8 Haziran 2008
YENİLMEMEMİZ gereken bir maçtı. Ama turnuvanın favorilerinden gösterilen Portekiz’i, dünyanın en pahalı futbolcusu Ronaldo’yu, Deco’yu, Nuno Gomes’i, Simao’yu nasıl durduracaktık? Dünyanın en iyi stoperleri arasına girecek Pepe’nin öne çıkışlarına ne önlem alacak, 21 milyon Euro’ya Chelsea’ye transfer olan Bosingwa’nın bindirmelerini nasıl önleyecektik?
Portekiz bizden iyi
Fatih Terim’in hesabı, "Bu takım savunmaya durdurulamaz"dı. Rakibi kendi alanında karşılayacak, presi orta sahada yapacaktık. Hesap da rakibi kalemizden uzak tutmaktı. Portekiz’in 3 topu direklerimizden döndü. Pepe’nin kafa golü ofsayt gerekçesiyle sayılmadı. Sayısız gol hamleleri arka arkaya geldi. Ve neticede ağlarımızda 2 gol gördük. Portekiz bizim sahamızda cirit atarken, 82. dakikada Emre Aşık kafayı çerçeveye vurabilse, 4 dakika sonra Tuncay ceza sahasındaki o topa dokunabilse, belki de istediğimizi alacaktık. Ama gücümüzün bu olduğunu ve Portekiz’in bizden iyi olduğunu kabul etmek zorundayız. Servet ve Gökhan gibi 2 ağır oyuncuyla hem savunmadan çabuk çıkmada zorlanıyor hem de Carvalho ile Pepe’nin yaptığı gibi pas trafiğinde bu bölge çıkış noktası olamıyor. Terim’in takıma eklediği mücadele azmi ve oyuna konsantrasyona söyleyecek fazla bir şey yok. Ama sorun yalnız defansta değil.
İsviçre kaderimiz
Orta saha risk almadan hücum adamlarına yaklaşamıyor, takım oyun alanını bir bütün halinde kullanamıyor. Portekiz’in bu konudaki gücünü inkar etmek mümkün değil. Grubun en güçlü ekibi. Her şey daha bitmedi. İsviçre maçı kaderimizi çizecek.
Yazının Devamını Oku 11 Mayıs 2008
BÖYLE zorlu bir lig maratonunda şampiyonluğu son haftaya taşıyan büyük mücadeleye saygı duyalım. Beş hafta önce şampiyonluğun en büyük favorisi Beşiktaş’ın UEFA Kupası şansını ligin son maçında yakalamasına, ’Anadolu Ateşi’ Sivas’ın şampiyonluk yarışından son 2 haftada çıkmasına, ligimize kattığı renkten ve heyecandan ötürü alkış tutalım.
Önce Özhan Canaydın’ı kutlayalım. Galatasaray tarihinin en zor dönemlerinden birinde Cimbom aşkıyla verdiği mücadelenin bir şampiyonlukla noktalanması en çok onu mutlu etti, bunu biliyorum. Adnan Polat’a, Haldun Üstünel’e, Adnan Sezgin’e yürekten tebrikler. Bu öyle bir şampiyonluk ki anlamı, Fenerbahçe’nin Denizli’de kaybetmesiyle gelen 2 yıl önceki şampiyonluktan daha değerli. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde, belki Şampiyonlar Ligi’ni kazanacak Chelsea’yi yenen ama elenen F.Bahçe’nin G.Saray’ın şampiyonluğuna giden yolda dingin, donuk hali ancak futbolun evrensel yapısı ve kuralların içinde anlaşılabilir. Zico’nun veya Kezman’ın Galatasaray şampiyonluğundaki paylarını düşünme değil, Servet’in insan üstü birlik, dayanışma, hedef beraberliği yaratan arkadaşlığını, Mehmet Topal’ın askerliğini, Ümit’in gole aç karakterini, Emre’nin yeni geldiği evdeki muhteşem uyum ve disiplinini takdirle karşılama zamanıdır.
