Yeni Türkü birçoğu gibi benim için de dev bir mazi. Kendimi bildiğim, yaşımın daha küçük olduğu zamanlarda henüz CD formatı yokken benim için yeni müzik demek yeni çıkan kasetleri gidip müzik marketlerden almaktan ibaretti. O zamanlara dair aklımdaki birkaç kaset kapağından biri de Yeni Türkü’nün Yeşilmişik albümüdür. Muhtemelen yeşil fon üzerinde göz ile balık arasında olan logosu o zamanlar çocuk olarak benim çok ilgimi çekmişti. Ne zaman bir yerde Yeni Türkü’nün adını görsem ya da bir şarkısı çalsa hemen aklıma Yeşilmişik albümünün kapağı geliyor. Pek tabi bir de ODTÜ konserleri var hep aklımda. Yeni Türkü her zaman bahar şenliklerinin vazgeçilmeziydi. ODTÜ’de bahar şenliği demek Yeni Türkü konseri demekti.
Grubun 40 yıldır müzik sahnesinde yer alması, hala aktif olarak konserler veriyor olması gerçekten mutluluk verici. Haliyle bu kadar uzun süredir sahnelerde olan, müziğe yön veren Yeni Türkü’nün 40. Yılını kutladığı bu konser de bu kadar özel olmayı hak ediyor. Henüz İstanbul’da yaz mevsimi sonbahara dönmemişken, açıkhavada böylesine büyük bir müzik şölenini kaçırmayıp o geceye tanıklık edenler gerçekten çok şanslı.
40. Yıl konseri Yeni Türkü’nün kısa tarihinin anlatıldığı videoyla başlayıp ardından Sunay Akın’ın anlattığı hikâye ile renklendi. Derya Köroğlu’nun solisti olduğu, Erkin Hadımoğlu, Furkan Bilgi, Serdar Barçın, Sezer Alemdar ve Bahadır Tanrıvermiş’den oluşan Yeni Türkü, ‘Fırtına’, ‘Yağmurun Elleri’, ‘Olmasa Mektubun’, ‘Telli Telli’, ‘Maskeli Balo’, ‘Çember’, ‘Açelya’, ‘Destina’ gibi dillere pelesenk olmuş birçok şarkısını 29 Eylül akşamı Vadi Açıkhava’daki 40. Yıl konserinde tüm sevenleriyle hep birlikte seslendirdi.
Bu büyülü gece eminim daha günlerce hatta belki de aylarca konuşulacaktır. Bunun bir diğer sebebi de 40. Yıl özel konserinde Yeni Türkü’ye birbirinden büyük isimler sahnede eşlik etmesiydi. Athena, Cahit Berkay, Can Gox, Cem Adrian, Ceylan Ertem, Eda Baba, Hayko Cepkin, Kenan Doğulu, Şevval Sam, Manuş Baba, Kalben, Fırat Tanış ve Sena Şener’ın Yeni Türkü ile sahnedeki bu özel performansları hafızalardan silinmeyecek. Tek üzücü olan konu bu konserin maalesef tek seferlik olmasıydı. Bu kadar büyük bir organizasyonu, konuk sanatçıları aynı gecede planlamak elbette çok zor bir iş. Ama yine de ben yine evrene mesaj göndermek istiyorum, bakarsınız bu konseri ve bu müthiş performansları bir kere daha izleme fırsatımız olur.
GÖKHAN TÜRKMEN’DEN 11. YIL SÜRPRİZİ
Nefis bir plak haberi var sırada. Gökhan Türkmen 11. sanat yılını ‘11.’ adlı özel bir plak yayınlayarak kutluyor. Gökhan Türkmen’in müzik hayatı boyunca büyük beğeni toplayan ‘Çatı Katı’, ‘Kalbim’, ‘Aşktır’, ‘Lafügüzaf’ gibi birbirinden değerli 8 şarkısı ‘11.’ adlı plakta yer alacak.
