Eğlence sektörünün iki amirali müzik ve film başta olmak üzere yaratıcı ve profesyonel anlamda gelişime odaklanan SXSW’da bu sene de birbirinden önemli konuşmacılar ve panellerin yanı sıra, yüzlerce müzik performansı düzenlenirken, 2019’da beyazperde de vizyona çıkacak birçok film dünya prömiyerini gerçekleştirdi.
Austin’de normal koşullarda her restoranda veya herhangi bir mekânın kapısında sıralar beklenen bir kent değil. SXSW zamanı konferans için şehre 70bin üzerinde insan geldiği için, herkesin de aynı anda yeme, içme gibi temel ihtiyaçları olduğundan ötürü bu döneminde nerdeyse her an her yerde kendinizi bir sırada beklerken bulmanız çok olası.
SXSW INTERACTIVE: Panellerde Öne Çıkan Konular
Amy Webb-Teknolojik Trendler
12 yıldır düzenlenen ‘Teknolojik Trendler’ raporu bu sene de en çok ilgi çeken oturumlardan biriydi. Amy Webb’in konuşmacı olarak yer aldığı oturumda bir saatten fazla sırada bekleyip içeri giremedik. Neyse ki böyle kalabalık oturumlar için alternatif izleme alanları hazırlanıyor, oturumu diğer salonlardan izleyebiliyorsunuz.
Amy Webb, geçen yıl aynı raporun sunumunda 2020 sonuna doğru mobil cihazları kullanan insanların yarısından çoğunun sesli komutlarla cihazlarla iletişim kuracağını ön görüyordu. Bu seneki oturumda iş hayatı, devlet yönetimi ve toplum odağı üzerine bir trend sunumu gerçekleştirdi. Amy Webb’in yeni yayınladığı ‘The Big Nine’ kitabı aslında bu oturumun nerdeyse ana fikrine uygun yazılmış. ‘The Big Nine’ yani dünyadaki 9 büyük teknoloji şirketinin gelecekteki hayatımızı ne yönde domine edeceğini bu oturumun merkezindeydi.
Webb, Amazon, Microsoft, Apple ve Google’ın yaptığı yatırımlardan ötürü yakın gelecekte dijital depolama kaynakları sebebiyle insanların büyük oranda bu firmaların ürünlerine bağımlı kalma durumunun daha da artacağını tahminliyor. Diğer yandan Çin’in uzay yolculuğu ve genetik alanlardaki büyük yatırımlarından ötürü yakın gelecekte dünyanın politik ve stratejik dengesinin ciddi şekilde sarsılabileceğini öngörüyor. Teknolojiyle bu denli iç içe olan toplumun farkında olmadan özel hayatın gizliliğini de aynı hızla yok ettiğini belirten Amy Webb, tüm uygulamaların tuttuğu kişisel bilgi ve dataların ileride nasıl kullanılacağını ve bu kadar büyük bir datanın nasıl saklanacağının gelecek yıllardaki sorunlar olarak önümüze geleceğini belirtti.
Fuat aslında 10 yıl boyunca yeni albümüne adım adım hazırlanmış. Hem kendi yaşadıkları, hem de global anlamda hip hop kültüründe neler oluyor onları izleyip, üzerine düşünerek odaklandığı bir dönem geçirdiğini ifade ediyor. Bütün bunlar olurken ideolojik açıdan herhangi bir değişim olmadığını da ekliyor. 25 sene öne hangi şevk, özveri ve sevgi ile rap yapıyorsa ve bu kültüre nasıl yaklaşıyorsa hala o yoldan devam ettiğini söylüyor. Bunca senelik tecrübeye rağmen hala ilk albümünü çıkarttığı zamanlardaki gibi heyecan yaşadığını söyleyen Fuat, kendisini geliştirmeyi ve yeni yollara cesaretle çıkmaktan asla vazgeçmediğini de ekliyor.