F.Bahçe üzülmesin Beşiktaş düşünsün
"Kutlu Şampiyonluk Haftası" Galatasaray’a ve Türk futboluna hayırlı olsun. Türk futbolunun içindeki doğum günleri, şampiyonluk günleri, kupa galibiyetleri, Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçları, hepsi ve daha zirvesi futbolumuza yeni vizyonlar getirsin. Galatasaray’ın Fenerbahçe’siz, Fenerbahçe’nin Galatasaray’sız olamayacağı gerçeği apaçık ortada dururken, G.Saray’a tebrikler, şampiyonluğu kutlu olsun. F.Bahçe’nin ve Beşiktaş’ın hatta Sivas’ın son haftalarda kaybettikleri bu şampiyonluk futbolumuza yeni mozaikler oluştursun.
Dünkü maçı konuşmaya gerek yok. Hakan’ın Ali Sami Yen’de belki son golüydü. Adaşı Balta’nın muhteşem vuruşu gözlerimizin pasını silen bir goldü. Galatasaray’a kutlu olsun. Fenerbahçe üzülmesin. Beşiktaş düşünsün. Sivas bu heyecanıyla yürüsün.
Feldkamp’ı da unutmayalım. Yaşlı usta, hasta hocayı bu şampiyonluğun sonunda yadetmeden geçmek, olmaz.
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2008
YANİ, Anderlecht, PSV, CSKA, Inter, Sevilla ve Chelsea, Galatasaray’dan daha mı kötü takımlar? Onlar presi sahanın ortasında yapmayı, Alex’i ölü alanda bırakmayı, Deivid’i ceza sahasına yaklaştırmamayı, Galatasaray kadar beceremediler mi? Yoksa, Galatasaray kazanmayı Fenerbahçe’den çok daha fazla mı istedi? Veya Fenerbahçe, Galatasaray’a gereken özeni göstermedi mi? 45 yıl önce topa vurmayı öğrendiğimde; Abiler şöyle konuşurdu, "Teknik, enerjiden üstündür". 1994’lerde Sir Alex Ferguson, "Topa sahip olamıyorsan maçı kazanamayacağının gerçeğini öğrendim" dedi.
Dün akşam Galatasaray kazanmayı çok daha istedi. Hak etti ve kazandı. Askerlerle, generallerin maçı gibiydi. Komutanlar Fenerbahçe’de; koşan, çarpışan erler Cimbom’daydı. Cimbom’un en mağruf komutanı Linclon de kenara konmuş, askerler kazanma hırsıyla dolmuştu. Ayhan, tekniğine kattığı enerjiyle yıldızlaşıyor, Sabri, hem yerinde hem orta sahada basıyor, Barış ve Mehmet Topal ciğerleri ağızlarında oynuyorlardı. Fenerbahçe de şaşırmıştı bu Galatasaray’a. Alex kitlenmiş, her Fenerbahçelinin 1 olduğu yerde 2 Galatasaraylı topun başına tünemişti.
Galatasaray’ın Servet’i arkada oldukça, Emre yanında dik durdukça ve dediğim gibi rakibin 1 olduğu yerde Galatasaray 2 oldukça maçın kazanılması kolay oldu.
Gol provasını yaptı
Emre’nin uzun viyagonal pasında, Ümit Karan topla buluşup, mükemmel vurduğunda top direkte kalmıştı, dakikalar 26’ydı... Golün provasını yaptı Galatasaray. 30 ve 31. dakikalarda Nonda, bu gol ataklarından sonuç alamazken, 37. dakikada ikram başladı. Kaleci Volkan ve Edu’nun yüksek gelen aynı topa sahip olma sevdası, ikisini de şaşırtınca Nonda’ya topu kafayla ağlara itmek kalmıştı. Ve Alex... Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki tek atağında, ilk yarının son dakikasında gole gidecekken kaleci Aykut, "Büyüdüm" dedi ve mutlak bir golü önledi.
