Türkiye Kupası’nı 18 defa kazanmış G.Saray’ın böyle iki ayaklı maçlarda Tuzla’ya eleneceğini bekleyenler resme tersten bakanlardı.
Dün maçta Feghouli ve Belhanda G.Saray’ın en etkili isimleriydi ama Feghouli, Belhanda, Mariano ile yolları ayırmayı düşünenler bu oyuncuların dünkü performanslarına pek kanmamalı. Tuzlaspor karşısında ne dünkü skor ne de oynanan futbol ölçü kabul edilmemeli. Sorgulanması gereken G.Saray ilk maçı neden 2-0 kaybetti. Ve dünkü maça neden ilk maçtan 8 farklı isimle başladı?
İKİNCİ YARI FARKLI BİR TAKIM
Dün ilk yarının son dakikasında 3-0’ı bulunca G.Saray iyice rahatladı ve ilk yarının basan takımı gitti, yerine ikinci yarıda hedefi bulan ve yorulan veteranların durduğu, yani bizim bildiğimiz G.Saray oyun anlayışı geldi. Dün, maç ritmini kazanamamış Falcao’nun bir rövaşatasının çizgiden çıkarılması ve bir kafa vuruşunun direkten dönmesi, tam hazır olduğunda bu futbolcunun neler yapabileceğinin habercisi. Dünkü maçtaki G.Saray’ın oyununu ve futbolcuların performansını kimseye çok ciddiye almasın. Göztepe maçında biraz daha iyi göreceğiz.
Canlı Bahis kaybına %10'a varan iade sadece Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!
Adil Rami ve Zanka gibi F.Bahçe formasını rüyasında göremeyecek iki ağır stoper transfer etmek, Gustavo’nun yanına orta sahaya iki güçlü isim daha koyamamak bir yana ama, Ersun Yanal’ın da eldeki futbolcu grubundan daha Fenerbahçeli gibi oynayan, ekip ruhuna sadık, çarpışan bir kadro çıkaramaması da sorgulanması gereken bir konu.
KAZANMA ARZUSU
Reklamı az ama çalışkan, futbol oynadığı günlerdeki kendi oyun kişiliği ve kazanma arzusunu ekibine aşılamış Rıza Çalımbay’a da buradan şapka çıkarmak durumundayız. 0 bonservis bedeli ödenerek yaratılan bu ekip, takım kaptanı Hakan Arslan’ın yokluğuna rağmen dün F.Bahçe’yi önce orta sahada, sonra da sahanın tümünde kontrol altına aldı. Gustavo’yu stoperler arasına daha çok sokup, oyun kurma ve rakip sahaya geçme görevini tamamen Emre’ye bırakan F.Bahçe’de, sağda Ozan, solda Rodrigues ve santrfor arkası oynamasına rağmen Vedat’ın da önünde oynayan kruse, futbolun bir takım oyunu olduğunu, yardımlaşmanın şart olduğunu bilmezmiş gibi defans hamlelerine hiç katılmadılar.
FENERBAHÇELİ DURUŞU
Fenerbahçe'de, savunmadan orta sahaya bırakın hızlı geçmeyi, set oyunuyla geçecek kadro yapısı ve taktik anlayışı da yoktu. Sadık’ın sakatlanmasının ardından Zanka’yla F.Bahçe tandemi daha da ağırlaştı ve kolay geçilir oldu. Fenerbahçe, Sivas’ı iyi analiz edemediği için maçı, orta sahada galibiyeti düşünen Ersun Yanal’ın yanlış oyuncu seçimleriyle kaybetti. Uzatmalarda Rodrigues’in Beşiktaş maçı öncesinde kırmızı kart görmesi, Fenerbahçe’de futbol takımının bir şampiyonluk yarışına hazır olmadığının en güzel örneği. Bu takım teknik direktöründen kulübede oturan futbolcusuna, Başkan Ali koç’un heyecanını ve Fenerbahçeli duruşunu gösterse asla bu futbolu oynamazdı.
