İlker Yasin

Bu Fener bu futbolla zor gider

9 Kasım 2019
İlker YASİN yazdı...

Manchester United’ın efsane teknik direktörü Alex Ferguson “Futbolda istatistikler mini eteğe benzer. Birçok şeyi gösterir ama asıl merak edileni göstermez” der. Geçen haftaki Kayseri maçı sonrasında evinde seyirci desteğini de alan F.Bahçe’nin futbolu tatmin edici değildi. İstatistik uzmanı Ersun Yanal’ın ligde en çok şut atan, en çok gol pozisyonuna giren ve kaçıran takımı F.Bahçe’nin bu istatistikleri çok şeyi gösterir ama asıl sorun halen görünmüyor. Önce Krause sonrasında Emre mutlaka ve çok acil sahalara dönmeli. Eğer dönemezlerse dün akşam ikinci yarıdaki Gustavo’yu Yanal daha ofans ağırlıklı kullanmalı. Kreatif zeka, ince ve bitirici pas atma kabiliyeti dünkü orta sahada özellikle Ozan ve Tolga’da yoktu. Fenerbahçe devre arasında çok etkili, yaratıcı ofansif bir orta saha oyuncusu transfer etmeli.

HAYAL EDEBiLENLER

F.Bahçe’nin defans göbeğinde de sorun var. Zanka ağır ve Serdar’la birlikte geri dönüşlerde çok yavaş kalıyorlar. Takımda Vedat Muriç dışında, Alex de Souza’nın “Hayal edebilirseniz gerçekleştirebilirsiniz” felsefesine uygun, hayal gücü tavan yapan kaç oyuncu var derseniz, Muriç ve kaleci Altay dışında kimseyi söyleyemem. UEFA’ya kayıtlı 175 bin teknik direktör var, hepsi biliyor. Futbolcuyu oynatmak kadar oynayacak hale getirmek de teknik direktörün görevidir. Ersun Yanal’dan beklenen budur. Hem sahadakiler hem de yedekler hazır değil.

Daha 5. dakikada Ozan’ın düşürülmesiyle verilen ağır bir penaltı sonrasında Muriç’in golüyle F.Bahçe maça galip başladı. İki takımın da etkisiz olduğu ilk yarıda Kasımpaşa Yusuf Erdoğan’ın sürüklediği kontratakta Khalili skoru eşitlerken, devrenin bitimine doğru hakemin verdiği ikinci ve doğru penaltı kararında F.Bahçe soyunma odasına 2-1 önde gitti. Hafez’in bu pozisyonda kırmızı kart görmesiyle Kasımpaşa ikinci yarıya 10 kişi başlamak zorunda kaldı. İkinci yarıda Yusuf’un geliştirdiği kontratakta kaleci gole izin vermezken dönen köşe vuruşunda Ben Youssef skoru tekrar eşitledi. Görülüyordu ki F.Bahçe savunması hücuma çıktığı anlarda büyük açıklar vermekteydi.

Kasımpaşa 10 kişiyle direndi. Beraberlik şansını Koita’yla, Ben Youssef’le 70. dakikada buldu Serdar Aziz’in mükemmel kafa vuruşuyla F.Bahçe 3 puanı alırken bir yerde korkulu rüyadan uyandı.

ERSUN YANAL’IN GÖRMESİ GEREKENLER

F.BAHÇE’de her şeyden az, biraz var ama hiçbir şeyden tam yok. Kruse’yi Muriç’in arkasına mutlaka koymalı. Muriç’i fazla yormamalı, rakip sahadan çıkarmamalı. Az ve dikini pasla rakip alana geçilmeli. Çabuk isimler Zajc ve Deniz’e fazla zaman verilmeli. Ve en önemlisi Fenerbahçeli futbolculara Ali Koç’un hırsı, heyecanı, kazanma isteği aşılanmalı.

Ersun Yanal'dan maç değerlendirmesi...

