenlerin değil, daha geniş bir kitlenin de dikkatini çekti, bu üçlü.
O dönemden bu yana köprülerin altından çok sular aktı, elbette...
Ortadoğu'da hesaplar karıştı, planlar suya düştü, bazı ülkelerin eli güçlenirken bazı ülkelerin attığı adımlar ters tepti, beklenmedik çok şey oldu.
SÜLEYMANİ BİR ADIM ÖNE ÇIKTI
Önce Prens Bandar görevden alındı. Uzun bir süre sesi soluğu pek çıkmadı, kamuoyu önüne de çıkmadı. Son olarak, Lübnan basını Haziran ayında düzenlenen suikastta zehirlendiğini ve durumunun ağır olduğunu yazdı.
Fidan ise Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'da cihatçı örgütlerin güç kazanmasından sorumlu tutuldu. YouTube'un kapatılmasına neden olan Suriye tapesiyle itibarı, etkinliği sarsıldı ancak Başbakan Erdoğan'ın sahip çıkmasıyla içeride yetkileri artırıldı.
Süleymani ise en azından şu gelinen noktada, istediklerini en çok hayata geçiren isim gibi görünüyor. Öncelikle, Suriye'ye verdiği destekle birkaç ay içinde gideceği tahmin edilen Esad'ın iktidarını korumasını sağladı. Irak'ta Şii Maliki'nin iktidarda kalmasına, Lübnan'da Hizbullah'ın bu karmaşada gücünü korumasına yardımcı oldu.
IŞİD İŞİN RENGİNİ DEĞİŞTİRDİ
Ortadoğu'da dengeler bu durumdayken oyunun kurallarını değiştiren bir gelişme oldu. O da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) veya yeni adıyla İslam Devleti'nin Irak ve Suriye içinde hızla ilerlemesi, iki ülke arasındaki sınırı kaldırdığını ilan edip, halifelik kurması...
Bu kritik gelişme, Ortadoğu'daki bu üç aktörün de yeniden ancak farklı bir şekilde oyuna aktif bir şekilde dahil olmasına neden oldu.
IŞİD'in 100'e yakın Türkiye vatandaşını kaçırması ve Türkiye sınırına bayrak dikmesinin, Fidan yönetimindeki MİT'i devreye soktuğu biliniyor.
Yine IŞİD'in bu kez Bağdat'a ilerlemeye başlaması ve Şiilere yönelik ağır katliamlara imza atması da Tahran'ı alarma geçirdi. İddialara göre, Süleymani, Haziran ayı içinde bizzat Bağdat'a gelerek Şii Irak hükümetine IŞİD'le mücadele konusunda bizzat yardım ettiği söyleniyor.
SÜLEYMANİ ABD-İRAN İLİŞKİLERİNDE KİLİT
Bir diğer önemli iddia da IŞİD tehdidine karşı gündeme gelen ABD ile İran'ın olası ittifakına ilişkin görüşmeleri de yine şahsen Süleymani'nin yürüttüğü yönünde.
Çok da akıl dışı bir iddia değil, aslında. Geçen yılın sonlarına doğru New Yorker'da yayınlanan ve bugüne kadar Süleymani hakkında Batı basınında çıkan en ayrıntılı haber olan makalede de Süleymani'nin geçmişte İran ile ABD arasında farklı vesilelerle yapılan işbirliği çalışmalarının kilit ismi olduğuna dikkat çekiliyordu.
Önce Afganistan'da Taliban ve El Kaide tehdidine karşı, Süleymani, ABD ile İran'ın ortak mücadelesinin organizasyonunda önemli rol oynadı. Sonra yine Irak'ta 2006 yılından sonra El Kaide önderliğinde başlayan ve giderek şiddetlenen Sünni ayaklanmasına karşı iki ülke Süleymani koordinasyonunda birlikte çalıştı.
SUUDİLERİN OYUN PLANI
İşte tüm bunlar yaşanırken, Ortadoğu'nun en önemli aktörlerinden Suudi Arabistan da kendi hamlesini yaptı. 1 Temmuz itibarıyla hem istihbarat örgütünün başındaki ismi değiştirdi, hem de Prens Bandar'ı yeniden resmin içine soktu.