OYUNCU KALİBRESİ DÜŞÜK
Ersun Yanal mutlaka tecrübeli bir teknik direktör. Dün 500. maçına çıkan Rıza Çalımbay da öyle. Ama maç öncesi Sivas’ın oyun planını okuyamamak, Ferdi ve Deniz gibi hızlı, rakip eksilten isimlerle oyuna başlamamak, orta alanın defans fonksiyonunu düşünememek Yanal’ın zaafıydı. Rıza Çalımbay da elindeki orta sahalar Mert Hakan, Fatih, hücumda Emre Kılınç, Fernando, Yatabare gibi isimlerle ve oynattığı futbolla işini doğru yapan, kazanan taraf oldu. Çalımbay’ı 7 maçtır kazandığı ve devrenin bitimine iki hafta kala zirvedeki pozisyonu için yürekten kutluyorum. F.Bahçe’nin ise sorununun oyuncu kalibresinden kaynaklandığını kabul ediyor ama bu ekibin genç ve heyecanı yüksek isimlerle desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.
Dün Alanya’yı durduran daha doğru G.Saray’ı tek başına galibiyete taşıyan Muslera’ydı.
TERiM AŞILAYAMADI
Hafta arası kupada yenilgiyle biten şok Tuzla maçına ilk 11’de başlayan Nagatomo, Seri ve ikinci yarı oyuna giren Donk, Belhanda, Adem vardı dün sahada. Şampiyonlar Ligi’ne veda eden, kupada Tuzla’ya yenilen, Luyindama, Feghouli, Babel, Andone gibi sakat oyuncularıyla sıkıntılı günler geçiren G.Saray, bugünleri ancak Terim’in tecrübesi, oyuncularını hep kazanmaya motive etmesi ve özgüvenlerini yükseltmesi ile aşabilir. Ne var ki bunların çoğunu futbolcularına aşılayamadı bilge hoca. BEKLER AÇIK GiBi OYNADI · Ligin en az gol yiyen ama en az gol atan 5 takımından biri olan G.Saray 3-5-2 sisteminde dünkü maça rakip kaleye gidebilmek için önce iki beki sonuna kadar kullanarak başladı. Donk, N’Zonzi ve Marcao’nun önünde sağda Mariano, solda Nagatomo birer açık oynadılar. Ve özellikle ilk yarı G.Saray’ın ceza sahası aksiyonlarının hepsi iki bekinin getirdiği toplar ve yaptığı ortalarla gerçekleşti. G.SARAY SÜRKLASE OLDU · Dün akşam karşılaşmanın 20. dakikasında Mariano ile başlayan ve ceza sahasına gönderilen topta N’Sakala’nın kolu ile müdahalesi doğru bir penaltı kararını getirdi. Belhanda da bu penaltıyı gole çevirdi. Terim’in Trabzonspor ikinci yarısında tüm riskleri alarak stoperi, bekleri rakip kaleye gönderdiği maçta G.Saray 1-0 yenikti. Dün ikinci yarıda yorulan G.Saraylı futbolcularla bu sistem yürümedi. Ve Alanya 60’tan sonra G.Saray’ı sürklase etti. G.Saray kalesine 21 şut atabilmek ve deplasmanda 13 korner kullanabilmek G.Saray’ın ikinci yarıdaki ezik halini herhalde anlatılır düşüncesindeyim.
BU KADRO İLE 2021 OCAK DA ZOR!
Ligin en az gol yiyen kalecisi Fernando Muslara, Şampiyonlar Ligi’ni Galatasaray’ı hezimetten koruyan isim, dün 64 ve 81. dakikalar arasında Anastasios Bakasetas’ın, Steven Caulker’in ve Yacine Bammou’nun dört yüzde 100’lük gol pozisyonunda kalesini kapatarak dün gecenin adamı ve G.Saray’ın kahramanı oldu. Fatih Terim, bu oyun anlayışı ve bu ruhsuz kadro ile bu ocağa değil önümüzdeki 2021 ocağına da yanaştıramaz.
