4 Ağustos 2002
İtalyanların makine yapımı, koklandığında buruna tatlımsı çiçek bukesi gelen, koyu maduro dış yapraklı, sert içimli milli puroları Toscani'ler de Türkiye'ye geldi. Levent Çarşı'sındaki ünlü puro mağazası CHE'nin sahibi Kemal Türk, İtalya'da çok rağbet gören 'Antico Toscano' ile 'Toscanelli'lerin artık Türkiye tek yetkili satıcısı.
Kemal Türk, kısa bir süre önce de Nicaragua'da ünlü butik puro yapımcısı Nick Perdoma'ya, tamamı yüzde yüz gerçek Nicaragua tütünlerinden sadece kendisi için özel harmanlanan orta-tok gövdeli, mağazasının adını taşıyan CHE marka puroları fason ürettirdi. Selefona sarılı 25'lik desteler halinde Corona, Robusto ve Churchill ebatlarında satılan CHE'ler, satış rakamlarına bakılırsa şimdiden büyük şehirlerimizde çok popüler olacağa benziyor.
Yazının Devamını Oku 28 Temmuz 2002
(Geçen haftadan devam) Dükkanlar ile puro salonlarındaki personel, işlerinin erbabı. Size deneyiminiz, tercihleriniz, günün saati ve de ne ile birlikte içeceğinize bağlı olarak doğru puroyu seçmenizde yardımcı oluyorlar. Şehrin seçkin oteli, 125 yıllık, ‘‘Grand Hotel Europe’’un geçmişin tüm özelliklerini taşıyan ünlü puro salonunda güzel bir akşam yemeği sonrası Romeo y Julieta Churchill eşliğinde içeceğiniz bir ‘‘The Dalmore Cigar Malt’’ veya ‘‘A.de Fussigny Cognac Cigar Blend’’ sizi alıp beyaz smokin ve eldivenli zengin aristokrat St. Petersburg'luların yanına geçmişe götürecek.
Çariçe II. Yekaterina'nın koleksiyonundaki sanat yapıtlarının sergilenmesi için 1764'te yaptırdığı 3 milyon resimden oluşan ve dünyanın en önemli sanat müzelerinden biri olan ‘‘Hermitage’’ın içinde dönemin puro kültür ve merakını gösteren kıymetli taşlarla bezenmiş som altın humidorlar, kesiciler, çakmaklar, puro taşıyıcıları ile özel kül tablalarını görebilirsiniz. Evet, iki ay süreyle gündüzün gece olmadığı St. Petersburg'un ‘‘beyaz geceler’’ini kutlamanın en etkileyici yolu, otelden alacağınız gümüş buz kovalarının içine koyacağınız şampanyalar, flüt bardaklar, buz gibi soğutulmuş votka, kaliteli gerçek havyar ve biliniler ile tam gece yarısı motora binip, gündüz gibi aydınlık St. Petersburg kanallarında gezmek. Tabii ağzınızda belki bir Partagas, Cohiba, Bolivar, Montecristo ya da Romeo y Julieta ile. St. Petersburg kanallarının sayı ve uzunluğunun Venedik'in herhalde 5-10 katı olduğunu da burada belirtirim.
Yazının Devamını Oku 21 Temmuz 2002
<B>Güllük'te puro ve müzik</B><br><br>Mandalya Körfezi'nin en güzel ve huzurlu beldelerinden biri olan yaşadığım Güllük yaza müzik dolu gecelerle başladı. Geçen Cuma Güllük'ün moda mekanı olan Mavi Bar yazın popüler içkilerinden olan Doluca şaraplarının su gibi içildiği bir Latin gecesi düzenledi. Salsa, mambo, cha-cha ve merenge gibi kıvrak Latin ritmleriyle inleyen Güllük'te ben de Bodrum'dan gelen birkaç purocu dostumu ağırlamanın keyfini yaşadım. Evet güzel ülkemizde birçok çirkinliklerin yanı sıra güzel şeyler de oluyor. Güllük de insanı ve doğasıyla bu güzelliklere sahip çıkıyor. Ne mutlu Güllük'te yaşıyorum diyene.
