O yorumun ardından çok eleştiri aldım.
- Kazanan takımı nasıl böyle yazarsın?
İşte Eskişehirspor önündeki Galatasaray. Ordu maçında Terim’in takımı itişi olmasa belki de bu puanlar o maçta kaybedilecekti.
Neyse... Gelelim bu maça... Galatasaray neden puan kaybetti?
Bir soru daha, özellikle ilk yarıda neden sahada yoktu?
Sıralayalım:
- 90 dakikanın hiç bir dakikasında oyunun hakimi olamadı.
Bakın, Bursaspor’un iddiası yok ama tribünler neredeyse yarı yarıya dolu. Sahaya baktığın zaman, Sivas işi bitirmiş, Bursa eleği asmış durumda ama insanlar yine de bu sanat için bir araya gelmiş. Bu arada, Sercan Yıldırım için bir parantez açmak lazım. Ona yönelik yapılan kötü tezahüratlar gerçekten üzücüydü. Sercan zaten çalışmamanın cezasını çekiyor. Futbol yaşamı içinde kendisine çekidüzen verememiş bir oyuncu. Daha yüksek yerlere gelmesi gerekirken, Sivasspor’a kiralandı. Peki suçlu kim? Tabii ki kendisi. Sercan’ı bırakın, oyununu oynasın. Gelelim maça... Rıza Çalımbay, bu maçta bazı oyuncularını görmek istedi çünkü bundan sonra da hem ligde hem kupada devam edecekler.
HELAL OLSUN RIZA HOCA
Sivasspor maça kazanma duygusuyla başladı, bakıldığı zaman bir formalite maçı olmasına rağmen… Adem, dün sahanın yıldızıydı.. Hem oyun okudu takımı yönetti, hem de rakip ataklarını kesti. Eskimeyen bir yüz daha vardı sahada.. Hayrettin. Hayrettin de oynadığı oyunla hayran bıraktı ve “Ben hala varım, bu oyunu oynuyorum” dedi. Ayrıca, Murat da çok rahat bir oyun çıkarttı. Bursaspor, neredeyse Sivasspor kalesine yanaşamadı bile. Rıza Çalımbay, her maçı kazanmak isteyen, takımına bunu aşılayan bir teknik adam. Sivas’a ürkek oyun yerine, hızlı ve ileride oynamayı öğretti. Bana kalırsa bu takım final oynar. Gidişatları bunu gösteriyor. Helal olsun Rıza Hoca..
Önceleri hedefe gitmek için didinip duran, oyuncular sonra da erkenden ben oldum diyorlar. Aslında olmadan kaybolup gidiyorlar.
Bu durum sadece Fenerbahçe için geçerli değil.. Tüm kulüpler için sıkıntı aynı...
Fenerbahçe - 1461 trabzonspor maçını izlerken neler gördüm neler...
Fenerbahçe forması giymek için alınan oyuncular bekleneni veremiyorsa, suçu başkalarında değil kendilerinde arasınlar.
Mehmet Topuz: Kayseri'de fırtınalar estiren oyuncu sarı lacivertli formayı giydi hala bir dikiş tutturamadı.
Serdar Kesimal: Fenerbahçe aradığı yerli defansı buldu dediler ama hala bir gelişme yok. Kendisinin bir çok eksiği olduğunun farkında değil...
Selçuk Şahin: Fenerbahçe'ye demir attı, hocası da bu demire sarılmış ama hem kendisini hem de Selçuk'u dibe vurup duruyor. Arada sırada bir maç oynuyor o yanına kar kalıyor. Aslında Türkiye'de aynı kapasitede birçok oyuncu var.
Semih: Oynamadığı zaman adeta küsen, oynatıldığı zaman da yok olan oyuncu...
Kadrosunda dünyaca ünlü yıldızları olan bir takım... Sneijder ve Drogba, etkileyici, yaratıcı ve doğuştan her futbolcuda olmayan yeteneklere sahip... Dün Galatasaray’ın aldığı galibiyette, bu iki ismin payı büyüktü. Ama Orduspor’a bakıyorsunuz; Kadro değeri neredeyse Drogba’nın Galatasaray’a geliş maliyeti kadar...
Bana göre maçın kırılma anı, Fatih Terim ve Hasan Şaş’ın soyunma odası dönüşü tribüne gönderilmesi oldu. Düşülen durum, futbolcuları ateşledi. Galatasaray’ı inceleyince açıkça ortada olan bir nokta var. Neredeyse tüm orta saha, hücum adamlarından oluşuyor. Orduspor’da ise bir tek Stancu atak oynuyor. O da zaten ‘İleri gideyim mi, gitmeyeyim mi’ diye kararsız, isteksiz.
Uyurken uyandı
GERİDEN gelinip alınan galibiyette, Arena’yı dolduran taraftarların payı yadsınamaz. Uyuyan takım, onların sayesinde uyandı. İlk 45 dakikada Galatasaray’da defans da, orta saha da ‘sıfır’dı. Eğer sen Galatasaray’san, maç boyunca kalene iki-üç şut atan rakibinden gol yemeyeceksin.
Galatasaray aldığı 3 puana rağmen, futbol adına kötü sinyaller verdi. Bundan sonra her takım Orduspor gibi olmayabilir.
EFLATUN’un bir sözü vardır; “Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları yer” diye... Galatasaray’da kimse bugünkü galibiyet ve üstünlüğe güvenmemeli. Zamanla kimin kime yem olacağına, ‘Suyun akışı’ karar verir. Her zaman dünkü gibi olacak diye bir kaide yok.