Maçı Trabzon golünün öncesi ve sonrası diye ikiye ayırmak lazım. Yediği golden sonra savaşma kararı alan ve “Trabzon’dan puansız ayrılmayacağım” diyen, safraları Feghouli, Lemina ve Belhanda’yı çıkarıp Jimmy, Emre Mor gibi oyuncuları sahaya süren Galatasaray 3-0 kaybedebileceği bir maçtan beraberlikle ayrıldı.
Dün akşam Lemina radarımdaydı. Başakşehir ve Brugge maçlarındaki performansını nereye taşıyacak diye... Ve tekrar başa döndü Lemina... Feghouli ve Belhanda’nın performansları vasatı aştığında Galatasaray her maçı kazanır düşüncesindeydim ama veteran görüntüleri ile bu iki yine ruhsuz ve takım aidiyetinden uzaktı.
“Trabzonspor Abdulkadir Parmak’ı mı Galatasaray Babel’i mi daha çok arayacak” dedim maç öncesinde. Galatasaray Babel’i daha çok aradı. Tecrübe, tutucu ve korkak yapar, hayal ettirmez, anda ve gelecekteki tehlikelerle baş etmek, geçmişin bilgeliği ile değil hayal gücü ile gerçekleşir. Terim maç öncesinde “Kalan 5 maçta 15 puana talibiz” dedi ama oyuna söylediklerini tekzip eden kontrollü ve savunma hesaplı bir zihniyetle başladı.
RİSK ALAN TRABZON’DU
4-6-0 düzeninde santrforsuz oynayan Galatasaray’ın kazanmaya odaklı ilk yarıda sadece bir pozisyonu vardı. Trabzon kazanmayı çok isteyen, risk alan taraftı. İki takımın da çok top kaybı yaptığı, pas alışverişlerinin tatmin edici olmadığı ilk yarı beklentilerin altında bir futbola sahip oldu. Kuşku yok ki bir hesap kitap maçıydı ve 50. dakikaya kadar kontrol ve denge ön plandaydı. Sosa’nın frikik atışında Sörloth’la gelen kafa golüyle oyunun şekli tam anlamıyla değişti.
Trabzon Ekuban ve Sörloth’la az adamla yakalanan Galatasaray savunmasının arkasına sızıyor ve fark yaratacağı golleri üst üste kaçırıyordu. Ekuban bordo mavili ekibe, Jimmy, Emre Mor ve son anlarda stoperden santrfora alınan Donk Galatasaray’a pozitif katkı veriyordu. Terim yenilmek istemiyordu. 3-0 kaybetmekle 1-0 arasında fark yoktu. Ünal Karaman kaçırdıkları gollerin faturasının skora yansıyacağını herhalde göz ardı etmişti. 90’da Galatasaray’ın bütün riskleri alarak geldiği anda Nagatomo skoru eşitlerken Trabzon uzatma dakikalarında yine galibiyet şansını Sörloth ve Ekuban’la değerlendiremedi. Ünal Karaman’ın 50’den sonraki Galatasaray’ı durdurmada bir formül bulamayışı kabul edilemez.
ALTIN KURAL: ATAMAYANA ATARLAR
Futbolda genel kural: Atamayana atarlar ve 1-0 yenilgiyle 3-0’lık mağlubiyetin bir farkı yoktur. Terim 50. dakikadan sonra aldığı risklerle 1 puanla İstanbul’a dönüyor ... Ama oyunun üstünlüğüne paralel galibiyet Trabzonspor’un olmalıydı.