İkinci yarı, birinci yarıdan çok farklı değildi. Fenerbahçe hiçbir Şampiyonlar Ligi maçında olmadığı kadar dingin, isteksiz ve şevksizdi. Galatasaray, ısırıyor, tırmalıyor, mutlaka kazanmak istiyordu. Enerji, tekniği yenmeye başlamış, Fenerbahçe, Galatasaraylı oyuncuların fizik baskısı altında çaresiz kalmıştı. Yıldızlar da sahne alamıyordu. Maçın son 15 dakikasında Ümit’in çıkarılması ve Song’un oyuna alınmasıyla Galatasaray kurmayları Fenerbahçe’ye "Üstüme gel" sinyali verdi. Fenerbahçe biraz daha silkelendi, Galatasaray kalesine gelmeye başladı. Ama arkasında da büyük açıklar bıraktı.
Dün gece, Adnan beylerin takımı, yüklendiği kazanma hırsıyla son noktasına kadar çarpıştı ve maçı kazandı. Zico’nun Fenerbahçe’si daha profesyonel bir takımdı. Baskıya, güce cevap veremedi. Ve kaderine razı oldu. İki 90 dakika daha var. Galatasaray için her şey Sivas’ta bitecek. Belki de şampiyonluk orda gelecek.
Yazının Devamını Oku 13 Nisan 2008
HANGİ Adnan Bey’in? Farketmez, Polat ve Sezgin’in... Servet stoperse, Okan ile Ayhan bildiğimiz yerlerindeyse, Hakan-Ümit gol için rakip kale önündeyse, yani Kalli dışında herkesin kuracağı takım sahnedeyse normal olan budur ve Adnan Bey’in takımı kazanmaya odaklanmış bir takımdır. G.Saray şampiyon olmak için 3 puan alması gereken bir maçı kazandı. Rakip alanda baskıyla başlayan, presle boğmayı amaçlayan G.Saray’da ilk yarının en önemli pozisyonu Servet’in direkten dönen kafa vuruşuydu. Sabri’nin sağdaki çıkışlarına solda Volkan katılmıyor, Okan’ın içeri hareketlenmesiyle Sabri önünde açılan kulvarlarda olumlu ataklar yapıyordu. Şunu bilmemiz gerekiyor ki, Mehmet Topal G.Saray’ın ve Türk futbolunun cilası az olan, parladığı halkde parlatılmayan bir yıldızıdır.
Okan ekip ruhu içinde çarpışan, Ayhan birikimlerini ortaya koyan bir futbol oynadı. Hakan Şükür her zamanki gibi dingin ama rakibi ürkütmede etkin bir isimken, Ümit Karan kritik bölgelerde iyi pas alan ve de atan pozisyon zengini bir futbolcuydu dün akşam. Arda 32. dakikada Trabzon kalesine gönderdiği şutun bir benzeriyle 50. dakikada biraz da şansın yardımıyla golle buluşurken, Ersun Yanal kendi kendine şu soruyu sormalı: "Benim takımım taç atışından nasıl gol yer?" Taçtan aldığı topla Ayhan’ın yaptığı ortada Arda topla iyi yerde buluştu ve Hasan’a çarpan top ağları buldu.
Güler büyük risk
G.Saray dün göz kamaştıran bir futbol oynamadı. Hatlar arasındaki iletişim mükemmel değildi. Adnan Bey’in takımı kazanmak istiyordu ve kazanmak için her yolu deniyordu. Hatta 70. dakikada skor 1-0 iken, ani G.Saray kontratağında Trabzonspor kale sahası içerisinde gole en yakın isim sol bek Volkan’la stoper Servet idi. Gol arzusu ve kazanma isteği her oyuncuda vardı. Bu takım Adnan Bey’in takımıydı.
Doğrusu son 4 maça sahaya Sevgili Cevat Güler’le çıkmak, çok ciddi riskleri göze almak demek olur. Galatasaray Yönetimi bu sorunun çaresini bulmak, Adnan Bey’in takımına Adnan Bey kadar yeni heyecanlar katacak ve saha içinde takıma hakim olacak bir teknik direktör bulmak zorundadır.
Bir sözüm de Trabzon’a... Üstünde hiçbir baskı olmayan, rahatlamış Trabzonspor’un bu kadar silik oluşunu orta alanda bir beynin eksikliğine bağlamak yanlış olur. Benim bildiğim ve yaşadığım Denizlispor, Ankaragücü, Gençlerbirliği ve Milli Takım’daki Ersun Yanal felsefesinden dün gece eser yoktu.