En son 7 sene önce İstanbul’a gelen sanatçı için de aradan bu kadar çok vakit geçtikten sonra Zorlu PSM Ana Sahne gibi dev bir sahnede performans vermek oldukça özel bir anlam taşıyormuş. Daha konserin başlarında bunu kendisi de dile getirdiği için bu heyecanın hepimiz için karşılıklı olduğunu anladık. Bazı konserler performans mekânıyla birleşince etkisi daha da yoğun oluyor. Zorlu PSM’de bu sene izlediğim Olafur Arnalds performansından sonra o günden bu yana aynı ana sahnede gerçekleşecek olan Nils Frahm konseri için içten içe büyük bir merak ve sabırsızlık hissediyordum. Konsere gelen kitlenin de benzer heyecanını görmek geceyi hem sanatçı için, hem de performansı için daha da olumlu bir yönde etkilediğini düşünüyorum.
Sahnedeki piyanolar ve elektronik setup’ın arasında minik adımlarla koşup şarkılarında akıp giden Nils Frahm’ın etkisini nasıl anlatsam bilemiyorum. 2 saati aşkın bir sürede bizleri gerçekten olduğumuz andan alıp büyülü bir zamanda gezdirip geri getirdi. Konserin ahengi, Nils Frahm’ın piyano performansının elektronik altyapılarla kaynaştığı anlar müthişti. İzleyici çoğunlukla konserde telefonla çekim yapmama konusunda hassastı buna gerçekten çok sevindiğimi belirtmek isterim. Her ne kadar durum böyle olsa da oturduğum yerden arada maalesef ışıklı ekranlar dikkatimi çekti. Bir de nedense konserden aralarda dışarı çıkıp yine içeri giren bir insan grubu vardı, açıkçası onu da genel olarak pek anlamadım. Yine de bunlara çok takılmamaya çalışarak kendimi sahnedeki olan bitene verdim.
Nils Frahm’ın şarkı aralarındaki o inanılmaz dublaj sesiyle aktardıkları da bir o kadar bu geceyi güzel ve özel kılan şeylerden biriydi. Konser sonundaki bis konusunun ne kadar anlamsız olduğunu, çoğunlukla konser bitince sanatçıların perde arkasında 2 sn bekleyip yine geleceğini komik bir şekilde anlatması kahkahalarla karşılık buldu. Frahm 2 saatlik bu benzersiz performansından sonra fuaye alanında uzun kuyruk oluşturan imza bekleyen kitleyi de kırmayıp aldıkları albümleri için imza vermesi de aklımda yer den bir diğer bir güzellikti. Konser bitti, üzerinden de nerdeyse 1 hafta geçti. Ama ben hala günün belli anlarında Nils Frahm dinleyip o büyülü anlara gidip bu konseri hatırlatıyorum kendime. Dilerim bir sonraki Nils Frahm İstanbul buluşması bir başka 7 sene geçmeden daha kısa sürede olur, tek dileğim budur!
Tove Lo – Sunshine Kitty
Tove lo’nun 4. stüdyo albümü ‘Sunshine Kitty’ geçtiğimiz hafta yayınlandı. 2014 senesinde yayınladığı ilk albümü ‘Queen of the Clouds’ sonrasında yayınlanan son 2 albümü ‘Lady Wood’ ve ‘Blue Lips (Lady Wood Phase 2)’ ilk albümüne kıyasla daha karanlık ama yine de pop türünde çok öncü işlerdi.
Son albümün üzerinden 2 senelik bir zaman geçtikten sonra ‘Sunshine Kitty’ ile geri dönen sanatçı bu albümü bir anlamda kendisi için de bir arınma dönemi olarak tanımlıyor. Özel hayatındaki çalkantılardan kurtulup, negatif tüm etkileri geride bırakarak ‘Sunshine Kitty’ için çalışmaya başlamış.