İlk 3 deplasman maçını kaybeden ve 10 gol yiyen Beşiktaş, son 5 maçında 4 galibiyet, 1 beraberlik aldı. Başakşehir’de uyguladığı sistemin, modelin Beşiktaş’ta olmayacağını biraz geç de olsa fark etti Abdullah Avcı. Hiçbir aksaklık kendi kendine düzelmez, yolunda gitmeyen hiçbir iş kendiliğinden yoluna girmez. Avcı, sonunda kendi istediği pas oyunundan vazgeçti. İki ön liberolu oyun anlayışı Beşiktaş’a galibiyetle getirdi ama taraftarın gönlünde huzur getirmedi. Dün ilk 30 dakika sürklase olan Beşiktaş’ı, ilk 20 dakika şut atamayan Kartal’ı, rakibin konsantrasyonuna uzun süre esir düşen Beşiktaş’ı kabul etmiyor taraftar. Ljajic’in haline bakın. Rebocho, Elneny, Diaby’ye not verin, ne yapıyor diye? Sıfır, yine sıfır. Avcı’nın kadrosu nitelik olarak Konya’dan iyidir. Ama heyecan, kazanma hırsı, mücadele arzusu hiçbir zaman böylesine düşük olmamalı.
<script src="https://embed.dugout.com/v3.1/sporarena.js" data-dugout-video="eyJrZXkiOiJZaFhDSG8ybiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9"></script>
GOL ‘GELİYORUM’ DEDİ
5 maçtır kazanamayan Konyaspor, müthiş bir konsantrasyonla başladı maça. Daha 3. dakikada Milosevic’le golü buldular ama VAR uyarısıyla Aydınus ofsayt pozisyonundaki Ömer’in Karius’un görüşünü engellediğine karar verdi. Konya’da, böyle yüksek motivasyonların takım üzerindeki negatif etkileri mutlaka olacaktı, ikinci yarı başında başlayan bu etki 72. dakikada sonlandı. Avcı değişim ve gelişimin bir niyet işi değil, bir davranış ve disiplin işi olduğunu ve başarının böyle geleceğini mutlaka biliyor. Ama kazansa bile dünkü oyun içerisinde bazı oyuncularını Beşiktaş ruhunun içine katamıyor. Karius, Gökhan, Vida, Atiba, Burak ve Caner’e az emekle çok para hesabıyla gelenler Elneny, Diaby, Rebocho pek katılamıyor. Konya’nın temposu ikinci yarıda iyice düştü. 47 ve 56. dakikalarda girdiği pozisyonlardan sonuç alamayan Burak, adeta “Golle geliyorum” der gibiydi. 72. dakikada Konya savunması çıkarken kaybettiği topun faturasını ağır ödedi. Türk futbolunda adı gole en yakın olan Burak, bu hatayı affetmedi. Beşiktaş, artık oyunun hakimiydi. Zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür. Konya, yüksek motivasyonunun, mutlak kazanma arzusunun en yazık halkaları olduğunu 72. dakikada anladı. Ve basit bir top kaybıyla maçı kaybetti. Denizli maçındaki galibiyet resmi, dün Konya’da da çekildi. Son dakikalarda gelen goller ve 3’er puan. Bu Beşiktaş’ın kabul edeceği ve lig sonuna kadar seyredeceği bir tablo olmamalı. Beşiktaş daha diri ve sonuç odaklı ve güven veren bir takım istiyor.
AYKUT KOCAMAN YENİLDİ ANCAK ÜZÜLMEMELİ
Yüksek beklentilerin, futbolcuları yorduğu kesin. Ama Aykut Kocaman üzülmemeli. Çarpışan, kalbi büyük bir takımı var. Ve hele hele arkasında dün akşamki o müthiş Konya seyircisinin desteği olunca işler daha kolay olur. Avcı için de son haftalarda gelen galibiyetlerin ve puanların doygunluğu, ilk haftalardaki mağlubiyetlerin ve kayıpların durgunluğunu örtemiyor.
Maçın kalitesi ve heyecanı beklenenin altında kaldı. G.Saray santrforsuz oynamanın sıkıntısını yaşadı. Başakşehir en pasif oyunlarından birinde G.Saray deplasmanından galibiyetle dönüyor. Seri, Nzonzi, Belhanda gibi veteranları, Emre Mor, Jimmy gibi kişilik sorunları yaşayan yetenekli ve düşük performanslı oyuncuları ilk 11’e koymayan Terim’in, formayı aç, ekip ruhuna sadık, koşan, pres yapan Ömer, Emre Taşdemir ve Adem gibi oyuncularla başlaması hiç kuşku yok ki kilit oyuncuların sakatlığı yüzündendi. İskeletin kaleciden santrfora dört ismi Muslera, Luyindama, Nzonzi, Andone yokken dün oynanan oyun 60 dakika tatmin ediciydi. Rakip sahada pres yapan, pas takımı Başakşehir’i bozan, rakip kalede gol arayan bir G.Saray izledik ilk yarı.