Yazının Devamını Oku

Bu maçı iki taraf da kaybedebilirdi

3 Kasım 2019
İlker YASİN yazdı...

TÜRK futbolunda üst segment teknik direktör olarak kabul edilen Terim, Güneş, Denizli gibi isimlere biraz da Avcı yaklaşır gibi oldu. Son iki yıldaki performanslarıyla 44 yaşına gelmiş Erol Bulut ve Okan Buruk’un çıkışı da dikkatle izleniyor. Ama ben dünkü maçtan bu iki adama yakışır daha kaliteli bir futbol beklerdim. Ligin zirvesinde ama topla oynama oranı çok az, pas oyunu sevmeyen Alanya’nın hocası Erol Bulut da, Diego Simeone felsefesinde. Topa sahip olmanın, maçı kazanmanın tek yolu olmadığına inanıyor, güçlü ani ve amaca yönelik atakları seviyor.

Ligin en çok şut atan iki takımının mücadelesinde Başakşehir özellikle ilk 60 dakika kontrollü, defansif ve kontrataklarla sonuca gitmek isteyen oyun anlayışındaydı. Hiç kuşku yok ki Mahmut’un yokluğunun ardından İrfan Can’ın da maçın başında sakatlanıp oyundan çıkması Okan Buruk’un planlarını iyice bozdu. Hele 35’lik Robinho’nun oyuna girmesi Alanya’ya orta saha avantajını verdi.

B PLANINA GEÇEMEDi

Alanya ilk yarı iki mutlak golü kaçırırken Başakşehir gol pozisyonuna giremedi, şut atamadı. İkinci yarıya da baskıyla başlayan Alanya, rakip ceza sahasına Başakşehir’in iki katı top gönderiyor ama rakibin stoperlerinin Türkiye’nin hava toplarında en iyi isimleri Skrtel ve Epureanu olduğunu unutuyordu. Erol Bulut cepheden yerden verkaçlarla rakip defansı delecek B planına geçemedi. 60’tan sonra Başakşehir oyuna döndü, gol çıkışlarına başladı, 66’da ve 77’de Visca ile öne geçme şansını kullanamadı.

Bu arada Alanya’nın kaçırdıklarını saymıyorum. Ama bitime 1 dakika kala ikinci yarıda oyuna giren Salih Uçan’ın ve uzatmalarda Cisse’nin kaçırdığı goller maçın kaderini belirledi.

Bu maçı iki taraf da kaybedebilirdi. Lider takım oyun üstünlüğünü evinde oynamanın avantajını gole çeviremeyince sahadan 1 puanla ayrılmak zorunda kaldı.

Yazının Devamını Oku

Forma umudunu kesenler!

31 Ekim 2019
İlker Yasin yazdı.

Geçen yıl 1. Lig takımı Ümraniyespor’a elenen F.Bahçe dün, 2. Lig’den Tarsus İdman Yurdu karşısında “Yine olur mu?” korkusundan uzaktı. Ersun Yanal ilk 11’i, her an görev verebileceği 3-4 oyuncu dışında tümüyle yedeklerden oluşturmuştu. Federasyon Başkanı Nihat Özdemir’in “Yabancı sayısında kademeli azaltmaya gidilecek” dediği günün akşamında F.Bahçe bu yıl ilk kez bir maça iki yabancıyla (Zajc ve Isla) başladı. Tarsus İY ise haliyle, Türk oyunculardan kuruluydu. Kuşku yok ki F.Bahçe’nin oyunu yönlendirecek ve skoru belirleyecek klas isimleri var. Solda lokomotif misali gidip gelen Isla, sağda eski formundan uzak olmasına rağmen 1 gol, 1 asistle oynayan Deniz Türüç gibi... Yerli-yabancı fark etmez, takım oyunu, disiplin, inanç futbol için değerli efektler... F.Bahçe’de kendini gösterip forma kapmaya can atan Isla ikinci yarıda biraz Tolga ve Deniz dışında kimseyi göremedik. Ergün Penbe’nin takımı yetenekleri ölçüsünde zaman zaman önde basarak F.Bahçe’yi çıkışlarında bozmak ve açık alan yakalamak istedi. İlk yarıyı Sadık ve Deniz’in golleriyle 2-0 önde kapayan F.Bahçe gibi çok pas yapan bir takımın dün akşam kalecisinden başlayarak defans ve orta saha oyuncularıyla devam ederek kendi yarı sahasında basit top kaybetmesi Yanal için aslında derin derin düşünmesi gereken bir konu. İkinci yarıya Isla’nın yerine Jailson’la başlayan F.Bahçe kaleci Altay’ın baş rolde, Rami’nin de yardımcı oyuncu rolüyle yaptığı hatada, Çağrı’nın vuruşunda gol yedi. 70. dakikada Tolgay ikinci yarıdaki performansını bir golle süsleyerek skoru 3-1’e getirdi. Uzun lig maratonu ve kupa maçları bu yedeklerle ne kadar desteklenir, bence yeterli değiller. İlk yarı daha derli toplu ikinci yarı sıradan bir F.Bahçe oyunu vardı. F.Bahçeli futbolcular forma umudunu kaybetmemeli. Bu kadar donuk, heyecansız ve formaya uzak korkusu yaşamamalı.

