Hikmet Demirkol

Büyülü Bir Ses: Freya Ridings

1 Ağustos 2019
Bir tutam Florence Welch, bir tutam Evanescence’in eşsiz vokali Amy Lee işte karşınızda İngiltere’nin yeni keşfi Freya Ridings.

Hayatını müziğe adamış, henüz 25 yaşında büyülü bir ses. Ailesi küçükken neye ilgisi var henüz bilmezken, kağıda çizdiği keman resmiyle müziğin onun en yakın arkadaşı olacağını anlamışlar. Keman çalarken şarkı söyleyemeyeceğini fark edip, enstrüman seçimini gitar ve piyanodan yana yapması ona yepyeni bir yön göstermiş. Disleksi olması, okulda çok da başarılı olmaması, üstüne bir de küçükken okulda yaşadığı diğer yaşıtlarının yaptığı zorbalıklar Freya’ya hep yazdığı şarkılar olarak geri dönmüş.


Freya’nın 16 yaşında BRIT School for Performing Arts’a girmesiyle sanat yolu daha da net bir şekilde önünde beliriyor. Aynı okuldan yolu geçmiş Adele, Amy Winehouse Jessie J, Katy B, Kate Nash gibi Freya da sonunda beklenen büyük çıkışı bir şarkıyla yapıyor. ‘Lost Without You’ şarkısının ‘Love Island’ televizyon programında yayınlanmasının ardından büyük ilgi gören İngiliz sanatçı okul zamanı yaşadığı dışlanma halinin tam tersine, büyük bir sevgi seli ile karşılanıyor.

Bir kadın olarak hislerini müziğe dökmeyi önemseyen Freya Ridigins’e müzik kariyerinde ilerlerken en çok da ailesi destek olmuş. İlk şarkısının televizyonda yayınlanmasının ardından 12 ay içinde hayatı beklemediği bir şekilde değişen sanatçı, ilk albümünü Greg Kurstin ile hazırlıyor. Adele başta olmak üzere Sia, Lily Allen, Foo Fighters, Beck gibi birçok sanatçının da yapımcılığını yapan Greg Kurstin ile bir albüm yapmak elbette büyük bir olay.

Freya Ridings’in kendi adını taşıyan ilk stüdyo albümü temelinde ‘yalnızlık’ teması yer alıyor. Çocukluğundan beri daha içine dönük olan sanatçı, piyanosuyla kurduğu ilişkisinin meyvelerini ilk albümündeki şarkılarla alıyor. 12 şarkılık albüm genel hatlarıyla akustik pop teması çatısının altında yeşermiş.

Melankoli şarkıların tamamında kendisini hissettirse de, Freya’nın eşsiz vokali kimi zaman sizi huzur dolu nehirlere batırıp çıkarıyor. Melankolik bir albümün yaz mevsiminde biraz sonbahar havası verdiğini itiraf etmeliyim. Ama eminim şarkıları biraz dinleyip, Freya’nın eşsiz vokalini tanıdıkça şimdiden önümüzdeki sonbahar ve kışa güzel bir yatırım yaptığınızı anlayacaksınız.
Yıldızlar: Poison, Lost Without You, Castles, Love Is Fire, Blackout, Still Have You

Yazının Devamını Oku

İstanbul’un OneLove’a İhtiyacı Varmış

24 Temmuz 2019
Hafta sonu Park Orman’daki bu sene 15.si düzenlenen One Love Festival’a gittim. Sanırım tüm İstanbul da benimle birlikte ordaydı. Bir festivalin 15.senesinde olması elbette çok büyük bir durum. Yazıyı yazarken Morrisey’in sahne aldığı ve yine Park Orman’da gittiğim One Love’ın 5. senesi aklıma geldi de, hala ara ara o konseri hatırlarım, ne güzeldi gerçekten. En son 4 sene önce gerçekleştirilen festival kaldığı yerden hayatına bu yaz tam gaz devam etmesi bünyeme mutluluk aşıladı.