Prens Halid bin Bandar bin Abdülaziz, Suudi Arabistan'ın CIA'i olan Suudi Genel İstihbaratı'nın başına atandı. 63 yaşındaki Halid, ulusal güvenlik ve dış ilişkiler alanında uzman.
1991 yılında Irak işgali sırasında Kuveyt'te aktif olarak görev aldı. Suudi-Pakistan ilişkilerinin gelişiminde ve Pakistan ordusunun güçlendirilmesinde önemli işler yaptı. Son olarak da Yemen'de Şii Husilerle mücadele eden Suudi güvenlik güçlerinin komutanıydı. Halid'in adını önümüzdeki dönemde daha çok duyacağız gibi duruyor.
PRENS BANDAR YENİDEN SAHNEDE
Suudi Arabistan'da Halid'le birlikte Prens Bandar da kralın kıdemli danışmanı ve özel temsilcisi olarak atandı. Prens Bandar, geçen hafta Suudi Kralı Abdullah'ın Mısır'a Sisi'nin yemin törenine katılmak üzere yaptığı ziyarette de yanında yer aldı. Bandar'ın Mısır'da Türkiye'nin büyük destek verdiği Müslüman Kardeşler'e karşı yapılan darbenin perde arkasındaki önemli isimlerinden biri olduğu söyleniyor.
22 yıl boyunca Suudi Arabistan'ın Washington büyükelçiliği görevinde bulunan ve Suudi-ABD ilişkilerinin kara kutusu olarak gösterilen Prens Bandar'ın yeniden resme girmesinin değişen tehdit algısıyla ilgili olduğu yorumları yapılıyor.
Bunu biraz açmak gerek: Suudi Arabistan, hem rejimin varlığına hem de Ortadoğu'daki etkinliğine en büyük tehdidi Müslüman Kardeşler hareketi olarak görüyordu. Komşusu Katar ve zaman zaman Türkiye ile ilgili yaşadığı sorunların temelinde de bu yatıyor.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER TAMAM, SIRA IŞİD’DE
Arap Baharı'nın etkisiyle Ortadoğu'da güçlenmeye başlayan Müslüman Kardeşler hareketi, Mısır'da yapılan askeri müdahaleyle ağır darbe aldı. Suudi Arabistan, Katar'ı da köşeye sıkıştırarak Müslüman Kardeşler'e yapılan yardımların da kolunu kanadını kırdı.
Suudiler istediklerini ilk aşamada almış gibi görünse de IŞİD'in ortaya çıkışı planları değiştirdi. IŞİD'in lideri Ebu Bekir el Bagdadi'nin halifeliğini ilan etmesi, Suudi Arabistan için de savaş ilanından farklı değil.
Zira, Mekke ve Medine gibi, Kabe gibi Müslüman dünyasının en kutsal yerleri Suudi Arabistan'ın sınırları içinde, kontrolü altında. IŞİD ve Bagdadi'nin halifelik ilanıyla birlikte bir aşamada bu bölgeleri de hedef alacağını düşünmek mümkün.
IŞİD’E KARŞI SUUDİ DESTEKLİ EL NUSRA
Son dönemde başta Ürdün ve Katar olmak üzere Arap basınında çıkan haberler de Prens Bandar'ın dönüşünün Suudilerin bu değişen tehdit algısından kaynaklandığına işaret ediyor.
Yine buralarda yapılan yorumlarda, Prens Bandar'ın Ürdün'deki mevcut üsleri kullanarak, El Nusra ile IŞİD'in çatışmasını sağlamaya çalışacağı söyleniyor. El Nusra'nın Ürdün üzerindeki desteklenerek, IŞİD'e karşı daha etkili bir mücadele yürütecek hale getirilmesi şimdilik Suudilerin öncelikli oyun planı gibi duruyor.
Ortadoğu'da biraz da amiyane bir tabirle "kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı" bir dönemden geçiyoruz. İrili ufaklı birçok silahlı grup, büyük aktörlerin vekili olarak Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesinin ön cephesinde yer alıyor.
Bu iş nereye kadar gider, ne kadar sürer kestirmek güç. Ancak kesin olarak bir şey var ki, Kürtlerden IŞİD'e kadar Ortadoğu'nun tüm aktörleri, şu aralar 100'üncü yıldönümü olan Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin değişeceği görüşünde...
Paylaş