13 şarkılık albüm aynı zamanda Tove Lo’nun konuk olarak birçok sanatçıyla birlikte şarkı yaptığı bir albüme olarak karşımızda. Albüme adını veren ‘Sunshine Kitty’ aslında Tove Lo’nun hayal dünyasındaki kendini çizdiği kedi karakteri. Çocukluğunda gittiği hayvanat bahçesinde çok sevdiği vaşak aslında Tove Lo’nun hayatında farklı bir yere sahipmiş. ‘Tove’ adlı bu vaşak sanatçının takma adı olurken ‘Lo’ ise İsveççede vaşak anlamına geliyormuş. Dolayısıyla ‘Tove Lo’ aslında ‘Sunshine Kitty’ olarak tanımladığı kedi karakteri kendisi oluyor aslında. Tanıtım çalışmaları için söz konusu bu kedi karakteriyle çeşitli kreatifler hazırlayan sanatçı önümüzdeki dönemde bu çalışmalarla sosyal medya dünyasını renklendireceğini belirtiyor.
‘Sunshine Kitty’de Tove Lo’ya
Şarkının aslında ilk defa dinleyiciyle buluşması 2016 senesindeki düzenlenen bir Sofar performansına uzanıyor. Şarkı Sofar’ın Youtube kanalında 800 bin dinlemeyi 3 sene içinde devirmiş. Sofar’da yayınlanan halinden çok da uzak olmayan naiflikte ‘Gözlerin’ 3 sene sonra yeniden kaydedilmiş. Geçtiğimiz hafta yayınlanan şarkı 2019’un güz mevsimini şenlendiriyor.
Şarkının söz ve bestesine imza atan Merve Çalkan’a dijital olarak yayınlanan yeni kaydında prodüktör olarak Mabel Matiz destek olmuş. Ayrıca ‘Gözlerin’in düzenlemesinde yine Mabel Matiz ve Efe Demiral imzası yer alıyor. Hikâyesi Merve Çalkan’a ait klibin yönetmenliğini Baturay Tüngür üstlenirken, single’ın kapak fotoğrafını çeken Gariel Vorbon aynı zamanda oyuncu olarak da klipte yer alıyor. Sony Music Türkiye etiketiyle dijital formatla yayınlanan single 2019’un güz temasına imzasını en güzel şekilde atıyor. ‘Gözlerin’i dinleyip Merve Çalkan hakkında daha çok detay merak edeceğinizi biliyorum ve sizleri bir alt satıra davet ediyorum.
SOUNDCLOUD, SOFAR, MABEL VE ‘DEFTER’
Merve Çalkan Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji mezunu. Evinde gitarıyla yaptığı şarkıları internet üzerinden Soundcloud’taki hesabından paylaşıp kısa zamanda geniş kitlelere ulaşmasıyla müzik yolculuğu başlamış. Sofar performansının Youtube’da yayınlanmasının ardından dinleyici kitlesi katlanarak büyüyen Merve Çalkan, ilk profesyonel kaydında Mabel Matiz ile çalışıyor. Sözü ve bestesi Mabel Matiz’e ait olan, düzenlemesi Sabi Saltıel imzalı ‘Defter’ Sony Music Türkiye etiketiyle geçtiğimiz Mayıs ayında yayınlanmıştı.
İlk single ‘Defter’in hikâyesi de oldukça ilginç: Bundan 4 sene önce 5 Ekim 2015’te Merve Çalkan ‘Defter’ adını koyduğu bir kitap yazma hayali varmış. Mabel Matiz’in ‘Defter’ şarkısıyla bu tarihten tam 3 yıl sonra 6 Ekim 2018’de tanışmasının çok da tesadüf olmadığını düşünüyor. Sarp Dökmeci yönetmenliğinde çekilen klibin görüntü yönetmenliğini Volkan Yıldız üstlenmiş. Klip Kilyos’ta çekiliyor, kapak görseli ise yine Kilyos’taki terkedilmiş bir otelde çekilmiş. Kapak fotoğrafında yine Gariel Vorbon imzası var.