One Love Türkiye’deki festivallerin birçoğunun öncüsü ve yol göstericisidir. İtiraf etmeliyim Park Orman’da Cumartesi günü bu kadar kalabalık bir kitle beklemiyordum. O sebeple de festivale gitmekte biraz ağırdan aldım. Akşama doğru gidip, sevdiğim ve merak ettiğim grupları arka arkaya izleyip, Years&Years ve The Blaze ile geceyi taçlandırmaktı niyetim. İlk single’larından beri severek takip ettiğim, enerjileri hiç azalmayan İngiliz grup Years & Years tam da kendilerinden beklediğim gibi nefis bir performansla Park Orman’daki festivalcileri mest etti. The Blaze’in ekipmanlarının gümrükte takılması krizi Cumartesi gecesine biraz negatif hava serpse de Büyük Ev Ablukada ana sahneden yaydığı ışıkla geceyi güzel kapatmaya imkân verdi. Festivalin gece devam eden bölümünün Volkswagen Arena’da olması biraz lojistik anlamda zorlayıcı olsa da, yine de müzikseverler shuttle servisler ile müziğin izini orada da sürmeye devam ettiler.

The Blaze’in Cumartesi gecesi çıkmaması konusu birçok kişiyi üzdüğünü biliyorum, ancak bu tür aksaklıklar daha önceki senelerde birçok kere başka organizasyonlarda da yaşandı. Hatta birçoğunda grupların programlarının sıkışıklığı sebebiyle konserler bir sonraki güne bile alınamadan iptal edilmişti. Cumartesi gecesi The Blaze’in sahne alamaması ve konserin hızlıca Pazar gününe yeniden organize edilmesi en azından hala Pazar günü programı uygun olanların grubu izlemesi için iyi bir çözüm oldu.

Park Orman’ın yapısı çok kalabalık festivallere uygun bir yer olmayabilir ki bence de değil. Festivale katılanlara bir tutam konfor sorunu yaşatabilir ki hafta sonu da yaşandı. Ben geç gelip erken döndüğüm için sadece yemek sırasında biraz zorluk yaşadım, ama tuvalet ve yemek sırasında gün boyu sorun yaşayanların yorumlarını sosyal medyadan maalesef üzülerek takip ettim. Festivaller maalesef konfor anlamında tek konserlik etkinliklere göre daha zorlayıcı olabiliyor, biraz bunu kabul etmek belki genel mutsuzluğa çözüm olabilir. Yine de organizasyon da böyle büyük katılımlar için ek çareler bulmalı diye düşünüyorum.

Özlenen festival kalabalığını ve ruhunu yeniden bize yaşattığı için One Love Festival’a alkış, seneye daha da iyisini yapabilmesi için de şimdiden organizasyona bol şans!

 

SAM SMİTH’IN ARTIK DANS EDİYOR!

İkinci albümünün rekorlar kırması, turnesinin sürekli kapalı gişe olması Sam Smith’in son 1.5 yılının özeti olarak söylenebilir. Bu uzun soluklu maraton sonrası kısa bir mola veren sanatçı, bu arada da yeni şarkılar üzerinde çalıştığını duyurmuştu. Bu çalışmaların ilk meyvesini Normani ile birlikte söylediği ‘

Yazının Devamını Oku

Ed Sheeran’dan Yine Gol!

18 Temmuz 2019
Ed Sheeran düetlerden oluşan, 2-3 albüm kuvvetindeki yeni albümünü geçtiğimiz hafta yayınladı.

Mayıs ayında Justin Bieber ile birlikte söylediği ‘I Don’t Care’ şarkısıyla söz konusu albümün yayınlanacağını tüm dünyayı duyuran İngiliz sanatçı ilk şok single’ın ardından arka arka yeni şarkılarını sıraladı. Bir iki hafta arayla sırasıyla Chance The Rapper ve PnB Rock ile ‘Cross Me’yi, Khalid ile ‘Beautiful People’ı, Yebba ile ‘Best Part Of Me’yi, Chris Stapleton ve Bruno Mars ile ‘BLOW’u son olarak da Travis Scott ile ‘Antisocial’ı yayınladı ve haliyle müzik dünyasında gündeme oturdu.