ALTAY, RAMI VE MEVLÜT

Kaleci Altay’ın özgüvenini takdir edelim ama yaptığı hatanın sonrasında yiyeceği bir golün telafisi olmadığı gibi, alacağı riskin sonunda takıma kazandıracağı bir golün galibiyet için garantisi yok. Bir an önce kendini toparlamalı. Kale sahasındaki duruşunun ve kurtarışlarının ceza sahası çizgisinde oynamasında daha değerli olduğunu bilmeli. Rami tapon futbolcular ülkesine son gelenlerden. Bu kilosu, kondisyonu ve ağırlığıyla F.Bahçe kadrosunda yer bulması imkansız. Verilen paraya tam anlamıyla yazık oldu. Ve aynı şekilde Mevlüt Erdinç... Fizik, motivasyon, maç eksikliği ve azalan patlama gücüyle F.Bahçe’de forma bulması çok zor. Ersun Yanal uzun maratonda yedeklerini de ilk 11 oyuncuları gibi yüksek konsantrasyon, formayı kapma hırsı ve F.Bahçe’de oynama heyecanının şevkiyle donatmalı. Yoksa maratonu az sayıda futbolcuyla götürecek ya da ocakta yeni transferler yapacak.

Yazının Devamını Oku

Beş yıl önceki suda yıkanılmaz

21 Ekim 2019
Dünkü galibiyet F.Bahçe’yi çok umutlandırmasın. Bu iş, bu yıl, bu futbolla böyle zor gider. Dünkü oyuncu grubuyla galibiyeti bir başarı kabul etmek lazım.

Ersun Yanal bilmeli ki, o şampiyonluğun ardından 5 yıl geçti. Hücum aksiyonlarında göz kamaştırıcı F.Bahçe’nin Gökhan ve Caner gibi durmaksızın orta yapan ve ileri giden iki beki, Kuyt, Sow, Webo, Emenike gibi deparlı veya pivot santrforları ve ince düşünen futbol beyinleri vardı.

2019’un F.Bahçe’si, geçen 5 yılın gerisinde ve Türk futbol takımlarının direnç ve yetenek seviyesi de geçen 5 yılın daha ilerisinde. Yanal şampiyonluk için yeni formatlar bulmalı yoksa böyle gitmez. Gol silahı Vedat Muriqi. Golden önceki vuruşunun üst direkten geri gelmesi ve Tolga’nın topu ağlara göndermesiyle skor 1-0’a geldi. Ama farkında mısınız her geçen hafta Muriqi’ye tedbir artıyor. Peki kim Muriqi dışında gole en yakın adam, Tolga mı, Ozan mı, Rodrigues mi? Eski suda yani 5 yıl önceki suda bu yıl tekrar yıkanmak mümkün değil sevgili Yanal. Değişim ve gelişim bir niyet işi değil bir davranış ve disiplin işidir. Ve başarının da temeli bu olacaktır. Geçen yıl, karaya, kayaya giderken bindiğiniz F.Bahçe gemisini, rota, kerteriz bilgisi ve iyi sevk idareyle şampiyonluğa götürmeniz bekleniyor. Ama mücadele ya ekip olarak kazanılır ya da bireyler olarak kaybedilir.Sekizinci hafta sonunda ekip olarak kazanımlardan ziyade bireyler olarak kaybeden bir F.Bahçe görüntüsü hakim.

