İşin güzel tarafı Manisaspor’un takımı gençleştirmesi ileriyi düşünmesi oldu. Yeni yıldızlardan Hikmet isimli genç oyuncuyu çok beğendim. 90 doğumlu bu genç stoperin geleceği parlak, oyun içinde rahat ve soğukkanlı. Demirspor’da Erçağ gibi şut özelliği fazla olan bir oyuncunun oyundan çıkması bence hatalıydı.
Adana Demir bir anlamda kendini yaktı. Özgür Öçal’ın gereksiz yere kırmızı kart görmesi takımını ateşe attı. Aslında erken yediği gol sonrası karşılık verebilirdi. Ama güçleri yetmedi. 2 tecrübeli oyuncu sahaya farkını yansıttı. Bir tarafta Cem Sultan bir tarafta Kahe Adana Demirspor’u kendi evinde hapsetmek için oynadı. Şimdi Manisa kendi evi için avantajlı skor elde etti. Rövanş maçında da Ege temsilcisinin Final biletini bırakacağını düşünmüyorum. Son bir söz de Adana Demirspor taraftarına. Bu ne ilk ne son finalleri. Bu olayların yaşanması onlara yakışmadı. Daha sakin olup sadece takımlarını desteklemelilerdi.
Evet klişedir ama gerçek de budur: Yağmur çamur, kar boran demeden bu uzun maratonda karşılalışan tüm zorlukların üstesinden gelmektir zafer. Bu zafer, aynı renklerin etrafından toplananların duygudaşlığının eseridir. Yalnız bırakmamayı gerektirir bir iki adım tökezlendiğinde. 2012-13 sezonundan önce de Galatasaray, şampiyonluklar kazandı. Tam 18 kez. Bunlara birini daha eklemek için yola çıktı bu sezon başında. Dün akşam sahaya zaten şampiyon olarak çıkmıştı. Üç puanın bir hükmü yoktu. Ancak o futbol sanatçıları kapanışı da bir şampiyon gibi yapmak için ciddiyeti elden bırakmadılar. “Nasıl olsa işi bitirdik. Bitsin de gitsin” duygusu vermeden, sanki sezonun ilk maçına çıkar gibi büyük bir şevk ve heyecanla tamamladılar 90 dakikayı. Yani şampiyon gibi oynadılar... Zirveye çıkmak zordur ancak daha da zor olan orada kalabilmektir. “Tadılmadık başarı, zevk kalmadı” diyerek boşverenler o andan itibaren kaybetmeye başlarlar. Terim’in talebeleri bunun bilincindeydiler...
DROGBA DİYE BİRİ
Hele onlardan biri var ki ayrı bir parantez açmayı hak ediyor. Drogba’dan söz ediyorum. ‘Emekli’liğin tadını çıkarmaya değil, hâlâ daha bu iş benim ‘ekmek teknem’ duyarlılığıyla alın terini akıtan Drogba’yı ayakta alkışlamak istiyorum... Bu memleketten çok sayıda yıldız gelip geçti. Kimisini hiç hatırlamıyoruz kimisini ise unutamıyoruz. Drogba da bu güzel adamlardan biri oldu bile...Kulüplerimiz alacakları oyuncuların istatistikleri kadar karakterlerine de baksınlar...
Avrupa’nın bir çok ülkesinde şampiyonluklar kutlanıyor. Galatasaray ise maalesef Reyhanlı’da yaşanan elim saldırı ve İstanbul’da öldürülen bir Fenerbahçeli taraftarın yarattığı üzüntüden ötürü ortalığı bayram yerine çeviremedi. Sevinç ve coşkunu yarına erteledi. Yine de dün akşamki maçta taraftarları biraz olsun şampiyonluğun mutluluğunu yaşamak istedilerse bunu da hor görmemeli. Taffarel’in iPad’iyle tribünleri çekmesi, sırtını sahaya vererek hatırara fotoğrafı çektirmesi adeta zaferin şifrelerinin de görüntüsüydü.