Beyaz gecelerde puro ve şampanya
Geçen yıl Big Smoke'ta tanıştığım, çarlık Rusya'sının en görkemli ve yine aynı dönemin en çok puro mağaza ile puro kulubüne ev sahipliği yapan eski adıyla Leningrad yeni adıyla St. Petersburg'un en büyük ve popüler puro cafe-barının sahibi Victor, bu şehrin Havana purosu içenler için adeta bir hazine olduğunu ve de özellikle 'beyaz geceler' diye anılan güneşin hiç batmadığı ya da başka bir ifade ile gecenin olmadığı Haziran-Temmuz aylarında geldiğim takdirde, bu inanılmaz tabiat harikasını Küba purosu ve şampanya eşliğinde kutlayabileceğimi söyleyerek beynimi yıkamıştı. Biz de geçtiğimiz günlerde birkaç arkadaş Victor'un tavsiyesini yerine getirmek için sadece Rusya'nın değil, belki de dünyanın en güzel birkaç şehrinden biri diyebileceğim, üzerinde güneş batmayan şehir St. Petersburg'a gittik. Evet! St. Petersburg sadece Küba purosu sevenler için değil, şampanya, şarap, votka ve havyar sevenler için de tam bir cennet. Bu şehir adeta puro, kaliteli içki ve sınırsız eğlence için yaşıyor diyebilirim. Hele bir de güzel sanatların her dalıyla ilgileniyor ya da bilhassa çarlık döneminin sanat, müzik, edebiyat ve mimarisine meraklıysanız, bir taşla bir değil yüzlerce kuş vuruyorsunuz. Şehirde, sadece Küba purosu satan mağazaların yanında büyük, şık ve pahalı, saraydan dönme 3-4 otelin içinde geniş çeşide sahip Habanos'ları istediğiniz içki veya kahve çeşitleriyle içebileceğiniz, sizi Rus aristokrasisinin o zamanına götürecek puro bar ve 'divan'ları var. Aman dikkat! Puro dükkanlarında risk hiç olmamakla beraber, otellerde alacağınız puroların arasında az da olsa sahteleri de çıkabiliyor. Lütfen hem kutuyu, hem de içindeki puroları çok iyi kontrol edin. Şüphelendiğiniz takdirde satın almayın. Benim seçtiğim bir Partagas Serie D.4 Robusto kötü taklidin tüm belirgin özelliklerini taşıyordu. Evet, dikkat etmezseniz az da olsa sahte bir 'vitola' ya da Habanos içme ihtimaliniz var.
(devamı haftaya)
Dükkanlar ile puro salonlarındaki personel, işlerinin erbabı. Size deneyiminiz, tercihleriniz, günün saati ve de ne ile birlikte içeceğinize bağlı olarak doğru puroyu seçmenizde yardımcı oluyorlar. Şehrin seçkin oteli, 125 yıllık, 'Grand Hotel Europe'ın geçmişin tüm özelliklerini taşıyan ünlü puro salonunda güzel bir akşam yemeği sonrası Romeo y Julieta Churchill eşliğinde içeceğiniz bir 'The Dalmore Cigar Malt' veya 'A.de Fussigny Cognac Cigar Blend' sizi alıp beyaz smoking ve eldivenli zengin aristokrat St. Petersburg'luların yanına geçmişe götürecek.
Çariçe II. Yekaterina'nın koleksiyonundaki sanat yapıtlarının sergilenmesi için 1764'te yaptırdığı 3 milyon resimden oluşan dünyanın en önemli sanat müzelerinden biri olan 'Hermitage'ın içinde dönemin puro kültür ve merakını gösteren kıymetli taşlarla bezenmiş som altın humidorlar, kesiciler, çakmaklar, puro taşıyıcıları ile özel kül tablalarını görebilirsiniz. Evet, iki ay süreyle gündüzün gece olmadığı St. Petersburg'un 'beyaz geceler'ini kutlamanın en etkileyici yolu, otelden alacağınız gümüş buz kovalarının içine koyacağınız şampanyalar, flüt bardaklar, buz gibi soğutulmuş votka, kaliteli gerçek havyar ve biliniler ile tam gece yarısı motora binip, gündüz gibi aydınlık St. Petersburg kanallarında gezmek. Tabii ağzınızda belki bir 'Partagas', 'Cohiba', 'Bolivar', 'Montecristo' ya da 'Romeo y Julieta' ile. St. Petersburg kanallarının sayı ve uzunluğunun Venedik'in herhalde 5-10 katı olduğunu da burada belirtirim.