ALBÜMÜN TEMASI
‘Omurga’ için istediğini içinden geldiği şekilde yaptığı için haklı bir huzur ve gurur yaşadığını belirten Fuat, ‘albümün bir teması var mı?’ sorusuna hiçbir zaman tek bir tema belirlemediğini, mümkün olduğunca çok fazla konuya dokunarak raplediğini söylüyor. Yeni neslin 20 sene önce neler olduğundan, daha doğrusu bugünlere nasıl gelindiğinden haberdar olmadığına yakınan sanatçı, bu dönemde vefasızlığın çok olduğunun altını çizerken hip hop kültürünün de bu omurga etrafında oluştuğunu belirtti. Genelde şarkılarında insanların adeta kendilerine ait bir film seyrettiğini belirtirken, hikayelerine dair bilgi vermektense dinleyicinin albümü dinleyip, sindirerek bunu anlamalarını, bu detayları verip onların hayal güçlerini baltalamak istemediğini söylüyor.
ALBÜMÜN HAZIRLIK SÜRECİ
Yeni bir albüm yayınlamayalı10 yıl kadar bir zaman geçse de, 2018 senesinin çok keskin ve konsantre olduğunu belirten Fuat, miks ve mastering dahil her konuda varış çizgisini göğüslemesi gerektiğini ve bunu başardığını belirtiyor.
Tam bağımsız olabilmek adına siber güvenlik uzmanı Fırat Alparslan ile iş dünyasındaki detayları çözdüğünü aktaran Fuat, altyapılarda uzun yıllardır çalıştığı isimlere ek olarak yeni isimlerle de bu albümde çalışmış. AMP, Baykan Barlas, Beatmucit, Ronald Mc Donald, Peyk’den Özgür Ulusoy, Alman ses mühendisi Robert “Robster” Henke, Fire on Black, Allame, Mehmetcan Erdoğan, Adham Farid, Naci Tepedelen, Engin Gurur Gelen, Borpro ve Osman Güngördü ‘Omurga’nın müziğinden sorumlu dostları olduğunu belirten Fuat, Patron, Saian SS, Şanışer ve Peyk’den İrfan Alış ile yeni albümde düetler yapmış.
İçindeki müzik aşkı ta çocukluk yıllarına dayanan birisi Gökçe. 1999 senesinde İstanbul’daki ilk Metallica konserinde ‘içimde bir şeyler koptu ve gitar çalmak istedim’ diyor. O hevesle gruplar kurmuş, elde avuçtaki harçlıklarla enstrümanlar alınmış her seferinde müzik yapmak için çabalamış. Seneler geçince Gökçe’nin mesleği de müzik ve eğlence sektöründe büyümüş.
Gökçe etkinlikler, konserler, festivaller derken aslında müziğin arka mutfağında daha yoğun zaman geçirmiş. Her zaman yoğun çalışsa da müzik dinleme keyfine hiç ara vermeyen Gökçe Güzel, sevdiği müziği aramaya serbest çalışmaya başlayınca vakit ayırmaya başlamış. ‘Daha çok kendime vakit ayırabildim’ dediği bu dönemde her ne kadar müzik etkinliği işlerinde meşgul olsa da Bora Tosun ile tanışması da aynı zamana denk gelmiş.
Caz Festivali’ni yaptıkları 2016 senesinde Bora ile tanışan Gökçe birlikte çalışmaya başlayınca müzikal olarak da bir ortaklığın tohumunu o dönemde atmışlar. Her ne kadar bu tohumun filizlenmesi nerdeyse 2 sene sürse de sonunda ilk single ‘Kafam Bozuk’un ortaya çıkmasına vesile olmuş. Sözlerini Gökçe Güzel’in yazdığı bestesini Bora Tosun’un hazırladığı ‘Kafam Bozuk’ aslında Birsen Tezer’in ‘Delikanlı’ şarkısındaki bir akordan yükselerek yaptıklarını anlıyor. Birsen Tezer ve Cihan Mürtezaoğlu’nun sentezinden bir şarkı yaptıkları için kendilerini çok iyi hissettiklerini anlatan ikili bu iki ismi duyunca resmen yüzleri ışıldıyor.