RODRIGUES İYİ DEĞİLDİ

Fenerbahçe’de Rodrigues, hasan ali, Serdar sahalara dönerken Kruse ve Dirar yoktu. Umut olarak görülen Rodrigues beklenenin çok uzağındaydı. Emre gibi 39’luk veteranlarla ligi götürmeyi aklına getirmesin Yanal. Emre, Kadıköy maçlarında kilit açma rolünü başarabilir ama genelde bakıldığında F.Bahçe gibi bir lokomotifin gazı değil, el freni olabilir. Dünkü ikinci golde rakipten topu çalarken ve Muriqi’ye asist yaparken, yaptığı hareketin faul olduğu görüşü yaygın. F.Bahçe az pozisyon bularak galibiyet aldı. Rodallega’nın yokluğunda ve Mehmet Özdilek’in siftah yaptığı maçta F.Bahçe çok ciddi bir virajı döndü.

DOLDURMAYIN BU ÇOCUĞU!

73’te Aissati’nin soldan yaptığı ortaya yanlış zamanlamayla çıkan Altay’ın hatasında Estupinan skoru 2-1’e getirirken aklıma hep kalecinin pişmiş, olgun olanları geldi. Yaşin, Banks, Kahn, Buffon, Schmeichel... Ne olur bu futbolcuyu doldurmayın. Geleceği var ama havalarda uçurmayın. Yanal, fizik gücü yüksek Afrikalı ve Kuzey Avrupalıların çoğaldığı Türkiye Ligi’nde artık her maçın çok daha zor geçeceğini bilmeli ki tedbirlerini ve planlarını buna göre yapmalı.

Yazının Devamını Oku

Deneyim, risk ve şans

15 Ekim 2019
Deneyim düş gücünü öldürür ama şansınız hep yanınızdaysa ve de riskleri göze alırsanız futbolda dün Stade de France’daki gibi skorlara çok sık tanık olursunuz.

Arnavutluk maçı sonrası yine bu sütunda yazdım. “Hiçbir şeyi riske atmamak aslında her şeyi riske atmaktır” der, Einstein. Deneyimleriyle tavan yapan, felsefe yanı ağır basan Şenol Güneş sıradan Arnavutluk önünde kan, ter içinde kaldı. Ve gelelim dün geceye, bugünkü yazıya... Bütün riskleri alıp dünya şampiyonu takımın evinden beraberlikle dönüyor ve 2020 Avrupa Şampiyonası Finalleri bileti alıyor, tebrikler. Bu puana bu zamanda çok ihtiyacımız vardı.Teşekkürler. Başta Mert, ardında savunma ve tüm Milli Takım’a...

Ve hocalarına. Dünyanın karşımıza geçtiği, Fransız politikacıların maçın iptalini istediği, Alman St.Pauli kulübünün Barış Pınarı’na destek veren futbolcusu Enver’in ipini çektiği bir ortamda maç öncesi endişeliydim. Tedirginliğim spor ahlakının yarışma ruhunun siyasete ne kadar alet edileceği kaygısından kaynaklanıyordu. Hiçbir şey olmadı.75 bin insan iç içe yan yana bayrak bayrağaydı. Macron’un nobran ve makyevelist tavrına Fransız halkı spor ruhu ve centilmenlikle cevap verdi.

SAHAMIZDA KALDIK

Hiçbir takım yaptığı planları harfiyen uygulayarak başarılı olamaz. Ekipleri başarıya götüren strateji sürekli yenilenen bir süreçtir. Evet dünya şampiyonu ama aynı puanda olduğumuz ve Konya’da 2-0 yendiğimiz bir takım. Oyuncularımız duygularını maç sonuna dek yaptıkları işe dahil ettiler. Özellikle Mert ve geri dörtlümüz. Stratejiyi kendi sahasında kalmak ve bir puan almak üzerine kurduğumuz için rakip ceza sahasına girmek yolunda tam 40 dakika bekledik. Orta sahanın beşli kurgusunda yine hata vardı. Topla hızlanabilen adam eksilten oyuncu yoktu bu beşli arasında. Ve zihin birlikteliğiyle ikinci yarıya başlarken Okay’ın yerine Çalhanoğlu’nu oyuna almak “Hep durduracak değiliz biraz da bizi durdursunlar” anlayışının filiziydi.