Sevinçler, üzüntüler insanoğlunun hayatında her daim içiçe geçmiştir. Bunları taşımasını bildikten sonra hayat her şekilde yaşanılası bir çizgide devam eder. Evet Galatasaraylılar, şimdi sevinmek, gülmek, eğlenmek senin en doğal hakkın; yeter ki taşımasını bil. Emeği geçen herkese alkışlar... Gelecek sezon da aynı sonu görmeniz dileğiyle...
Eylemde kullanılan 1 tonluk fabrikasyon bombalar ortalığı inletiyor ve sonuç ortada... Diğer yandad futbol cinayeti işleniyor. 50 yıldan uzun bir zamandır Galatasaray-Fenerbahçe maçlarını izliyorum. O zamanlar bugünlerde yenilenmesi gündemde olan İnönü stadı'nın kapalı ribünün sağ kulvarında, Beşiktaş'lılar, orta bölümde Fenerbahçe, hemen yanında Galatasaraylılar...
Takımların merdiven kısmında en fazla 20, 30 kişilik emniyet mensubu olurdu. Maç başlar herkes kendi takımını alkışlar ve tezürahat yapardı. Ara sıra kulüp liderleri birbirlerine mevsimine göre meyva atar, karşılığını da beklerdi... Yıllar yıları kovaladı ve son otuz yıldır bir fırtınadır kopuyor tribünlerde... Kulüp yetkilileri böyle maçlar öncesinde 'saçma sapan'sözler söylenmesi ortalığı karıştırmıyor da nereyi karıştırıyor... Sanki dünya bir gün olsun durur gibi...
Hele takım kaptanları, maç öncesi, maç sonrasında takımlarının kol kola alıp seyircilerini selamlarlardı...Bir takımın kaptanı olmak o kadar da kolay bir iş değildi. Kaptan yalnız koluna bandı takıp sahaya çıkmak değildir. Saha içinde arkdaşlarını sevk ve idare etmektir. Bununla da kalmaz bir kaptan her zaman kenar yönetimi ile devamlı temas halinde olmaktır. Saha dışında ise takım arkadaşlarının sıkıntılarını bilmektir. Günümüzde takım kaptanlarının birçoğu kendilerini yönetmekten bile acizler...
Futbolda 80'li yıllar uzun bir zaman dilimi değil. Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı oyuncular her hafta Şişli'de bir kahvehanede buluşurdu. O hafta kimler kim ile yarışmışlarsa , Fenerbahçe'den kaleci Yaşar ve Nurettin, Abdülkerim, Erdoğan Arıca, Arif Kocabıyık Galatasaray'dan Ayhan Akbin,Şevkiler, Aydın abiler, K. Metin, B.Metin, Beşiktaş'dan Kaptan Necdet, Recep, Sinan Engin, Metin Tekin gibi oyuncular birbirleri ile sohbet edip oyun oynardı. Daha sonra da tatil günleri olduğu için, müzikli bir yerlere gidip topluca eğlenirlerdi. Maçları konuşurlar,"Ulan bana nasıl bacak arası attın aynısını yapacaktım ama pozisyon bulamadım" şeklinde diyaloglar yaşanırdı.
Şimdi futbol baştan aşağa kokmaya başladı. Böyle bir Federesyon olabilir mi? Dünyanın neresinde olursa olsun seçimler çok önemli olaylardır... Bizim ülkemizde seçimler renk olsun diye 6 ayda bir yapılıyor. İstikrar söz konusu bile değil. Ne bekleniyor anlamıyorum...
Kulüp başkanları bir maçta mağlup olunca, suçlulular hazır; ya Hakem, ya da Federesyon...Bu bitmeyen bir bozuk plak gibi habire dönüp duruyor... Bu plak bir gün kırılacak, sesi bile çıkmamasından korkuyorum..
Emmanuel Eboue’nin yaptığı hareketler ise bu oyuncuya kesinlikle yakışmadı. Kontrollü Aslan, aradığı golü 25. dakikada Burak Yılmaz’la bularak rahatlar gibi olsa da bu gerçekleşmedi.
Taraftarı önünde şampiyonluk iddiası kalmayan Fenerbahçe Webo’nun 3 dakika arayla attığı gollerle bu sezon için taraftarına teselli anlamında bir galibiyet hediye etti. G.Saray’a dönersek Terim’in ikinci yarıda Amrabat hamlesi de sonuç vermedi...