Şarkının hikâyesi bununla bitmiyor, yaptıkları 4-5 demodan sonra şarkıların altyapılarında kaybolduklarını anlatan Gökçe sonunda bir aranjöre bu çalışmaları dinletip ilerlemek istemişler ve
13 yıl içinde grup 6 stüdyo albümü yayınladı. 7. ve en son stüdyo albümleri ‘Yollar Bizi Bekler’i çok kısa süre önce arşivlerimize kattı. Yeni albümün yayınlanmasıyla yine yollara düşen, konser konser şehirleri, ülkeleri gezecek olan ekiple yeni albüm üzerine konuşma fırsatı yakaladım.
TÜRKÜLER ÜZERİNE
Bir önceki albümleri ‘On Türkü’den beri grubun türkü sevgisi aklımda kalmıştı. Bunun üzerine düşüncelerini konuşarak başladık sohbete. Sinan Kaynakçı, yıllar önce ilk bu işe başladıklarında en çok inat ettikleri konu başkalarının şarkılarını söylememek olduğunu belirtti. Bu inatlarını türkülerle kırdıklarını belirtirken, kendi müziklerinde olmayan bambaşka şeylerin türkülerde var olduğunun altını çizdi. Güçlü ve yöresel melodiler, bugün benzeri yazılmayan naiflikte ama aşırı güçlü sözlerin sadece türkülerde varolduğunu söyleyen Sinan Kaymakçı, türküleri içselleştirdiklerini ve gittikleri şehirlerdeki konserlerinde oranın bir türküsünü seslendirerek bu bağı kuvvetlendirdiklerini belirtiyor.
Geçen zaman içinde sayıca çok fazla türkü yorumladıklarını belirten grup, bir değil birkaç albüm kaydedecek kadar çalışmaları olduğunu belirtiyor. ‘On Türkü’ albümünün onları dinleyicinin gözünde başka bir yere koyduğunu belirtirken, bu çalışmanın en önemli katkısının bu türküleri icra edip kaydederken geleneksel müzik konusunda ciddi bir aşama kaydetmişler. Konu ‘On Türkü’den açılınca Sinan Kaymakçı önümüzdeki dönemde başka planları olduğunu da belirtirken bu planın daha farklı bir geleneksel müzik albümü olacağının ipucunu da verdi.
STÜDYO SÜRECİ
‘Yollar Bizi Bekler’in stüdyo sürecini konuştuğumuzda sadece ‘Neden Ben Anlamam’ın eski bir şarkı olduğunu, albümdeki diğer şarkıların daha yeni şarkılar olduğunu, özelikle de ‘Kediköy’ albümünün kayıt süreci başladıktan sonra yapılan besteler olduğunu belirtiyorlar. Özellikle türkü albümü sonrasında çok fazla beste biriktiğini söyleyen
2011 yılında kurulan o zamanki adıyla ‘’You May Kiss The Bride’ metal müzik türüyle hayallerini yurt dışına çeviren idealist bir grup. Yurt dışındaki yarışmalarda üçüncülük kazanıp, Belçika’da Groezrock’a katılıp, 20 yaşında bile değilken hayallerine son sürat koşan müzik grubu ‘You May Kiss The Bride’. 7 sene içinde her grupta olduğu gibi onlarda da ekip üyelerinde değişiklikler ve müzik sektörünün zorluklarına rağmen yaptıkları müzik konusunda hevesleri ve hayalleri hala ilk günkü gibi sağlam.