Böylesine ünlü, kariyerli ve değerli futbolcuların yer aldığı bir Galatasaray, karambollerden bulduğu gollerle galip gelmemeli. Rahat galibiyetlerin elde edilmesi için, takım bir an önce kendine çekidüzen vermeli.
Yanlış bir ses, yanlış bir hareket, uyumu bozar. Galatasaray’da dün gece, orkestranın tüm elemanları ritmin dışındaydı. O zaman ne oldu? Düzen bozuldu. Ortaya çıkan bu olumsuz durumun başlıca sebepleri şunları;
1- Sneijder, sol kanatta hiç yoktu.
2- Riera, Farfan’a yol verip durdu.
3- Cimbom’da gerekli yaratıcılık yoktu.
4- G.Saray’da galibiyet arzusu düşüktü.
5- Futbolcuların iletişimi zayıftı.
BİR TEK BURAK VARDI
Haftaiçinde “Fatih Terim’in tek derdi var” demiştim. O da defanstı. Ve bu endişe de dün gece kendini gösterdi. Dany, rahat bir pozisyonda topu rakibe ikram edince olan oldu. Herkes Galatasaray’dan bu maç için birşey bekliyordu. Sahada hayalgücünü kullanan, rakibi zorlayan tek oyuncu vardı. O da Burak’tı... Onu beslemek için uzun toplar atmak gerekiyordu ama bu da olmadı.
Yoktu birinin bir diğerinden farkı...
Fenerbahçe'nin, Trabzon deplasmanında sergilediği muhteşem oyunuyla gelen galibiyet sevenlerin gönlüne su serpti...
Bir de kötü takımlar vardı; Beşiktaş, Trabzonspor ve Orduspor gibi...
RENKLİLER:
Fenerbaghçe: Takımın tümü futbol oynadı ve herkes aynı tempodaydı. Takım içinde ayrım yapmak yanlış olur, her oyuncu üzerine düşen görevi layıkı ile yaptı. Rakip Trabzonspor kötü oynandı dendi ama asıl bordo mavilileri oynatmayan Fenerbahçe'ydi...
Drogba(Galatasaray): Oyunda dakikalar su gibi akıyordu, fakat Galatasaray henüz gol bulamamıştı Akhisar karşısında. İşte Terim Drogba'ya tam o anda haydi sahaya dedi. Burak'ın ortasına öyle bir zaman ayarı ile yükseldi ki top gidecek yere yol aldı. İşte Drogba sahnedeydi hem Galatasaray, hem tüm taraftar stresini atmış oldu...
Jimmy( G.Birliği):
Bundesliga’da kötü günler geçiren bir takım... Teknik direktör Keller, sıkıntılı mı sıkıntılı... Ama futbolda böyle zor zamanlar olabilir. Galatasaray, rakip karşısında galibiyet hesapları yapıyor. Fatih Terim de, elindeki malzemeyi iyi değerlendirmesini sağlayacak bilgi birikimine sahip...
ELİNDE 5 KOZU MEVCUT
Peki, ‘Fatih Hoca’nın elindeki kozlar neler’ diyecek olursanız bunlar;
1-Oyunun kaderini değiştirebilecek futbolculara sahip olması en büyük avantaj.
2-Yıldızlara psikolojik açıdan nasıl yaklaşacağını biliyor. Hiçbirini kaybetmiyor.
3-Teori ve pratikte sahip olduğu teknik kavramı üst düzeyde. Bu durum galibiyet için yeterli.
4-Rakibe karşılaşmanın her anında çabuk zarar verecek hamleler yapabiliyor.
Güç, kalite, isim ve arkasında da taraftarı olan Galatasaray, kendi yarı alanında rakibe topla oynama imkanı verdi. Rakibin gücü ve ismi belli... Nitekim Akhisar, beklenildiği üzere topu sürekli sıkıştırdı. Buna rağmen, Galatasaray da boşluk bulamadı. Neden?
Çünkü makine dairesi olan orta sahada Selçuk, Yekta ve Sneijder oyunu tam okuyamadı. Rakibi açacak usta ayaklar, gerekeni yapamadı.
Terim’den doğru hamle
Akhisar’daki tüm futbolcularda güven olsa, iyi işler yapabilirlerdi. Ancak devre sonunda iki taraf da eşitliği bozamadı. İkinci yarıda da Fatih Terim baktı ki aynı tas aynı hamam... Oyuna müdahale edip, değişikliğe gitti. Ve Drogba oyuna girdi. Sönük olan Galatasaray’ı ateşledi. Yanmayan ocağı, bir anda alevlendirdi. Golünde yükseğe öyle bir sıçradı ki, sanki altında trambolin vardı.
Sihirli değnek değdi
Galatasaray da, Fildişili’nin golüyle derin bir ‘Oh’ çekti. Drogba golünün yanı sıra bir de asist yaptı. Gekas’ın direkten dönen topu gol olsa, her şey farklı olabilirdi belki ama bu maça damgayı Drogba vurdu. Kimse bana ‘Futbolcuların aklında Schalke maçı vardı’ demesin. Bu oyunu ben de oynadım. Galatasaray, sihirli değnek ile işi bitirdi. Gerisi fasa fiso... Bu arada yeni transferlerden Sneijder de, sahada yok gibiydi. Zaman ihtiyacı var...