Dünkü maçı G.Saray açısından 4 maddede ele alırsak şunları söyleyebiliriz...
1- Şampiyonluğu daha önce garantileyen Galatasaray bu maçta farklı bir performans sergiledi.2- Cimbom’un Fildişili yıldızı hücumdaki uğraşlarının yanında defanstan dahi top çıkardı. 3- Fatih Terim’in Hamit Altıntop’a 75 dakika sabredebildi. 4- Fatih Hoca’nın takımını bu derbiye kafa olarak iyi hazırladığını zannetmiyorum.
Volkan maçı gerdi
Sir Alex Ferguson’ın bir sözü vardır, “Oyuna ağırlığını koyan sanatçılara her zaman yer var” diye... Galatasaray’da dün bunu uygulayanların başında Droba ve Muslera vardı.
F.Bahçe cephesine gelirsek Volkan Demirel, kendini kabadayı olarak görmekten vazgeç! Bu yapılan gereksiz hareketlerle ortalık gerildi. Maç sonrası ise G.Saray Takımı bu yenilgiyi unutarak takım halinde kenetlendi ve şampiyonluğu kutladı. Taraftarıyla kenetlenen sarı lacivertliler de tribünlere gidip selamlaşıt.
Galatasaray şampiyonluğu elde etmiş olsa da, bu derbinin önemi bir hayli fazla... Çünkü hem Galatasaray hem de Fenerbahçe, bulundukları konuma değil, daima ezeli rekabetteki üstünlüğe bakar.
Fenerbahçe favori gösteriliyor. Bunun en büyük sebebi ise, maçın Kadıköy’de oynanacak olması... Ancak bana göre son sözü Galatasaray söyleyecek. Bunun nedeni ise takımların içinde bulunduğu psikoloji ile hocaların birbirlerine göre farklarıdır. Dilerseniz bunlara birlikte göz atalım...
Fenerbahçe’de yorgunluk, bitkinlik ve sürekli baskı söz konusu... Galatasaray karşısında başarısızlık korkuları olacak.
Galatasaray ununu eleyip, eleğini asmış. Baharı yaşıyor. Kaybedecek birşeyleri yok. Kadıköy’e mutlak galibiyet parolasıyla çıkacaklar.
FATİH TERİM:
- Tecrübeli, güçlü, ani kararlarda daha başarılı.
Selçuk İnan ile...
Futbol bir sanatsa, futbolcular da birer sanatçıdır.
G.Saray’da Türk malı bir sanatçı vardı sezon boyunca.
Sadece sergilediği oyunla değil, aynı zamanda sahnelediği ve yönettiği oyunla da “Sanatçı” olmayı haketti.
Manisaspor’da oynadığı dönemleri hatırlıyorum. yakınları onu şöyle anlatırdı:
- Her idman sonrası tam 45 dakika frikik çalışırdı. Arzusu, isteği ve hedefleri hep üst düzeydeydi.
Dün gece harika 2 gole imza attı Selçuk.
Bundan sonrası artık, şov ve şampiyonluğun kutlanması ile geçecek.
Peki dün neler oldu Gaziantep’te?
Anlatalım.
1-G.Saray kazandı ama güzel bir oyun oynamadı.
2-Durdu, durdu vurdu ve maçı aldı.
3-Muslera ve Semih, G.Saray’da ayakta kalan iki oyuncuydu.
4-Sahada görünmeyen Burak tek hamlede işi bitirdi.
Bundan sonra Tolunay ne yapmalı, asıl soru bu... Bence yapılması gereken;
1- Ortak amacı,
2- Sorumluluk duygusunu,
3- Ortak heyecanı,
4- Ortak inancı belirlemek...
Trabzonspor şimdiden yeni sezona bu doğrultuda hazırlanmalı. Yeni sezona yelken ancak böyle açılabilir. Bu arada bordo mavili takımın en büyük şansı sahip olduğu kaleciler...
Böyle kalecileri ligde her takım mumla arıyor. Sahanın içinde de Halil, Volkan ve Adrian sezon başından beri çekmediği kadar şut çekmeye başladı. Bu takım için de oyuncular için de olumlu...