2016 senesinde Fatma Turgut ile yaptıkları düet şarkıları ‘Bensiz Bir Sen’ ile Türkiye’de de yaptıkları müzikle festival ve konserlerde yer almak için ilk sağlam bir adım atan ‘You May Kiss The Bride’, aynı sene bir başka Türkçe şarkıya Gamze Lüküslü düetiyle imza atıyor. 2017 senesinde yayınladıkları ‘Ghost’ single’ının ardından yine rotasını yurt dışına çevirip ‘Wildways’ ile Ukrayna turnesi yapmışlar. Gruptan ayrılan ve yeni eklenen isimlerle ‘You May Kiss The Bride’ ismi yok olmadan Türkiye’deki kariyerleri için ‘Gelini Öpebilirsin’ adıyla 2019’un başında Arpej etiketiyle yeni bir maxi single yayınlıyorlar. ‘Pardon?’ maxi single çalışmasında yer alan üç şarkıdan ikisinin sözleri gruba vokal olarak katılan Gamze Lüküslü’nün imzasını taşıyor. Grubun bazı koyu hayranları Türkçe vokalli yeni hallerini önceki İngilizce brutal vokalli hallerine kıyasla eleştirseler de, aslında grubun üretim heyecanı hala aynı.
‘Gelini Öpebilirsin’in yeni vokali Gamze Lüküslü ‘Pardon?’ un hazırlık süreci için besteler hazır olsa da, söz yazma sürecinin birkaç ay sürdüğünü, hatta tahmin ettiklerinden daha da zorlayıcı olduğunu belirtiyor. Grubun yeni üyeleriyle birlikte çıktığı bu yeni yolda birlikte çalışmanın verdiği motivasyonla yeni şarkıları hazırlamışlar. Prodüktör olarak Alen Konakoğlu ile çalışmanın onlar için çok önemli olduğunu belirten grup, çıkış şarkıları ‘Pardon?’ u onları daha iyi ortaya koyduğunu düşündükleri için seçmişler. ‘Gelini Öpebilirsin’ müzik adına her zaman tutkulu ve azimli bir grup olsa da özellikle bu albüm için onlara destek veren Ali Duyar ve Mustafa Karatay aslında bu albümün diğer gizli kahramanları.
‘Gelini Öpebilirsin’ daha önceki çalışmalarında single yaparak ilerlese de bu sefer aslında albüm yapmak istemişler. Ancak bu süreç çok uzun süreceği içini ellerindeki 15- 20 şarkıyı Alen Konakoğlu ile paylaşıp içlerinden seçtikleri 3 tanesi ile daha kısa sürede ilerleyebilecekleri bir yol izlemişler. 3-4 ay stüdyodan çıkmayan ‘Gelini Öpebilirsin’ çok titiz çalışarak sonunda yayınladıkları bu üç yeni şarkıyı içlerine sinecek hale getirip dinleyenleriyle buluşturduklarını belirtiyorlar.
‘Pardon?’un aslında ‘tadımlık’ bir albüm olduğunu belirten Gamze Lüküslü, dinleyenlerin yeni formatıyla ‘Gelini Öpebilirsin’e alışmasını hem de yeni şarkıları sindirmelerini beklediklerini söylüyor. Daha sonrasında yeni şarkılar ve albüm için sık sık stüdyoya gireceklerini belirten ‘Gelini Öpebilirsin’ esasen mümkün olduğunca çok konser vermek istediklerini belirtiyorlar.
‘Bize kalsa her hafta yeni şarkı yayınlarız’ diyen
Bu pek de alışılagelmiş bir durum değil. Özellikle de Ariana gibi büyük bir pop star ve ondan beklenen ticari başarı baskısı düşünülünce, bu kadar kısa sürede iki albüm yayınlamak gerçekten ender rastlanacak bir olay.
Geçtiğimiz Ağustos ayında Ariana Grande 4. stüdyo albümü ‘Sweetener’ı yayınlamıştı. Bu albümün en önemli yanı sanatçının bir önceki sene Manchester’daki konserinde yaşanan terör saldırısından sonra kendisini toparlayıp yepyeni şarkılarla yeniden müziğe kaldığı yerden devam etmeye başlamasıydı. ‘Sweetener’ albümünde yeniden yaşam enerjisi bulan Ariana, aynı albümde o dönemde ilişkisi olan ‘Pete Davidson’a da kendi adıyla bir şarkı yazması, albümün yayınlanmasıyla birlikte büyük olay yaratmıştı.