Yazının Devamını Oku 9 Mart 2008
GALİBİYET kimsenin beklemediği kadar kolay geldi. Ligin en oturmuş, en agresif takımı Kayserispor dün akşam ince kesilmiş bir pastırma kıvamındaydı. Geçtiğimiz haftaların Kayseri’sinden eser yoktu sahada. Başta Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal olmak üzere...
Başkan adaylarının, Galatasaray gündeminde öne çıktığı bu günlerde Kasımpaşa ve Beşiktaş yenilgileri bile irdelenerek konuşulmadı G.Saray cephesinde. Varsa, yoksa "Canaydın tekrar adaylığını koyacak mı?" Belki bugün hissedilmiyor ama 6 puan gidiverdi birdenbire.
Kalli’nin hangi gerekçeye bağlı olarak değiştiği pek anlaşılamayan felsefesinde, Sabri müthiş bir dönüş yaptı savunmamın sağına. Özellikle defans hamlelelrinde ve de çabukluğu ile dün akşam takımın en iyilerinden biriydi. Eski maçlardan daha gayretli bir Lincoln de sahadaydı. Kafa olarak iyi, fizik-kondisyon olarak biraz yetersiz gördük Lincoln’ü. Oysa hızlı adam geçebilse ve rakip ceza sahasına daha çok girebilse G.Saray’ın hiç gol sorunu kalmayacak. Mehmet Güven ve sonradan yerine giren Ayhan, Türk futbolunun yeni yıldızı Mehmet Topal’a dün akşam iyi yardımcılık yaptılar. Mehmet Topal başta olmak üzere ileri bölgede pres yapmada, rakibi bozmada ve top çalmada çok başarılıydılar. Arda bu gruba pek katılamadı.
Aykut’ta ısrar edilmeli
18. dakikada Sabri’nin takipçiliği ve mükemmel gol vuruşuna ne kadar saygı duyuyorsak, 35. dakikada Ümit’in dönüş ve vuruş ustalığına da alkışlar yolluyoruz. Ümit Karan bu takımın değişmez golcüsü, Nonda ve Şükür’den biri de uçta iki isimden biri olmalı. Dün eksikliğini gördüğümüz Barış, Sabri’nin önünde Aykut da kalede oynamalı. G.Saray kalesine çok fazla gelmeyen Kayserispor’un son 3 dakikada Cangele ile 6 metreden savurduğu gol vuruşlarını çok başarılı reflekslerle kurtardı. Aykut’ta ısrara edilmeli.
17 maç sonra kaybeden, dikkatini Türkiye Kupası’na ve lig 4.’lüğüne çevirmiş Kayserispor için ben iyi takım diyorum. Ama dün akşam kötüydüler. Onların bu kötü hali Galatasaray’ın işini kolaylaştırdı.
Yazının Devamını Oku 3 Mart 2008
CÜNEYT Çakır’ı çok tartışan Türkiye, dün akşam Bünyamin Gezer’le mutlu olmadıysa, bundan sonra hiçbir hakemle mutlu olamayacak demektir. Gezer, tek kelimeyle mükemmel bir maç yönetti. Hakemi, yönetirken de, yönetemediği iddia edildiği anda da fazla konuşmak istemiyorum. Benim için dün gecenin yıldızı haftanın akışı içerisinde hakemdi. Kazanmayı Beşiktaş daha çok istedi. Holosko kendine verilen paranın hakkını vermek için, Nobre büyük maçların büyük oyuncusu olduğunu ispatlamak için çırpındı durdu. Ön liberoda Toraman, pas dağıtımında sırıtsa bile hırsı ve savunma anlayışı ile "Ben, bu akşam Cisse’yi aratmayacağım" dedi.