Sheeran, 2011 senesinde yayınladığı ‘No.5 Collaborations Project’in bir devamı niteliğinde olan bu albümü geçtiğimiz sene turnedeyken aldığı notlar ve demolarla oluşturmaya başlamış. Şarkıların tamamı sanatçının özel hayatına ışık tutan, hatta deyim yerindeyse kimselerle paylaşmak istemeyeceği detayları şarkılar üzerinden hikayelendirdiği bir proje.

Özellikle turnedeyken ailesinden ve nişanlısından uzakta olan Ed Sheeran, yaşadığı bu duygusallığa ek olarak, biraz da eskiden sahip olduğu şöhretsiz haline göndermelerle dolu bir albüm hazırlamış. 2011 senesinde yaptığı benzer EP için düet yapacağı kişileri ikna etmekte zorlanan sanatçı, bu sefer kendisine eşlik edecek kişileri seçerken tahmin edersiniz ki pek de zorlanmamış.

Bruno Mars, Khalid, Camila Cabello, Eminem, Cardi B, H.E.R, Travis Scott, 50 Cent, Skrillex gibi dev isimlerin yer aldığı 15 şarkılık bu özel albüm Ed Sheeran’ın kariyerinde hayalini çok öncelerden beri kurduğu bir proje. 4. stüdyo albümü olarak yayınladığı bu çalışmanın ön hazırlığını geçtiğimiz sene turnedeyken yapan sanatçı, kayıtları tamamlamak için turnesi süresince düet yaptığı sanatçılarla ve prodüktör arkadaşlarıyla fırsat bulduğu her an bir araya gelmiş.

Sosyal hayatına, ailesine ve özellikle arkadaşlıklarına çok önem veren sanatçı cep telefonu kullanmayarak, sevdikleriyle uzaktayken sadece e-mail üzerinden haberleşiyor. Bu şekilde hem kendine, hem de sevdiklerine daha çok vakit ayırdığını belirten Sheeran, kendisini en mutlu hissettiği Suffolk’ta yaşamaktan dünyadaki diğer her yerden daha çok mutlu olduğunu belirtiyor.

Şimdiye kadar yayınladığı 4 albüm sonrasında artık kendisine daha çok güvendiğini, kariyer anlamında gelmek istediği yere ulaştığı için çok mutlu olduğunu dile getiren sanatçı, yeni albümü kendine güvenen ve huzurlu halinin bir yansıması olarak da görülebilir.

Albümdeki şarkılar tür anlamında pop ile rap arasında gidip gelen, günümüz popüler müziğini tam on ikiden hedef alan işler. ‘No.6 Collaborations Project’, 8 yıllık müzik kariyerinde, 150 milyondan çok albüm satmış, onlarca stadyum konserini tıklım tıklım dolduran bir müzisyenin başarısına dev bir yıldız daha ekleyecek bir albüm. Dinledikçe favorileriniz değişse de sonunda tüm albümü baştan sona tekrara alacağınız çok akıllıca kurgulanmış bir proje.

Yazının Devamını Oku

Kalp Hanım Aşk Çeşmesinde

10 Temmuz 2019
Geçen hafta Kalben’in yeni EP’si ‘Aşk Çeşmesi’nin tanıtım partisine gittim. Çok uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımı da bu lansmanda görmek gerçekten çok keyifliydi. Elbette gecenin esas başrolünde Kalben ve yeni şarkıları vardı. Aslında sadece şarkıları değil bir de bu şarkılara çektiği klipler de gecenin bir diğer özel yanıydı.

Kalben’in heyecanı o kadar güzeldi ki, onu ilk defa bu kadar farklı bir enerjiyle gördüm diyebilirim. İlk iki albümünün lansmanlarında ve birçok konserinde Kalben’i izlemiş biri olarak şunu diyebilirim ki, ‘Aşk Çeşmesi’ EP’si ile birlikte yeni bir Kalben doğuyor. Kalben, bu yeni albümle sanki uzun bir yolculuğa kısa bir ara vermiş, azıcık soluklanıp çok daha uzun bir yola çıkacak bir yolcu gibi adeta.  