Merve Çalkan’ın ‘Defter’ ile başlayan bu serüveni, daha sonra yayınlayacağı şarkılarla birlikte toplanıp albümde bir araya geldiğinde bu hayal de gerçekleşmiş olacak. Kendi odasında yazdığı şiirleri, gitarıyla yaptığı bestelerle ve müziğiyle buluşturan Merve’den daha sık yeni şarkılar gelsin diye evrene sesleniyorum. ‘Defter’den sonra gelen ‘Gözlerin’ single’ıyla Merve Çalkan artık daha çok radarımda.
Seneler içinde Salon İKSV sahnesinin ağırladığı sayısız sanatçı ve birbirinden etkileyici performansı düşününce hep güzel anılar gözümün önüne geliyor. Konserler sonrasında aldığım imzalı plaklar, tanıştığım sanatçılar bu özel konserlerin aklımda yer eden en güzel hatıraları. Müzik adına nefis bir iş yapan, 10 senedir kalitesini hiç düşürmeden her sezon daha da yükselten Salon ailesi bu sene de dopdolu bir program sunuyor.
Peki kimler var bu sezonda Salon’da?
Salon’da 23 Eylül’deki Indie-folk gecesinde 2019 senesinin başında ‘The Unseen In Between’ albümünü yayınlayan Steve Gunn, 26 Eylül’de Avustralya’dan Babe Rainbow, 27 Eylül’de Türkiye’deki ilk sahnelerini gerçekleştirecek olan İsviçreli elektro pop ikilisi Elvett, Hollandalı eletronik müzik ikilisi Polynation ise 28 Eylül’de Salon’da olacak.
Danimarkalı punk grup Iceage Türkiye’deki ilk performansını Salon’da gerçekleştirecek. Birbirinden farklı janralar arasında geçişler yapan Sinkane, yerinde duramayan dev enerjisiyle Zola Blood, Jae Matthewa ve Augustus Muller kurduğu synth pop grubu Boy Harsher ve synth pop türünde adını yükseklere taşıyan Thomas Azier Birlikte Güzel desteğiyle yeni sezonda Salon’da olacaklar.
Kiasmos ikilisinden Janus Ramussen Garanti BBVA Konserleri kapsamasında yeni sezonda Salon’a konuk olacak. Saksafoncu ve güçlü caz vokaliyle Laura Misch, kült projesi The Pyramids Idris Ackamoor ve İsviçreli akordeon sanatçısı Mario Batkovic yeni sezonda müzikseverlerle Salon’da buluşacaklar.
Ekim’de saykedelik pop grubu Föllakzoid, 80’lerin synth-pop türüne farklı bir bakış getiren Yunan şarkıcı ve şarkı yazarı Σtellaile Salon’da sahne alacak. Havalar soğuyup şehre kış geldiğinde Salon yine müzikle geceleri ısıtacak. Kasım ve Aralık programı da dolu dolu olan Salon’da; Thomas Kuratli‘nin müzik projesi Pyrit, indie pop için nefis bir örnek olan Helado Negro, İtalyan müzisyen ve çağdaş klasik müzik bestecisi Fabrizio Paterlini, besteci ve davulcu Makaya McCraven dinleyicinin karşısında olacak.
Grubun vokalisti Can Baydar Gece ile müzik yapmaya bu ara verdikleri dönemde, 17 yaşından beri grup olarak müzik yapan, şarkılar yazan, konserler veren bir müzisyen olarak, bu deneyimini biraz da solo olarak devam etme yolunda ilk adımı attı. Mayıs ayında yayınladığı ilk single’ı ‘Ömür Dedikleri’ sanatçının solo müzik kariyerindeki ilk şarkısı. Şarkının caz havalı modu dinlediğiniz ilk andan size işleyen en öne çıkan yapısı yanı oluyor. Söz ve müziği Can Baydar’a ait olan şarkının bu farklı özel yapısına kavuşmasındaki düzenlemeye Harun Tekin ve Efe Demiral ile kavuşmuş. Şarkının Babajim Stüdyoları’nda kaydedilirken, Can Baydar’a vokalde Fatma Turgut, davulda ise Cem Aksel eşlik etmiş.