VISCA ETKİSİZ KALDI
Kaleye ilk şutun 22’de atıldığı maçta kaleci Mert, Feghouli ve Lemina’nın şutlarını kurtarırken Ömer Bayram ve Babel’in kafa vuruşlarından sonuç gelmedi. Sakat oyuncuları oldukça fazla olan G.Saray’a karşı, Okan Buruk’un Azubuike, Topal ve Mahmut gibi defans ağırlıklı orta saha ile başlamasına biraz şaşırdım. Evinde 41 maçtır yenilmeyen G.Saray’ı devirmek Okan Buruk’un temel amacı olmalıydı diye düşündüm. Sakatlıktan yeni çıkan İrfan Can’ın etkisiz oyunu, Crivelli’ye top taşıyacak, G.Saray defansının arkasına sarkacak Visca’nın Emre Taşdemir ve Ömer’in kontrolünde kalması, Elia ve Gulbrandsen gibi hızlı isimlerin kulübede oturması Başakşehir’i pasif bir takım yapmıştı. İlk saat geçtikten sonra G.Saray’da da harcanan enerjinin yorgunluğu başladı. Kenarlarda Mariano ve Emre, ortada Ö.Bayram’ın bitmek bilmeyen koşularıyla gelen yorgunluk G.Saray’ı oyundan düşürmeye başladı. Sakatlanan Mahmut’un yerine giren hızlı Gulbrandsen’in katılmasıyla Başakşehir 78. dakikada golü buldu. İrfan Can’ın maçın başından beri yaptığı en iyi hareket topu G.Saray defansı arkasında Gulbrandsen ile buluşturmasıydı.
YAPACAK BİR ŞEY YOK
Terim’in dün akşam yapacak fazla bir şeyi yoktu. Belki Belhanda’yı daha erken oyuna alabilir, yorulan Adem ve Emre’yi daha erken çıkarabilirdi. G.Saray eksik kadrosuyla rakibinden daha üstün, Başakşehir ideal kadrosuyla G.Saray’dan daha etkisizdi.
BABEL’İN YAPTIĞI SORUMSUZLUK
Galatasaray 41 maç sonra sahası Türk Telekem Stadı’nda kaybederken haftaya Trabzonspor maçına Ryan Babel’i de götüremeyecek. Tecrübeli oyuncunun 3. dakikada rakibin ayağına göz göre basması kabul edilemez bir sorumsuzluk örneği. Bir yerde Başakşehir G.Saray’ı adeta ve bulduğu en ideal zamanda da aradığı golü buldu.
Liverpool'un efsane hocası Billy Shankly “Futbol hayat, memat meselesi değildir, ondan çok daha önemlidir” demiştir. Dün gece bunu çok net gördük, yaşadık. Bir puan için hakemin son düdüğüne kadar kalbimiz durma noktasına da geldi. Hele 82. dakikada Sigthorsson’un ağlara giden kafa vuruşunu gol çizgisinden Merih Demiral’ın çıkarması tekrar hayata dönmemizi sağladı. Bu takıma en yukarıdan en aşağıya katkı veren herkesi yürekten kutlamak lazım ama bence Merih’in daha farklı bir yeri olması gerek. Tarihte, 8-0 yenildiğimiz İngiltere maçı sonrasında Rıdvan Dilmen “O maçta top ayağıma 8 defa değmişti, zaten 8 kez de santra yaptık” dediği günden, dün rakibinden iki kat fazla pas yapan, iki topu direkten dönen, net gol pozisyonlarına daha çok giren bir Milli Takım vardı.