‘Aşk Çeşmesi’ Ep’sinde 3 şarkı bir tane de remiks yer alıyor. Tüm şarkıların söz, müzik ve bestesi Kalben’e ait. Aranjör koltuğunda Kalben ile birlikte Kutsal Kaan Bilgin de yer alıyor. Kutsal Kaan Bilgin’in aynı zamanda albümdeki şarkıların mikslerinde de imzası var.  ‘Çek’, ‘Kalp Hanım’, ‘Aşk Çeşmesi’ şarkılarına ek olarak bu mini albümde bir de ‘Aşk Çeşmesi’nin çok özel bir Kaan Düzarat Remix’ı yer alıyor.

Bu üç şarkı aslında Kalben’in muhtemelen bu sene bitmeden yayınlamayı planladığı üçüncü albümü ‘Kalp Hanım’ın da en büyük habercileri. Diğer yandan ‘Aşk Çeşmesi’nin bir diğer özel yanı da Kalben’in üç yeni şarkısına Aytekin Yalçın yönetmenliğinde üç klip çekmesi. Albümün tanıtım gecesinde şarkıları ilk defa klipleriyle birlikte dinledik ve izledik. Şarkıların etkisi kliplerle birleşince gerçekten de bambaşka bir his bırakıyor izleyende. Yukarıda söylediğim yeni bir Kalben doğuyor hissi özellikle bu kliplerden sonra çok net bir şekilde kendisini hissettiriyor.

Yeni üç şarkı için benim o geceden aklımda en çok ‘Çek’ ve ‘Kalp Hanım’ kaldı. ‘Aşk Çeşmesi’ zaten albüme adını verdiği için zaten hepsinde bir adım önde. ‘Çek’in coşkusu ve ‘Kalp Hanım’daki Kalben’in farklı vokali çok hoşuma gitti. Yeni şarkılar ve klipler bu Cuma dinleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Ruhu şair, içi içine sığmayan Kalben’in yeni yolculuğu ve yeni şarkıları bu yaza iyi gelsin dilerim. 

 

ESİN İRİS – DANS EDELİM Mİ?

Yazının Devamını Oku

Popun yeni Kraliçesi: Kim Petras

3 Temmuz 2019
Kim Petras’ın son 2 sene içindeki büyük yükselişi ve popülerliği göz önüne alınırsa pop müziğinin yeni bir kraliçesi var diyebiliriz.

İlk stüdyo albümü ‘Clarity’i geçtiğimiz hafta yayınlayan Alman sanatçı ilk albüm turnesinin Amerika ayağındaki tüm biletleri tükendiği için yoğun bir ilgiyle karşı karşıya. Aslında bu başarı çok da tesadüfi değil. Petras’ın başarısı çok planlı ve azimle çalışmanın bir sonucu. Elbette bunda dinleyicilerin de kendisini büyük bir beğeniyle takip etmelerinin katkısı büyük. Kaseti biraz başa saralım, Kim Petras’ın başarı kronolojisinde adım adım ilerleyelim.

 

İLK SİNGLE, PARİS HİLTON İLE KLİP

Pop müzikte kendini bulduğunu söyleyen Kim Petras ilk single’ı ‘I Don’t Want It All’u yayınladıktan sonra deyim yerindeyse hayatı değişiyor. Şarkı dijital müzik platformlarında büyük bir hızla yükselirken viral listelerde uzun süre birinci sırada yer alıyor. Kim Petras, ilk şarkısının klibi için hayranı olduğu Paris Hilton’a teklif götürmesi, bu teklifin de olumlu sonuçlanması işleri daha da farklı bir boyuta dönüştürüyor. Şarkıyı çok sevdiğini belirten Hilton, genç sanatçının düşük bütçeli klibinde yer alıyor. O gün bugündür ikili sıkı fıkı iki arkadaş olduklarını da belirtmeden geçememek gerekli. Hatta öyle ki, Kim Paris Hilton’a çok uzak olmayan bir gelecekte şarkı vermesi de müzik magazininde konuşulan konulardan.