‘Ömür Dedikleri’nin Mayıs ayında yayınlanan versiyonundan yaklaşık 3 ay sonra ‘Remake’ hali geçtiğimiz Ağustos ayında yayınlandı. ‘Remake’ yani yeniden yapmak gerçekten doğru tabir olmuş zira bu hali gerçekten de yepyeni bir şarkı gibi olmuş. Bence şarkının bu hali yaz başında yayınlansa güneş, sıcak hava, tatil üçlemesiyle ruha dokunuşu daha başka olurmuş. Şarkının ‘Remake’ versiyonunda Can Baydar Kargo grubundan tanıdığımız Serkan Çeliköz ile birlikte çalışmış. Gece’deki vokaliyle bildiğimiz Can Baydar aslında ilk solo çalışmasıyla onu bilen, dinleyen, takip edenlerine müzikal anlamda benzer bir yapıyla geri gelmiş. Şarkının dokusu, müzikal altyapısı bu anlamda kısmen paralel bir hava yaratıyor. ‘Remake’ ile gelen farklı düzenleme Can Baydar’ın aslında bize bundan sonraki sunacaklarının ufak bir kanıtı.
Can Baydar son 1.5 yıldır yeni şarkılar üzerinde çalıştığı artık sürpriz değil. ‘Ömür Dedikleri’nin yayınlanması solo kariyer yolculuğunun güzel ve net bir başlangıcı olmuş. Önümüzdeki Ekim ayına kadar şimdilik ‘Ömür Dedikleri’ iki versiyonuyla idare etmek durumundayız. Çünkü Can Baydar’ın Ekim ayında yeni bir single’ı daha yayınlanacakmış. Yeni şarkıların gün ışığı görmesi Can Baydar’ın solo performanslarının da kıvılcımını ateşliyor. Ekim ayında Kocaeli, Ankara ve İstanbul konseriyle Can Baydar sonbaharda başlayacak olan bu performans zinciriyle önümüzdeki dönemde şehir şehir müziğini paylaşmaya devam edecek.
HER YERDE TAYLOR
Taylor Swift bundan sadece 2 hafta önce yayınladığı 7. stüdyo albümü ‘Lover’ ile rekorlarına rekor katmaya devam ediyor. Albüm yayınlandığı ilk hafta 823bin adet satarak Billboard 200 listesine birinci olarak girdi. Üstelik bununla kalmayıp bu senenin yayınlandığı ilk hafta en çok satılan albüm unvanını da almış oldu. Her ne kadar Lover’ın ilk hafta açılış rakamları astronomik olsa da, Taylor’ın bir önceki Reputation albümünün 1.2 milyonluk ilk hafta satışını geçemedi. Diğer yandan Taylor Swift yayınlandığı tüm albümleriyle ilk hafta 500 bin tirajının üzerinde satış yapan ilk kadın sanatçı olarak adını tarihe altın harflerle yazdırmış bulunuyor.
Bütün bu güzelliklerden sonra Glasxs geçtiğimiz hafta çok özel bir cover yorumu paylaştı. Tarkan’ın seslendirdiği dillere destan şarkısı ‘Kış Güneşi’nin bu yeni elektronik altyapılı hali eminim Glasxs’in kariyerinde bir diğer dönüm noktası daha olacak. Sözleri Yıldız Tilbe’ye, bestesi Nurhat Şensesli’ye ait olan Tarkan’ın en meşhur şarkılarından biri olan ‘Kış Güneşi’ni cover yapmak aslında gerçekten de cesaret isteyecek bir durum. Glasxs bu zor durumu büyük bir başarıyla sonuçlandırmış.