Yeni albümünün yayınlanmasından kısa bir süre sonra eski sevgilisi Mac Miller aşırı doz uyuşturucudan aniden vefat etmesi, Ariana Grande’nin dünyasını tepetaklak etti. Sanatçı yeni albüm için turne hazırlıklarında olması gerekirken Mac Miller’ın ani vefatı sanatçının tüm planlarını altüst etti. Bu dönemde özellikle de Miller’in vefatı üzerine medyanın iştahını kabartan eski sevgili/yeni sevgili konusu Ariana üzerinde kara bulutları daha da derinleştirdi. Tahmin edileceği gibi bu kovalamacanın sonunda birkaç aydır nişanlısı olan Pete Davidson’dan da ayrıldı.
Yeni şarkıların doğuşu
Albümün habercisi aynı zamanda isim annesi olan single ‘thank u, next’ sanatçının hayatına giren sevgililerine birer teşekkür niteliğinde, içten ve gerçek bir elveda şarkısı. Şarkı yayınlanır yayınlanmaz o kadar büyük bir ilgi gördü ki,
11 şarkıdan oluşan SN Müzik etiketiyle yayınlanan yeni albümün prodüktörlüğünü Sezen Aksu üstlenmiş. Şarkıların fabrikası Sezen Aksu olunca albümün yankısı elbette daha da büyük oluyor. Okay Barış birkaç sene önce verdiği bir röportajda Sezen Aksu ile birlikte çalışmayı adeta cennette olmaya benzetirken, onunla çalışmanın ne kadar değerli ve önemli bir şans olmasıyla ilgili anlattıklarını okuduğumda çok etkilendiğimi hatırlıyorum.
Okay Barış’ın Sezen Aksu ile yollarını kesiştiren de aslında Levent Yüksel’in ‘Kadınım’ şarkısından etkilenerek daha sonra kendisinin yazdığı ‘Kadınım Diyorsan’ şarkısı olmuş. Sanatçı bu şarkıyı yaptıktan sonra Sezen Aksu’ya dinletmek istemiş ve böylece ikilinin yolu ilk kez kesişmiş. Sezen Aksu’nun ‘Öptüm’ albümünden iki şarkıya düzenleme yapan Okay Barış, daha sonra da Sezen Aksu’nun altı konserlik turnesinde de sahnede yer almış. İkilinin birlikte müzik yapma süreci o dönemden bu güne kadar devam ederken, stüdyoda başka sanatçılara verilmek üzere hazırlanan şarkıların demolarını yapan Okay Barış’a bir gün Sezen Aksu’nun albüm yapma teklifiyle ‘Artık Sevilmiyor Böyle’ albümü ortaya çıkmış.
‘Artık Sevilmiyor Böyle’ albümünün genel müzikal konsepti Sezen Aksu’nun önderliğinde hazırlanırken, 11 şarkının bestesi ve 8 şarkının da sözü yine Sezen Aksu’ya ait. Diğer yandan albümdeki iki şarkının sözü Sibel Algan, bir şarkının sözü de Yıldız Tilbe imzası taşıyor. ‘Artık Sevilmiyor Böyle’ şarkılarının tüm düzenlemeleri de Okay Barış’a ait. Albümden çıkan ilk şarkı ‘Onursuz Olabilir Aşk’ Sezen Aksu’nun yıllar önce Levent Yüksel’in albümünde yer alan ‘Yeter Ki Onursuz Olmasın Aşk’ şarkısına bir cevap niteliğinde ve albümün açılışını yapıyor. Söz konusu şarkı Okay Barış’ın yeni albümünün çıkış şarkısı ve aynı zamanda kendisinin yönetmenliğini yaptığı albümden kliplenen ilk çalışma.