Beşiktaş’ta her futbolcu daha iyi konsantre olmuş, kazanmaya odaklanmıştı. Çok nadir görülür ki, iki derbi maçı üst üste kazanılsın. Stres dolu bir maçtan sonra F.Bahçe’yi kupanın dışına iten G.Saray, lider başladığı haftada lige iyi motive olamadığını dün akşam gösterdi. Servet kilit adamdı. "Song varken başkası olmaz" diyenler, bir yere kadar haklıydılar. 46 ve 66. dakikalarda iki gol pozisyonunda iki kafa vuruşundan Hakan mutlak gol poziyonlarını değerlendiremedi. Ama 56. dakikada Nobre, F.Bahçe günlerinden özlediğimiz bir kafa vuruşuyla maçın kaderini tayin eden adam oldu.
Kilit adam Delgado idi
İlk yarı durgun, dingin, tarafların birbirini yokladığı bir 45 dakika izledik. İkinci yarı özellikle Beşiktaş kanadında tüm riskler göze alınmıştı. Delgado’nun önderliğinde ikinci yarının ilk 10 dakikasında G.Saray kalesine yüklenen Beşiktaş, net iki pozisyondan yararlanamadıktan sonra Nobre ile golü buldu. Delgado’nun ne kadar kilit ve oynadığı zaman bir takımı başarıya götüren bir oyuncu olduğu belli oldu.
Fenerbahçe maçının psikolojik yorgunluğunu üstünden atamayan Galatasaray, orta alanda Hakan Balta ile pek fazla etkili olamadı. Topal’ın çırpınışı, Barış’ın dağınık futbolu gol bölgesine etkili toplar gitmeyişinde önemli etkendi. Beşiktaş’ı 137 hafta sonra liderlik koltuğuna oturtan dün geceki maçta siyah beyazlılar, kazanmayı hak eden taraftı. G.Saray bundan sonraki dönemde kadro içerisine yeni isimler yerleştirmek, Barusso’yu, Nonda’yı kullanmak için gerekli zamanı ve ortamı bulmak zorunda.
Şampiyonluk yarışında kaybedilen hiçbir şey yok. Zaten şampiyonluk derbi maçlarından alınan sonuçlardan ziyade, Anadolu takımları ile yapılacak olan karşılaşmaların sonuçlarıyla belirlenecek. Ben, futbol kamuoyuna dün akşamki maçtan sonra şunu söylemek istiyorum. Futbolumuz, hakemlerimizle değil, futbolcularımız ve takımlarımızla bir noktaya gelecek. Onun için tüm hakemlere destek çıkalım.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2008
BİR hakem otoritesine tecavüz edildiği anda sarı veya kırmızı kartlarında tereddüt etmemeli. Ama futbolu oynamış, futbolu bilen biri olarak, kart uygulanışında bu kadar cömert olmamalı. Hele Türkiye’deki standart çok farklı noktadaysa... 35 yıldır maç yazar, maç anlatırım. Eğer Cüneyt Çakır doğruysa diğer hakemler yanlış. MHK bu standardizasyonu mutlaka sağlamalı. Galatasaray 10, Fenerbahçe 8 kişi bitiriyor. Dün akşamki maç Türkiye standartlarında 19 kartın çıkacağı bir maç değildi. Dün gece hakemin oynanan maçı geçerek, öne çıktığı bir karşılaşma oldu. Öyle bir maç ki, tarihe yazılabilecek, "Ali Sami Yen’de 9 kişiyle Cimbom’u eledik" heyecanına kapılmış bir Fenerbahçe’nin ve 70 dakika 10 kişi, 15 dakika 9 kişi oynamış F.Bahçe’yi evinde yenemeyen G.Saraylıların kaygı duyduğu bir maçı olacaktı. Ta ki, Ümit Karan’ın uzatma dakikalarında attığı gole kadar.
Dün geceki maçı ne Fenerbahçe, ne Galatasaray hak etti. Maça hükmetttiği ilk 45 dakikada bir ikinci golü bulamayan G.Saray karşısında F.Bahçe sanki 11 kişiyle oynuyordu. F.Bahçe ikinci yarıda oyunun kontrolünü G.Saray’a hiç vermedi. Ancak Gökhan Gönül’le bulduğu golle yakalanan yarı final umudu 9 futbolcunun sırtında ancak 91. dakikaya kadar gitti.