Silkinen milli takım 60’ta Burak’la aklın almayacağı bir pozisyon kaçırdı. Deschamp golcü Giroud’yu 72’de oyuna aldı ve 4 dakika sonra o da golünü attı. Golden sonra tüm riskleri aldık. Rakip kalede biraz daha fazla göründük ve 81’de Kaan, Çalhanoğlu’nun serbest vuruşunda kafayla Türkiye’nin liderliğini son 2 maça taşıdı. Deneyim düş gücünü öldürür ama şansınız hep yanınızdaysa ve de riskleri göze alırsanız futbolda dünkü skorlara çok sık tanık olursunuz.

BERABERLİK VE HEZİMET ARASINA GİREN ADAM

Gecenin kahramanı Mert. 6 mutlak golü kurtardı. Beraberlikle hezimet arasındaki çizgi o kadar inceydi ki... Ve önündeki cansiperane oynayan dörtlü ve Milli Takım. Hepsini yürekten kutlarım.

Yazının Devamını Oku

Deneyim düş gücünü öldürür

12 Ekim 2019
Maçın öncesindeki akşam bazı televizyon kanallarında Şenol Güneş ile Abdullah Avcı’nın teknik yetenekleriyle ilgili değerlendirmeler yapılıyor.

Ve Avcı’nın yeni gelişen futbol teknolojisini daha iyi kullandığı ifade ediliyordu. Ben şaşırdım. Özellikle son 4 yılı büyük başarılarla dolu Şenol Güneş’in bir anda yeni jenerasyonun uzağında bırakılmasına. Ama daha önce de Fatih Terim için yazdığım “Tecrübe hamle yaptırmaz, hayal ettirmez, tutucu ve korkak yapar” düşüncemin arkasındayım. Özellikle dünkü maçı gördükten sonra. Evinde 40 bin seyirci önünde maça başlarken orta sahada Ozan-Mahmut-Emre ile dizilmek, gol bölgesinde Cenk Tosun ve Burak Yılmaz’dan oluşan bir ikili yaratmak, bu takım için bir fren midir diye düşündüm.

ARNAVUTLAR KAZANABİLİRDİ

Deneyim insanı nereye kadar muhafazakar yapacak. “Hiçbir şeyi riske atmamak aslında her şeyi riske atmaktır” der Einstein. Peki deneyimiyle tavan yapan, felsefe yönü ağır basan Şenol Güneş, dün sıradan Arnavutluk önünde kan ter içinde kaldı ve Andorra’dan sonra 90’da kendisinin de inanamadığı bir galibiyeti kazandı. 76’da 82 ve 87. dakikalarda Arnavut futbolcu mutlak golle karşı karşıya kaldığı pozisyonları değerlendirse, Şenol Güneş’in söyleyecek fazla bir şeyi olmayacaktı. Korkuya dayalı liderlik, kaçınma ve mutlak itaat doğurduğu için yaratıcılığı harekete geçiremez. Ve sinerjiyi doğuramaz. Biz belki 2020 finallerine gideriz ama dünkü korkuya dayalı oyun anlayışıyla yerimizde saymaya devam ederiz. Anlayamadığım, Arnavutluk gibi enerjik bir takım karşısında Emre-Mahmut- Ozan üçlüsüyle oyuna başlamak, hücum bölgesinde birbirine benzer, patlama özellikleri az, fiziksel temasta etkisiz iki santrfor Burak ve Cenk ile oynamak bir hataydı. Savunmada sağ bek Zeki Çelik takımın en iyisi olarak sivrilirken, Emre, Burak, Cenk ve Hakan Çalhanoğlu takımın en etkisiz isimleriydi. Hatlar arasında geçiş bu kadar yavaş, bu kadar kayıplarla oynayan bir takımın zaten Avrupa Şampiyonası’nda işi çok daha zor olur.