Yazının Devamını Oku 7 Temmuz 2002
Günümüzde birçok puro sever bu doğru bilinen yanlışı bilerek veya bilmeyerek sürdürmekte ısrar ediyor. Geçenlerde bir puro yemeğinde iki ayrı puro sever söz birliği etmiş gibi bana aynı soruyu sordu: Puroyu yakmadan önce gövdesi boyunca yalamanın bir yararı var mı? Bu arkadaşlar birkaç yıllık deneyime sahip olmalarına rağmen sordukları bu biraz da saçma görünen sual beni hiç şaşırtmadı. Evet aramızda puroyu yıllarca içmelerine rağmen geçmişten miras kalan, güncelliğini yitirmiş yanlış alışkanlıkları hala sürdürmekte olan insanlar var. Bu soruya verdiğim cevap kocaman bir 'hayır'. Puroyu yalamak ABD'de puroya olan talep ve tüketimin bomba gibi patladığı 1900'lü yılların başında binlerce puro fabrikasının açıldığı döneme rastlıyor. O günlerde bir mantar gibi üreyen Amerikalı deneyimsiz puro sarıcıları (torcedorlar) yıllarını bu işe vermiş Kübalı meslektaşları ile karşılaştırıldıklarında çok acemi idiler. ABD'li üreticiler ise çığ gibi büyüyen talebi karşılamak için deneyimli-deneyimsiz demeden kimi buluyorlarsa işe alıyorlardı. Doğal olarak da tecrübesiz sarıcıların sardıkları narin-esnek yapraklar hoyratça muamelenin tüm izlerini taşıyor, dış sargıda yırtılmalar ve ek yerlerinde açılmalar oluyordu. Atalarımız, o günlerde, kötü yapılmış bu puroları içebilmek için purodaki yırtık ve çözülmeleri dilleri ile ıslatarak yamamaya çalışıyorlardı. Buna ilaveten, bir de bu puroları ağız tadı ile içebilmek için, ek yerlerinin kalkmasını önlemek amacıyla üzerlerine sürünen bitkisel yapıştırıcının kötü tadını puronun tüm gövdesi boyunca alev gezdirerek ısıtıp yok etmeye çalışıyorlardı. Günümüzde birçok puro sever bu doğru bilinen yanlışı bilerek veya bilmeyerek sürdürmekte ısrar ediyorlar. Bugün piyasada bulunan yeni nesil kaliteli purolar üretimlerinin her aşamasında ve de özellikle paketlenmeden önce konstrüksiyon, duman çekimi vs. çok sıkı kalite kontrollerinden geçirildiğinden dış sargı yaprağında nakliye esnasında olabilecekler hariç, bir arıza bulmak hemen hemen imkansızdır. Demek ki günümüz purolarını dil ile ıslatmak hem gereksiz, hem de görsel olarak çirkin. Ancak çok nadir de olsa hatalı saklama ya da kötü hava şartlarında içme nedeniyle narin dış sargıda olabilecek minik yırtılma ya da çözülmeleri düzeltmek için dilimizle ıslattığımız parmak ucumuzu kullanabiliriz. Bu yöntem büyük yırtık, kopma ve çözülmelerde işe yaramaz.