İlk single’ın büyük başarısının hemen arkasından çok beklemeden ikinci, üçüncü, dördüncü derken 8 yeni şarkı sıralayan Kim Petras pop müziği sevdalılarını kendine büyük bir güçle bağlamaya başlıyor. Bu single’ların görseli için çok basit, neon ışıklı bir profil fotosu seçen sanatçı, her yeni şarkıda bu görselin başka bir rengini kullanarak ilerlemiş.

Single görsellerinde kendi fotoğrafını kullanmak istememesinin ana sebebi biraz da bilinmek istememekmiş.

 

Yazının Devamını Oku

Modern, Farklı, Yenilikçi: ‘Nokta’

27 Haziran 2019
Müziğin daha çok mutfağında yer alan Ersay Üner, aynı zamanda dillere pelesenk olmuş birçok şarkının da mimarı. Ersay’ın müzikal yolculuğu son 1.5 senedir kendi eserlerini yorumlayan bir yoldan geçiyor. İşine büyük bir aşkla bağlı olduğunu bildiğim Ersay Üner’in ilk albümü elbette benim için büyük bir merak konusuydu. Bu merak geçtiğimiz haftalarda SM Production & DMC etiketiyle yayınlanan ilk stüdyo albümü ‘Nokta’ ile nihayete erdi.

'Nokta’ albümü, 14 yaşında İstanbul’a gelen ve o zamandan beri tek gayesi kendi müziğini daha çok kişiye dinletmek olan Ersay’ın kariyer serüvenindeki son parça. Ersay Üner; Söz, beste, aranjörlük bir yana aynı zamanda sahnede de müzisyenlik yapan yani deyim yerindeyse uçtan uca bir müzik insanı. Seneler içinde müziğin birçok alanında vakit geçiren sanatçı ilk single’ı ‘Yürüdüm’ü 2015 senesinde yayınlamıştı. 2 sene sonra ‘Tatlım Tatlım’ filminin aynı isimli şarkısıyla yorumculuk arenasında ismini daha çok duyurur oldu. Aynı sene yayınladığı ‘İki Aşık’ single’ından sonrası tam anlamıyla adım adım bizi ‘Nokta’ albümüne getiriyor.

Şarkılara Yakından Bakış

‘Nokta’nın üretim süreci yaklaşık 1 sene sürmüş. Ruhunu 90’lardan alan albüm içinde birbirinden farklı temalarda akıp gidiyor. Şarkılar tekil olarak bir duyguyu, bir hissi aktarsa da bir bütün olarak albümdeki akışın sonunda aslında bizi bir hikâyede buluşturuyor. ‘Nokta’nın beni etkileyen bir diğer yanı ise dünyadaki evrensel sound’a örnek bir çalışma olması. Evrensellikten kastım, şarkılarda kalabalık altyapılar yerine daha sade ve akustik tınıların temelde olduğu, solisti öne çıkartan ve kendini özellikle müzikal anlamda çok net ifade eden yenilikçi bir albüm olması. Diğer bir deyişle hem melodik olarak güçlü, hem de aslında Ersay’ın farklı vokalini tanımak için özenle hazırlanmış bir çalışma.
Albümün stüdyo aşamasında ilk olarak ‘Selam’ şarkısı tamamlanmış. Söz konusu şarkı aslında sanatçının yeni bir single yayınlamaktansa bir albüm hazırlamasına ilham olması bakımından da ayrıca önemli. ‘Selam’ ile yakaladığı his ve enerji, devamında gelecek şarkılar için bir kıvılcım olmuş. Sözlerdeki ince mizah sanırım Ersay Üner’in şarkılarındaki ayrıştırıcı ögelerden birisi. Özellikle ‘Selam’ şarkısındaki ‘Sendeki Kalp de Bendeki Taş mı?’ sözünün adeta slogan gibi akılda kalıcı olması çok hoşuma gitti. Pop ezgisiyle başlayan şarkının akışındaki enstrüman farklılaşması da ayrıca etkileyici.