Sezen Aksu’nun resmi facebook sayfasından Okay’ın sesi için kullandığı tevekkül, isyan, şefkat aslında sıfatları şarkıları dinledikçe albümün içinde bir bir gizli olduğunu fark ediyorsunuz. Şarkılarda kimi zaman sizi yakalayan 90’lar havası kimi zaman sizi alıp götürüyor. Özellikle sözlerdeki Sezen Aksu vurgusu o kadar belirgin ki kimi zaman Okay Barış’ın sesine paralel sanki Sezen Aksu sesi de duyar gibi oluyorsunuz.
Yıldızlar: Onursuz Olabilir Aşk, Sen Ciddisin, Alıngansın, Bildiğin Gibi Değil, Ne Güzel Olur
Oscar’ımı Verdim Gitti:
Geçtiğimiz hafta Ege ile yeni albümü ‘Derya’ üzerine konuşma fırsatı yakaladık. Bu sayede hem albümü konuştuk hem de tabiri caizse yeni Ege’yi konuştuk. Ege Çubukçu her sene yeni bir single yayınlasa da yaklaşık 10 senedir albüm yayınlamıyordu. 2008’den bu yana klip çekeceği şarkıları single olarak hazırlayıp genelde yeni içerik üretme ve yayınlama planını da buna göre yapıyormuş. 2012-2013’te aslında baştan sona yepyeni şarkılarla dolu iki albüm kaydetmiş. Zamanla yaptığı şarkıları dinlediğinde yayınlamak isteyeceği bir tarzda olmadığına karar verip bu albümleri rafa kaldırmış. Derya’nın bu albümlerden farkının sound olarak içine sindiğini belirten sanatçı, şarkılar ortaya çıktıkça ve üzerine yatıp tekrar dinledikçe ortaya çıkan işten daha çok keyif almış ve bu şekilde çalışmaya devam ederek 2 yılın sonunda yeni albümü tamamlamış.
Türkiye’de rap müziğin öncülerinden olan Ege Çubukçu çok genç yaşta bu türde müzikler yapıp, konserler verip aslında bu alandaki birçok ilki kendisi yaşamış biri. Şimdi özellikle son senelerdeki rap müziğinin yükselişi onu da çok keyiflendiriyor. İnsanların sevdikleri tarzda müzikler yapması, bunları eskiye nazaran daha kolay şekilde dinleyiciyle buluşturması onu da bir müziksever olarak mutlu ediyor. 2 sene önce İzmir’e yerleşen Ege Çubukçu, kalabalıktan, İstanbul’daki koşturmadan, popüler kültürden uzaklaşınca daha farklı bir bakış açısı kazandığını belirtiyor. Derya albümünün bize ulaşmasında Ege’nin bu dingin hayata geçmesinin de payı oldukça büyük.
Derya Nerden geliyor?
Albümün adına gelince ‘Derya’ aslında Ege Çubukçu’nun ilk adı. Ailesi genellikle ona Derya derken arkadaşları Ege’yi kullanıyormuş. ‘Bu albümle kimsenin bilmediği yeni bir yanımı görsünler istedim’ diyor. Diğer yandan albümdeki ‘Yuva’ şarkısında arkadaki ses kayıtlarından birinin adını ‘Derya’ olarak kaydedilmiş. Bu vokal kaydını daha önce hiç denemediği bir şekilde yaptığı için kendisi için de çok özel olduğunu belirtiyor. Özellikle ‘Derya’ koduyla kaydettikleri bu kayıtlardan sonra, bazı şarkıları seslendirirken ‘bu vokali ‘Ege’ okur’, ya da kimi zaman ‘‘Derya’ bu bölümü daha iyi okur’ diye kendi aralarında konuşmaya başlamışlar. Hal böyle olunca da ‘Derya’ adı albümün hazırlık sürecinde çok anılır olunca, albüme de ismini vermiş.