(devamı haftaya)
Yazının Devamını Oku 30 Haziran 2002
Ankara'da bir barda barmen olarak çalışıyorum. Müşterilerin çoğunluğu puro içiyor. Puro-içki eşleşmesi hakkında tavsiyenizi istiyorum. İçki-puro eşleşmesi içki- yemek eşleştirilmesine çok benzer. İlk kaide, bu konuda çok sıkı bağlayıcı bir kaidenin olmadığıysa da, biraz dikkat ve deneme-araştırma birtakım kombinasyonların diğerlerinden daha iyi sonuç vereceğini gösterecektir. Şarap ve yemekte olduğu gibi amaç; puro veya içki birbirini bastırmadan her ikisi arasındaki denge ve harmoniyi yakalamaktır. Genel kural, içilen zaman ve ortamın toplam hazzı etkilemesine rağmen, tok gövdeli (yani güç ve lezzet dengesi uyumlu) içkilerin hafiflere tercih edilmesidir. Uzun, sıcak bir günün ardından orta boy bir puro ile buz gibi bir bira mükemmel bir ikili oluşturacaktır. Puro ve brandy, Porto şarabı ve 'stilton' peyniri gibi klasik bir kombinasyondur. Brandy ile içilecek puro ideal olarak tok gövdeli olmalıdır. Brandy'nin yüksek alkol içeriği ile keskin tadı damağı temizleyecek, bir sonra çekilen dumanın lezzetini güzelleştirecektir. Yine kaliteli bir konyak, kaliteli bir puro ile ideal bir çifttir. Sadece konyak veya armanyak değil, çok kaliteli bir İspanyol brandy'si de puronun ayaklarını yerden keser. 'Highland' malt viskilerin hassas, fümemsi karakteri ile hafif purolar çok iyi içilir. Kaliteli harman viskiler ile kuvvetli purolar önerilmelidir. 'Lagavulin' veya 'Ardberg' gibi keskin 'Islay' viskileri güçlü purolarla tavsiye ederim.Tek malt İskoç viskilerin karmaşık lezzet paleti güçlü purolara iyi dayanır. Peynir-şarap ikilisinde olduğu gibi, aynı ülke ve hatta aynı yörenin içki ve purosunu birbiriyle eşleştirmekte de yarar vardır. (Ağaç varillerde olgunlaştırılmış kaliteli romları aynı ülke purosuyla eşleştirmek gibi.) Rom veya tekilayı tercihan buzla veya sek servis yapın. Kokteyl olarak hazırlamayın. Grand Marnier, Drambuie, Amaretto ve Tia Maria gibi çok tatlı likörleri puro içene önermeyin. Cin de, ağızda bıraktığı kuruluk yüzünden kesinlikle doğru bir puro içkisi değildir. Ne kadar mükemmel olursa olsun, hiçbir şarap uzmanı şampanya, burgundy ve claret gibi şaraplarla birlikte onların nazik lezzet dengesini bozacak güçlü aromalı puroların içilmesini istemez. Bunun aksine, 'porto' şarabı ve 'sherry' gibi fortifiye edilmiş güçlü şaraplar puro dumanının baskısına iyi dayandıklarından, güzel uyum gösterirler. Tok gövdeli sherry, orta gövdeli purolarla, hafif olanlar da hafif gövdeli purolarla uyum gösterir. Porto şarabı ve puro 19. asırdan beri birlikte içilirler. Yıllanmış, 'vintage' bir port yerine, olgun bir 'tawny' port şarabını purosevere tavsiye edin.
Yazının Devamını Oku 23 Haziran 2002
<B>PURO KUTUMA ATILAN SORULAR</B> Puromu içmeyi nerede bırakacağım? Şarap tadımında kullanılan finish tabiri neyi ifade ediyor?
- Puronuzu içmeyi, ondan aldığınız tat ve keyif bozulmaya başladığı an bırakın. Bu bazen puronun üçte biri veya yarısına geldiğinde olabileceği gibi, bazen de parmak ucunuz yanana kadar olmayabilir. Puroyu kendinizi zorlayarak sonuna kadar içeceksiniz diye bir kural yok. Finish ise her duman çekiminden sonra ağızda bir süre kalan tat ile damakta hissettiğiniz tat yoğunluğuna denir. Biz de bu tabiri aynen şarap tadımında anlaşıldığı gibi kullanırız. Finish'i, puronun sonuna geldiğimizde içimin nasıl bir lezzet ile sona erdiğini ifade etmek için kullanmayız. Puronun sonunda algıladıklarımızı İngilizce'deki end kelimesi ifade eder.
Ankara'da barmen olarak çalışıyorum. Müşterilerin çoğu puro içiyor. Puro-içki eşleşmesi hakkında tavsiyenizi istiyorum.