ŞENOL GÜNEŞ DE ARTIK BÜYÜLÜ SAYILMALI

Herkes Fatih Terim’e bal küpü der. Son dakikalarda hep final vizesi aldığı için. Oysa Andorra maçından sonra dün akşam da artı 90’lı dakikalarda galibiyet alan ve 4 puan kazanan Milli Takım’ın hocasını da büyülü saymamız gerekir. Tecrübe hamle yaptırmaz. Tecrübe hayal ettirmez. Tecrübe tutucu, korkak yapar. Deneyim, değişimden korkmayı öğretir. Deneyim, insanları

Yazının Devamını Oku

Yanal eskisi gibi cesur ve formda değil!

5 Ekim 2019
İlker Yasin yazdı.

Beşitkaş Teknik Direktörü Abdullah Avcı, kötü sonuçlar sonrasında her defasında Fenerbahçe ve Galatasaray’ı örnek vererek “Bakın aramızda sadece bir galibiyet farkı var” dedi... Bugün Galatasaray ne yapar bilemem ama dün Fenerbahçe, Kadıköy’de Antalyaspor’a yenilerek, Avcı’nın teorisine su taşıdı. Öyle ya, şampiyonluğun en güçlü adayı olarak gösterilen Fenerbahçe de üst üste kayıplar yaşıyor. İlginç olan iki yenilgisini de iki Antalya takımından aldı. Dün Fenerbahçe, çok daha farklı bir yenilgi alabilirdi. Bu farkı önleyen en toy sarı lacivertli ; kaleci Altay Bayındır’dı. Hem açık alanda hem karambollerde verilen pozisyonlarda, kritik kurtarışlar yaptı. Ersun Yanal, bu pozisyonları nasıl açıklayacak? “Risk aldık ve pozisyon verdik” diyerek mi? Hayır, bunu kabul edemem. Yanal, risk alsaydı evindeki bir maçta orta alanı Gustavo-Emre-Ozan-Tolga gibi savunma karakteri baskın 4’lüyle çıkmazdı. Antalya’nın 1puan için bile kapanacağı aşikârken F.Bahçe’nin kanatlardan oyunu kuramaması, rakibin savunma bloğunu parçalayamaması anlaşılır değildi. İstatistiklere bakıyorsunuz, Fenerbahçe, rakibini sahadan silmiş. Rakibine topu göstermemiş. Bir çok hücum aksiyonu geliştirmiş ama 1 tek gol bile atamamış. Bu görüntüsüyle de yazının başında adını andığım Abdullah Avcı’nın Beşiktaş’ını hatırlattı.

VEDAT SİNİRLİYDİ

Demek ki mesele topa sınırsızca sahip olmak değil. Mesele, topu doğru kullanmak. Doğru paslar, doğru açılar, doğru zamanlama ve doğru pozisyon alma ve takım olarak sakin kalma... Bir an önce sonuca gitme arzusundaki Fenerbahçe, dün gece telaşlıydı da. Dakikalar ilerledikçe skorun verdiği morali de arkasına alan Antalya, direncini ve inancını artırdı. Fenerbahçe’deyse kırılganlıklar artmaya başladı. Vedat, özellikle ilk yarı çok agresifti. Atılabilirdi. max Kruse, çok çabaladı, aradı ama bazı pozisyonlarda yanlış tercihler yapması klasına yakışmadı. Büyük takımları çalıştıran teknik direktörler eski formlarında değiller. Bülent Korkmaz gibi Anadolu takımlarını çalıştıran yeni jenerasyon teknik adamlar derslerine çok daha iyi çalışıyor. O yüzden de son yıllarda büyük takımlar şampiyon olsalar da şampiyonluk puanları düşmeye başladı. Dün akşam da Ersun Yanal, taktiksel olarak Bülent Korkmaz’a kaybetti. Ve bu Yanal, eskisi gibi cesur ve formda değil...