Şarkının yeniden düzenlemesinde yapımcılığını Glasxs’in yanı sıra Orçun Can da üstlenirken, şarkıdaki bass gitar düzenlemelerin de İnanç Yılmaz imzası imzası var. ‘Kış Güneşi’nin Glasxs versiyonu için Orçun Can nefis de bir klip çekmiş. Cover şarkılar konusunda ben de aslında zor beğenen insanlardanım. Bir şarkıya alışıp sevince, kimi zaman yeniden seslendirildiğinde bir öncekinin üzerine aynı etkiyi maalesef veremiyor. Glasxs’in ‘Kış Güneşi’yorumu bu anlamda büyük ters köşe yapıyor. Şarkıyı Glasxs o kadar güzel bir tarzla yeniden yorumlamış ki, yayınlandığından beri tekrar tekrar dinlemeden kendimi alamıyorum. Londra’dan bize nefis bir hava katan Glasxs yeni şarkılar üretmeye, ‘Kış Güneşi’ gibi böylesi güzel denemeleri de yapmaya devam etmesi dileğiyle.
As Bayrakları
Simge’nin yeni şarkısı yaz bitmeden aklımıza kazınacak olan şarkılardan. Bütün yaz şehir şehir, konserden konsere giden sanatçı yepyeni şarkısı ‘As Bayrakları’ ile yine ortalığı yakıyor. Bu nefis dillere dolanan şarkının mimarlarına bakınca aslında başarının garanti olacağı da ortada.
‘As Bayrakları’nın sözleri Onur Özdemir’e, bestesi ise Simge ile birlikte yine Onur Özdemir’e ait. Şarkının düzenlemesinde ise Erhan Bayrak imzası var. Simge’nin pop müziğine getirdiği soluk gerçekten de çok umut verici. Enerjisini, sahnedeki ışığını izleyene çok net bir şekilde geçiren bir sanatçı. Durmadan, yorulmadan konserden, performansa koşturması hem kendi müziğini hafızalarda daha kalıcı bir yere sabitliyor, hem de pop müziğinin dinamiklerini sıcak tutmaya sebep oluyor.
Geçtiğimiz yıl yayınladığı ‘Ben Bazen’ albümünün başarılı yansımaları hala devam ederken, Simge’nin yaz bitmeden yepyeni bir şarkıyla yolunu daha da büyüterek devam etmesi çok güzel bir hamle olmuş. Şarkının canlılığı bir yana klibi de bir o kadar etkileyici olmuş. Son zamanlarda video klip işinin bu denli ciddiye alıp iyi işler yapılması artık çıtayı daha da yükseltti. ‘As Bayrakları’nın ışıl ışıl videosunun yönetmenliğini ise Seçkin Süngüç üstlenmiş. Simge’nin iddialı ve pop müziğine yakışan bu yorumunun daha da yükselerek devam etmesi beni çok mutlu ediyor. Dilerim bu sene bitmeden başka yeni şarkılar ile bize enerji vermeye devam eder.
23 Ağustos Cuma günü yayınlanacak olan ‘Lover’ adlı albüm adından da anlaşılacağı üzere oldukça yine kişisel bir çalışma hissi uyandırıyor. İlk olarak Nisan ayında Panic At The Disco’nun solisti Brendon Urie ile birlikte seslendirdiği ME! single’ını yayınlayan Swift, Haziran ayına kadar albüme dair pek de ipucu vermedi denebilir. Haziran ayında yayınladığı ‘You Need To Calm Down’ single’ının klibi adeta ünlüler geçidi gibiydi. Queer Eye Fab5, RuPaul, Ellen DeGeneres gibi ünlü simaların yanı sıra klibin bir diğer mühim yüzü de Katy Perry’di. Taylor Swift’in ‘Reputation’ albümü yayınlandığı zamanlar Katy Perry ile aralarının açık olduğunu sağır sultan bile biliyordu. ‘You Need To Calm Down’ın klibinde Taylor ve Katy hamburger menü kostümüyle olarak bizleri karşıladılar. Katy Perry koca bir hamburger olarak, Taylor Swift ise menünün ayrılmaz diğer bireyi patates kızartması kostümüyle birbirlerinden ne kadar ayrılamadıklarını kinayeli bir biçimde video klipte sergilediler.
