BU satırları yazarken Washington’da Başbakan Erdoğan ile Başkan Bush arasındaki görüşmenin ne sonuç verdiğini daha bilmiyordum. Toplantıyla ilgili açıklamaları ve yorumları beklerken Irak Kürtleri ile ABD arasındaki karmaşık ilişkilerin tarihçesine kısaca bakmakta yarar olabileceğini düşündüm.
Beni buna sevk eden, Fikrat Bila’nın eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ile yaptığı söyleşidir. Orgeneral Yalman, PKK ve Kürt meselesi konusunda çok gerçekçi ve akılcı bir yaklaşım yansıtırken 1999’da ABD’nin Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etmesinin sebebini şu şekilde izah ediyor:
"Bence ABD, Irak’a müdahale ederken Kürtlere dayanmak istiyordu. Bu işi Barzani ve Talabani’nin desteği ile planlamak istiyordu. Abdullah Öcalan ise Barzani ve Talabani’ye alternatifti. Bana göre ABD, Barzani ve Talabani’yi güçlendirmek (...) için Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti... Türkiye’yi de memnun etmiş oldu."
Kuşkusuz çok akla yakın gelen bir izah tarzı. Ne var ki 1999’da ABD Başkanı olan Clinton’ın daha o tarihten itibaren Irak’a Bush zamanında yapılan saldırı gibi bir müdahaleyi öngördüğünü veya planladığını söylemek o kadar kolay değil.
* * *
Başkan Clinton devrinde güdülen politika değişikti. 1991 Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra Irak, BM Güvenlik Konseyi’nin kararlaştırdığı kapsamlı yaptırımlara tabi bulunuyordu. BM, Irak’ın kitle imha silahları geliştirmesini önleyecek bir kontrol mekanizması da kurmuştu. Fakat Irak sürekli şekilde BM denetçilerinin işlevlerini yerine getirmelerine engel oluyordu.
Saddam’ın engellemelerinden bizar olan Clinton yönetimi, 1998 Aralık ayında Irak’a yoğun hava saldırılarına girişti. Arkasından da Saddam’ı devirmek amacıyla ona muhalif olanları ve bu kapsamda Kürtleri de desteklemeye başladı. Orgeneral Yalman’ın bahsettiği 1998’de başlayan Washington süreci, bu politikanın bir parçasıdır. Ancak Clinton’ın vizyonunda Irak’ın işgalinin yer aldığını kanıtlayacak bir belge mevcut değil.
2000 yılındaki başkanlık seçimleri sırasında Cumhuriyetçilerin Başkan Yardımcısı adayı Dick Cheney bile, baba Bush’un Bağdat’ı işgalden imtina politikasına devam etmek gerektiğini belirtiyordu. Cheney ancak 11 Eylül 2001’den sonra Irak savaşının en hararetli taraftarlarından biri olacaktı.
11 Eylül’den önce savaş tasarımlarını hazırlayanlar ise Wolfowitz, Edelman ve Perle gibi yeni muhafazakárlar ve onları destekleyen Yahudi lobisiydi. ABD’de şimdi Irak savaşının İsrail’in güvenliğini ve bölgedeki konumunu kuvvetlendirmek hedefine yönelik olduğu görüşü gittikçe ağırlık kazanmaktadır.
ABD, Ortadoğu politikasında Kürtleri her zaman kullanmak istemiş, fakat çok kere de onlara ihanet etmiştir. Örneğin, 1972 yılında İran Şahı’nın inisiyatifi ile İran ve ABD, Irak’taki Baas rejimini zayıflatmak için Irak Kürtlerini kışkırtarak onlara yardıma başladılar. Bu operasyona İngiltere, İsrail ve hatta Ürdün destek verdi. Fakat daha sonra İran Şahı, Irak ile olan sınır ihtilafını çözümleyince Kürtler kendi kaderlerine terk edildiler.
Birinci Körfez Savaşı’ndan hemen sonra Kürtler, Saddam’a karşı isyan edince onları korumak için Washington parmağını bile kıpırdatmadı. 1993 ve 1996’da CIA’nın Saddam’a karşı Kürtleri harekete geçirmek planları da akamete uğradı. Bugün ABD’nin İran Kürtlerini Tahran’a karşı kullanmak istemesinde de şaşılacak bir şey yok.
* * *
Türkiye’de ABD’nin PKK’yı da desteklediği ve Türkiye’yi bölmek istediği görüşü oldukça yaygın. Hatta eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’e göre AB de aynı hedefin peşinde. O zaman NATO ve AB politikamızın derhal gözden geçirilmesi gerekir.
Yok, bu kanaat hükümet ve Genelkurmay tarafından paylaşılmıyorsa, bunun açıkça ifadesinde büyük yarar vardır. Kamuoyu neye inanacağını şaşırmış vaziyettedir ve her tarafta düşman görmeye teşvik edildiğinden, kolaylıkla tehlikeli tepkilere müsait öfkeli bir ruh haline kapılmaktadır.