FENERBAHÇE KAYBETTİ AMA ALTAY’I KAZANDI

Fenerbahçe’nin dün akşam pozitif olarak hanesine yazacağı tek şey kaleci Altay Bayındır. Volkan Demirel gibi bir efsanenin eldivenlerini geçen sezon Harun Tekin gibi daha tecrübeli bir isim bile taşıyamadı. 21 yaşındaki bu çocuksa her geçen gün üstüne koyarak ilerliyor. Hataları yok mu, var. Daha da yapacak. Ama yürekli ve gelişime çok açık...

 

Yazının Devamını Oku

Terim şapkadan ne çıkardı?

2 Ekim 2019
İlker Yasin yazdı.

Farkın açılmamasında Muslera’nın kurtardığı üç mutlak golü de göz önüne alarak başlarsak dün G.Saray PSG ile başa baş oynayacak ve “Ben bu noktada iyiyim” diyecek hiçbir hamle yapmadı. ‘Aksiyona dayanmayan vizyon halüsinasyondur’ der Henry Ford ve “Ben futbolcularımı kendi motivasyonumla motive ederim” diyen Jose Mourinho ve Fatih Terim... G.Saray belki de Şampiyonlar Ligi’nde evinde en silik en mahkum maçlarından birini oynadı. Muslera üç net golü önleyerek maça damga vurdu. Endüstriyel futbolun geldiği bu noktada değeri 1 milyar üstü Euro olan takımla 130 milyon Euro civarındaki bir takım arasında böylesi fark olması normal. Avrupa’nın tapon futbolcular ülkesi Türkiye 30-35 yaşlarındaki isimlere prim tanıyıp ve ‘Aynen Ortadoğu ve Çin ülkeleri gibi’ para akıtırken Katarlıların sahip olduğu PSG gibi onlarca büyük sermaye kulübü 18-20 yaşlara yatırım yapıyor. Yani biz ne futboldan, ne ticaretten, ne pazarlamadan ne ilişkiden anlıyoruz.

YİNE BEKLENMEYENİ YAPTI!

Kabul edelim ki lig ve Avrupa performansı farklı olan G.Saray’dan bu maçta da galibiyet bekleyenler az değildi. Terim yine beklenmeyeni yaptı. Üçlü stoper, beşli orta saha ile PSG gibi dinamik, hızlı oynayan, etkili, klas ama kırılgan bir ekip önünde G.Saray’a alkış tutuldu ilk yarı. Bu devre Muslera Icardi ve Di Maria’nın mutlak gollük vuruşlarını önlerken, 18. dakikada Seri hızlı ve çabuk oyunun takımı ne kadar gole yaklaştırdığının örneğini verdi. “Sürpriz peşindeyiz” diyen Terim “Real Madrid’e 3 gol atanlara 1 golden fazlasını vermedik”diyecek bir karakter değil. “Coşkulu ve tempolu oynayamadığımızın ben de farkındayım” diyen ama PSG karşısına üçlü savunma ile başlayacak cesareti gösteren de yine Terim. Kabul edelim ki 1-0’lık yenilgiye rağmen G.Saray lig performansının üstünde ve Avrupa’nın en pahalı takımlarından birine karşı cesur saha dizilişi ile seyircinin, taraftarın, medyanın gönlünü aldı. Kendini sonuçtan sorumlu hissetmek Terim’in, elden geleni değil üzerine düşeni yapmak da futbolcuların işiydi. Dün iki taraf da yapabileceklerinin maksimumunu yaptı. Unutmayalım dün akşam G.Saray PSG’ye kaybetti. Ve PSG’nin değeri G.Saray’ın 11 katı.

OYNAMAYAN NEYMAR ‘2 TON DOLAR’

100 dolarlık banknotlar halinde 1 milyon dolar, 10 kilogram geliyormuş. Dün cezalı Neymar’ın 200 milyon dolarlık değeri, parayı kantara alırsak 2 ton geliyormuş. Cavani ve Draxler’i de hesaba katarsanız oynasalardı kaç ton ederlerdi! Tabii ki paranın kağıt olarak ağırlığı bir ölçü değil. Ama futbol endüstrisinin geldiği nokta açısından önemli.

Yazının Devamını Oku