Temmuz ayında ‘Lover’ albümünün detayları ufak ufak gün yüzüne çıkmaya başlarken albümden ‘The Archer’ şarkısı yayınlandı. Bu şarkının bir diğer önemi ise albümdeki şarkı sıralamasında 5. sırada olmasıydı. Meğer Taylor’ın albümlerindeki 5. şarkı her zaman onun için ayrı bir duygusal yeri olan şarkılar olurmuş, bunu da ‘The Archer’ın yayınlanmasıyla birlikte Taylor Instagram bu konuyu doğrular nitelikte bir video yayınladı.
Albümün esas bombası, albümle aynı ismi taşıyan şarkı olan ‘Lover’ geçtiğimiz hafta yayınlandı ve sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu. Şarkının sözleri Taylor Swift’in 3 senedir birlikte olduğu Joe Alwyn’e birçok yerde atıfta bulunuyor. Şarkının magazinel yanı bir yana dursun, zaten tüm şarkılarında kendisini anlatmaktan pek de çekinmeyen Swift bu şarkıyla tüm gardları indirmiş durumda. Şarkının sözlerinin samimiyetine eşlik eden basit ve akustik altyapısı nefis olmuş. Her gün durmadan birkaç kez dinlemeden kendimi alamıyorum.
‘Lover’ın yayınlanmasından kısa süre sonra albüme dair son detay olarak 18 şarkının isimleri ve detayları da nihayet belirdi. Albümde bir şarkıda Drake ile düet yapıldığına dair haberler henüz dedikodu olarak dursa da, Lover’da Dixie Chicks ile bir düetin yer alması büyük sürpriz oldu. Country dünyasından çıkıp son 5 senedir pop dünyasının tozunu attıran Taylor Swift ‘Soon You’ll Get Better’ şarkısında Dixie Chicks ile birlikte bu sene kendisinden daha çok söz ettireceğe benziyor.
Lover’ın bir diğer sürprizi ise Taylor’ın günlükleri olacak diyebiliriz. Çocukluğundan beri günlük tutan sanatçı, albümlerinin de temeli olan bu notlarını ilk kez sevenleriyle bu albüm vasıtasıyla paylaşmaya hazırlanıyor. Albümün deluxe formatında yayınlanacak olan özel versiyonunda cd ve albüm kartonetine ek olarak ‘Lover’ albümüne özel olarak derlenmiş Taylor Swift günlüklerinden 120 sayfalık özel bir kesit de yer alacak. Yeni şarkılar ve Lover’ın geri kalanını dinlemek için sabırsızlanıyorum, hemen Cuma olsun!
EYLÜL’DE TARKAN ZAMANI!
Açıkhava da biraz da hafif esinti ile kulağınıza sevdiğiniz şarkılar fısıldanıyorsa daha güzel bir yaz akşamı hayal edemiyorum. Bazı konserlerin düzenlendiği mekanlarla birlikte bünyede yarattığı etki gücü doğru orantılı olarak artıyor. Önceki akşam Bachçede Yaz Festivali kapsamında 16-18. Yüzyıl Avrupa ve Osmanlı Saray müzikleri çalan İzmir Barok’u izleme fırsatı buldum. Konserin gerçekleştiği Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) Fıstıklı Teras için zaten kelimeler kifayetsiz kalıyor. SSM’ne geldiğimde güneş henüz batmıştı, tüm davetliler birer birer bu nefis İstanbul manzarasına nazır terasta yerlerini çoktan almış, konser öncesi bu anın tadını çıkartıyorlardı.
Konser başlamadan hemen önce sahneye Hakan Erdoğan ve ekip arkadaşları çıktılar. Çalıştığı ekibin ne kadar büyük bir özveri ile bu festivali hazırladığını anlatan Erdoğan, üniversiteli genç çalışma arkadaşlarının Bachçede Yaz Festivali’ni gerçek kılmak için ortaya koydukları üstün özveriden ötürü hepsini sahneden tebrik etti. Birkaç senedir Hakan Erdoğan’ın düzenlediği yaz ve kış konser organizasyonlarına katılıyorum, ilk defa böyle bir ana tanık olduğum için ayrıca mutlu oldum.