Yazının Devamını Oku

Bir Madonna Harikası: Madame X

20 Haziran 2019
Madonna 14. stüdyo albümü ‘Madame X’i geçtiğimiz hafta yayınladı. Elbette konu Madonna olunca hem ne yapsa her daim olay, hem de üzerine konuşanı çok. Hepsi bir yana bence kendisi herkesten çok ne yaptığını gerçekten de iyi bilen bir sanatçı.

Madonna, benim kendimi bildiğim en küçük yaşta ve hatta İngilizce bilmezken ‘True Blue’ albümündeki şarkılarını ezbere söyleyemeye çalıştığım bir isim.  30 küsür sene içinde yayınladığı onlarca albümü, yaptığı konserleri ve dev bir ikon olarak müzik dünyasındaki duruşunu düşününce kendisi gerçekten bitmeyen bir ders gibi. Her yaptığıyla şaşırtan, diğer yandan da mutlaka bir yenilik katmayı da ihmal etmeyen bir vizyoner. Madame X’i yayınlayan 60 yaşındaki 6 çocuk annesi olan sanatçı, senelerin deneyimini, bitmeyen yenilikçi bakışını bir kere daha gözler önüne seriyor.


Albümün İham Kaynağı: Portekiz

Madame X’in ilham kaynağı Portekiz. Madonna, 2017 senesinde oğlunun futbol sevgisi sebebiyle Lizbon’a taşınmıştı. Amerika’da oğlunun futbol arzusu için uygun bir profesyonel alan yaratamayacağını kabul edip Avrupa’da ona bu hayalinde destek olmaya karar vermiş, tası tarağı toplayıp ve tüm ailesini de peşine takarak New York’tan Lizbon’a taşınmıştı. Elbette bu taşınma oğluna fayda sağlarken Madonna’yı da müzikal anlamda farklı beslemiş. Portekiz’de olup da Fado’dan etkilenmemek zaten imkânsızken, Madonna da kendine düşen payını yeni albümüne taşımış.

Albüme verdiği Madame X personası aslında bir ajanmış. Dünyayı gezen, her gittiği yerde kimlik değiştiren ama en önemlisi özgürlük için savaşan, karanlığı aydınlığa taşıyan birisi. Bunu yapan Madame X aynı zamanda dansçı, devlet başkanı, temizlikçi, mahkûm, öğrenci, anne, çocuk, öğretmen, dansçı yani kısacası hayatın her anından bir parça taşıyan bir kimlik. Aslında Madame X Madonna’nın gençliğinden gelen de bir lakapmış. Madonna’ya 19 yaşındayken o dönemde gittiği dans okulundaki hocası Martha Graham ‘her gün okula bambaşka biri olarak geliyorsun, seni tanıyamıyorum. Benim için hep bir gizemsin, senin adın Madame X olsun’ demiş ve meğer o isim yıllar sonra bu albümde hayat bulmuş.

Albümün ilk single’ı ‘Medellin’ yayınlandığında itiraf ediyorum ben de baya korkmuştum. Albümün geri kalanı da bu tarz bir müzikle mi gelecek diye içten içe endişelenmiştim.

Yazının Devamını Oku

TIM: Avicii’nin Son Albümü

12 Haziran 2019
Avicii geçtiğimiz yıl Nisan ayında Umman’da otel odasında ölü bulunmuştu. Sanatçının intiharı, bu kadar genç yaşta aramızdan ayrılması hem müzik dünyasını, hem de hayranlarını ciddi anlamda sarsmıştı, Tim Berglig nam-ı diğer Avicii’nin ailesi bu dönemde acılarını kendi içlerinde yaşamak için medyadan onu sevenlerinin anlayışına sığınarak uzunca süre sessiz kalmışlardı.

Sanatçının ailesi yas döneminde Avicii’nin üzerinde çalıştığı ve bilgisayarlarında sakladığı demolardan ve hazır parçalardan son bir albüm hazırlanması için plak şirketiyle iletişime geçmesi ‘Tim’ albümünün ortaya çıkmasına imkân vermiş. 200 ‘e yakın daha önce yayınlanmamış şarkının olduğu dev bir hazine ailesinin izniyle Avicii’nin daha önceden birlikte çalıştığı ekibe teslim edilmiş.