ŞENOL GÜNEŞ BİLGELİĞİ
Bazı maçlar böyle oynanır. Hedefi getiren skor en güzel futbola her zaman tercih edilir. “Köpekler istedi diye atlar ölmez” cümlesiyle uzun yıllar gündemimizden düşmeyen Mircea Lucescu bu Milli Takım’ın özünü oluşturan ve bu kadroyu kuran kişidir. Ve onun sonrasında Şenol Güneş öğretmen bilgeliği, felsefi bakış estetiği ve oyuncularla olan iletişimiyle 2020 Avrupa vizesinin alınmasında büyük rol oynamıştır. Fizik kondisyonları, atletik özellikleri iyi fakat yaratıcı hünerleri sınırlı olan İzlanda kadar yüksek disiplinle ve konsantrasyonla oynamak zorundaydık. Top bizde olmalıydı. Sıfır hata yapmalıydık ve aynen öyle oldu. Son 10 dakikadaki rakibin tüm riskleri alarak üstümüze geldiği anlarda savunmada zorlandık ama dediğim gibi gecenin takımı, yılın takımı Türk Milli Takımı’dır. Dün gecenin kahramanı Merih Demiral’dır. İlk yarı iki takımın da kaleyi bulan şutu yoktu çünkü bu iki ekip için de bir hesap maçıydı. Eğer 31’de Zeki’nin ortasında Burak sevdiği o yüksek topa omuzunu değil alnını koysa golle buluşacaktık. Cengiz’le başlayan ve Burak’la devam eden verkaçta Cengiz bir adım daha önde olsaydı yine golü bulacaktık. İkinci yarı Milli Takım İzlanda’dan daha çok gol aradı. Burak ve Yusuf’un direkten dönen ortaları dışında 63’te Ozan’ın 73’te Burak’ın 90’da Zeki’nin şutlarıyla Milli Takım hep golü aradı. Hiç kuşku yok ki Şenol Güneş grup birincisi olarak gitmek ve dünkü maçı kazanmak isterdi. Ama dünkü maç bir hesap maçıydı ve hesabı tutan, 2020 vizesini alan Türkiye oldu. Emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
<script src="https://embed.dugout.com/v3.1/sporarena.js" data-dugout-video="eyJrZXkiOiJoTjBPU1dRRiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9"></script>
Maçın skorunu, atamadıklarıyla Cisse ve kurtardıklarıyla Uğurcan ile Novak belirledi.
Trabzonspor, yedekleriyle beraber inanılmaz bir mücadele örneği verdi. Hiç kuşku yok ki ilk 11 oyuncusu 6 ismin yokluğu futbol kalitesi itibarıyla Trabzonspor’u sıradan bir takım haline getiriyordu.
Özellikle üçüncü bölgede bordo mavili ekibin en yaratıcı, en çok top kapan ismi ve kaptanı sosa’nın yokluğu ciddi bir sıkıntı.
Ve dün akşam bir başka kader anı, 25’te ev sahibi takımın orta sahada en etkili, mesafe kat eden, topu ileri taşıyan oyuncusu Abdülkadir parmak’ın kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalmasıydı.
İlk 25 dakika birbirlerini tartan iki takım gol pozisyonu bulamadı. Abdülkadir’in atılmasıyla oyun inisiyatifi Alanya’ya geçti.
Maç sonuna kadar topa sahip olma, kaleye şut atma, isabetli pas, korner, ceza sahasına orta gibi tüm istatistiklerde Alanya üstündü. İlk yarı Cisse iki, Bakasetas bir mutlak pozisyondan yararlanamadı. Bu arada kaleci Uğurcan’ın kurtarışlarının da hakkını verelim.
İkinci yarıda Trabzonspor 10 kişiyle müthiş bir mücadele örneği verirken Alanya yine pozisyonlar bulan taraftı. Cisse iki mutlak pozisyonu değerlendiremezken kaleci Uğurcan ve Novak Trabzonspor’un galibiyetinde kritik müdahaleleriyle önemli rol oynadı.
DİRENCİ ARTIRAN GOL