Standardın dışında bir hakem
Skoru ilk yarıda 2’ye çıkaramayan G.Saray’ı 2. yarı psikolojik olarak F.Bahçe baskısı sarmıştı. Fener 2. yarı daha iyi olan taraftı. 63’te Gökhan Gönül bütün defansı geçip kaleciyi geçemezken, tekrarında 67’de mükemmel bir vuruşla F.Bahçe’yi tarih yapacak, kendini tarihe sayfa yapacak, G.Saray’ı evinde büyük acıya sokacak golü attı ve eşitliği sağladı.
Gerisi boş... F.Bahçe direndi, G.Saray yüklendi. Gökhan’ın da kırmızı kart görmesiyle 9 kişi kalan F.Bahçe’nin üstüne G.Saray Serkan’ıyla, Nonda’sıyla, Karan’ıyla, Hakan’ıyla yüklendikçe yüklendi. Ve futbol talihinin güldüğü anda, 91. dakikada Nonda’nın ortasına Hakan baktı ki vuramayacak, topu Ümit Karan’a bıraktı.
Ümit’in golü Galatasaraylıların yıllar boyu üzüntü, Fenerbahçelilerin zevk duyacağı bir gece düşüncesinin de sonu oldu. Bu maç klasik bir F.Bahçe-G.Saray maçının skoru gibi oldu. Aklımda hala doğruları yaptığına inandığım ama Türkiye’deki standardın dışında bir hakem kaldı dün geceden.
Yazının Devamını Oku 14 Şubat 2008
GENÇ Alman, yaşlı Almanı evine davet üstüne kurmuş planlarını. İşi evinde bitirecek... Alman teknik direktör Skibbe, "Burada beni yenemezsen seni Bay Arena’da hallederim" demiş gibiydi dün akşam. Alman Ligi’nin dördüncüsü şampiyonluk hesapları yapıyor. Ama İstanbul’da tek gol pozisyonu bulamadan, Cimbom’a net 8 gol pozisyonu vererek ve de maalesef istediğini elde ederek geri dönüyor. Tek kelimeyle yazık! Bu maç böyle bitmemeliydi.
Hakan, Ümit, Arda’nın ikişer net gol fırsatı kullanamadığı maçta "Seyirci Leverkusen eğer bu ise biz turu Almanya’da geçeriz" diyor. Ama bu bir hesap maçı. İki ayaklı maç. Skibbe’nin hesapları Feldkamp’ı Bay Arena’da bitirmek. Bizim yaşlı kurt Feldkamp dün doğru ve yanlış şeyleri aynı zamanda yaptı. Hakan Balta’yı oyuna alıp Arda’yı Lincoln pozisyonunda oynatmayı düşünmesi ne kadar doğruysa, böylesine kapanan bir takıma karşı Lincoln’ü son 8 dakikada düşünmek o kadar yanlıştı.
İstanbul’da biterdi
Galatasaray dün akşam turu İstanbul’da geçebilirdi. Bir Avrupa kupası maçında bu kadar gol kaçırmanın bedelini G.Saray bir gol yemeden geçiştirebildiyse Bay Arena’da haftaya perşembe tura yakın taraf bence. Galibiyetten veya gollü beraberlikten başka şansı olmayan G.Saray, Bay Arena’da arkasındaki Türk desteğiyle kora kor bir maç oynayacak. Dileğimiz takımımızın İstanbul’da kaçırdığı sayısız fırsatlardan birini orada değerlendirmesi ve de kendisinden daha güçlü bir görüntü vermeyen Leverkusen önünde gol yememe hesaplarını çok iyi yapması.
Sonuç olarak Skibbe, İstanbul’da Feldkamp’a teslim olmadı. Şimdi Kalli de evinde, Almanya’da Skibbe’ye teslim olmamalı. İnancım o ki, bu iş ikinci maçın son dakikasına kadar bitmeyecek. Bu Leverkusen, bizim Galatasarayımız’dan daha çok hak etmedi bir üst turu.
Yazının Devamını Oku