Vefatından kısa bir süre önce plak şirketine 3. albüm olarak yayınlamayı planladığı bir grup şarkıyı çalan sanatçı bu son görüşmeleri ile bir anlamda son albümün müzikal havası hakkında da büyük bir ipucu vermiş. Sanatçının yapım şirketi, Avicii’nin %80-90’ınını tamamladığı şarkılardan oluşan bir havuzu üzerinde çalışmak üzere daha önce onunla birlikte şarkılar üreten yapımcı ve söz yazarlarıyla bir araya buluşturmuş. 12 şarkılık ‘Tim’ albümü türler arasında akıp giderken, genel akımı pozitif olmak ve mutluluk temalı bir dünyayı işaret ediyor.

‘TİM’İN HİKAYESİ:

Peace Of Mind: Vargas & Lagola’ın tamamladığı bu şarkı Avicii’nin telefonundaki notlardan yola çıkarak albümün açılış şarkısı olmuş. Sanatçı özellikle bu şarkının intro bölümünden ötürü yeni albümde mutlaka giriş şarkısı olmasını istediği için ‘Tim’in açılışını ‘Peace Of Mind’ yapıyor. Şarkı günümüzde insanların birbirine istediği herhangi bir anda, uzaklık fark etmeden ulaşabilecek basitlikte bir teknolojiye sahip olmasını konu alıyor. Özellikle internet aracılığıyla insanların birbirine erişiminin, sosyal medyanın yalan haline vurguda bulunmak isteyen Avicii, insanların bu dünyadan biraz uzaklaşıp kendine huzur bulmasının altını çizmiş.

Heaven: Albümdeki en eski şarkı ‘Heaven’. 2014’te Coldplay ile ‘A Sky Full Of Stars’ için bir araya gelen Avicii aynı dönemde bu şarkıyı da kaydetmiş. Hem Coldplay’in albüm planlamaları hem de Avicii’nin yayınlayacağı diğer işlerden uygun zaman bulup ‘Heaven’ın istedikleri şekilde bir türlü yayınlama fırsatı bulamamışlar. ‘Tim’ albümü gündeme gelince yapımcılar ve Coldplay ekibi ‘Heaven’ın da mutlaka gün yüzüne çıkmasını ve albümde yer almasını istemiş. Şarkıyı benim için de albümün incisi gibi, tüm albümü sürekli dinlesem de ‘Heaven’ mutlak birçok kere tekrarladığım şarkı oldu.

SOS: Aloe Blacc’in şarkıda vokal yapması en baştan beri Avicii’nin de isteğiymiş. Kristoffer Fogelmark & Albin Nedler söz konusu şarkı için Avicii ile stüdyoda çalıştıklarında özellikle şarkının söylenişiyle ilgili Avicii’nin kafasında çok net bir yön varmış. Bu vokal yorumu yapısı üzerine şarkının melodisini ve sonrasını Avicii’nin vefatından sonra onun da arzu ettiği biçimde kurmaya çalışmışlar. Şarkı Avicii’nin zor dönemlerine ışık tutan sözlerle dolu olduğu için ayrıca farklı bir yeri var albümde.

Tough Love: Avicii bu şarkı için çalışırken cep telefonuna şarkının düet olması gerektiğini not almış. Şarkıyı birlikte yaptığı Vargas & Lagola’ın birlikte söylemesi için ikna etmeye çalışan sanatçı bir gün Vincent’ı (Vargas’ı) telefonla arayarak telefonu Chris Martin’e vermiş. Vincent telefonda konuştuğu kişinin Coldplay’in solisti olduğunu anlayıp şok olmak bir yana, Avicii’nin ‘Tough Love’ı kendisine dinlettiğini ve onların bu şarkıyı söylemesi gerektiğine kendisinin de inandığını telefonda söyleyince ikili de haliyle bu kadar ısrara dayanamamışlar. Avicii’nin vefatından sonra şarkının düet yapılması isteği tekrar gündeme

Yazının Devamını Oku