1998’den beri düzenlenen İstanbul Bach Günleri ve konserleri saraylar ve müzeler gibi pek çok sıra dışı mekânda gerçekleştiriliyor. Farklı isimlerle tasarlanan Bach festivalleri ve konserleri sayesinde alternatif atmosferlerde klasik müzikseverler ve belki de yeni yeni klasik müzik etkinliklerini takip eden müzikseverler bu etkinlikler sayesinde nefis konserlere tanık oluyorlar.
Bu sene ikincisi düzenlenen Bachçede Yaz Festivali’ne ve önceki akşamki İzmir Barok konserine gelecek olursam, benim için bir ilkti diyebilirim. Daha önceden hiç izlemediğim bir performansa, nefis İstanbul manzaralı SSM Fıstıklı Teras’ında katılmak müthiş bir deneyimdi. İzmir Barok, İZDOB orkestrasından kontrabas sanatçısı Bülent Oral ve keman sanatçısı Hakan Özaytekin tarafından kurulmuş. Yaklaşık 25 yıldır birlikte oda müziği çalışmaları ve konserler düzenleyen bu ikili 2008 senesinde İzmir Barok’u kurmuşlar. Çembalo sanatçısı Tuğçe Özaytekin’in topluluğa dahil olmasıyla keman, viola da gamba ve klavsen olarak 3 farklı enstrümanı çalışmalarına eklemişler. Daha sonrasında Barok Flüt sanatçısı Atilla Oral ve Soprano Linet Şaul ekibe katılmış. 2011 senesi itibariyle grubun Çembalo sanatçısı Erica Fossi olmuş. 16. Yüzyıldan 18. Yüzyıl ortasına Avrupa ve Osmanlı Saray Müzikleri projesi kapsamında İzmir Barok genişlemiş ve Mezzo Soprano Sinem Özdemir, Çeng ve Kanun sanatçısı Şehvar Beşiroğlu, Rebap sanatçısı Mehmet Refik Kaya ve Vurmalı Çalgılar sanatçısı Hüseyin Tuncel gruba eklenmiş.
Bu güzel gecenin benim için en özel yanı hem daha önce hiç dinlemediğim tarzda bir konseri izlemiş oldum, hem de bu özel döneme ait farklı enstrümanları tanıma fırsatı edindim. İzmir Barok, Türkiye’de barok müziği döneminin enstrümaları ve stili ile seslendiren ilk topluluk olması bakımından da bir başka önem taşıyor. Grup, Osmanlı dönemindeki barok bestecileri araştırıp repertuarına katarak, bu bestecilerin eserlerini Avrupa müziğinin armoni esaslarına göre düzenleyerek bu eşsiz performansları düzenliyor. SSM Fıstıklı Teras’taki bu özel gece yaklaşık 2 saat boyunca Vivaldi, Ali Ufki Bey, B. Strozzi, Buhurizade Mustafa Itri gibi değerli bestekarların eserleriyle aktı geçti. Son eser olarak Tanburi Mustafa Çavuş’un eseri ‘Dök Zülfünü Meydana Gel’i bis dahil olmak üzere iki kere çalan İzmir Barok geceyi alkışlarla noktaladı.
Bachçede Yaz festivali Ağustos ayından Eylül’ün ilk günlerine kadar dopdolu bir program sunuyor. Kısaca programı özetlemek gerekirse: 6 Ağustos’ta Globus Music Moscow, 21 Ağustos’ta Thomas Gabriel Trio ile Bach ve Caz, 22 Ağustos’ta Esemble Musica Minore, 23 Ağustos’ta Konstantin Lifschitz ile piyano resitali,
27 Ağustos’ta