- İçki-puro eşleşmesi içki-yemek eşleştirilmesine çok benzer. Bu konuda bağlayıcı bir kaide olmasa da dikkatli bir deneme araştırma, birtakım kombinasyonların diğerlerinden daha iyi sonuç vereceğini gösterecektir. Şarap ve yemekte olduğu gibi amaç, puro veya içki birbirini bastırmadan her ikisi arasındaki denge ve harmoniyi yakalamaktır. Genel kural, içilen zaman ve ortamın toplam hazzı etkilemesine rağmen, tok gövdeli (yani güç ve lezzet dengesi uyumlu) içkilerin hafiflere tercih edilmesidir. Uzun, sıcak bir günün ardından orta boy bir puro ile buz gibi bir bira mükemmel bir ikili oluşturacaktır.
Devamı haftaya
Yazının Devamını Oku 16 Haziran 2002
Geçenlerde konuşmacı olduğum bir puro davetinden sonra yanıma gelen bir puro sever kuruyan purolarının bayatlayıp, tüm lezzetini yitirdiğini söyleyerek nedenini sordu. Purolar yanlış rutubetlendirme sonucu kuruyarak, önemli lezzet elementlerini taşıyan aromatik yağlarını kaybederler. Kurumuş bir purodaki nem daha önceki yazılarımda belirttiğim yöntemler kullanılarak belki tekrar geri kazandırılabilir ama tütün yağları bir kez yitirilirse bir daha ne onlar, ne de ne yaparsanız yapın o puronun alıştığınız lezzeti geri gelmez. Çünkü lezzeti tat duyularımıza taşıyan duman, dumana karakteristik aroma ve lezzetini veren de puronun harmanında kullanılan farklı tütünlerdeki yaprak yağlarıdır. Kuruma nedeniyle yağ yitirilince lezzet ve aroma da yitirilir.. Bu fenomen beş-on gün süreyle humidorda kuru kalmış purolar için çok geçerli olmasa da, size yine de purolarınıza gerekli ihtimamı sürekli göstermenizi öneririm.
NOT: Güvenerek alışveriş yaptığım ciddi iki puro, içki ve aksesuarları mağazasından biri olan (özellikle yasal yollardan ithal edilmiş tamamı el yapımı, gerçek Habanos'ların satıldığı) Akatlar Mayadrom Çarşısı içindeki Memo's'un birinci şubesi Temmuz başından itibaren Bebek Parkı'nın karşısında açılıyor. Tüm iyi puro, kaliteli çeşitli içki ve şarap sevenlere duyururum. Diğeri ise Levent'teki CHE. Böylece çok sık muhatap olduğum bir soruyu da yanıtlamış oluyorum.
Yazının Devamını Oku 9 Haziran 2002
Geçtiğimiz hafta İstanbul'un puro içmekten keyif aldığım bir otel barında birkaç arkadaş purolarımızı içerken konu döndü dolaştı yine Bodrum'a geldi. Lokasyon, ambiyans, mutfak, bar, servis, müzik, puro dostu olmasının yanı sıra toplam kalite kriterleri de bir bütün halinde dikkate alındığında biz gerçek puro meraklılarına hitap eden, kalınacak oteller hangileriydi? Biz seyahate çıkarken yanımızda mutlaka favori purolarımızla dolu kendi seyahat humidoru ve aksesuarlarımızı götürdüğümüzden, otelde mutlaka zengin çeşide sahip kaliteli puro bulunması şart değildi. Bu soruyu, geçen sene de yazdığım gibi insanların beğeni-zevk, damak tat ve beklentileri farklı olduğundan benim ve zevklerine saygı duyduğum birçok puro içen tanıdığımın kaldığı birkaç otelin adını vererek yanıtladım. Bodrum'un girişinde The Marmara Bodrum, Gümbet'te L'Ambiance Resort, Türkbükü'nde Divan Palmira, Ada Oteli ve Maça Kızı. Bu tesisler puroyu keyifli-güzel yaşamın önemli bir aksesuarı ya da başka bir deyişle bir yaşam tarzı olarak kabul etmiş, puro ve puro içenleri otelcilik anlayışlarına entegre etmiş rafine yerler.
Yazının Devamını Oku